#JuanRulfo etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#JuanRulfo etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ağustos 2021 Salı

Juan Rulfo - Pedro Paramo (Çeviren: Süleyman Doğru)


 Arka Kapak:

*
Her yolu kullanarak istediği her şeyi elde eden toprak ağası, kötülüğün ta kendisi Pedro Páramo..
Ölüm döşeğindeki annesinin -Marquez'in Macondo'suna esin kaynağı olacak- hayaletli köy Comala'ya babasını aramaya gönderdiği Juan Preciado..
Pedro Páramo'nun çocukluk aşkı, bütün ömrünce tutkuyla sevdiği Susanna San Juan..
Ve hem Meksika edebiyatının hem de bütün İspanyolca edebiyatın temel taşlarından Juan Rulfo'nun tek romanı: Pedro Páramo.

Juan Rulfo (1918-1986)
*
Meksikalı yazar, senarist ve fotoğrafçı. Çok az yazmış olmasına rağmen, İspanyolca edebiyatta büyük etkisi görüldü. Alt üst edilmiş bir zamandizin, geri dönüş, iç monolog, bilinç akışı, bakış açısını kaydırma ve monolog gibi araçlar kullanarak, sorunlu baba-oğul ilişkileri, kırsal çevredeki şiddet ve ahlâki tükeniş gibi temaları işledi. 1970'te Meksika Ulusal Eddebiyat Ödülü'nü kazandı. Bütün öykülerini içeren Ova Alev Alev de Süleyman Doğru çevirisiyle yayınevimizden çıkmıştır (2013).

*****
*****

''.. eğer ben sadece sessizliği duyuyorsam, bunun nedeni herhalde henüz sessizliğe alışmamış olmamdır diye düşündüm; belki de kafamın içi hâlâ gürültü ve seslerle doluydu.'' (Sayfa: 13)

*****
*****

''Çok konuşkan biriydi. Sonra birden sustu. Hiç konuşmaz oldu. Kendisinin duymadığı, kulağında çınlamayan ve bizzat tadına varamadığı şeyleri anlatmaya kalkışmanın hiçbir anlamı olmadığını söylüyordu. Her şeyin sebebi su yılanlarını korkutmak için kullandığımız şu roketlerden birinin kafasının çok yakınında patlamış olması. Dilsiz değildi ama o andan itibaren dilini yutmuş gibi oldu; lakin şurası bir gerçek ki, iyi bir insan olmaktan hiç vazgeçmedi.'' (Sayfa: 22)

*****
*****

''Peder Renteria yatağında dönüp duruyor, ama bir türlü uyuyamıyordu:
''Bütün bu olanların suçlusu benim -dedi kendi kendine- Bana maddi destek olanların üzerine gidemiyorum. Zira şurası bir gerçek ki, bütün masraflarımı onlar karşılıyor. Yoksullardan hiçbir şey alamıyorum; dualar karın doyurmuyor ki. Bugüne dek hep böyle oldu. Ve işte geldiğimiz nokta. Hepsi benim suçum. Beni seven, bana inanan ve Tanrı katında kendilerine aracılık etmem için bana koşan insanlara ihanet ettim. İnançlı olmakla ne kazandılar ki.? Cennet mi gittiler.? Ya da ruhları mı arındı.? Ve ruhlarını ne diye arındırırlar ki, eğer son anda..'' (Sayfa: 38-39)

*****
*****

''Ey hayat, beni hak etmiyorsun.!''
(..)
''Bu darağacını boylayanların ayaklarını özgürce sallama hakkından başka bir şey olmasa bile, tutmayın, bırakın beni.!''
(Sayfa: 41)

*****
*****

''Her iç çekiş insanın yitirdiği bir yudum yaşamdır.'' (Sayfa: 53)

*****
*****

''Sevdiğim bana bir mendil verdi
Kenarları gözyaşıyla oyalı..'' (Sayfa: 57)

*****
*****

''Ona, bizi bir köşeye sıkıştırıp birimizi diğerinin yanına koyarak birleştirenin yaşam olduğunu söylemek isterdim.'' (Sayfa: 64)

*****
*****

''Gökyüzüne açılan tavandan bir ardıçkuşu sürüsünün, hani şu yolları karanlık tarafından kesilmeden önce gün batımında uçan kuşların geçtiğini gördüm; sonra da, gündüzü götürmeye gelen rüzgâr tarafından parçalanmış birkaç bulutu.'' (Sayfa: 66)

*****
*****

''Orada sevgimi keşfedeceksin. Sevdiğim yeri. Düşlerin beni erittiği yeri. Düzlüğün üzerinde yükselen köyümü. İçinde anılarımızı sakladığımız bir kumbara gibi ağaçlar ve yapraklarla dolu köyümü. Orada insanın sonsuza dek yaşamak isteyeceğini hissedeceksin. Şafak vakti, sabah, öğlen ve akşam orada hep aynıdır, ama her birinin havası farklıdır. Orası, havanın her şeyin rengini değiştirdiği yerdir; yaşamın sanki bir fısıltıymış gibi esip geçtiği yerdir; sanki yaşamın saf bir fısıltısıymış gibi..''
(Sayfa: 72)

