#HasanHüseyinKorkmazgil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#HasanHüseyinKorkmazgil etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Şubat 2024 Pazar

Hasan Hüseyin Korkmazgil - Kandan Kına Yakılmaz, Kızılırmak

 

ÖNSÖZ GİBİ
*
Otuz yaşımın olanca korkusuzluğu, yerinde duramazlığı ve sevinciyle oturuyordum söğütlerin altında. Çocuklar çakıltaşlarıyla, çığlık çığlığaydılar akan suda. Temmuz sıcağı tütüyordu. Harman sarıları, dizlerimdeki sayfalardan kalkıp, yamaçlara ağıyordu. Kırlangıçlar geçiyordu Ağlasun'un göklerinden. Dereboylarından bin renkli türküler yükseliyordu.
Kimdin sen.? Adını duymuş muydum.?
Yıllar önce bir tek, o eşsiz ağustos şiiri'ni okuduğum zaman Dost'ta, deprem yaşamıştım uğuldayan kanımın hızlıca akışında.
''Kimsin.?'' diye sormuştum sana.
Çocuklarımın yörük karası gözlerinden, güneşi ince ince süzen salkımsöğüdün dallarına kadar, evreni bir bir taramış, meydan okumuştum:
''Benim olmalısın.!'' demiştim.
Dünya, bir devrimin eşiğindeydi sanki.
Sen;
*
''gürün'de doğdum
------dedin mektubunda-
mutlu günlerin dışında
ekmek kavgasının içinde doğdum
tutsak sabahlar yaşadım masmavi
-----[özlemlere kandım
artmadı bulgur
kavak yapraklarında sakız gibi güneşler
yitik bereketler arkasında çırçıplak
---düşlerde savrulup gitti çalınmış
-----[çocukluğum
gezdim
---sevdim
okudum
topraktan kaldırıp elimi
---alnıma koydum
yangın yerlerinde güneşe karşı
öfkeyle gülen gözler
---yıpranmış yalın eller
----kitaplar çekmiş perdeleri kapkara
-----[gördüm
acıydı sevinçti korkuydu hınçtı
kerem’di garip’ti karacaoğlan’dı
yunus’tu sinan’dı mustafa kemâl’di
destanlar ortasında çalkandım durdum
zorlu dağlar
zorlu beller
yorgun tarlalarda zorlu acılar
onların yüzlerinde gördüm ağrımın
-----[aynasını
-----gözbebeklerimde yaşadım
insan dedim
barış dedim
vurun demedim
bir kancık dönemeçte bir ölümlü gün
-----yirmiüç baharımda
kelepçe değil kollarımda
yiğitler anası memleketim.!''
*
dedin.
Yirmi yıl, başka bir şey sormadım sana.
Zaten, çetin bir bileğitaşıydın, bundan böyle, benim için. (Sayfa: 9-10)
*
Kimi zaman, bir kavga adamının yanıbaşında yaşadığımı, en acımasız boyutlarıyla algılardım. Kimi zaman da, bir devrimcinin sukatılmadık coşkularını olduğu kadar, bir eski zaman bilgesinin o derin çilesini duyumsatırdın bana.
Senin yakınlarında yirmi yıl dönenmiş bir kadın olarak; ille de senin güzel, çok güzel bir ozan olduğuna hem inanan, hem de bunu bilen bir şiir tutkunu olarak, seni hep okumak, seni anlayarak okumak, elbette boynumun borcuydu, senin o gür şiir soluğunu duya duya..
Sen ki bu dünyayı şiir gibi yaşardın.!
Tükenmez bir merak ve sevgiyle bakardın, insan denen doruktaki karmaşaya. Ve yazarken, o çok insanca, o çok evrensel gönül yükleriyle ve yaşıyor olmanın ölçüsüz sevinciyle dolar taşardın ve dünyayı alay ya da öfke fırtınasının önüne katıp süpürmek istediğin zamanlar bile, sevginin altın yolu, sonsuzmuş gibi uzanırdı önünde ve tutkuyla öfkelenir, öfkeyle severdin.
*
''uzatın ellerinizi ellerinize
kaldırın güneşe kollarınızı
durun duvar duvar
durun yapı yapı
---dostlarım
-----direnin karanlığa
sevmek yapabilir bu dünyayı yeni baştan.!''
*
demiştin sen. (Sayfa: 13)
*
Seni şimdi ben, ''bu dünyadan çekip gitmişler''le bir, düşünebilir miyim, buna kim dayanabilir.! (Sayfa: 14
*
Ve sonra elinden, atardın kalemi, yeniden yeniden almak üzere:
*
Bedrettin Cömert'e adadığın şiirinde;
*
''sen aşk şiiri yazamazsın
hasan hüseyin''
*
demiştin; belki en güzel aşk şiirini böylece yazdığını biliyor muydun.? (Sayfa: 15)
*
azime korkmazgil
ankara, 19 kasım 1984

