15 Eylül 2019 Pazar

Hitler - Kavgam

(..Nazi partisi, 31 Temmuz 1932'de yapılan genel seçimlerde oyların %37'sini alarak Katolik Merkez Parti ile bir koalisyon hükümeti kurması amacıyla, Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg tarafından başbakan olarak görevlendirildi. Hitler, Katolik Merkez Parti ile anlaşma sağlayamayınca, Milliyetçi Parti'nin desteği ile yeni bir genel seçim yapmak istedi.
Hitler, hükümette olmanın avantajını kullanarak büyük bir seçim kampanyası yürüttü. Çeşitli endüstri ve finans kuruluşlarından büyük maddi destekler alarak ve devletin tüm olanaklarını da kullanarak büyük bir seçim kampanyası yürüttü. Bunun dışında, 27 Şubat 1933'te Reichstag'ta çıkan yangının ardından Cumhurbaşkanı Hinderburg'a anayasanın kişi hak ve özgürlükleriyle ilgili maddelerini ortadan kaldıran bir kararname imzalatan Hitler, kendi partisi ve milliyetçiler dışındaki tüm partilerin yayınlarını ve seçim çalışmalarını da durdurttu.
Nazi Partisi, 5 Mart 1933 günü yapılan seçim sonunda oyların %44'ünü alarak, hemen ertesi gün parlamentodan, ''Reichstag'ın tüm yetkilerini dört yıl süre ile kabineye devrettiğini'' söyleyen bir yetki kanunu çıkarttı.
23 Mart 1933'te, ''Halkta ve Almanya'daki Sıkıntının Kalıdırılmasına Dair Kanun'' (Gesetz zur Behebung der Not von Volk und Reicht) adı altındaki bir yetki tasarısının kabul edilmesini sağlayarak, yürütme ve yasama yetkilerinin hepsini eline aldı.
Hitler, diğer partileri yasaklarken, yaptığı propagandalarla ve ikna becerisi sayesinde bütün Alman halkını Nazi bayrağı altında birleştirdi ve kendisini, Almanya'nın büyük lideri ilan etti. Alman ekonomisini kalkındıracağına dair verdiği sözü savaş hazırlığı yaparken tutan Hitler, iş sahaları oluşturdu ve büyük otobanlar inşa ettirdi.
Hitler, tüm halkı Alman ırkının üstün ırk olduğuna inandırırken, Yahudiler ile diğer azınlık halkları hedef olarak gösterdi. Bunun üzerine önce ülke genelinde, daha sonra da 2. Dünya Savaşı süresince işgal edilen tüm topraklarda yaklaşık beş buçuk milyon Yahudi ve yarım milyon Çingene katledildi. Hitler ayrıca, Alman ırkını iyileştirmek adı altında binlerce zihinsel engelli insanı da öldürttü.
Hitler, tüm Almanca konuşan insanları bir çatı altında toplamak amacıyla önce Avusturya'yı, daha sonra Çekoslovakya ve Polonya'yı işgal etti. Bu işgallerin neticesi olarak Batı Avrupa ülkelerini ve Rusya'yı karşısına aldı...) (
Sayfa: 21-22)
***
Mesela, dünyada barışçı bir fikrin üstün gelmesini samimi olarak isteyen kimse, dünyanın Almanlar tarafından fethedilmesi için her şeyi yapmalıdır.Aksi taktirde dünyadaki son barışseverin, son Alman ile ölmesi mukadderdir. Çünkü yeryüzünün diğer insanları, tabiata ve akla ters düşen bu saçmalığın tuzağına mâlesef milletimizin yaptığı gibi kendilerini kaptırmamışlardır. Demek ki, barış devresine ulaşmak için, ister istemez azimli bir şekilde savaşa karar vermek zorunluluğu vardır. (Sayfa: 271)
***
Bir milletin büyük topluluğu ne profesörlerden, ne diplomatlardan meydana gelir. Topluluk soyut fikirlerden pek az anlar. Buna karşılık, topluluğu hissiyat alanında daha kolay bir şekilde elde etmek mümkündür, ister olumlu olsun, ister olumsuz bütün davranışların gizli anahtarları buradadır. (..) Dünyadaki bütün büyük devrimleri harekete getiren kuvvet, halkı ele geçiren ilmi bir fikrin yayılması ile değil, halk topluluklarını çılgınca coşturan ve ona can veren bağnazlıkta ve gerçek isteride saklanmış bulunuyordu. (Sayfa: 317)
***
Bir grubun başkanı, kendinden bir derece üstün olan grubun başkanı tarafından tayin edilir, başkan hiçbir komisyona bağlı değildir. Her başkan kendi grubunun hareketinden sorumludur. Bütün komisyonlar başkanın emri altında olup, üyelerin oy kullanma hakkı yoktur. Sorumlu başkan, işleri tetkik komisyonları arasında taksim eder. (..) Partinin lideri, partinin kadrosuna göre üyelerin tamamının teşkil edeceği kongre tarafından seçilir. Fakat ondan başka bir lider yoktur. Bütün komisyonlar parti liderine tabidir. Parti lideri ise hiçbir şeye tabi değildir. Sorumluluk tamamen kendi omuzlarına yüklenmiştir. Eğer parti lideri hareketin prensibini ihlal ederse yahut partinin menfaatlerine olumlu hizmette bulunmazsa, parti liderliğinden almak için onu ''reform''a çağırmak partililere ait bir iştir. O zaman parti içinde en ehliyetli olan liderliğe getirilir. Yeni lider de aynı otorite, iktidar ve sorumluluğa sahiptir. (Sayfa: 323)
