#DanteAlighieri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#DanteAlighieri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Şubat 2025 Pazartesi

Dante Alighieri - RIME (Çeviren: Kemal Atakay)

 

GİRİŞ (Bu giriş yazısı, Kaynakça'da anılan çalışmalardan, özellikle Foster'ın giriş yazısından yararlanılarak hazırlanmış bir çeviri-derleme niteliğindedir.)
*
Ama herkes bilsin ki, şiirin kurallarına göre
uyum verilmiş hiçbir şey, bütün tatlılığı ve
uyumu bozulmaksızın, yazıldığı dilden bir
başka dile çevrilemez.
*
Dante, Şölen, I, 7.
*
''Dante'nin Rime (Şiirler) başlığıyla sunulan yapıtı, Yeni Hayat ve Şölen'de yer verdiği şiirler dışında İtalyanca yazdığı bütün şiirlerini içerir. İtalyanca'da belli bir bütünlük ve gelişme çizgisi gösterilerek bir araya getirilmiş şiir derlemelerini göstermek üzere kullanılan canzoniere sözcüğü yerine; ''uyak'', kapsam genişlemesi yoluyla da ''şiir anlamına gelen rima'nın seçilmesinin nedeni, Dante'nin bu şiirleri herhangi bir düzenleme içinde bir araya getirmemiş, kitaplaştırmamış olmasıdır. Felsefe, Hıristiyanlık öğretisi, tarih gibi edebiyat dışı kaynaklar ve Latin edebiyatı bir yana bırakılacak olursa, Dante şiiri üç ana kaynaktan beslenir: Provans şiiri, Sicilya Okulu ve Toscanalı şairler. Dante'nin bir yandan bu kaynakları özümseyip yeniden yazarak, öte yandan yadsıyıp dönüştürerek kurduğu şiiri, kendinden önceki Batı edebiyatı geleneğiyle hesaplaşmaya dayalı, son derece tutkulu bir kuramsal düşünme ve sanatsal uygulamanın ürünüdür.'' (Sayfa: 11)
*
''Henüz İlahi Komedya'yı yazmamış olmasına karşın, on dördüncü yüzyılın başlarında Dante İtalyan dillinin en önemli şairi konumundadır; bunun yanı sıra, Halkdilinde Belâgat (1304-1305) adlı yapıtının göstereceği gibi, bu genç dilde yazılmış şiirin tarihsel durumunu da, Latince kökenli öteki dillerin, özellikle Provans dilinin şiiriyle ilişkisini de en açık olarak gören kişidir. Gerçekten de, Dante büyük bir şair olduğu gibi, son derece önemli bir eleştirmendir. İki nedenden ötürü Dante'nin bu yönünü vurgulamak gerekir: İlki, kendi şiirinin de eleştirel gözden geçirmenin, teknik sorunlara ilişkin bilinçli bir düşünmenin ürünü olması; ikincisi, eleştirel düşüncelerinin ortaya çıktığı tarihsel bağlamın kültürel bir dönüm noktası niteliği taşıması. Dante şiir yazmaya ve şiir üzerine düşünmeye başladığında, İtalyan edebiyatının olsa olsa yarım yüzyıllık bir geçmişi vardı; dili tam oturmamış, kapsamı son derece dar, büyük ölçüde Fransız ve Provans dillerinin gölgesinde kalan, Latince'nin büyük kültür ve dil mirasının ağırlığını üzerinde duyan bir edebiyattı. Dante 1321 yılında öldüğünde, Latince kökenli dillerdeki en büyük şiiri yazmakla kalmamış, o dönemde İtalyanca yazan bir yazarın içinde bulunduğu durumu eleştirel olarak her yönüyle değerlendirmişti. Edebiyat dilinin Latince mi, İtalyanca mı olması gerektiği tartışmasını büyük bir doğrudanlıkla ele alıp tavrını anadilden yana koymuş; bir eleştirmen olarak köklü bir çözüm getiremese de, İtalyan ağızlarının çeşitliliğinin şairi hangi sorunlarla karşı karşıya bıraktığını irdelemişti. Başlangıcından XIII. yüzyılın sonlarına kadar İtalyan lirik şiirinin tarihini ana çizgileriyle belirlemişti (çizdiği çerçeve o günden bu yana bir ölçüt haline gelmiştir).'' (Sayfa: 12)
*
''Dante, şiirin anlamını (sentenze) güzelliğinden (bellezza) ayırdıktan, böylece anlamın bütünüyle düzyazıya çevrilebilir olduğunu ima ettikten sonra, güzelliği çözümler; şiiri şiir yapan biçimsel yön demek olan güzelliği Özgür Sanatlar'dan alınmış üç öğe temelinde inceler: dilbilgisi ve hitabet ile müzik. Bu üç ''sanat'' şiirin oluşumuna farklı yönlerden katkıda bulunur ve her birinin sonuçta ortaya çıkan ürünle farklı ilişkileri vardır; ama burada dikkat edilmesi gereken nokta, Dante'nin bu çok yalın çözümlemeyle yetinmiş olması, şiirin güzelliğini yalnızca bu üç ''sanat''tan alınmış kuralların ustaca uygulanmasının bir sonucu olarak görmesidir. Petrarca daha sonra şiirin yedi Özgür Sanat'ın bir ürünü şeklinde görülmesine kesinlikle karşı çıkacak, felsefe gibi şiirin de bütün bu sanatları aştığını belirtecektir. Hiç kuşku yok ki Dante de bir bakıma şiirin kaynağını aldığı ''sanatlar''a göre ''aşkın'' olduğunu kabul ederdi; ama bu noktayı hiç ele almamıştır, biz de şiir konusundaki görüşünü daha genel bir kavramla bağlantılandırmak istersek, geleneksel belâgat (eloquentia) kavramına başvurmak zorundayız.'' (Sayfa: 13-14)