ÇOCUKLARYA


dünyanın her yerinde çocuklar
ardarda gelen sözcükler gibidirler
birbirine çok yakışan uyaklardır çocuklar
---ezgide sesler gibidirler
yürüyenle yürürler/otururlar oturanla
---ve uçarlar uçanla
dünyanın her yerinde çocuklar
mutlaka şarkılar mırıldanırlar
el çırparlar mutlaka
---hızdan kanat taktıkça
*
bu fırsat geçmez ele bir daha
yalvarırım bırakın çocukları
bırakın çocukları koşsunlar
koşup koşup düşsünler / bırakın
bırakın ellesinler ateşi
böcek soksun ellerini / bırakın
*
salıncak şarkıdır çocuklara
---uçurtma şarkı
koşmak biraz şarkıdır çocuklara
---fırtına biraz şarkı
koşan geyik koşan at
uçan gemi motosiklet
yüzmek biraz şarkıdır
suda balık biraz şarkı
bindirin yalvarırım
bindirin çocukları arabalara
ürke korka sürmeyin arabaları
el çırpsınlar çocuklar
---çığlık atsınlar
bu fırsat geçmez ele bir daha
*
şarkı söylemek demek
---kanatlanmak demektir
atlara uçaklara kuşlara yellere uçurtmalara
uçan kaçan bir şeylere binmek demektir
hele bakın şu bizim kocamanlara
yola çıkar
---türkü söyler
ağaca çıkar
---türkü söyler
ata biner
---türkü söyler
*
doluşur kara trenlere otobüslere
biner gider türkülere
---şarkılara bizimkiler
*
yalvarırım uçurun çocukları
uçan kaçan bir şeylere
---bindirin çocukları
bırakın denesinler kanatlarını
bu fırsat geçmez ele bir daha (Sayfa: 19-21)
*
SALDIRAN KÖR YOKSULLUK
*
yüzleri yıkanmamış bu çocukların
açılmamış gözleri aydınlıklara
*
tabanca
---zincir
----muşta
bilmemişler bundan başka
---tanımamışlar
*
ağaç görmüş
---yakmışlar
kanat görmüş
---kırmışlar
şimdi de düşmüşler insan izine
nerde insan
---nerde ışık
---vurmuşlar
*
bilmiyorlar
---ipler kimin elinde
kim oynatır bu kuklayı
---bildikleri yok
cepte mangır
---elde silah
vuruyorlar yarın için çırpınanları
vuruyorlar vurur gibi açlığı
vuruyorlar vurur gibi yokluğu
vuruyorlar kendi kardeşlerini
*
yüzleri yıkanmamış bu çocukların
açılmamış gözleri aydınlıklara
*
(1979) (Sayfa: 22-23)

SANDIKLI FOTOĞRAF


canlarım
güzellerim
neden öyle boynu bükük
neden öyle çarpık çurpuk
---tepelenmiş güller gibi duruyorsunuz
neden öyle
örselenmiş güllersiniz gözlerinizde
*
biliyorum
---yaşamak güç
kolay değil eğrilmemek sapmamak
satılmamak kolay değil canlarım
dik tutmak kolay değil
---şu güzel başı
*
bir biz miyiz yiğitlerim
---yolunu yanlış seçen
bir biz miyiz bu çetin güzellikte
---yanlış yolda taban tepen.?
sular da hırçın akar yanlış yollarda
---bulur en sonunda yataklarını
-----vura vura başlarını taşlara
bir biz miyiz canlarım
---yanlış giden bu yollarda.?
*
ne taşız biz
---ne de toprak
bir tohumuz karanlıkta
yürürüz eğri büğrü
yürürüz yoklayarak
---çıkarız aydınlığa (Sayfa: 24-25)

ÖLÜM UCUZ OLMAMALI:


''ölüm ucuz olmamalı bu çağda
sayrılıksa yenilmeli
açlıksa kovulmalı dünyadan
savaşsa durdurulmalı
neyimiz var kardeşler şu kısa konuklukta
---sevmekten ağlamaktan gülmekten başka'' (Sayfa: 30)

DİL


bu toprağın dilinden
onu sürüp eken anlar/sen anlamazsın
bu demirin dilinden
onu söküp döven anlar/ sen anlamazsın
çile dedik yüzyıllardır
acı dedik ağrı dedik/ sen anlamazsın
vurduk başlarımızı taşlara türkülere
geldik ta oralardan ta buralara
acılar şu gözünde heybemizin/ tatlılar şu
umutsa bülbül olmuş
---şakır durur dalımızda
--en eski acıları
yüklenmişler paraları/ kalmışlar altında insansızlığın
yüklenmişler silahları/ kalmışlar korku
---[cehenneminde
ne uykuları uyku/ ne dışlıkları dışlık
çok sürmez göreceksiniz
---başlarlar ateş etmeye
--kendi gölgelerine
okunurlar tarih kitaplarında
biz biliriz bunları çok eskilerden
böyle böyle dikmişlerdir nalları
---bugün tarih olan çağlarda
dil demek kolay elbet
ama bu dil değil ki
yoncada eşek dili harmanda öküz dili
bu dil insanın dili
---ta maymundan hitit'ten yunus'tan beri (Sayfa: 38)