***
Bir hareketin lideri ile taraftarları arasında büyük bir aracı silsilesi getiren teşkilat en iyi teşkilat değildir. En iyi teşkilat, hareketin lideri ile hareketin taraftarları arasında en az aracı koyanıdır. Teşkilat yapmanın gayesi, muayyen bir fikri, pek çok insana duyurmaktır. Halka intikal ettirilecek olan fikir, daima bir tek insanın kafasında vücut bulmuştur. Teşkilat, daha sonra bu fikrin gerçekler haline dönmesidir. Bundan dolayı teşkilat, her şeyde ve her şey için zorunlu bir şeyden ibarettir. Teşkilat, belirli bir gayeye erişmek için vasıtadır, hiçbir zaman gayenin kendisi değildir. Dünya, düşünmesini bilen beyinlerden çok, makina gibi hareket eden insan yetiştirdiği için, fikirleri gerçekleştirmek yerine, bir teşkilat kurmak daima daha kolay olur. Tahakkuk etmek üzere bulunan bir fikir, özellikle yenilik hareketi ihtiva ettiği zaman büyük aşamalar çizer. (Sayfa: 324)
***
Bir hareketin kuvvetinin, benzer bir hareket ile birleşmesinden artacağını düşünmek hatadır. Böyle bir şey yapılırsa görünür bir gelişme kaydedilir, fakat gerçekte, hareket için zayıflama tohumları toplanmış olur. Çünkü iki hareketin birbirine benzerlikleri hakkında ne söylenirse söylensin, hiçbir vakit bu iki hareket birbirinin aynı olamaz. Yoksa iki hareket olmaz, bir hareket olurdu. Bütün gelişmelerin doğal kanunu birbirlerinden farklı iki organın çiftleşmesini gerektirmez, daha kuvvetlinin uygun bir şekilde istismarını gerektirir. Bu da ancak sebep olduğu kavga oranında mümkün olur. Birbirine benzeyen iki siyasi partinin birleşmesi geçici bir faydadan ibarettir, fakat elde edilen başarı ancak zaaf sebebi olur. Bir hareket ancak batıni kuvvetini sınırsız bir şekilde geliştirirse ve bütün rakiplerine karşı kesin bir zafer kazanarak devamlı bir surette çoğalırsa büyük olabilir. (Sayfa: 327)
***
Yirminci yüzyılın müjdecileri olan bazı Jean Baptistelerin gözle görülen, elle tutulan cahilliklerinden bahsetmeyeceğim. Bu kimselerin ırkçılığı bilmedikleri gibi halkın hissiyatından da haberleri yoktur. Bunun böyle olduğu komünistlerin bunları kolayca elde etmelerinden bellidir. Komünistler, bunların gevezeliklerine göz yumarak, kendileri ile eğlenmektedir.
Dünya üzerinde düşmanlarına, kendisine karşı kin besletmeye başarılı olamayan bir kimse, kanaatimce arzu edilecek bir kimse değildir. Bu gibi kimselerin arkadaşları genç hareketimiz için yalnız komşu olmakla kalmaz, hareketimize zararlı da olur. Prti kelimesinin bile o ''ırkçı'' hayalperestler sürüsünü korkutacağını ve bizden uzaklaştıracağını ümit ediyorduk. Bundan dolayı ''Parti'' adını aldık. NASYONAL SOSYALİST ALMAN İŞÇİ PARTİSİ adında karar kılmamızı icap ettiren sebep buydu.
(Sayfa: 338)
***
Irklar arasında bir fark görmeyip eşitliği kabul etmek, milletler ve insanlar arasında da aynı hükme varmayı gerektirir. Esasen Ulurlararasıcılık (Marksizm) da, mevcut olan genel bir felsefi bir düşüncenin Yahudi olan Karl Marks tarafından açıkça bir siyasi doktrine çevrilmesinden ibarettir. Eğer önceden bu zehirlenme olmasa idi, her siyasi doktrnin, siyasi sahada muvaffakiyet kazanmasına imkân olamazdı. Karl Marks, zehir saçan maddeleri eline geçirip, bunları dünyanın hür milletlerinin hayatlarını mahvetmek için bol miktarda kullandı. Ve bütün bu işleri kendi ırkının lehine yaptı. (Sayfa: 351)

***
Şunu açıkça itiraf edeceğim: O devirde ben Alplerin güneyinde milletine karşı beslediği ateşli sevgiden cesaret alarak İtalya'nın iç hainleri ile anlaşmaktan kaçıp, her çareye başvurmak suretiyle düşmanları ortadan kaldırmaya uğraşan büyük adama karşı derin bir hayranlık duydum. MUSSOLİNİ'Yİ bu dünyada büyük insanlar seviyesine çıkaracak husus, İtalya'yı Marksizmle paylaşmak yerine, Marksizmi imhaya uğraşarak vatanı uluslararası duruma düşürmekten koruma yolundaki azmidir. Bizim sahte ve değersiz devlet adamlarımız, ona nisbetle acınacak bir cüce halinde kaldıkları için, bu sığırlar kendilerinden bin defa üstün bir adamı eleştirmek gibi bir anlamsızlığa kalkıştıkları zaman insan derin bir nefret duyuyor. (Sayfa: 605)

#Hitler #Kavgam

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...