*
''Hitabet açısından bakıldığında, Dante'nin Şiirler'i Aziz Augustinus'un Hıristiyan Öğretisi Üzerine adlı eserinin Dördüncü Bölümü'nde belagât için belirlediği üç amaçtan en az ikisini gerçekleştirme girişimleri olarak okunabilir: öğretme, zevk verme, inandırma.'' (Sayfa: 15)
*
''Dante'ye göre ''parçaları birbirleriyle uyumlu ve ahengiyle zevk veren'' şeye güzel deriz. Bu tür bir karşılıklı ilişkiyi amaç edinen ve gerçekleştiren sanat müziktir; Dante'ye göre müzikte ''ahenkli sözlerde ve şarkılarda görüldüğü gibi her şey birbiriyle karşılıklı ilişki içindedir; söz konusu ilişki ne kadar güzelse, bu söz ve şarkılarda o kadar tatlı bir ahenk ortaya çıkar.'' Bu açıdan, sözler müzikal ise, güzeldir; onlara bu güzelliği verebilecek olan kişi de herkesten önce şairdir, çünkü onun sanatında -bir tek onun sanatında- müzik sanatı hitabet ve dilbilgisi sanatıyla birleşir.
Buna bağlı olarak, Dante'ye göre şair bir söz müzisyenidir; şairler ''sözcüklerle ahenk yaratan kişiler''dir, onlar sözcükleri ''esin perisi Musa'ların sanatı''yla birbirine bağlarlar.'' (Sayfa: 16)
*
''Dante'de çok güçlü bir toplum duygusu, insan zihinlerinin karşılıklı olarak birbirine bağlılığı duygusu vardır; onun için insanca yaşamak yaşamanın nedenlerini aramak demektir. Bir bakıma Dante ''kişiye özel düşünceler''e inanmaz; her düşüncenin kamusal bir önemi vardır, o düşüncenin ilgilendirdiği topluluk küçük olsa da. (..)
Yeni Hayat'ı okurken okur bir şeyin farkındadır hep: Yazar edebiyat ve ahlak alanlarında ortak bir zihni ve ortak varsayımları olan bir topluluk için yazmaktadır; ''sıradan okur''un kendisini anlamasını beklemez, belki bunu arzulamaz da. Ne var ki, kitabın seslendiği küçük çevre içinde anlamın son derece açık olması beklenir.'' (Sayfa: 18)
*
''Pek az şair kendi yapıtı konusunda konuşmaya bu kadar istekli olmuştur; belki de bunun nedeni, paradoksal olarak, pek az şairin bu kadar büyük bir kendine yeterlik duygusu duymasıdır. (..)
Bir bütün olarak Şiirler, İlahi Komedya'ya giden yolu gösterir, bir anlamda (denemeler olarak) nihai gerekçelendirilmelerini ondan alırken, Şiirler içindeki belli grupların da Yeni Hayat, Şölen ve Halkdilinde Belagât'a yansıyan izdüşümleri vardır.'' (Sayfa: 21)
*
''..Dante'nin bugün anladığımız biçimiyle edebiyat eleştirisine soyunduğu yapıtı Halkdilinde Belagât'tır. Yarım kalan bu risale, en üst düzeydeki biçimiyle, ''yüce'' konularda ''yüce bir üslupla'' yazma sanatı olarak anadil şiiri üzerinedir. (..) Dante bu konuların Savaş, Aşk ve Erdem olduğunu belirtir. Bu ''en üstün'' konuları ''en iyi şekilde'' ele almak uygun bir üslubu gerektirir.'' (Sayfa: 22)
*
''..Dante'nin söylediği şudur: ''Klasikler bizim örneklerimizdir, onları ayrıntılı olarak kopyalamamız gerektiği anlamında değil, ama bize genel olarak üslup güzelliğinin ne olabileceğini gösterirler.'' (Sayfa: 27)
*
''..Dante aşağı yukarı otuz dokuz ile kırk dört yaşları arasında yeni şiir yaratmaktan çok eleştiri, felsefe ve siyasi polemikle uğraşıyordu. (..)
İlahi Komedya da bir üsluplar bileşkesidir; üstelik Dante yaşamsal zenginliği hiç yitirmeden gerçekleştirmiştir bunu.'' (Sayfa: 29)
*
''Dante kullandığı ölçü biçimlerini kendisi keşfetmemiştir; anadilde yazılan şiirin kapsamını bildik aşk temasının ötesine taşıyan ilk İtalyan şairi de o değildir. Dante, seçtiği tema ne olursa olsun, onu son derece güçlü bir şiir söylemi halinde düzenleme konusunda olağanüstü bir yetisi olduğunu gösteren ilk şairdir; şaşırtıcı bir kurgusal -''mimari'' gücü sözcüklerin anlatımsal niteliğine dönük son derece incelikli bir duyarlıkla birleştirmiştir. Dante'nin bu iki yönü Şiirler'de her zaman aynı ölçüde belirgin değildir; kimi zaman bir yön, kimi zaman öteki yön ağır basar. Ama Dante'nin doğal eğilimi, güzelliği, bu iki yönün -ikisi de en uç sınırlarına vardırılmış akıl ile duyarlığın- uyumunun ürünü olan şiire doğruydu. Dante'ye göre insan ruhunun üzerinde düşünmesi, yazıya geçirmesi ve öykünmesi gereken tanrısal iyiliğin dış dünyadaki ve zihindeki ışıltılarını hiç olmazsa kısmen yansıtabilecek bir güzellikti bu.'' (Sayfa: 31)