KANDAN
KINA YAKILMAZ


vurma dedim vurulursun
kandan kına yakan var mı
kandan kına bre yezit
---yakınıp da onan var mı
sen yarını ne sanırsın
yarın vuran bre yezit
---bu dünyada barınır mı
*
nasıl kıydın şu sabaha
---ürkmedi mi ellerin
ellerin bre yezit
---ekmekten korkmadın mı
nasıl kıydın şu insana
kolların bre yezit
---kırılıp sarkmadı mı
*
kanlı el kanlı ekmek
sofra değil leşbaşı bu
sofra değil bre yezit
---sardı dünyayı kokusu
sevmek ağlamak gülmek
hakkın değil bre yezit
---seninki kahpe korkusu
*
akrep desem yılan küser
yılan desem sırtlan kızar
soyun sopun bre yezit
---soyun sopun nerde yazar
bu susar o susar
susmaların bre yezit
---elbette ki bir sonu var
*
nasıl kıydın şu güzele
yok mu senin sevenin
sevenin bre yezit
---şu dünyada tek sevenin
nasıl kıydın şu cana
sevilenin bre yezit
---sevilenin yok mu senin
*
yaratanım dünya dünya
yaşatmaktan bıkılır mı
kan dökerek bre yezit
---el içine çıkılır mı
nasıl kıydın şu yarına
kandan kına bre yezit
---kandan kına yakılır mı
*
(1978) (Sayfa: 39-40)

DUR BİRAZ DA
BEN SORAYIM


adımı ne sorarsın
---bilmez gibi bilmez gibi
yolumu ne sorarsın
---görmez gibi görmez gibi
bu bataklık bu sinek
bu karanlık bu korku
ben önümü görüyorum ey kentsoylu
-----ya sen nerdesin
solundan medet kesik
---sağın kum çölü
delirmek saldırmak boşuna bugün
---o masmavi çaylar bugün kan gölü
.....................................
.....................................
davul çalın davul çalın çocuklar
uyandırın fırtınayı çocuklar
---dağıtın karanlığı
bu sessizlik bu susku
bile bile lades bu
bu güzellik korkusu
davul çalın davul çalın çocuklar
halay çekin halay çekin çocuklar
şarkı türkü gürültü
çalkalayın bataklığı çocuklar
dağıtın karanlığı çocuklar (Sayfa: 41)

KİTAPLAR

Çizim: Sevdakâr Çelik

kitaplar da bizim gibi
doğuyorlar büyüyorlar ölüyorlar
doğan ölür bir gün elbet/ ne kuşku
*
ne var ki öyle değil kazın ayağı
---öyle değil işte kurdun kuyruğu
bizler nasıl doğuyorsak
nasıl büyümüyorsak/ nasıl ölmüyorsak
---kendi toprağımızda
kitaplar da bizim gibi
---yakılıp gidiyorlar düşman ellerde
doymadan gençliklerine/ yaşamlarına
*
okuduk bunlar ta ilkokul kitaplarında
okuduk bunları tarih belgelerinde
ve yaşadık bunları acılı günlerimizde
*
üşüttüler karakışta/ yak dediler kitabı
yak dediler kitabı/ yaktık ısındık
kömürler yattı yerde/ madenler yattı yerde
sular öylece aktı/ güneş baktı öylece
---en eski penceresinden
*
nerden nere gelmişiz biz/ kim söyler
söylemek bir şey değil elbet/ kim kalkar tanık olur
---bu korkunç cinayete
*
beyin sığmaz olmuş kafatasına
öfke sığmaz olmuş can kafesine
---peki ama nerde o kuş.?
*
(1978) (Sayfa: 47-48)

