10 Ekim 2021 Pazar

Senaryo: Tom Schulman - Ölü Ozanlar Derneği (Dead Poets Society) (N. H. Kleinbaum)


 Geleneklere olan bağlılığı ve katı disiplin kurallarıyla ünlü Welton Akademisi'nin öğrencilerinin okul ve yatakhane arasında geçen tekdüze hayatları yeni edebiyat öğretmenleri John Keating'in okullarına gelmesiyle bir anda değişir. İyi birer üniversiteye girmeleri için onları çok yoğun bir tempoda çalışmaya zorlayan öğretmenleri ve ebeveynlerinin aksine, bu ele avuca sığmaz adamın onlardan tek bir isteği vardır: Ânı yaşamaları ve hayatlarını olağanüstü kılmaları. Byron, Shelly, Keats ve Shakespeare ile edebiyatın büyülü dünyasına dalan gençler, Keating'in öğrencilik yıllarında üye olduğu gizli bir kulüp olan Ölü Ozanlar Derneği'ni de yeniden canlandırırlar. Ne var ki daha yeni kavuştukları özgürlüklerinin trajik sonuçları olabileceğinin çok geçmeden farkına varacaklardır. ''Acaba Ölü Ozanlar Derneği'nin bu nesil üyeleri hayallerini yıkmaya kararlı otoritelerin baskısından kurtulmayı başarabilecekler midir.?''

Geleneklere olan bağlılığı ve katı disiplin kurallarıyla ünlü Welton Akademisi'nin öğrencilerinin okul ve yatakhane arasında geçen tekdüze hayatları yeni edebiyat öğretmenleri John Keating'in okullarına gelmesiyle bir anda değişir. İyi birer üniversiteye girmeleri için onları çok yoğun bir tempoda çalışmaya zorlayan öğretmenleri ve ebeveynlerinin aksine, bu ele avuca sığmaz adamın onlardan tek bir isteği vardır: Ânı yaşamaları ve hayatlarını olağanüstü kılmaları. Byron, Shelly, Keats ve Shakespeare ile edebiyatın büyülü dünyasına dalan gençler, Keating'in öğrencilik yıllarında üye olduğu gizli bir kulüp olan Ölü Ozanlar Derneği'ni de yeniden canlandırırlar. Ne var ki daha yeni kavuştukları özgürlüklerinin trajik sonuçları olabileceğinin çok geçmeden farkına varacaklardır. ''Acaba Ölü Ozanlar Derneği'nin bu nesil üyeleri hayallerini yıkmaya kararlı otoritelerin baskısından kurtulmayı başarabilecekler midir.?''


''Topla gül goncalarını toplayabiliyorken,
Zaman akıp gidiyor:
Aynı çiçek sana bugün gülümserken,
Yarın solup gidiyor.''
Durdu. ''Topla gül goncalarını toplayabiliyorken,'' diye tekrarladı Keating. ''Bu fikrin Latincedeki karşılığı Carpe Diem'dir. Bunun ne anlama geldiğini bilen var mı.?''
''Carpe Diem,'' dedi Latince âlimi Meeks, ''Anı yaşa.''
''Çok güzel Bay..?''
''Meeks.''
''Anı yaşa,'' diye tekrarladı Keating. ''Şair neden bu dizeleri yazmış acaba.?''
''Acelesi olduğundan mı.?'' dedi öğrencilerden biri. Diğerleri gülüştüler.
''Hayır, hayır, hayır.! Solucan yemi olduğumuzdan, çocuklar.!'' diye bağırdı Keating. ''Hepimiz sınırlı sayıda ilkbahar, yaz ve sonbahar yaşayacağız da ondan.'' (Sayfa: 24)


''Bir gün, inanması zor olsa da, hepimiz nefes alıp vermez olacak, soğuyacak ve öleceğiz.!'' Dramatik bir şekilde sustu. ''Ayağa kalkın,'' dedi, ''ve altmış yetmiş yıl önce bu okula başlamış olan çocuklara bakın. Çekinmeyin, gidin bakın.''
Çocuklar ayağa kalkıp onur salonunun duvarlarını kaplayan sınıf resimlerine doğru gitti. Geçmişten onlara bakan genç adamların yüzlerine baktılar.
''Hiçbirinizden bir farkları yok, değil mi.? Gözleri umut dolu, tıpkı sizinkiler gibi. Harikulade şeyler yaşayacaklarına inanıyorlar, pek çoğunuz gibi. Peki, bu tebessümler nerede şimdi çocuklar.? Umuda ne oldu.?''
Çocuklar resimlere baktı; yüzlerinde ciddi ve düşünceli bir ifade vardı. Keating bir o fotoğrafı bir bu fotoğrafı göstererek odada fişek gibi dolaşıyordu.
''Çoğu hayatlarını biraz olsun kendi kapasitelerine uygun hâle getirmeden önce iş işten geçene kadar beklemedi mi.? Başarının o yüce tanrısallığını kovalarken gençlik hayallerini heba etmedi mi.? Bu adamların çoğu şimdi nergis gübresi.! Yine de biraz daha yaklaşırsanız fısıldadıklarını duyabilirsiniz çocuklar.! Hadi,'' dedi, ''eğilin. Hadisenize. Duydunuz mu.?'' Çocuklardan çıt çıkmıyordu, bazıları çekine çekine fotoğraflara doğru eğildi. ''Carpe Diem,'' diye fısıldadı Keating. ''Anı yaşayın. Hayatlarınızı olağanüstü kılın.'' (Sayfa: 24-25)