Dante da Maiano'dan Dante Alighieri'ye:
*
''Ve en iyi şiirimle sizden dileğim,
söylemeniz bana en büyük acısı
nedir Aşk'ın, bilginiz ışığında.'' (Sayfa: 47)
*
Dante Alighieri'den Dante da Maiano'ya:
*
''Kesin olarak bildiğim benim,
sevilmeyen kişi, kendisi severken,
benzersiz bir acı taşır yüreğinde.'' (Sayfa: 49)

Görsel Kaynağı: Beatrice and Dante Alighieri > A Love Story


Dante da Maiano'dan Dante Alighieri'ye:
*
''Sevip de sevilmemek, dediğinize göre,
çekilen en büyük acı Aşk'ın elinden;
daha büyük bir acı var diyor birçok kişi.
Küçük bir ricamı çok görmeyin bu yüzden,
ilminiz bir daha aydınlatsın, dilerse,
doğru mu değil mi deneyimin bana gösterdiği.'' (Sayfa: 51)
*
Dante Alighieri'den Dante da Maiano'ya:
*
''Dostum (eminim bundan, sevdiğim için
gerçek bir aşkla), iyice bilin ki, seven kişi,
sevilmiyorsa, en büyük acıyı taşır yüreğinde;
çünkü bu acı hükmeder bütün ötekilere
ve ona hepsinin efendisi denir:
ondan gelir Aşk'ın her elemi.'' (Sayfa: 53)
*
Dante da Maiano'dan Dante Alighieri'ye:
*
''...ricam, pekiştirin, bilge kişi,
yetkili ağızlardan savınızı, nedir içeriği
gösterin, belirginleşsin bu yolla seçkinliği;
ondan söz edip, iyice anladıktan sonra onu,
aydınlatırız, hangi acının en ağırı olduğunu,
dostum, kanıtlarıyla aklın ve deneyimin.'' (Sayfa: 55)