AH ŞU LANET BAŞAĞRISI


yine başladı başım
yine dünyam kapkaranlık
*
ne aspirin ne novaljin ne şurup
eczanelik ağrı değil bu benimkisi
değil dostlar
---beyin değil
----işte elektrosu
yürekse
saatli bomba sanki mübarek.!
*
''ağrısız baş
---taş altında'' diyorlar
anlıyorum domuzuna
---anlıyorum it gibi
ama işte dindirmiyor ağrımı
---algılamak bu gerçeği
*
yıllar var ki şu ülkede
şöyle sıcak şöyle mutlu
---şöyle yürek soğutan
-----tek bir haber değmedi kulağıma
-----tek bir olay yaşamadım
hep kan gölü hep gözyaşı hep kargış
sanki yunus yaşamamış bu topraklarda
hacıbektaş diye biri geçmemiş buralardan
*
toprakları sürecektik kardeşçe
ekip biçip harmanlayıp kardeşçe
denizler ki yok bir eşi dünyada
göller ki ırmaklar ki çaylar ki
madenleri sökecektik kardeşçe
yeşillere saracaktık kırları kıraçları
okullarlı yuvalarlı parklarlı
---geniş güzel caddelerli kentler kardeşçe
*
yine başladı başım
yine dünyam kapkaranlık
hep de böyle güzel düşler kurarken
hep de kulak kabartırken tv'de haberlere
bakarken başlıklarına gazetelerin
tam da eğilirken yüzüne sevgilimin
---öperken alnından bir güzel başarıyı
belki yalan
belki doğru
ama insanca
---bir öykü anlatırken dostlara
bir kadeh bir şeycikler bir kuytu köşecikte
-----iki fiskos ederken
yem atarken balkonda serçelere
sardunyaya kızarken niçin açmadın diye
filistin'i düşünürken otobüs durağında
dalmışken kavak dallarının sabah ışıltısına
yıldızları gagarin'ce görüp gözlerken
sıvazlarken enflasyonu etsiz soframda
düşte deve görmeyi yorumlarken yatakta
sesine kapılmışken telefonda birinin
gülümserken suratına asalak devrimcinin
şiirini deşelerken çöplüksel bir olayın
kaçırılmış fırsatlara ağlarken türkülerde
ve sessizce ölüşünü bir koca kelebeğin
---saksıda sarmaşığın güneşe gülüşünü
-----çokboyutlu izlerken
ortasında alnımın
---birdenbire bir ağrı
*
neye vursam
---hangi taşa bu başı
kime sövsem
---hangi puşta
---hangi soysuza.!
onursuzluk batağının yarınsız yaratıkları
---bu insan kılıklılar
gözdeki pırıltının
---alındaki ışığın
-----sevginin saygının güzelin düşmanları
*
değil dostlar
---bu değil
güzel günler görünürde yok daha
bunak düzen kan istiyor
---su değil
suçlu sen ben
suçlu şu bu
---o değil
suçu vurmak gerekiyor dostlarım
---suçluyu değil.!
*
bu inatçı başağrısı böyle bu
değil dostlar
değil dostlar
---başımın suçu değil
ne zaman ağrısa erciyes karlı başım
bakıyorum ağrıyor
---erciyes'e dönmüş başı
-----şu güzelim ülkenin
*
(1975) (Sayfa: 59-63)

6 Ocak 2024 Cumartesi

Hasan Hüseyin Korkmazgil - Temmuz Bildirisi


MASAL KOKUSU
*
ben bu kapıları bir bir açarım açmasına ama kırarım
şehzadelerle gitti ölü devin altın anahtarları
masallara dönük yüzlerinizde o hiç eksilmeyen kaygı
o donuk maviliği masal cennetlerinin
bırakın işte gözleriniz alın işte yumruklarınız
---ama siz aptalsınız aptalsınız
*
bir gün masallaşırsam görün işte cüceliğimi
aktıkça büyüyen sulardı benim şarkılarda
---[aradıklarım
ben bu kapıları bir bir kırarım ama siz korkaksınız
daha çocuk bile değilsiniz siz
devler çizersiniz altın sarayların kapılarına
---sonra durup ağlarsınız ağlarsınız
*
bu kan sizin kanınız, evet ama ya siz kimsiniz
neden böyle yorgunsunuz neden böyle aldatılmış
alıcı kuşlar döner ürpertili etlerinize
mumyaların gölgesinde piramitler dikersiniz
atı otsuz iti etsiz bırakıp gerçek saraylarda
---sürülerle kaçarsınız kaçarsınız
*
aktıkça büyüyen sulardı benim şarkılarda
---[aradıklarım (Sayfa: 9-10)


