18 Ekim 2018 Perşembe

Bedrettin Cömert - Estetik

Bedrettin Cömert - Estetik

Estetik bilimi, gerçeklikten kopuk garipliklerle uğraşmaz. Estetik, şimdiye dek üretilmiş tüm sanat yapıtlarının ortak ve benzer yönleri irdeleyerek belirli ortak özellikler ortaya koymaya çalışır, bu yolla gelecek deneylerimiz için bize bilinçlenme ve tat alma olanakları sağlar. Sanat tarihçiliğinin eylemini boşa harcamasını önlemek için ona süzülmüş yöntem deneyleri, billurlaşmış kuram birikimleri sunar.
Sanat tarihçisi bir sanat yapıtını estetik bilimin sunduğu araçlarla değerlendirip, gerçek tarihsel yerine oturtabilmek için eleştirel bir tavırla yapıtlara girebilmelidir. Ancak eleştiriyle, bir ürünün sanat yapıtı olup olmadığı saptanabilir.
Böylece beğeni, sanat yapıtlarına, bu yapıtların yaratıldığı yer ve zaman koşullarına göreli bir nesnelikle yerleştirilip ete, kemiğe, büründürülerek, yalnızca duyulup tadılabilen bir şey değil, aynı zamanda öğrenilebilen bir yeti kimliğini kazanmıştır. Sanatın Öyküsü'nün bu özniteliği, sanat eleştirisi olmadan sanat tarihi yapılamayacağını sanat eleştirisinin ise temel bir estetik anlayışa dayanmadan ayakta duramayacağını berrak bir inandırıcılıkla kanıtlamaktadır.
*
Bedrettin Cömert'in ''Estetik'' Kiatbı'nda, önsöz niteliğinde Prof. Dr. Günsel Renda'nın yazığı yazıda, Bedrettin Cömert'ten yaptığı alıntılardan alınmıştır.

Bedrettin Cömert - Estetik

Mademki,sanat tarihçiliğinin başlıca konusu sanat yapıtıdır, mademki sanat yapıtının özelliği zamanla direnip kuşaklar boyunca kalıcılığını koruyabilmesidir, öyleyse sanat tarihçiliği, sanat olgusunun bu kalıcılığına, mantıksal ve beğenisel gerekçelerle ışık tutmak onu çağdaş duyarlıkla kaynaştıracak bilgisel ve yöntemsel yolları ortaya koymakla yükümlüdür. Bir yapıtın, tarihsel süreç içinde sanat yapıtı olarak yer alabilmesinin ilk ve en gerçek koşulu, o yapıtın her şeyden önce sanatsal bir yapı oluşturmasıdır. Peki bu sanatsal özelliğini nasıl saptayacağız.?
Sanat yapıtı kendini insana tanıtacak güçtedir, önemli olan sanat tarihçisinin, bu özerk yapılı varlıklarını tanıyabilecek sanatsal deneyime sahip olması, yeni sanatsal olgular karşısında yolunu bulabilmesi için kuramsal ve yöntemsel donatımının yeterli olmasıdır. Sanat tarihçisinin, gelişme eğilimini hiç bir zaman yitirmeyen bir duyarlık yeteneği, öte yandan, bu duyarlığı sürekli ayakta tutan, onu yeni boyutlara ulaştıran bilgisel birikim ve yorum bilincinin olması gerekir. Sanat tarihçisi, tarihçi nitelemesine sığınarak ne çağında, ne gününden soyutlayabilir kendisini. Biz geçmişin olaylarına ancak çağımızın yaşanmasıyla elde ettiğimiz görüntü perdesi aracılığıyla bakabiliriz. Sanat yapıtına sanatsal bilinçle ve duyarlıkla sızabilmek için kuramsal hazırlık zorunludur. Estetik bilimi büyük ölçüde bu kuram birikimini sunar fakat bununla da yetinilmemelidir. Sanat tarihçisinin, bir sanat yapıtını, estetik biliminin sunduğu araçlarla değerlendirip, gerçek tarihsel yerine oturtabilmesi için eleştirel bir tavırla yapıtlara eğilmesi gerekir. Dolayısıyla sanat tarihçiliği eleştirel mercekten geçtikten sonra, sanatsallığı saptanmış yapıtları yaratıldıkları çağ ve toplumla ilişkiye sokarak bu sanatsallığın nedenini açıklayan, bu nedeni önce yapıtın kendisinde bulup, sonra toplumun, toplumsal kültürel bağlamında gerçeklendirebilen bir etkinliktir..
*
Bedrettin Cömert'e Armağan, Hacettepe Üniversitesi Yayınları,
Ankara 1980, s 249-255
***
Bedrettin Cömert'in Estetik Kitabı'nda, Sunuş yazısı yazan Süreyya Karacabey de sunuşunu şu sözlerle bitiriyor:
*
Walter Benjamin'in Mortiz Heimann'dan aktardığı bir söz vardır, ''otuz beşinde ölen bir adam, hayatının her anında otuz beşinde ölen bir adam olarak hatırlanacaktır.'' Bedrettin Cömert otuz sekiz yaşındaydı, aylardan Temmuz'du ve sözü yarım kaldı.