Dante Alighieri'den Dante da Maiano'ya:
*
Bilgi ve kibarlık, zekâ ve beceri,
soyluluk, güzellik ve zenginlik,
güç, gönül yüceliği ve cömertlik,
değer ve seçkinlik, birlikte ve ayrı,
bu iyi nitelik ve erdemler daima
üstün gelirler çekicilikleriyle Aşk'a:
biri diğerinden daha değerlidir belki
ona göre, ama ondan pay alır her biri.
*
Bu yüzden, dostum, yararlanmak istersen
doğal ya da edinilmiş erdemden,
onu sadakatle Aşk'ın arzusu için kullan,
karşı koymak için değil tatlı işleyişine:
çünkü ona karşı gücü yetmez hiçbir şeyin,
olur da, onunla savaşmayı seçerse insan. (Sayfa: 59)
*
''Sizsiniz her şeyden çok sevdiğim,
ve bana en büyük armağanı verebilecek kişi,
size bağlı bütün ümitlerim;
yaşamak isteyişim yalnızca size hizmet için,
ve yalnızca size onur veren şeyleri diler,
onları isterim: gerisi katlanılmaz benim için.
Başkasının veremeyeceğini verebilirsiniz bana,
evetimle hayırımı ellerinize bıraktığı için
Aşk; bu yüzden yüce görüyorum kendimi.
Size duyduğum güvenin
nedeni insanca tavrınız;
çünkü kim baksa size, kesinlikle bilir
dışınızdan, merhamet olduğunu içinizde.'' (Sayfa: 67)
*
''Artık asla bağışlatamazlar bana,
işledikleri o büyük suçu gözlerim,
kör olmazlarsa eğer..'' (Sayfa: 71)
*
Guido Cavalcanti'nin Yanıtı:
*
Aşk ne kadar vurursa size sopalarıyla,
o kadar acele edin ona itaat etmek için,
başkaca öğüt, kesinlikle belirtmeliyim,
verilemez size: bunu ezberlesin, isteyen.
Sonra, vakti gelince, tatlı yakılarıyla
kurtaracak sizi amansız her acıdan,
çünkü Aşk'ın acısı altıda biri etmez
tatlı iyiliğinin. Bu yüzden artık döşesin
*
kalbiniz şu yolu, izlemek için
o üstün gücü, böyle çarptıysa sizi,
güzel dizelerinizin gösterdiği gibi;
ve milim uzaklaşmayın ondan,
bir tek o verebilir çünkü sonsuz neşeyi
ve cömertçe ödüllendirir kulluk edeni. (Sayfa: 89)
*
Gözlerinden kadınımın yayılan
öyle soylu bir ışık ki, belirdiği yerde,
şeyler görülüyor, söze dökemeyeceği insanın,
öylesine yüce, görkemli oldukları için;
ve ışınlarından yüreğime öyle
bir korku yağıyor ki, titretiyor beni,
diyorum ki: ''Buraya dönmek istemem asla.''
Ama sonra yitiriyorum bütün gücümü
*
ve yenildiğim yere bir daha dönüp,
yatıştırıyorum korkmuş gözlerimi:
ilk onlar duydu bu büyük gücü.
Oraya ulaştığımda, ah, kapanıyor gözlerim;
tükenmiş onları buraya getiren arzu:
o yüzden bir baksın Aşk şu halime.! (Sayfa: 93)


''Gönlümü burkan o tatlı ad,
nerede yazılı görsem onu,
duyduğum acıyı tazeleyecek;
ve acıdan öyle zayıf düşüp
bedenim, öyle kederlenecek ki çehrem,
korkuya kapılacak beni gören.'' (Sayfa: 105)
*
''Ölüm, sen ki istediğini yapıyorsun bu kadının,
merhamet et, beni mahvetmeden önce,
ona git, söylesin sana:
neden ışığı o gözlerin,
bana acı veren, esirgendi benden:
bir başkası alıyorsa onu,
söyle bana, yanılgıdan kurtar beni,
çok daha az acıyla olsun ölümüm.'' (Sayfa: 107)
*
Forese'den Dante'ye:
*
''Bilge kişi, giysisiyle ölçmez insanı,
bir süsten ibaret olan,
aklıyla ölçer ve soylu yüreğiyle.'' (Sayfa: 133)
*
''Yemin ederim o adına
Aşk denen kusursuz kişinin,
erdem olmadıkça tutumu
hiç kimse gerçek övgüyü hak etmez:
o yüzden, konum iyi bir şeyse
herkesin dediği gibi,
ya erdem olmalı, ya erdeme ilişkin.'' (Sayfa: 135)
*
''......gelişimiz
acı çeken birisini haber vermek için,
diyor ki: ''Nerede arzusu gözlerimin.?''..'' (Sayfa: 143)
*
''Kendini genç ve güzel gördüğün için,
uyandıracak kadar zihninde Aşk'ı,
kibire kapılıp, katılaşmış yüreğin.
*
Bana karşı acımasız, insafsızsın,
beni öldürmeye, ah, çalıştığına göre:
sanırım emin olmak bunu yaparken amacın
Aşk'ın gücü ölüme yol açar mı diye.
Ama herkesten daha âşık bulduğun için beni,
hiç saygı duymuyorsun çektiğim eleme.
Umarım sen de yaşarsın onun gücünü.'' (Sayfa: 149)


''Aşk, sen ki gökten alırsın gücünü,
görkemini aldığı gibi güneşin,
o denli kusursuz olur etkisi onun,
ne denli soyluluğa rastlarsa ışını;
ve nasıl kovarsa karanlıkta soğuğu,
öyle, yüce efendimiz,
sürersin yürekten her bayağılığı,
öfke de uzun süre direnemez sana:
senden gelmeli her iyilik
tüm dünyanın özlemini çektiği..'' (Sayfa: 153)
*
''Duyur ona, ey Aşk, tatlılığınla,
onu görmek için duyduğum sonsuz arzuyu;
izin verme, gençliğiyle
beni sürüklemesine ölüme:
fark etmiyor çünkü verdiği zevki,
onu ne kadar sevdiğimi
ve huzurumu taşıdığını gözlerinde.'' (Sayfa: 155)
*
''..sevdiği kimse istemese de kulluk edebilir insan;
ilgi göstermezse bana gençliği yüzünden,
aklının ereceği zamanı beklerim,
yeter ki o kadar sürsün hayatım.'' (Sayfa: 161)
*
''Güzel şarkım, bana benziyorsan,
kibirli olmayacaksın,
iyiliğin buna değer kılsa da seni:
senden istediğim,
tatlı aşk şarkım,
sana yaraşır tarzı ve yolu bulman.'' (Sayfa: 165)
*
''Kederime verdiği değer onun,
geminin sakin denize verdiği kadar;
ve öyle ki bu ağırlık beni batıran
betimlemeye gücü yetmez hiçbir dizenin.'' (Sayfa: 197)
*
''Sol kolumun altından öyle çarpıyor ki beni
acı sıçrıyor yüreğime;
diyorum ki o zaman: ''Kaldırırsa elini
bir daha, Ölüm hapsedecek beni
vuruşu daha aşağı inmeden.''..'' (Sayfa: 199)