KİRLİLERİ YIKAMAK
*
çok ölürsünüz
karanlığı az kullanın - çok ölürsünüz
bu kirliler kokar bir gün - çok ölürsünüz
ışıklarla oynamayın
ışıklarla oynamayın - çok ölürsünüz
çıkarın ellerinizi karadan
çıkarın güneşe yorgun yanlarınızı
vurun beni örneğin - kurtulun benden
yoksa
-----çok ölürsünüz
*
nerde bir kilit varsa orda bir çalmak
yani çalmak diyorum, herhalde anlıyorsunuz
herhalde nisan mavilerinde bu kirli eller
-----yani karabasanlı bu topal koşma
alttan akar suların o büyük karanlığı
orda bir mısır güneşi durur çöllerde
getirir çölleri bir eski mısırlı güneş
olur resimlerde belki
deli bakışlarında belki
olur mısırlı uzaklığı bir eski uzun turuncularda - [ama develik
ama çadırlı kıl beyliği, köpüren safkanlarda
yoksa biter bir gün - çok ölürsünüz
bu azot bu oksijen bu yorgun develerlelik
yani çalmak diyorum, herhalde anlıyorsunuz
herhalde dola dola bir gün bu bardak
ey düşe dönük doyumsuzluğu yeryüzü serüveninin
eski zaman eski şoselerden eski atlarla arabalarla
*
eski adamlar eski türkülerle eski şoselerden çekip
-----[giderler bir gün
kalır saksılarda ölümsüzlük
eskir lokomotifler
silinir gölgesi jetlerin hititli kabartmalardan
biter bir gün - çok ölürsünüz
*
bir şeyler yapmak
yani uzatmak günü
yani unutmak bir öncekini
çiçek açmak meyve vermek doğurmak yani
*
marşlara bulvarlara sabahlara doğurmak
eli bayraklı doğurmak - yani ağzı ateşli
yeni sokaklar açmak yeni ayaklara yani
tutup bir ucundan çevirmek kentleri kentlere ve
-----[her şeylere
-----yani her şeyi yerli yerine koymak
-----öfkeyi yerli yerine
-----aşkı yerli yerine
-----yönleri yerli yerine koymak
-----dirileri çiçeklere denizlere ve gökyüzüne
-----[çoğaltmak
yoksa çok ölürsünüz
yalvaçça noktalıyorum çok ölürsünüz
-----bu bardak taşar bir gün - çok ölürsünüz
sosyalist köşe başlarında bizanslı orospular
köstebek yuvalarında jet gölgeleri
alfabelerde hırsız polis
yani çok ölürsünüz - yıkayın kirlileri
ışıklarla oynamayın çok ölürsünüz
kalmayın bu yönlerde - çok ölürsünüz
*
bir şeyler yapın diyorum - beni dinlerseniz
uzamaz bu kirliler ben böyle çok ateşsem
yani siz atsanız viskiyseniz saraysanız körseniz yani
yani bu demek
-----bugün yenilgilerden söylemek istiyorum
-----bugün ayrılıklardan söylemek istiyorum
-----kan göllerinde boğulan yaldızlardan
-----büyüten durgunluklardan
-----bugün hep yarınlardan söylemek istiyorum
-----gülerken ağlamalardan
-----ozanca uyarmalardan söylemek istiyorum
-----bir kuş şakıyor ufkumda durmadan
*
hayır bir şeyler yapmalıyım
suları öyle değil de böyle
kapıları öyle değil de şöyle
ama mutlaka - ve anlıyorsunuz
çok ölürsünüz - çıkarın güneşe yorgun yanlarınızı
yıkayın kirlileri, çok ölürsünüz
*
ey benim eli bayraklılarım
yeni gözlerim yeni kulaklarım yeni seslerim
ey benim ateş ağızlılarım
asın beni güneşe
-----kurtulun benden
yoksa
yoksa
-----çok ölürsünüz (Sayfa: 11-16)


AĞUSTOS ŞİİRİ
*
yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek
beterin beteri var diyenlere inanmıyorum
hep böyle havalar besler fırtınaları
korkarım bu mavi ışık çabuk sönecek
duymazdım durgun suların bezgin türkülerini
alışmak ölümün bir başka adıymış bilmezdim
bir yangın sonu yorgunluğu yakıyor avuçlarımı
bir rüzgar kulaklarımdan hiç eksilmiyor
esirgenmiş bir dünyada müthiş yalnızım
geri dönsem bile ben artık o ben olmayacağım
yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek
*
ben mısralarımı kerpiç gecelerinden çekmişim
