*
''Alışveriş miskalla, dostluk kantarla'' deyip, tam tersine ticareti kantarla yapan, dostluğu da dirhemle satan bir dünyada Selim Dede, dostluğu da ticareti de kantarla yapa yapa, sermayeyi kediye yükledi. (Sayfa: 8)
''Gövdesindeki çocuğun oynadığını duyan insanoğlu anası, kendisinde çarpmakta olan çifte yürekten cesaret alır. Oysa, bağrına taşlar basarcasına yumurtaları basan martının yüreği, bir yavru için iki kez loğusa olduğu halde, hep yapyalnız olarak çarpar.'' (Sayfa: 11)
*
''Sevginin nereye kadar yayılabileceğini evrenin düzeni, aile, kabile, sınıf ve devlet sınırlarıyla sınırlandırmış ve ''âdet'' (görenek) kaşlarını çatarak ''sevgi''ye, ''buraya kadar yayılacaksın, fakat daha öteye gitmeyeceksin'' diye emretmişti.'' (Sayfa: 26)
*
''Ne güzel dünya.! Fakat güzelliğinin derinliğini kim sondalayabilirdi.?'' (Sayfa: 66)
DENİZİN OĞLU:
*
*
''Sekiz- on yıl hayatını içine toplayarak bir çiçekle hayatını veren sabırlığın -gönülden kopan- o çiçeğin sapını, ellerini kanata kanata kesenler, onu çardaklarına direk yaparlar. O deniz oğlu çoban, işte tam böyle bir çiçeğin tohumuydu.'' (Sayfa: 73)
''Aradan çok geçmedi; çoban, Gümüşlük'e su almak için uğrayan bir kadırgaya tayfa yazıldı.
Beş-on yıl sonra, çocuğun adını bütün dünya öğrenmiş bulunuyordu: ''Turgut Reis.!''
Ve yirmi-otuz yıl önceye kadar, Küdür Burnu'nu ya da Pamukdede Burnu'nu dolanıp da Gümüşlük'ün önünden geçen her gemi -bayrağı ne olursa olsun- koca deniz oğlunun doğduğu yeri ya top ateşi ya da sancak indirerek selamlardı..'' (Sayfa: 77)
Beş-on yıl sonra, çocuğun adını bütün dünya öğrenmiş bulunuyordu: ''Turgut Reis.!''
Ve yirmi-otuz yıl önceye kadar, Küdür Burnu'nu ya da Pamukdede Burnu'nu dolanıp da Gümüşlük'ün önünden geçen her gemi -bayrağı ne olursa olsun- koca deniz oğlunun doğduğu yeri ya top ateşi ya da sancak indirerek selamlardı..'' (Sayfa: 77)
*
''Yaşamış olduğum bir gün yoktu ki şafak kırmızısının denize taşıp akışını upuyanık ve dimdik seyretmemiş olayım. Neyleyim kefen gibi yatak çarşaflarını, uyku mahmuru çapaklı gözleri.?'' (Sayfa: 81)