GÖRSEL: Dante and Beatrice in Earthly Paradise, Oil on Canvas, Ruggero Focardi, 1901.
*
GÖRSEL KAYNAĞI: https://www.reddit.com/.../dante_and_beatrice_in.../...

Dante'den Cino'ya:
*
''Gelgeç gönül bunca değişken kılıyorsa sizi,
sizden ricam erdemle yola getirin onu,
eylemleriniz tatlı sözlerinize uysun böylece.'' (Sayfa: 231)
*
Cino'dan Dante'ye:
*
''..hep aynı tutku beni tutsak eden,
bu yüzden ne varsa güzellikte onu andıran
zevk veriyor bana birçok farklı kadında.'' (Sayfa: 233)
*
''..şöyle de: ''Artık
sizinle savaşamaz beni yazan:
geldiğim yere öyle bir zincirle
bağlı ki, acımasızlığınız azalsa bile,
özgürlüğü yok buraya dönecek.''..'' (Sayfa: 239)
*
''birden bir ses işitiliyor:
''Geri dön, güzel kadın, durma:
*
çünkü bir başka kadın oturuyor içerde,
hükümdarlık asasını istemişti
gelir gelmez, Aşk da vermişti ona.''
Lisetta geri çevrildiğini görünce
Aşk'ın yaşadığı yerden,
utançtan kıpkırmızı dönüyor geri.'' (Sayfa: 241)

RIME DUBBİE (Kesinleşmemiş Şiirler):

GÖRSEL KAYNAĞI: https://www.pagina21.eu/beatrice-la.../giusi-baldissone/

Gördüm yazıp söylemişler
Aşk'ı, yakan her kulunun gönlünü;
kâk övmüş, kâh görev bilmişler
her niteliğini eleştirmeyi;
kimi mutlu olur sevdiği için,
kimi de sıkça acı çeker sevince:
Aşk mı bilemem bunun nedeni,
aşktan pay almamış bir şey mi.
*
Bundan gene size danışmam, nazik ve bilge kişi,
Aşk konusunda bilgi verin bana
ve size söylediklerim hakkında.
Kanımca o efendinin saflarından
gelmeli, Aşk'ı soracağım her kişi;
söylesin hayır mı görmüş Aşk'tan, şer mi. (Sayfa: 245)
*
Dante'den Chiaro Davanzati'ye:
*
Üç düşüncem var bana acı çektiren,
onlara hapsettim bütün bilgimi;
her biri kendi başına acı veriyor bana,
hepsi birlikte ölüme sürüklüyor beni.
Birine kalırsa sevmek zorundayım
irademi bağışladığım güzeli;
razıyım ben de, unutmak istemiyorum onu,
onsuz neşeye kavuşamam çünkü.
*
Öteki ikisine güvenemem:
biri ateşli ve cesaret veriyor bana
sevdiğimin aşkını talep etmem için,
diğeri daha sakıngan olmamdan yana.
Bu yüzden, senden ricam, Chiaro, onurun adına,
göster bana, hangisi daha tehlikesiz olanı. (Sayfa: 247)
*
Dante'den Chiaro'ya
*
Pek haz etmem, Chiaro, talep etmekten,
sevip istememeyi yeğlerim daha çok,
çünkü hiçbir erkek istememeli kadınından
ona zarar verebilecek bir şeyi;
ama arzum, arzusunda kalmak
bir aşk ânının ve hep durmak orada,
arzu daha iyi kıldığı için insanı,
en kötü kişiyi zorlayacak kadar erdeme.
*
Oysa zevkine kavuşan kişi
o kadar arzulamaz değerli olmayı:
bu yüzden diretmiyorum kavuşmak için.
En aşkla öten kuşun kanıtladığı gibi:
olur da yerine gelirse arzusu,
ötüşünden hoşlanmaz olur kimse. (Sayfa: 251)
*
Puccio'dan Dante'ye
*
Ah sahte gülüşler, neden aldattınız
gözlerimi.? Ve ne yaptım ki sana,
böyle acımasızca aldattın beni.?
Yunanlılar bile dinlerdi sözlerimi.
Başka kadınların görüşünce, bilirsiniz
aldatanın övgüyü hak etmediğini.
Sen iyi bilirsin nasıl hoşlanır
çaresiz gönül onu bekleyenden:
ben onu bekliyorum hâlâ, o beni umursamazken.
Allahım, ne dertler
ne yıkıcı yazgı bekler
bekleyerek vakit yitireni,
çiçeğin goncasına bile dokunmayanı.
*
Yakınmam, bitkin yürek, sendendir önce,
çılgınca bir bakışı yüzünden gözlerin,
yitirmemen gerekirdi dengeni;
ama hoşlanıyorum oklarla vuruşların
hep beklenmedik anda belirmesinden,
bu olacak, ah, ölümümün nedeni.
Kahroluyorum kendim için,
cezalandırıldım, hiç suçum yokken;
o da demiyor ki: '2Kötüdür bu'';
son veriyorum yakınmama o zaman.
İyi bilir o, kalbim başlarsa
bir başkasını düşünmeye, aşktan usanmış,
çok acı verir aldatan yürek. (Sayfa: 269)
*
''Nasıl mutlu olabilir onu seven
o sayısız erdeme bakıp ondaki.?
''Nasıl biliyorsun.?'' dersen, duyduğum için.
Ama ''Ne kadar.?'' diye sorarsan bana,
söyleyemem sana, çünkü yüz değil yalnızca,
daha çok sonsuz sayıların iki katından.'' (Sayfa: 297)

