28 Nisan 2022 Perşembe

Emile Zola - Suçluyorum (Çeviren: Derya Akküç)


 Arka Kapak:

*
''Suçluyorum.!'' Emile Zola'nın, Yahudi kökenli Yüzbaşı Alfred Dreyfus'un, casusluk suçlamasıyla başlayan tutuklanmasından sonra, Fransa'nın siyasetini ve adaletini temelden sarsan bunalımı heceleyebilmek için Fransa Cumhurbaşkanına yazdığı ve 13 Ocak 1898'de, L'Aurore Gazetesi'nde yayımlanan mektubudur.
Emile Zola'nın, Fransa Ordusu'nu ve Yargısını sert ve açık bir şekilde itham ettiği ve söz konusu hukuk yanılgısını cesurca eleştirdiği satırlar; yozlaşmış adalete karşı bir çığlık, bir direnç, bir meydan okuma ve bir başkaldırı niteliği taşıyor.


''Dreyfus Olayı kapsamındaki mahkeme sürecini, Fransız toplumundaki çürümeyi, yozlaşmayı, rüşveti ve Yahudi karşıtlığını eleştiren mektup sonrasında Zola, hakaret suçlamasıyla mahkemeye çıkmış, yanlı bir yargılama sonrasında 23 Şubat 1898'de suçlu bulunmuştur. Hapse girmemek için İngiltere'ye kaçan Zola, 1899 yılı Haziran ayında ülkeye geri dönmüştür.
Söylemin olağanüstü etkisi, sonraki dönemde de çok çeşitli şekillerde kullanılmış, siyasal bir terim haline gelmiştir.'' (Sayfa: 7)
*
Sayın Cumhurbaşkanı,
(..)
''Doğruyu söylemeye cesaret edeceğim, çünkü adaletin normal kanalları bunu yapmayı başaramadığı için gerçeği söylemeye yemin etmiştim. Benim görevim konuşmak; bu maskaralığın suç ortağı olmak istemiyorum. Yoksa işlemediği bir suç yüzünden uzaklarda korkunç acılar çeken o masum adamın ruhu, bana musallat olur.'' (Sayfa: 15)
*
''Ne büyük tutarsızlık.! Bu suçlamaya dayanarak bir insanın cezalandırılması adaletsizliğin nihai noktasıdır. Kalplerinde öfke hissetmeden ve bir nefret çığlığı yükselmeden namuslu insanların bu suçlamayı okuyamayacağını iddia ediyorum, üstelik de haksız yere suçlanan bu adamın, Şeytan Adası'nda çektiği acıları düşününce.!'' (Sayfa: 19)
*
''Hayır.! Hayır.! Bu bir yalan, öyle iğrenç ve iki yüzlü bir yalan ki onu söyleyenler söylediklerini itiraf etmeden serbest kalıyor. Tüm Fransa'yı ayağa kaldırdılar, çıkarttıkları yaygaranın arkasına saklandılar, kalplerimize sıkıntı salar ve ruhumuza işkence ederlerken dudaklarını mühürlediler. Devlete karşı işlenmiş bundan daha büyük bir suç bilmiyorum.'' (Sayfa: 21)
*
''Geçen yıl General Billot, Gonse ve de Boisdeffre Dreyfus'un masum olduğunu biliyordu ve bu korkunç gerçeği kendilerine sakladılar. Ve bu insanlar geceleri rahat rahat uyuyor, bu insanların sevdikleri, eşleri ve çocukları var.!'' (Sayfa: 24)
*
''Önümüzde borca ve suça batmış soysuz adamların yüceltildiğini ve lekesiz bir hayatı olan onurlu adamların ise alçakça saldırıya uğradığını görüyoruz. Bu seviyeye düşmüş bir toplum, yok olmaya mahkumdur.'' (Sayfa: 27)
*
''Öyle adaletsiz bir karar verdiler ki, verdikleri bu karar sonsuza dek askeri mahkemelerimizin üzerine çökecek ve kararlarının üzerinde her zaman bir şüphe gölgesi bırakacaktır.'' (Sayfa: 28)
*
''Bize ordunun onurundan bahsediliyor; orduyu sevmemiz ve ona saygı duymamız gerekiyor. Ah, evet, ilk tehditte ayağa kalkan, Fransız topraklarını savunan, milletin kendisi olan ordu için canımız fedadır ve ona hürmet ederiz. Fakat bu onurlu olmasını beklediğimiz, adalet için çığlık attığımız ordu değil. Tehlikede olan kılıçtır, belki bir gün gücünü üzerimizde uygulayacak olan ustadır. O kılıcın, tanrının önünde eğilmek ki.? Yo, asla.!'' (Sayfa: 28-29)
*
''Hangi önemsiz kaprisleri yüzünden birkaç üst makam sahibi botlarıyla bu ulusu ezebiliyor, insanların gerçek ve adalet çığlıklarını ağızlarına gömüyor ve bunu da ülke güvenliği bahanesiyle yapabiliyor.?'' (Sayfa: 30)
*
''Zayıf ve mütevazi insanların zihinlerini zehirlemek, o iğrenç Yahudi karşıtlığını kullanarak özgürlüğü seven Fransa'daki insan haklarını kontrolsüzce yok edecek olan gericiliği ve tahammülsüzlüğü körüklemek bir suçtur. Nefret için vatanseverliği sömürmek suçtur ve son olarak kılıcı modern bir Tanrı olarak başımızın üzerinde sallandırmak bir suçtur, oysa bütün bilimler gelmekte olan hakikate ve adalet çağını gerçekleştirmek için gece-gündüz çalışmaktadır.
Gerçek ve adalet, ah nasıl da özlemle bekliyoruz sizi.! Onların ayaklar altında ezildiğini, tanınmadığını, görmezden gelindiğini görmek ne kadar da korkunç.!'' (Sayfa: 30-31)
*
''Hakikat yerin altına gömüldüğünde öyle büyük bir güçle büyür ve gelişir ki, patladığı gün her şeyi yerle bir eder.'' (Sayfa: 32)
*
''Suçladığım insanları tanımıyorum, onları hiç görmedim ve onlara karşı ne kötü niyet ne de kin besliyorum. Bana göre onlar sadece varlık, topluma zararlı virüsler. Yaptığım eylem, gerçeğin ve adaletin patlamasını hızlandırmak için aldığım radikal bir önlemden başka bir şey değildir.
Tek bir isteğim var: insanlık adına acı çeken ve mutluluğu hak eden ancak karanlığa mahkûm edilen insanları aydınlatmak.''
*
Emile Zola, 13 Ocak 1898 (Sayfa: 35)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...