*****
*****

''Cennette bana, benimle ilgili bir hata yaptıklarını söylediler. Bana bir annenin kalbini, ama herhangi bir kadının göğsünü vermişlerdi.'' (Sayfa: 74)

*****
*****

''Yağ, güzel yağmur, yağ.! Yoruluncaya kadar yağmaya devam et.! Sonra da oradan oraya ak ve bütün araziyi sırf sen keyif alasın diye ektiğimizi sakın unutma.'' (Sayfa: 76)

*****
*****

''- .. Yıllar var ki kafamı yukarı kaldırmıyorum ve gökyüzünü unuttum. Ayrıca bunu yapsam bile elime ne geçecek ki.? Gökyüzü o kadar yüksek, gözlerimse bakmaya o kadar gönülsüzdüler ki, toprağın nerede olduğunu bilerek mutlu bir şekilde yaşıyordum. Ayrıca, Peder Renteria cennete asla gidemeyeceğimi bana kesin bir dille söylediğinden beri gökyüzüne karşı tüm ilgimi yitirmiştim. Gitmeyi bırak, orayı uzaktan bile göremeyecekmişim.. Buna sebep işlediğim günahlardı, ama yaşamayı sürdürmek bile başlı başına büyük bir çaba gerektirirken, bunu bana söylememesi gerekiyordu. Yaşarken insana ayaklarını hareket ettiren yegâne şey, öldüğünde bu ayakların onu farklı bir yere götürecekleri beklentisidir; ama eğer bir kapı kapatılır ve açık kalan sadece cehennemin kapısı olursa, o insan keşke hiç doğmasaydım diye düşünür.. Benim için cennet, Juan Preciado, şu anda bulunduğum yerdir.'' (Sayfa: 80-81)

*****
*****

''Ölüm sanki iyi bir şeymiş gibi bölüşülmüyor. Kimse kederlerin peşinde koşmuyor.'' (Sayfa: 94)

*****
*****

''Otuz yıl boyunca geri dönmeni bekledim, Susana. Her şeye sahip olmayı bekledim. Sadece ona ya da buna değil, elde edilebilecek ne varsa hepsine; böylece geriye senden başka arzulanacak hiçbir şey kalmayacaktı.'' (Sayfa: 99-100)

*****
*****

''- İnsanı her bir taraftan sıkan, sanki toprağı kanımızla ıslatacakmışçasına bizi paramparça ederek tozumuzu avuç avuç oraya buraya boşaltan bu dünya. Biz ne yaptık.? Ruhumuz neden çürüdü bizim.?'' (Sayfa: 102-103)

*****
*****

''- Baba, sen misin.?
- Ben senin babanım, kızım.
Gözlerini araladı. Saçlarının arasından tavandaki bir gölgeyi, üzerine eğilmiş bir kafayı ve ıslak kirpiklerinin arasından zar zor seçebildiği o silik figürü görür gibi oldu. Bir ışık yayılıyordu; kalbinin olduğu yerden, alev nasıl titriyorsa öyle atan küçük bir kalp şeklinde bir ışık. ''Yüreğin acıdan tükeniyor -diye düşündü-. Bana Florencio'nun öldüğünü söylemeye geldin, ama ben bunu zaten biliyorum. Başkaları için üzülme; benim için endişelenme. Ben acımı gizli bir yere sakladım. Yüreğinin sönmesine sakın izin verme.'' (Sayfa: 112)

*****
*****

''.. Deniz ayak bileklerimi ıslatıp; dizlerimi, kalçalarımı ıslatıyor; yumuşak kolunu belime doluyor, göğüslerimin üzerinde bir tur atıyor; boynumdan öpüyor; omuzlarımı sıkıyor. Sonra onun içine dalıyorum, bütün bedenimle. Güçlü çırpıntılarına, yumuşacık sahip oluşuna kendimi tamamen bırakıyorum.''
(Sayfa: 116)

*****
*****

''.. Biz hükümete ve size karşı ayaklandık, çünkü artık dayanacak halimiz kalmadı. Hükümete karşı alçaklığından ötürü, size karşıysa haydut bozuntusu ve kaypak hırsızlardan başka bir şey olmadığınız için ayaklandık. Bay hükümete karşı artık hiçbir şey söylemiyorum, çünkü söylemek istediğimiz şeyi kurşunlarla söyleyeceğiz.'' (Sayfa: 117)

*****
*****

''..Dünyanın ortasında büyük bir ay vardı. Sana bakarken gözlerim kamaşıyordu. Ayın ışıkları yüzünden süzülüyordu. Sana ait olan bu yumuşak, aya bulanmış görüntüye bakmaya doyamıyordum: Büzülmüş, nemlenmiş ve yıldızların renklerini yansıtan ağzın; gecenin suyunda saydamlaşan bedenin. Susana, Susana San Juan.'' (Sayfa: 148)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...