Bedrettin Cömert - Estetik

Doç. Dr. Bedrettin Cömert, kitabına Estetik kavramına düşünürlerin nasıl baktığına değinerek başlıyor ve Estetik'i üç ana başlıkla inceliyor:
a) Metafizik Estetik
b) Sorunsalcı Estetik
c) Fenomenolojik Estetik
Cömert, sonrasında ''Sanat Anlayışı''nı irdeliyor..
*
''Estetik, kurumsal ve genel bir nitelik taşırken, sanat anlayışı, pratik ve özel niteliktedir; bir kişinin veya bir topluluğun belirli bir beğenisini sanat haline getirmekle yetinir.
Sanat anlayışı, sanatçının, şairin, eleştirmenin yaşadığı çağa, ortama kişisel yetişme tarzına bağlı, pratik ve uygulamalı bir estetiktir. Tek bir sanatçının sanat anlayışı olabileceği gibi, bir topluluğun da sanat anlayışı olabilir. (Simonino, s 9-10)''
*
Bu alıntıyla birlikte, Orhan Veli Kanık ve Garip Akımı'yla ilişkilendiriyor..
Bu bölümü, yine düşünürlerin sözlerinden örneklerle, Eleştirinin Ne Olduğuna dair sözleriyle bitiriyor..
*
''Eleştiri, başlıca iki biçimde gerçekleşir: Söylem olarak eleştiri, davranış olarak eleştiri. Söylem olarak eleştiri; bir veya birden çok eser, sanatçı, herhangi bir akım, bir tarihsel dönem hakkında varılan yargının yazılı olarak dile getirilmesidir. Davranış olarak eleştiri; bir veya birden çok eser, herhangi bir sanatçının tüm ürünleri, belirli bir tarihsel dönemden bize kalan sanat hazinesi karşısında bireysel veya toplu, özel vaya kamusal tavrıdır. Özel veya kamusal sanat eseri derlemeciliği, sanat koruyuculuğu, sanat pazarı, sanat eserlerinin bakım ve onarımı, kimi eserlere kimi zamanlarda gösterilen tapınç derecesindeki ilgi, kimi eserlerin bilinçli veya bilinçsiz olarak yıkılıp kırılması, davranış olarak eleştirinin örnekleridir.
Ne var ki, söylem olarak eleştiri, her zaman, sanatsal değeri gerekçelendirip akılsal yöntemle açıklayan bir şey olmamıştır.
Bu bakımdan söylem olarak eleştiriyi de iki büyük kümeye ayırmak gerekir: Akla dayanan nesnel eleştiri, hayal gücüne ve coşkuya dayanan öznel, izlenimci eleştiri.
Akla dayanan eleştiri, yargısını mantıksal kararlara yaslar, bu yargıyı kavramsal bir örgü içinde anlatır. Hayal gücüne ve coşkuya dayanan eleştiri ise, eserin biçimsel niteliklerinin, uyandırdığı haz veya hoşnutsuzluk duygusundan yola çıkarak, bu duyguyu deneme, şiir, gezi, öykü vs. gibi edebiyat biçimleriyle dile getirir. (Assunto, s 128)
***
Kitabın ikinci bölümünde, ''Estetik Düşüncenin Doğuşu''nu
* Pythogoras'çılar, Sofistler ve Sokrates
* Platon
* Aristotales
* Plotinos
başlıkları altında düşünürlerin yaklaşımlarıyla sonlandırıyor.
***
Benim için yeni kavramlar olduğu için 93 sayfalık bir kitap on gündür elimde.. Anlayarak devam etmek istedim ama henüz yolun başındayım.. En ilginç gelen kısımlarından biri ''Suçlu Sanat'' başlığıyla; Platon'un Devlet adlı eserinin onuncu kitabından yapılan alıntılar oldu.. O kısmına isteyenlerin ulaşableceğini düşünerek, Plebe'den yapılan bir alıntıyı vermek istiyorum:
''Batı düşünce tarihi, sanatın iki önemli kişi tarafından suçlandığına tanık olmuştur. İ.Ö. 5. yüzyılda ilk kez Platon'un sanık sandalyesinde oturttuğu sanat, 19. yüzyılın ilk yarısında Alman düşünürü Hegel tarafından yararsız olarak nitelenmiş ve daha da ileri gidilerek, sanatın artık dirilmemek üzere öldüğü sonucuna varılmıştır.''
*
Kaynak olarak, Aristotales'in Poetika adlı eserine çokça yer vermiş Bedrettin Cömert. Aristotales'in ''Mimesis''e (Taklit) bakışı etraflıca incelenmiş..
*
Görsele dâir bir bilgiyi de derste Hocamızdan dinledik, paylaşmak isterim:
Platon ve öğrencisi Aristotales, 1509-1511 yılları arasında yapılmış fresk. Platon işaret parmağını havaya kaldırarak gerçek olanın idealar (ruhsal olarak, anımsama yoluyla kavranabilen, duyularla kavranan gerçeklik) olduğunu söyler. Tabloda görüldüğü gibi Aristoteles ise elini ileri doğru uzatarak hocasının aksine gerçek olanın fenomenler (somut, algılanabilir ve denenebilir olay ve nesneler) dünyası olduğunu ifade eder.

Hiç yorum yok:

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...