beş numara lamba kaderi var mısralarımda benim
yitirmişim yıldız ışığında dost çizgileri
deli çizgi gözlerimi kör etmiş kör etmiş kör etmiş
göçmüş kıtalar üstünde kuşlar dönüyor garipsi
çığlık çığlığa kuşlar dönüyor evcil ve tedirgin
gök mavisi bir türkü dolanmış yüreciğime
selsele yolculuklar tütüyor gözlerimde - neyleyim
insan demişim kitap yüzlü insanlar demişim
-------------------------[gidemiyorum
kaderim kaderleri demişim allı'nın kızı
sen olmasan ben böyle uysal değildim
böyle uysal ve kırılmış değildi şiirlerim
bir yangın sonu yorgunluğu yakıyor avuçlarımı
yüreğim sızlıyor bu roman iyi bitmeyecek
*
yılandere ölüler yatağı helalim ölüler
katran mazot bidonları paslı putreller
kargalar üşüşmüş ahmedo'mun ellerine kargalar
ahmedom'un düşlerine yılan çiyan doluşmuş
garipler mezarlığı doymamışlar dünyası
yıkılası karakuşak kurudere sırtları
ahmedo'm bir yaz bulutu bir varmış bir yokmuş
fenerler titreşiyor bıçaklanmış türkülerin
-------------------------[gözbebeklerinde
vinçler beni balçık gibi akşamlara bindiriyorlar
sen olmasan şu sabahlar olmasa
şu benim büyük büyük susamışlığım
bu mızmız takvimi bir solukta susturacağım
yılandere ölüler yatağı helalim ölüler
*
rüzgâr gibi bir ağustos geçti ellerimizden
meyvelar bizi balrengi günahlara çağırıyorlar
bir yanda yaşanmamış günlerin hırsı
bir yanda boşa geçen gecelerin acısı
malum o dramın en güzel perdesindeydik
ağustos şarap olmuş, kanımıza akmıştı
göçmüş kıtalar üstünde kuşlar gibiydik
duracak vaktimiz yoktu bitmiştik
her gören didik didik bizi denetliyordu
biz kendi derdimize düşmüştük
*
orda da akşamlar olacak allı'nın kızı
kanlı mendil gibi ağustos akşamları
şu benim çektiklerimi görmeyeceksin
belki yanında başkaları olacak
belki düşlerine bile girmeyeceğim
gün oldu acıların şiirini yaşadım
gün oldu zehir gibi yokluğunu yaşadım
bana sen ne diye duyurdun yalnızlığımı
ne diye gurbet gibi mısralarıma sindin
dokunsan parmaklarıma tutuşacağım
*
yine ağustos gelse el ele versek
sen anandan kaçsan ben yalnızlığımdan
yeni yoldan sazanlı çaydan geçsek
güneşin bahçeleri emzirdiği saatte
susamışlar aşkına, kandım diyesi
--------------uzun uzun öpüşsek
yine ağustos gelse kovulsak cennetimize
şantiye hiç durmadan ötse bağırsa
laz oğlu büyük harflerle sövse işçilerine
damlarda kayısı yarsalar rumeli göçmenleri
dillerini sevdiğim kıvırcık dillerini
ıssız bahçelerden geçsek unutulmuş sokaklardan
çocuklar mavi mavi gülüşüp kaçışsalar
bir masal dinler gibi sessizliği dinlesek
kendimizi dinlesek köklerin çığlığını
seni kollarıma alsam, yine yumsan gözlerini
yine kapışılsa yavrum, batan şehrin hazineleri
biz yine kendi derdimize düşsek
*
yere batan şehrin tek yalnızıyım
yüzyılın ağrısını anlayarak çekiyorum
ekmeğime barut sinmiş bulanık özgürlükler
tepmişim rahatımı, boynu bükük mutluluğumu
--------------------yaşıyorsam erkekçe yaşıyorum
istemem sarmasın yumuşak duygular susuzluğumu
geceler bıçak bıçak böğrümde yatsın uyusun
kaderim kaderleri demişim allı'nın kızı
-----ellerimi kemirmekten memnunum
düşün ki coğrafyanın en güzel yerindeyiz
en güzel günlerinde gençliğimizin
ölümden ötesini aklım almıyor
beterin beteri var diyenlere inanmıyorum
istesek cenneti kurtarabiliriz
ben bir ışık için tepmişim rahatımı
ellerimi kemirmekten memnunum
bu güleç yüzlülerin bu acı türkülerini
bu yoksul yerleri anlayarak seviyorum
delicesine anlayarak allı'nın kızı (Sayfa: 33-38)