''Kim ne derse desin, sözcükler ve fikirler dünyayı değiştirecek güce sahiptir.'' (Sayfa: 35)


''İnsan ırkının bir üyesi olduğunuz için şiir okursunuz, insan ırkı da tutku doludur.! Tıp, hukuk, bankacılık -bunlar hayatı sürdürmek için gereklidir. Peki ya şiir, romantizm, aşk, güzellik.? Bunlar ise uğruna hayatta kaldığımız şeylerdir.!
''Whitman'dan alıntı yapıyorum:
*
''Ah ben.! Ah hayat.! Yinelenip duran soruların,
Uçsuz bucaksız vefasızlar silsilesinin,
Aptallarla dolu şehirlerin..
Ortasında ne faydası var, ah ben, ah hayat.?''
*
Cevap
*
Yaşıyorsun işte -Hayat var, hüviyet de öyle,
Zorlu oyun devam ediyor, belki sen de katılırsın bir dizeyle.'' (Sayfa: 36)


''..''Ölü Ozanlar, hayatın iliğini emmeye adanmış bir dernekti. Bu ifade Thoreau'ya ait ve her toplantıda söylenirdi,'' diye açıkladı. ''Ufak bir grup hâlinde eski mağarada toplanıp sırayla Shelley, Thoreau, Whitman ve kendi dizelerimizi okurduk -anın büyüsü hepimizi etkisi altına alırdı.''
*
''Yaşayanlar sadece çaylaktı. Tam üyelik için bir ömür boyu çıraklık yapmak gerekiyordu. Ben bile hâlâ mütevazı bir, yeni üyeyim.'' (Sayfa: 41)


''Ormana gittim, çünkü bilinçlü yaşamak istiyordum.''
*
''Yaşamdan olmayan her şeyi bozguna uğratmak.'' (Sayfa: 47)


''Bana aşkı mı öğreteceksin.? Sen önce kendin öğren:
Bu işin profesörüyüm ben.
Aşk tanrısı diye bir şey varsa harbiden
O da aşkı öğrenebilir benden.'' (Sayfa: 48)


''..''Kendimizi her şeye sürekli farklı şekillerde bakmaya zorlamamız gerektiğini kendime hatırlatmak için masamın üzerinde duruyorum. Dünya buradan çok farklı görünüyor. İnanmıyorsanız gelin de bakın. Hepiniz. Sırayla.''
*
''Eğer bir şeyden eminseniz,'' dedi, ''başka bir şekilde düşünmeye zorlayın kendinizi, yanlış ya da aptalca olduğunu bilseniz bile. Bir şey okurken yalnızca yazarın ne düşündüğüne kafa yormayın, durup, siz ne düşünüyorsunuz ona da kafa yorun.
Kendi sesinizi bulmaya uğraşmalısınız çocuklar ve harekete geçmek için ne kadar beklerseniz onu bulma şansınız o kadar azalır. Thoreau der ki, 'Çoğu insan hayatını sessiz bir çaresizlik içinde yaşar.'..'' (Sayfa: 52)


''Hayatta önemli şeylerle alakadar olun; aşk, güzellik, hakikat, adalet gibi.''
*
''..şiir olmak zorunda ve biz durup en basit yaşamsal eylemlerde dahi onu fark etmeliyiz, yoksa hayatın bize sunduğu şeylerin büyük bir kısmını boşa harcamış oluruz.'' (Sayfa: 62)


''Çocuklar, hepimizin içinde büyük bir kabul görme ihtiyacı vardır, ama özgün ve farklı olan şeylerinize de güvenmek zorundasınız; tuhaf ya da rağbet görmeyen şeyler olsalar da. Frost'un dediği gibi, 'Yollar ikiye ayrılmıştı ormanda ve ben -daha az katedilmiş olanı seçtim, / Bütün ayrımı yaratan da buydu.'..'' (Sayfa: 74)


''Gerçekten seven gönüller arasına engel giremez bence;
Değişen her duruma uyup da kendi de değişen aşka,
Aşk demem ben asla; ya da, ötekini yüz çevirir görünce,
Kendisi de hemen yüz çevirmeye kalkışan aşka.!''
*
Shakespeare, Soneler (Sayfa: 87)


''Ben hep eğitimin kendi adımıza düşünmeyi öğrenmek olduğunu düşünmüşümdür.'' (Sayfa: 91)


''Ben olsam çocukların fazlasıyla konformist olmasından endişe etmezdim, John,'' dedi.
''Nedenmiş o.?''
''Kendin de bu kutsal salonlarda okudun, öyle değil mi.?''
''Evet.''
''Eh, müzmin bir ateist yetiştirmek istiyorsan,'' dedi McAllister, ''ona katı bir din eğitimi var. Her zaman işe yarar.'' (Sayfa: 92)


''..''Beyler,'' dedi Keating, ''bugün üniversiteden en iyi şekilde faydalanmak için gerekli olan bir beceriden söz edeceğiz -okumadığınız kitapları analiz etme becerisinden.'' Susup etrafına baktı. Çocuklar gülüyordu.
''Üniversite muhtemelen şiir sevginizi yok edecek. Saatler süren sıkıcı analizler, tahliller ve eleştiriler sağ olsun. Üniversite ayrıca sizi edebiyatın her çeşidi ile karşı karşıya getirecek: Bunların çoğu bir solukta okumanız gereken büyüleyici çalışmalar, bir kısmı da veba gibi uzak durmanız gereken ıvır zıvırdır.'' (Sayfa: 93)


Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...