18 Ekim 2018 Perşembe

Orhan Pamuk - Masumiyet Müzesi

Arka Kapak.
*
''Pamuk bu kitapla aşkı elle tutulur bir şey olarak önümüze koyuyor.''
The Washıngton Post
*
''Sınırsız zevkler veren bir hikâye.''
Guardıan
Orhan Pamuk - Masumiyet Müzesi
''İnan, kalbim yalana daha çok kırılır..'' (Füsun)
(Sayfa: 57)
***
Dergilerde, televizyonda, şarkılarda durmadan aşktan söz edilmesinden hoşlanmasına rağmen bu duygudan her an bahsedilmesini dürüst bulmuyor, âşık olmayan pek çok insanın ilgi çekmek için duygularını abarttığını düşünüyordu. Onun için aşk, bir insanın uğruna bütün hayatını verebileceği, her şeyi göze alabileceği bir şeydi, evet. Ama hayatta da bir kere olurdu ancak.
(Sayfa: 66)
***
Bu sekiz yılda yavaş yavaş anlayacağım gibi, ben her akşam Keskinler'in evine yalnızca Füsun'u görmeye değil, onun içinde yaşayıp havasını soluduğu âlemde bir süre yaşamak için de gidiyordum. Bu âlemin temel özelliği de ''zamandışı'' olmasıydı. Tarık Bey, karısına ''Zamanı unut,'' derken, işte bunu kastediyordu. Müzemizi ziyarete gelen meraklının, Keskinler'in bütün eski eşyalarına, bozulmuş, paslanmış, yıllardır çalışmayan çalar saatlerine, kol saatlerine bakarken, bu ''zamandışı'' tuhaflığı ya da bu şeylerin kendi aralarında oluşturdukları özel zamanı fark etmesini isterim. Bu özel zaman, Füsun'ların evinde yıllarca soluduğum ruhtur. (Sayfa: 296)
Orhan Pamuk - Masumiyet Müzesi
Orhan Pamuk - Masumiyet Müzesi
Tam da söylendiği gibi, Aşk elle tutulur, gözle görülür bir şey oluyor ''Masumiyet Müzesi''nde..
*
Orhan Pamuk, kitaba konu olan Aşk'ı işlerken, içinde yaşanan dönemin siyasi hareketleri (1970-1980), askeri darbeleri; gelişmişlik adına burjuva kesimin yaşadığı gel-gitleri; kenar mahallelerde yaşayan fakir halkın yaşamlarından kesitleri ve özellikle film sektörünün arkasında yaşanan gerçekleri, hiç sıkmadan vermiş..
Yine ilginç gelen yönlerinden birisi de, satır aralarında, müze gezen ya da gezecek olan okurlara ve hatta yıllar yıllar sonra kitabı okuyacak olan kişilere yaptığı göndermeler..
*
Kitapta ''Bazan'' başlığıyla verilen bölümde (Sayfa: 415), yedi sayfa boyunca ''Bazan'' sözcüğüyle başlayan cümleler hiç sıkmadan, bir resmi izler gibi akıp gidiyor..
Ve zaman zaman Aristo'nun ''zaman'' kavramına yaptığı atıflarla, ''zaman''ı okuyucuya düşündürüyor..
*
Kitaba yeni başladığımda ''Benim Adım Kırmızı'' kadar etkilenmeyeceğimi düşünmüştüm ama ilerledikçe, zevkle, içinde kaybolarak okuduğumu fark ettim..
''Masumiyet Müzesi'' okuduğum ikinci kitabı ve ikisinde de gördüğüm, kitabı kısa bölümler halinde yazmış olması, okumayı kolaylaştırıyor..
*
Kitabın kahramanlarından Kemal ölene kadar 5723 müze geziyor..
Bu müzeleri gezerken, aktarılan duygu ve düşünce durumuyla da beni çok etkiledi.. Bundan sonraki gezilerimde, farklı bir bakış açısıyla gezeceğimi ve duygularımın çok daha derin olacağını seziyorum. Buna dâir küçük bir alıntı:
*
''Gerçek müzeler, Zaman'ın Mekan'a dönüştüğü yerlerdir''
(Sayfa: 528)
*
Pek çok alıntı yapmak istedim ama, özellikle romanlarda, kendim de romanı fazlaca tanıtan açıklamaları sevmem.. Okunması gerek ve okunduğunda pişman olunmayacak çok güzel bir kitap..
*
Sadece kitabın sonunda Orhan Pamuk'un ''Aşk ve Müze Üzerine'' başlığından bir iki bölümü yazmak istiyorum:
*
''Romanda ilk hedefim müze değil, aşk dediğimiz karmaşık, psikolojik, kültürel, antropolojik şeyi soğukkanlılıkla anlatmaktı. Aşkı yüksek bir yere koyup, sevilen şarkılarda yapıldığı gibi, ''Aman ne güzel bir duygu.!'' demek istemiyordum. Bu duyguyu -tıpkı bir trafik kazası gibi- hayatta başımıza gelen ve çoğu zaman bize istemediğimiz kadar acı veren bir şey olarak anlatmak istiyordum. Masumiyet Müzesi her şeyden önce aşk hakkında bir düşünmedir.'' (Sayfa: 558)
*
''Müze 2012 yılında açıldıktan sonra da çok sık karşılaştığım ''Orhan, sen Kemal misin.?'' sorusuna olumlu bir cevap verebilmeyi çok isterdim. Belki de bu yüzden şu cevabı geliştirdim: ''Evet ben de çocukluğumu ve ilkgençliğimi 1950-90 arasında romanda anlattığım Nişantaşlı burjuvalar arasnda geçirdim. Kemal'in ailesi, dostları benim aileme, yakın çevreme; gittiği, yaşadığı yerler de benim gittiğim, bulunduğum yerlere çok benzer. Sonra ama hem ben hem Kemal yaşadığımız sınıftan, çevrelerden dışarı itildik: Bir anlamda sınıfımızın dışına düştük. Kemal, Füsun'a olan aşkı yüzünden; ben, edebiyat sevgim ve siyasi durumlar yüzünden. İkimiz de pişman değiliz.

*
Orhan Pamuk, Ağustos 2013, Büyükada

Hiç yorum yok:

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...