ORANLAMA
*
bir sen eksiktin sarı yıldız hoş geldin
geç bakalım karşıma benimle içer misin
ağlar mısın içince burnunu çeker misin
gözyaşların yakabilir mi dudaklarımı
ama neden titriyorsun öyle sarı yıldız
*
bak ben su taşıyorum ince elekle
iğne deliğinden dünyayı geçiriyorum
bak ben aklıma uyup böyle sarı yıldız
durmadan aklımı şaşırıyorum
sen beni kaçıncı binden tanıyorsun ki
*
hadi bana çelik mavisi bir gece getir
hadi dostlukları tek tek koparıp getir
alnımdan öp beni e mi, yitik sıcaklığımı getir
gençliğimi çılgınlığımı deli günlerimi getir
ne o sarı yıldız sen de mi ağlıyorsun (Sayfa: 47-48)


AZİME'Lİ TEMMUZ BİLDİRİSİ 2
*
beklerdi tohum
beklerdi tohum
beklerdi tohum upuzun karanlıklarda -- sen yoktun
öfkemi mermer mermer -- öcümü çocuk çocuk--
-----------------------------------[çıldırttım kırmızıları
bir başka parlardı yoğun karanlıkta ışıklar -- sen
-------------------------------------------------[yoktun
bütün kapıları birden zorlamanın o korkunç güzelliği
o korkunç büyümesi ellerin fitillerde -- sen yoktun
---------------------------------benim aşkımda o vardı
*
evrendi nasıl
evrendi çelik mavisi
grev grev ateş ateş büyüdüm ülkelerce
yepyeni bir öfke doğurdum kalabalık özlemlere --
-------------------------------------------[sen yoktun
uff ne kötü kullanmışlardı ah ne güzel gözlerini --
--------------------------------------------[ölümdü
sana değip değip durdum o sarhoş yörüngede -- sen
---------------------------------------------------[yoktun
bilenirdi türkülerde en soylu ayrılıklarım -- sen yoktun
----------------------------------benim aşkımda o vardı
*
soğuktu yeşillerim
soğuktu temmuzlarım en bayram gülmelerimde bile
kar yağardı sabah çaylarıma -- sen yoktun
sofralarda ekmek diye öpülürdü altın dişleri ölülerin
adını söyletmiyorlardı ölüm gibi özlenen şeyin -- sen
--------------------------------------------------[yoktun
ölümdü sabah vardiyaları -- öfkemi demir demir -- sen
---------------------------------------------------[yoktun
bütün dillerde sana varmak -- bilemem bilemem
----------------------------------benim aşkımda o vardı
*
ben hep koşan atları sevdim soluyan lokomotifleri
benim aşkımda çelik mavisi gagarinli uzayların
toprak nasıl sancılanır ağaçlar nasıl gerinirler
----------------------------------------[çiçeklenirken
kurşun nasıl ıslık çalar diş nasıl gıcırdar karanlıklarda
alabalık nasıl ölür o kendi sularının kıyıcığında
bilemem bilemem -- sen yoktun
ateşler yanardı bir yerlerde yepyeni biçimlerde
------------------------------------------------[yanardı
--------------------------------benim aşkımda o vardı
*
söyle anamın en güzel kızı söyle
sular nasıl kaçırılır, kuşlar nasıl susturulur
nasıl sığar şu koskoca evren daracık zindanlara -- söyle
balçık balçıktı o narçiçeği çağı çocuklarımın
karanfil olurdu yakalarda bacımın kanlı gözleri
demir nasıl paslanırdı sıcacık bileklerde -- bilemem
bilemem ey anamın en güzel kızı bilemem -- sen
---------------------------------------------------[yoktun
benim aşkımda o vardı
*
sen geldin
badem çiçek açar gibi geldin, düşte sever gibi geldin ey
-------------------------------------------------[kavgabiçim
yepyeni bir düzendi gelişin, yoluna başkoyduğum
--------------------------------------------------[ülkemdin
eskidi birden kentler, eskidi gökyüzünün çok uzaklığı,
-------------------------------------------------[eskidi hep
öldü bakkal, öldü bakkalbiçim, öldü bakkalbiçim aşk
bu senin gözlerindi ey benim ülkem -- arılar oynaşan
----------------------------------------------------[içinde
bu senin duruşundu ey kavgabiçim -- en haklı silâh
------------------------------------------[güzelliğince
güneş gibi acımasız, toprak gibi unutkan, tohum gibi
-------------------------------------------------[umutlu
sen geldin ey benim özlemim ülkem, kadınım,
-----------------------------------------[devrimbiçimim
yıkıldı ölülerin öğlesonu sarılıkları
*
sen geldin
eskidi bir yerleri zamanın, eskidi gözleri kadınların --
----------------------------------------------[sen geldin
evler eskidi birden -- eskidi evimsilerde kölemsi
---------------------------------------------[yalnızlıklar
bayramlar eskidi gülüm, derinlikler eskidi -- ve
---------------------------------------------[pişmanlıklar
eskidi yatakbiçimlerde iğreti ikililer -- ve çok çok
saksılarda çöl bitkileri, salonlarda kartpostal
---------------------------------------------[mutluluklar
eskidi maskelerin sırıtan düşmanlıkları -- ve nice
----------------------------------------------------[yazlar
oh ne güzel yeniden -- bu senin güzelliğin ne demek
sel ne demek azime'm, savaşlara durmak ne demek,
-----------------------------------------[güzel ne demek
sen geldin ey benim kadınülkem -- yepyeni ufuklar
---------------------------------------------------[geldin
dürülü bayraklarım güldü gülüm -- sen geldin
-----------------------------------------kutuplarım değişti
*
bir horoz öter bir yerlerde bir horoz bir horoz bir
------------------------------------------------[horoz daha
bir ateş yanar bir yerlerde bir ateş bir ateş bir ateş daha
bir yumruk sıkılır bir yerlerde bir yumruk bir yumruk
-------------------------------------------[bir yumruk daha
-------------------düşer barış cemreleri sabah çaylarımıza
-----------------------------------------------biter kahpelik
--------------------------biter bu gökyüzünün çok uzaklığı
*
sen geldin ey anamın en güzel kızı -- yaşamak geldin
badem çiçek açar gibi geldin, yürek sızlar gibi geldin --
-------------------------------------------------[sen geldin
al beni kan kırmızılardan vur beni kan kırmızılara
dürülü bayraklarım gülsün gülüm, kutuplarım değişsin
--------------------------------------------[ey benim ülkem
---bitsin bu zulüm
---bitsin bu zulüm
---bitsin bu zulüm
*
sanki dünyada ilk şafaktı kollarımda uyanmaların
---------------------o büyük barışa bir adım kala (Sayfa: 49-57)


ZAMAN UĞULTUSU
*
akşam diyorsak herhalde akşam değil bu, sabahsızlık
bir yaralı geyik gözleri iş yeniği ellerimiz
yalanlar beslene beslene öfkeler bilene bilene
her şafak bir yontma taşla dağlardan getirdiklerimiz
susmayan ölülerle bir çizgide açlık açlığa
*
bir zaman uğuldar büyük nehirlerin ölü yataklarında
yağmurkuşları anılarla bir yönde savrulup gider
dal düşer uykusundan ak düşer körpelere sular çökelir
yetim istekler ağlaşır en kuytu gözbebeklerinde
en kuytu gözbebeklerin liman gecelerinden gelir
*
ben bu taşları sana yonttum bu ilkel göğün altında
bir bir uyandırdım allahları en uzaktan en karanlıktan
yasakların buruk çağrısı büyütür kuşakları geleceklere
büyütür dirençlerimizi durmadan kısır alışkılara karşı
uyan da gözlerime bak uyan da fırtınamı dinle
*
barut yakıyorum kent kent, çıkamıyorum
--------------------------[tedirginlikten
bu çoğul yalnızlığım bana taş yontturuyor
--------------------------[karanlıklarda
tutup kitaplara dolduruyorum çığlık çığlık
--------------------------[kördüğümleri
üçer beşer kırıyorum yalınkat yaşantıları
--------------------------[meyhanelerde
hep uzak yağmurları düşündürüyor bana nedense
--------------------------[gözleri
*
nasıl bırakılır bu kavga nasıl geçilir bu köprülerden
en tatlı yerinde bir damla güneşten bile yoksun
bir yaralı geyik gözleri değişken duvarında zamanın
nasıl soyunulur hiçliğe nasıl uzanılır çırçıplak
nasıl vazgeçilir nasıl, en tatlı yerinde kavganın
*
çağlar geçiyor duyuyor musun, gölgeler karmakarışık
sızlayan çocuk yanımız ilk gül güzelliğiyle bir yerlerde
kim bilir nerde biter bilmeden bulup başladığımız
bir masal uğultusudur uykularda bile dinmeyen
mihrican dokunur üşürüz turnalar geçer ağlarız (Sayfa: 60-64)


