Zavallı çocuk.! Nerede kaldı çocukluğumu anımsamak.! Şimdi kendi çocukluğunu yaşayan seni bile uyaramıyorum, onu ileride anımsamanın zekân ve sağlığın açısından ne denli önemli olduğunu bile anlatamıyorum. Yaşamını, hatta yaşamının seni iğrendiren nice bölümlerini belleğine kazımanın yerinde bir iş olacağını ne zaman anlayabileceksin acaba.? Sen bu arada dünyadan habersiz, zevk peşinde, minimini bedenini araştırmaktasın ve o güzelim keşiflerin seni acıya, hastalığa iletecek, bunu hiç istemeyen kimseler bile yine aynı yola sürecekler seni. Elden ne gelir.? Beşiğini esirgemenin yolu yok ki.! Esrarlı bir karışım oluşmada senin bağrında, minicik bebek.! Her geçen an bir kimyasal ayıraç katıyor içine. Binbir hastalık olasılığı ile karşı karşıyasın, tüm anların temiz olamaz çünkü. Hemen sonra - minicik yavru.! - tanıdığım kişilerin kanındansın sen. Şimdi akıp giden dakikalar temiz bile olsalar, seni hazırlamış olan nice yüzyıllar arı değildi kuşkusuz.
(Sayfa: 19-20)
*
(..İnsanın kendisini gizli kalmış bir adam sanması rahat bir yaşam biçimidir..)
(Sayfa: 26)
*
Ne tuhaf, söylenmiş sözleri, dile getirilmemiş duygulardan daha iyi anımsıyor insan.
(Sayfa: 28)
*
(.. insana yeni düşünceler esinlemede bedensel acının üzerine yoktur..)
(Sayfa: 42)
*
Bir akşam şöyle bir soru yöneltti bana:
''İnsan öldüğünde her şeyin bittiğine mi inanırsın sen.?''
Ölümün gizine her gün kafa yorarım, ama benden istediği bilgileri sunacak düzeye gelmemiştim henüz. Hoşuna gitsin diye geleceğimiz üstüne şenlikli bir inanç uydurdum.
''Zevk duygusu bitmez sanıyorum, çünkü acıya gerek yoktur artık. İnsan bedeninin çürüyüp dağılması cinselliğe benzer bir zevk verebilir. Yeniden oluşturulması pek zahmetli olduğuna göre, mutluluk ve dinlenme duygusu ile birlikte geleceğine kuşkum yok. Bedenin dağılıp gitmesi yaşamın ödülü olmalı.''
(Sayfa: 52)
Gözyaşını döktüren, acının kendisi değil, tarihçesidir. İnsan bir haksızlık karşısında bağırmak istediğinde ağlar.
(Sayfa: 232)
*
(.. garip bir kuşku düştü yüreğime, hemen ardından da pek garip bir anı uyandı belleğimde. Kuşku şuydu: Ben iyi miydim, yoksa kötü mü.? Anıyı ise birdenbire hiç de yeni sayılmayacak bu kuşku çağrıştırmıştı: Çocuktum, hem de (eminim) kısa entari giymiştim, başımı kaldırmış anneme soruyordum, ''Ben kötü müyüm..?'' diye. O zamanlar bu kuşkuya birçoklarının benim için ''kötü çocuk'' demelerinden ötürü düşmüş olmalıydım. Çocuğun o ikilem karşısında ıkınıp sıkılmasında şaşacak şey yoktu. Yaşamın o eşi bulunmazz garipliği yok mu.! Çocuğa, o kadar çocuksu bir biçimde dert ettiği o kuşkuyu, yaşamının yarısını geride bırakmış olan yetişkinin hâlâ çözümlememiş olması olur iş değildi.)
(Sayfa: 372-373)
*
(Yüreğimi sıkıştıran sorunu çözmüşüm gibi geliyordu. Özümüz ne iyidir, ne kötü, daha böyle yığınla olmadığımız şey vardır. İyilik denen şey insan ruhunun karanlık dibini zaman zaman, gelip geçici bir süre aydınlatan bir ışıktır. Bir alevdir, parlar, bizi yakar, sonra söner (içimde duymuştum ya onu, er geç yeniden parlayacaktı bir gün). Ama o bizi aydınlattığı süre içinde kendimize bir yön seçer, sonra karanlık basınca da yine o yönü izleriz. İnsan bu yüzden iyiliğini her zaman kanıtlayabilir, önemli olan budur işte. Işık yeniden parladığında şaşırmayacaktım, gözlerim kamaşmayacaktı. Şimdi üfleyip söndürmüştüm: Gereği yoktu. Nasıl olsa yönümü bulmuştum, o yoldan ayrılacak değildim artık.)
(Sayfa: 375-376)
Hayatta çok şey gördüm ve gördüklerim, yanımdakilerin gördüğünden çok daha fazladır. Görmeyi seviyorum, daha çok şey görmek istiyorum ve farklı görmek istiyorum. * Jack London, Martin Eden
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Sohrâb Sepehrî (سهراب سپهری) (Sohrâb-i Sipihrî) - Sekiz Kitap, Bütün Şiirleri (Farsçadan Çeviren: Mehmet Kanar)
Rengin Ölümü (1951) GECENİN KATRANINDA * Nicedir bu yalnızlıkta Suskunluğun rengi dudakta. * Bir ses çağırıyor beni uzaktan Ama ayaklarım ...
-
su damlasının üstündeki iskeleye benzeyen bir günaydın sana gittiği yere köprüsünü taşıyan bir dere bir tüyün tutunduğu kuşu geçmesi gibi b...
-
Hangi türden olursa olsun, bir sanat ürününün tadılması, onun kavranılmasıyla doğru orantılıdır. Eseri ne kadar çok anlamışsak, elde edec...
-
Onlara * Zannetme ki dâim bi şekcesine Siz her anırdıkça huu çeker millet Alkış beklerken siz eşşekçesine Verir hakkınızı, yuu çeker ...
-
ACILARA KARŞI * İyi ki silahlanmışız acılara karşı Türküsüz çıkmamışız yollara Ekmekten ve gömlekten önce Aşk Ve sevinç doldurmuşuz koynum...
-
Ağaçlar hep en etkileyici vaizler olmuştur benim için. Ormanlar ve korularda halklar ve aileler halinde yaşayan ağaçlara hayranım ben. Tek...
-
I * Denizde bir şey var Deniz bembeyaz bir dañ.! Köpürdelâ Köpürcük Köpürgân * II Ne benim ellerim çalışkan eskisi gibi Ne senin kalbin ben...
-
1929-1935 YILLARI ARASINDA YAZDIĞI, AMA SAĞLIĞINDA YAYIMLANAN KİTAPLARINA ALMADIĞI ŞİİRLERİ Şafaklar sarmadan dağları Işıklarla sular ...
-
Nikos Kazancakis, Zorba, Arka Kapak Nikos Kazancakis, çağdaş Yunan edebiyatının ancak buzlucam ardından seçilebilen, tedirgin ve büyü...
-
Mehmet Sönmez: * ''Can Yücel Adana Cezaevindeyken (1973-74) Mehmet Sönmez de İstanbul'da Sağmalcılar ve Selimiye Cezaevlerinde h...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder