Hayatta çok şey gördüm ve gördüklerim, yanımdakilerin gördüğünden çok daha fazladır. Görmeyi seviyorum, daha çok şey görmek istiyorum ve farklı görmek istiyorum.
*
Jack London, Martin Eden
ARKA KAPAK * Günümüz Macar edebiyatının önde gelen hikâye ve roman yazarlarından olan Tibor Déry, 1894 yılında Buda-Peşte'de doğdu. Varlıklı bir ailenin çocuğu idi. İktisat fakültesini bitirdi. 1917'de ilk hikâye kitabı çıktı. 1919'da partiye girdi, partinin dağıtılması üzerine yurdundan kaçtı, uzun yıllar Batı ülkelerinde dolaştı. Hitler rejiminde Berlin'den Viyana'ya geçti. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, eserleri çeşitli dillere çevrildi; böylece, yabancı ülkelerde de üne kavuştu. 1956 Macar ayaklanmasında dokuz yıl hapis cezasına çarptırıldı, 1962'de aftan yararlandı. Önemli romanlarının başlıcaları ''Yarıda Kalan Tümce'', ''Cevap'', ''Niki'', vb. dir. Hikâye kitapları şunlardır: ''Yaşlı Kadın ve Atı'', ''Sevi'', ''Eğlentili Bir Gömme Töreni'', ''Portekizli Kral Kızı''. * Ünlü Macar yazarı Tibor Déry'nin en güzel hikâyelerini bir araya toplayan bu kitap, sanatçının Türkiye'de yayınlanan ilk eseridir. Adalet Cimcoz'un usta kalemiyle Türkçeye kazandırılan bu dikkate değer hikâyelerin ilgiyle karşılanacağını umuyoruz.
Eğlentili Bir Gömme Töreni:
"Mutluluk, -ya da bizim mutluluk dediğimiz- insanın kendini tanımasıdır." (Sayfa: 47)
*
".."İnanca karşı koyacak silâh yoktur.!" dedi yaşlı adam. "İnancın gölgesi olan, kendini aldatmayla elele yürür.".." (Sayfa: 49)
*
''..''Bütün hayatım tıpkı kanser gibi gelecekle örüldü'' dedi ''kendimi değil, işlerimi, yaptıklarımı düşündüm hep. Kendimi boşladım, esenliğim umurumda değildi, işim önemliydi. Her dakkam işle doluydu. Cevizin altında oturup çalışırken, kuşların ötüşünü işitir miydim sanıyorsunuz.? Yemekten kalkar, yediğimi unuturdum; söylemeseler çamaşır değiştirmezdim. Çok önemli bir işi başarmam gerektiği yalanına inanmıştım.. bugüne değin hep aldattım kendimi.''
(..)
''Geleceğin bu bitip tükenmez araştırması, benim kuşağımın insanlarında çok görülen bir şeydir'' dedi alçak sesle. ''Yaşadığımız günlerde saklı yaşamımızı düzene sokacak olan, kendi halinde bir gelecekle yetinemeyiz ne yazık ki.! Daha çoğunu isteriz, hiç değilse yüz yıl yaşayalım deriz, ya da tüm ölümsüzlüğü.! İçgüdülere boşveririz, oysa geleceğin sonsuz isteklerinden bizi o korur. Tek gerçek yaşadığımız gündür, ama inanmayız, boşlarız. İnsanlığa yararlı oluyoruz diye bir de yalan uydurmuşuz.! Her dakkamız, bütün davranışlarımız yalan dolan.. kendimizi aldatabildiğimiz için başkalarını da aldatırız. Yalan.. yalan, sonsuz yalanlar içinde yuvarlanıp gideriz..''
(..)
''Ölçüsü olmayan biriyle sakın dostluk etmeyin Flora'' dedi hasta adam. ''Böyle biriyle karşılaşırsanız kaçın.. Kudurmuş kurtlar gibidir böyleleri, çevrelerine ve insanlığa gözdağı yağdırırlar.'' (Sayfa: 50-51)
*
''..Güçtür inançları sarsmak, işte onun için de bizim gibiler gelişir ya.. yalanlarımız biz öldükten sonra da sürer, yaşar gider.'' (Sayfa: 52)
PORTEKİZLİ KRAL KIZI:
*
''..''Niye istemiyorsunuz beni, neden.?''
Kız istifini bozmadan elindeki değneği bir iki salladı, sonra: ''Sen de o Kara Şövalye kadar kötüsün'' dedi. ''Seninle yola çıkalı üç köpek boğazladın.. böylelerini istemiyorum işte.''
Peter hırstan sapsarı kesildi: ''Ya'' dedi, ''bugün mü farkına vardın bunun.? Neden tam bugün farkına vardın dersin.?''