D*NAM*T KAHKAHASI:
*
''çocuklar doğup doğup düşüyorlar tabanın karanlığına
yumruklar sıkılıp sıkılıp tabanın karanlığına
bir kadın öpüyor erkeğini başkaldırmalara
kadınlar erkeklerini başkaldırmalara
toprakta tohum başkaldırmalara
çarklar volanlar başkaldırmalara
bir yerlerde bir silah gülüyor patron patron
ağıtlar düzülüyor başkaldırmalara'' (Sayfa: 74)


ÖTEKİ YALNIZ
*
hep aynı köşede karşılaşırdık
gözlerini koyacak yer bulamazdın
ne güzel çekingendin titrerdim
çantan sefertasın eldivenlerin
gitmek istemezdin ama giderdin
mavi bir otobüs seni alıp giderdi
bir sen kalırdın kent silinip giderdi
ayaklarım dolaşırdı düşmezdim
saate bakardım hep beş buçuk
yumruğumu kaldırıp bağırasım gelirdi

bu hiç sevmediğim kupkuru kentin
nasıl da bağlandımdı akşamlarına
beş buçuk en sevdiğim saatti
kaldırımlarda ışıkları severdim
kabarık saçlarıma kar yağardı
kar güzeldi herkes her şey güzeldi
durakta bir ben bir yelpikli kestaneci
postacının pikabında bizim şarkımız
berberin kanaryası bizi öterdi
*
arabalar geçerdi renk renk çalımlı
en güzeli seni getiren otobüstü
maviydi yumuşacık bir yamuktu
lastikleri kadifeden sanırdım
beş buçukta seni alıp gelince
otobüs dolusu gözlerini görünce
gecelerim gibi gözlerini görünce
oteldeki yatağım kahvedeki masam
ıssız sokaklarda ayak seslerim
kaldırıma oturup ağlayasım gelirdi
*
ikimiz de yalnızdık bunu saklıyamayız
çalışmak zorundaydık dağılamazdık
evsiz edemezdik yüreğim sana yetmezdi
hem belki hep senin olmayacaktı
geceleri kapımızı çalınca korkuların
yoksul pencerende zavallı sardunyalar
ben kendime kıydım kurtulamadım
sen kendini yaktın daha kötüsü
sana son yazdıklarımı okuyabilsem
ah bir okuyabilsem, ağrımı duyabilsen
*
o durakta neler kimler ağlamıyor ki (Sayfa: 83-86)


KAŞLARI ÇATIK MAVİ
*
her sabah yeni bir on beşe doğurur bir ana beni
her yeniden doğuşta buruk bir tatla yeniden başlar
------------------------------------[yüreğim
yüreğim benim
---koca motor
-----yabangülü
--------hasan hüseyin
dünya güzel insanlar iyi yaşamak kat kat güzel
öyle çocuklarla el ele yanak yanağayız ki
öyle sarhoşum ki insan olmaktan
vız gelir bundan ötesi
*
aklın karanlık köşeleri bir bir aydınlattığı çağda
soylu köpeciklerin kuşsütüyle beslendikleri çağda
bir bilgin öle bir sanatçı bir insan öle aç öle
üşüşeler ölüsüne leşçil yaratıklar gibi bir anda
kapışalar beynini gözlerini ellerini sıcaklığını
bir damla su gibi dağılıp gide o eşsiz anıları
aklım kördüğümleri bir bir çözdüğü çağda
*
kimsenin görüp göstereceği yok
yıkılmış bunak bir uygarlık düşünen başlar üstüne
taşlar antikalaşır ölüler kutsallaşır da
---iğilen olmaz milyonların sürünen diriliğine
kim bilecek
---kim duyacak
-----kim anlayacak kim
çocuk gözlerimize inatçı karalar oturduğunu
çılgınca özlenen bir öpüşün orta yerinde
*
binlerce buçuk günü bir tek güne sığdırıp ölmek
akan yıldız gibi gelip geçmek bir günde
yüreğim benim
---koca motor
-----yabangülü
--------hasan hüseyin
vız gelir bundan ötesi (Sayfa: 99-102)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...