26 Aralık 2018 Çarşamba

Dante Alighieri - Yeni Hayat

I- Bellek kitabımın, öncesinde pek az şeyin okunabildiği o bölümünde, şöyle bir başlık var: Incipit vita nova (Yeni hayat başlıyor). Tümünü olmasa da, en azından özlerini bu kitapçığa aktarmak istediğim sözcükleri yazılı buluyorum bu başlığın altında.


II- Onu nasıl adlandıracağını bilmeyen çoğu kimsenin Beatrice dediği an'ımın ışıl ışıl kadını gözlerime ilk göründüğünde, doğumumun üzerinden dokuz yıl geçmiş, ışık göğü yörüngesinde dokuz kez devinerek hemen hemen aynı noktaya gelmişti. Onun bu hayatta bulunduğu sürede yıldızlar göğü oniki evin doğusuna doğru, bir derecenin onikide biri kadar kaymıştı; öyle ki, dokuz yaşına yeni basmıştı bana göründüğünde. Çok soylu renkli, yalın ve onat, kankırmızı giysilerle göründü; gencecik yaşına uygun giyinmiş, kuşanmıştı. İşte o an, yemin ederim, yüreğimin en gizli odasında oturan hayat tini öyle şiddetle titremeye başladı ki, en güçsüz nabızlarımda tüm dehşetiyle görünür oldu.
''Ecce deus fortior me, qui veniens dominabutur michi'' (İşte bana hükmedecek, benden güçlü bir tanrı) diyordu titreyerek.


O an, tüm duyu tinlerinin algılamalarını ilettikleri, yukarı odada oturan ruhsal tin büyük şaşkınlık içinde, özellikle görme tinlerine yöneldi ve şöyle dedi: 
''Apparuit iam beatitudo vestra'' (İşte mutluluğunuz görünüyor size).
Bunun üzerine, beslenmemizin yöneltildiği bölgede oturan bitkisel tin ağlamaya başladı ve,
''Heu miser, quia frequenter impeditus ero deinceps.!'' (Eyvahlar olsun, bundan böyle sık sık derde girecek başım.!) dedi ağlayarak. O andan başlayarak hemen Aşk'la bütünleşen ruhum onun buyruğuna girdi, ve imgelemimin verdiği güçle üzerimde öyle etkinlik ve egemenlik kurmaya başladı ki Aşk, tüm arzularına eksiksiz uymak zorunda kaldım.
(..)
III- Günler günleri kovalamış, bu soylular soylusu kadının yukarıda sözünü ettiğim görünmesi üzerinden tam dokuz yıl geçmişti; bu günlerin sonuncusunda, bu ışıl ışıl kadın bembeyaz giysiler içinde, ondan yaşça büyük, iki soylu kadının arasında göründü; bir sokaktan geçiyorlardı ki benim korku içinde, allak bullak durduğum tarafa doğru çevirdi gözlerini, ve bugün, bengi hayatta ödüllendirilen o tanımlanamaz inceliğiyle selamladı beni; öyle erdem yüklüydü ki o selam, o an mutluluğun doruğuna ulaştığımı sandım. Bu çok tatlı selamın bana ulaştığı saat o günün dokuzuncu saatiydi kesinlikle, ve de sözlerinin kulaklarıma varmak üzere ilk kez harekete geçişinden olacak, öyle bir tatlılık yayıldı ki içime, esrik, ayrıldım insanlardan, ve odamın ıssızlığına çekilerek bu çok incelikli kadını düşünmeye koyuldum. (..)