''Bilmiyorum,'' dedi kız. ''Ama bugün karar verdim.''..'' (Sayfa: 101)
''..kendini sevmekten iyice arınmış bir sevgi var mıdır ki.?'' (Sayfa: 10)
*
''Ertesi akşam köpek Ancsa'yı her zamanki gibi durakta, durumunun elverdiği kadar zıplayarak karşıladı. Kendisini hoşgörmeyeni hoşgörüyordu anlaşılan. Hem ne vardı ki hoş görülecek.? Kuşkusuz, insan olarak doğmama suçu. Hayvanlar yalnızca, dünyanın efendisinden yaşama hakkını satın aldıkları zaman, dünya tarihinin bu en korkunç ilk suçu için acıma görebilirler. Bazısı yağı, bazısı sütü, bazısı da gücüyle satın alır bunu; bazıları da insan beğenisini okşayan güzellikleriyle. Fakat hiçbir işe yaramaz genç bir dişi teriyer, savaşta yıkılmış, acınacak kalıntılar üstüne yeniden kurulmaya çalışılan Macaristan'ın insanlarına şu 1948 yılında ne verebilirdi ki.?'' (Sayfa: 16)
*
''Sevginin diktatörlüğünden daha yırtıcı ve kıskanç olanı var mıdır acaba.? Sevgiye bir de zayıflık ve çöküntü eklenince o yalnız nefreti değil ilgisizliği bile yenebilir. İnsan onun pençesinden kurtulamaz, hayvanlar bile çok zor kurtulurlar. Ona silâh işlemez çünkü, yadsımayı bile etkisiz bırakmanın yolunu bulur. Bütün bunlara bir hayvanın dilsizliğini, derdini anlatamayışını kat. Bu suskuya, en kurnazca bir görüş açısına değil de, tüm kişiliğe yönelmiş bir suskuya nasıl karşı durulabilir.?'' (Sayfa: 17)
*
''Şekspir'in savaştan önce söylev veren kumandanları gibi, hayvanların pek alışkın olduğu kendine telkin yöntemini kullanmaktaydı herhalde. Gündüzün açık pencerelerden yansıyan güneşe, geceleyin gölgelere havlıyordu.'' (Sayfa: 33)
*
''..hangi genç erkek kur yaparken kendisine kızıp tokatlayan bir kıza vurmaya kalkar.? Her neyse, Niki'yle geçirdiği yıllar boyunca Bayan Ancsa, bir tek erkek köpeğin bile ona kaba davrandığını, ya da ısırdığını görmedi; üstelik bazen bir kemiğin paylaşılması, yani kendini koruma içgüdüsünü işe karıştıran bir olay ortaya çıkıyor, yine erkek köpeklerde hırlama bile duyulmuyordu.'' (Sayfa: 47)
*
''Bir başka gün de Parti hücre sekreterine, bir politik tutuklunun suçsuz karısını açlıktan öldürmenin, sosyalizmin çıkarları açısından kesinlikle gerekli olup olmadığını sordu.'' (Sayfa: 76)
*
''Canları çıkıncaya kadar da çalışsalar, ne bu asalak bürokratlar topluluğunu doyurmaya, ne de bunca perdeleri inik otomobilin harcamalarını ödemeye yeterdi ürettikleri. ''Konuşmak çok tatlı bir şey, fakat güzel bir biftek de o kadar kötü değildir.! sözleri gelivermişti dudaklarına; fabrikada bir parti militanları toplantısında bu sözleri büyük bir alkışla karşılanmış, bu alkışlar hemencecik susturulmuştu.'' (Sayfa: 80)
*
''Başkalarından, kendi yapamayacağı şeyleri beklemek insan yaradılışının bir parçası olmalı; sevgi bencilliği, sevecen ve anlayışlı kadın ruhlarının bile oran duygusunu yitirmesine yol açabiliyor.'' (Sayfa: 81-82)
*
''Köpekler aldatmayı beceremezler (bu yüzden de insanlara çok benzerler), çünkü bütün ruhsal değişimlerini yansıtan kuyrukları onları hemen ele verir.'' (Sayfa: 96)
*
''Hasta bir hayvanın görünüşü, hasta bir adamın görünüşünden daha acıklıdır, çünkü o ne yardım isteyebilir, ne de yapılan yardımı gönüllü olarak kabullenir. Hastaneye sığınacağına, iyileşmek için kendi içine kapanır.'' (Sayfa: 99)
*
''..bu susuş öyle etkiliydi ki bütün daire onunla yankılanıyordu. Kendini öyle küçültmüştü ki oda yalnızca onun varlığıyla dolmuştu.'' (Sayfa: 100)