Her tutkun ruh ve soylu yürek,
ki bu deyişi bulur karşısında,
ne düşünür, yanıtlasın beni diye,
selam ona efendisi, yani Aşk'ın adına.
Çoktan üçlemişti saatler,
her yıldızın ışığıyla balkıdığı zamanda,
birden karşımda gördüğümde Aşk'ı,
özünü anımsamak korku veriyor bana.
Neşeliydi Aşk sanki, tutarken
elinde yüreğimi, kollarında kadınım,
bir örtüye sarılı uyuyordu.
Uyandırdı sonra onu, ve yedi kadın
o yüreği alev alev, uysal ve ürkek:
Gittiğini gördüm ağlayarak sonra. (Sayfa: 17-19)

10 Aralık 2018 Pazartesi

Dante Alighieri, İlahi Komedya, Cennet

''Beatrice'yi gördüm. Sola dönmüş, güneşe bakıyordu. Kartal gözlerini güneşe dikerek böylesine asla bakmamıştır. İlk ışıktan nasıl ikinci bir ışık çıkar ve geldiği yere dönmek isteyen bir yolcu gibi yukarıya yönelirse, onun davranışı da gözlerimden zihnime süzülerek öylece beni de harekete getirdi, gözlerimi çevirdim, mûtadın dışında uzun uzun güneşe baktım.'' (Sayfa: 12)
(..)
''Beatrice, sâfi göz kesilmiş, ezeli kürelere bakıyordu; ben gözlerimi yukardan ayırmış, ona bakıyordum. Beatrice'yi temaşa ederken ben de Glaukos'a döndüm, o Glaukos ki tattığı ot sayesinde denizde, öteki tanrılara yoldaş olmuştur.
(Glaukos: Deniz Tanrısı; Ovidius'un hikâye ettiğine göre Glaukos birtakım otlar yemek suretiyle tanrılaşmıştır.)
(..)
''Senin sonradan yarattığın kısımdan mı ibarettim sadece, ey gökleri idare eden Aşk, bunu yalnız sen bilirsin, sen ki beni nurunla alıp yukarılara çıkardın.'' (Sayfa: 13-14)
***
''Bir vakitler kalbimi aşkıyla ısıtmış olan güneş, ispat ve red ederek, bana güzel hakikatin tatlı yüzünü göstermişti..''
(Sayfa: 27)
***
''.. sevgi yatıştırıyor bizim arzumuzu. Bunun için de elimizde ne varsa yalnız onu istiyoruz ve başka hiçbir arzunun susuzluğunu duymuyoruz gönüllerimizde..'' (Sayfa: 30)
***
''.. Zira irade isterse bükülmez, zor karşısında kalıp bin defa da şiddetle eğilen ateş, tabiatı icabı nasıl yaparsa, öyle yapar..''
(Sayfa: 40)
***
''. Her hakikatin kaynağı olan Gerçek'le aydınlanmadıkça, zekâmız asla yatışamıyor. Hakikate erişir erişmez, tıpkı inine çekilip yatan bir hayvan gibi, bizim zekâmız da öylece duruluyor. İsterse ona erişebilir. Yoksa arzularımız boşuna çırpınıp duracaktır..'' (Sayfa: 42)
***
''.. bir iş yaparken daha yavaş davranınız; rüzgârın önüne katılmış tüye benzemeyin; hiç sanmayın ki, her su insanı yıkayıp temizler..'' (Sayfa: 47-48)

***
''-Bir şey söyleme, bırak yıllar geçsin.!'' (Sayfa: 83)
***
''.. şimdi de fikrinin gözlerini, öven sözlerimin peşine takarak nurdan nura götürürsen..'' (Sayfa: 98)
***
''- Bir başak ufalanıp da tanesi alındı mı, içinde tatlı bir ezginlik duyar, ötekini de ayıklayayım, derim.'' 
(Sayfa: 121)
***
''.. tabiat, mesleğinde meleke kazanmış bir sanatçı ve titrek bir el gibi çalışarak onu daima eksikli yapıyor. Şayet böyle olmayıp da ateşli Aşk ile Kudret'in parlak Fikrinin damgasını vursa, o zaman tam mükemmelliğe erişmek kabil olur.'' (Sayfa: 123)
***
''..tez elden edilen fikir çoğu zaman yanlış bir yol tutar, ihtirasa kapılmak ise insanın anlayışına sonradan kement vurur.
Hakikati avlamak isteyen fakat bu işin acemisi olan bir kimse sahili boşuna bırakıyor demektir, zira gittiği gibi geri dönemez..'' (Sayfa: 125)
***
''.. Bu efendiler, tarladaki buğdaylara, daha olmadan kıymet biçen bir kimse gibi, aşırı bir güvenle hüküm vermiye kalkışmasınlar. Zira ben, gül ağacı bütün kış kurumuş ve yabanileşmiş görünürken sonradan tepesinde gül bittiğini gördüm. Geminin, denizde başlangıçta dosdoğru ve hızlı yol aldıktan sonra tam limana gireceği sırada battığını da gördüm.'' (Sayfa: 126)
***
''- Ey bekleyedurduğum zaman bile kendisinden hoşnutluk getirdiğim benim filizim, ben senin kökündüm.''
(Sayfa: 138)
***
''Ey bizlerin hiçbir değer taşımayan kan asaletimiz.! Aşkımızın düşkünleştiği yeryüzünde, insanları kendinle övündürmene katiyen hayret etmiyorum.'' (Sayfa: 143)
***
''.. zira beklenen ok insana daha yavaş saplanır.'' (Sayfa: 155)
***
''İnsana, yabancı ekmeği yemenin ne acı geldiğini, başkalarının merdivenlerinden çıkıp inmenin ne çetin bir yol olduğunu nefsinde deneyeceksin.'' (Sayfa: 157)
***
''- Kendi veya başkasının ayıbı ile kararan bir vicdan için senin sözün hiç şüphesiz yenilir yutulur bir lokma olmayacaktır. Ama sen her türlü yalanı bir yana koyarak gördüğün şeyleri olduğu gibi anlat ve uyuzu olan bırak, kaşınsın. Zira senin sözlerin, tadına ilk bakıldığı zaman kekremsi gelse bile, sindirilince arkasında hayat bırakan bir gıda olacaktır. 
Senin haykırman, en yüksek tepelere daha kuvvetle çarpan rüzgâr gibi olacaktır ki bu, hiç de küçümsenir bir şeref değildir.'' (Sayfa: 161)
***
''.. Ey sabır, bütün bu şeylere göz yumman için, sen ne kadar tahammüllüsün.!^'' (Sayfa: 195)
***
''.. Cüretkâr puruvamla yarıp geçtiğim deniz, öyle küçük bir kayığın veya canını sıkıntıya sokmak istemeyen bir gemicinin aşacağı gibi bir deniz değildir.'' (Sayfa: 209)
***
''- Ben, arzuladığım kimseyi içine alan sineden çıkmış en yüksek sevincin etrafında dönen âşık bir meleğim. Ey semalar melikesi, sen Oğlunu takibettiğin ve en yüksek küreye girerek onu daha da ilâhileştirdiğin müddetçe etrafında dönmeğe devam edeceğim.'' (Sayfa: 211)
***
''.. Saat makinesindeki çarklar o şekilde ayarlanmıştır ki, bakan bir kimseye bunlardan ilki duruyor, sonuncusu ise hızla dönüyormuş gibi gelir..'' (Sayfa: 214)
***
''- Benim daima yanıp tutuştuğum ateşle beraber girdiği kapıların, yani gözlerimin devasını o ister er, ister geç, nasıl dilerse öyle versin. Bu saray halkını saadete garkeden Nimet, Aşk'ın bana yüksek veya alçak sesle okuduğu defterde yazılı ne varsa, her şeyin alfa ile omegasıdır.
(..)
.. bir aşk benim üzerime damgasını vurmuştur. Zira bir nimet olduğu için ve onu nimet olarak tanıdığımız andan itibaren, kalplerimizde, ne kadar mükemmelse o nisbette artan bir aşk tutuşturur..'' 
(Sayfa: 230-231)
***
''.. aşkın beni avlamak için kement yaptığı güzel gözlere bakarken..'' (Sayfa: 246)
***
''.. Onun yüzünü dünyada ilk gördüğüm günden bu görüşe kadar şiirim aralıksız devam etmiştir..''
(Sayfa: 265)
***
''- Eğer yukardan üçüncü sıraya bakarsan onu, meziyetlerinin kazandırdığı tahtın üstünde görürsün.''
((( Yukardan üçüncü sıra: Yukardan ilk sırada Meryem, ikinci sırada hemen onun altında Havva, üçüncü sırada Havva'nın hemen aşağısında Rachel, Rachel'in yanında da Beatrice oturmaktadır. Beatrice'nin üçüncü sırada oturmasının hikmeti nedir.? 
Dante Vita Nova'da (XXX) şöyle yazmıştı: 
'O (yani Beatrice) bir dokuz yani bir mucize idi' 3 rakamı 9'un köküdür. ))) (Sayfa: 274)
***
''.. Ben senin ince fikirlerini ağlarına dolayarak sıkıştıran bağları çözeceğim..'' (Sayfa: 281)
***
'' Burada yüksek temaşaya devam için kuvvetim tükendi; fakat bir tekerlek nasıl muttarit bir hareketle dönerse, güneşi ve öteki yıldızları hareket ettiren Aşk da arzumla irademi artık öylece döndürüyordu.''
((( Cennet de ''yıldız'' kelimesiyle sona eriyor. Nitekim Cehennem ile Araf da aynı kelimeyle nihayet bulurlar. ))) (Sayfa: 294)

Giovanni Scognamillo - Türk Sinema Tarihi (Kabalcı Yayınları)

  ÖNSÖZ, Giovanni Scognamillo * Bir tarih kitabını yazmak -ister bir çağın, bir ulusun ister bir sanatın tarihi olsun- sadece o çağın, ulusu...