10 Kasım 2020 Salı

Gabriel García Márquez - Bir Kayıp Denizci (Çeviri: İsmail Yerguz)


Arka Kapak:
*
Haber 28 Şubat 1955'te duyuldu: Kolombia Deniz Kuvvetleri'ne bağlı Caldas muhribi, Antiller'de azgın bir fırtınaya yakalanmış, mürettebattan sekiz kişi dalgalara kapılıp kaybolmuştu. Kaybolan denizcilerin aranmasına hemen başlandıysa da hiçbir sonuç alınamamış, sekizinin de öldüğü açıklanmıştı. Ancak kayıp denizcilerden biri, bir süre sonra Kolombiya'nın kuzeyindeki ıssız bir sahilde yaşama savşı verirken bulundu. 20 yaşındaki Luis Alejandro Velasco, açık denizde on gün yemeden içmeden bir salda kalmıştı. Bir Kayıp Denizci, onun başından geçenlerin öyküsüdür.
Gabriel García Márquez, 1955'te El Espectador gazetesinde çalışırken, bu gerçek olayın öyküsünü on dört günlük bir tefrika olarak yayımlamıştı. Márquez'in anlatısı 1970'te kitaplaştı ve ustanın gazeteciliği ile edebiyatçılığını buluşturan başyapıtlarından biri oldu.

On gün boyunca, başıboş bir salda,
yemeden içmeden kalmış,
bulunduktan sonra
ulusal kahraman ilan edilmiş,
güzellik kraliçelerinin boynuna atıldığı,
reklamların zenginleştirdiği bu denizci,
sonradan hükümet tarafından
lanetlenmiş ve unutulup gitmiştir.

*****


*

''Çektiklerini saniyesi saniyesine canlandırmaya çalıştığım sırada denizcinin ve benim bilmediğimiz şey, bu yorucu anı avının, bizi, ülkede karışıklıklara yol açacak, onun ününe ve meslek yaşamına, benim de neredeyse yaşamıma mal olacak yeni bir serüvene sürükleyeceğiydi. Kolombiya, o sırada en büyük iki başarısı, başkentin merkezinde yapılan barışçı bir gösteri yürüyüşünü makineli tüfeklerle tarayıp dağıtarak öğrencileri katletmek ve kızını yuhalayan sayıları belirsiz aficionados'ları gizli polise öldürtmek olan General Gustavo Rojas Pinilla'nın askerî diktası altındaydı. Çok katı bir tutum içinde olan sansür karşısında muhalefet gazetelerinin temel sorunu da siyasal yazılar içermeyen konularla okurlarını oyalamaktı.'' (Sayfa: 11-12)
*
''Öyle çekici ve ayrıntılı bir öyküydü ki, benim tek yazınsal sorunum, okuyucuları bu öykünün gerçekliğine inandırmak olacaktı. Bu nedenle -ve hak geçmesin diye- öyküyü birinci kişi ağzından yazıp, onun imzasıyla yayımlamaya karar verdik. Gerçekten de benim adım ilk kez okuyacağınız bu metinle birlikte görülüyor.'' (..)
''İlkinden daha büyük olan ikinci şaşkınlığım, dördüncü görüşmemizde Luis Alejandro Valesco'dan kazaya yol açan fırtınayı betimlemesini istediğimde oldu. Yaptığı açıklamanın değerinin bilincinde, gülümseyerek bana şu yanıtı verdi: ''Fırtına mı.? Fırtına olmadı ki.'' Doğruydu. Meteoroloji yetkilileri de, her zaman olduğu gibi, Şubat ayının Karayip Denizi'nde sakin, pırıl pırıl geçtiğini belirtmişti. O güne dek yayımlanmamış gerçek, geminin yandan dalgaya tutularak yalpalamaya başlaması ve iyi istiflenmemiş yükün kayarak gemiyi yan yatırdığı ve sekiz denizcinin kayarak suya düştüğüydü. Bu açıklama çok önemli üç suç içeriyordu.'' (Sayfa: 13)
*
''Bugün bir kitap olarak basılıyorsa bunun nedeni, çok düşünmeden yayımlanmasını kabul edişimdir. Söyleyecek bir tek sözüm var: Yayımcıların, kitabın içindekinden çok, üstündeki imzayla ilgilenmeleri, hele bu imza moda bir yazarınsa, beni tiksindiriyor. Ama ne mutlu ki, yazanların değil de bir sal üstünde on gün boyunca yemeden içmeden acı çeken bu adsız yurttaşım gibi, acı dolu deneyimleriyle yazmaya olanak verenlerin malı olan kitaplar vardır. Küçük kitabım bu sınıfa giriyor.
*
Gabriel García Márquez, Barcelona, Şubat 1970
(Sayfa: 14)


''Gecenin gündüz kadar uzun olması dayanılır şey değil. Gecenin çok daha uzun olduğunu anlamak için, durmadan saate bakarak salda oturup bir gece geçirmek gerek.'' (Sayfa: 42)

*****

''Şaşırtıcı bir dakiklikle, köpekbalıkları her gün saat beşte geliyorlardı ve salın çevresinde bir şölen düzenleniyordu. Büyük balıklar sudan fırlayıp gene suya düşüyorlardı. Biraz sonra parçalanmış olarak görünüyorlardı. Kızgın köpekbalıkları kanlı su yüzüne üşüşüyordu. Henüz sala saldırmayı denememişlerdi, ama salın beyazlığı onları çekiyordu. Köpekbalıklarının öncelikle beyaz nesnelere saldırdığını herkes bilir. Miyop oldukları için yalnız beyaz ya da parlak şeyleri görebilirler.'' (Sayfa: 53)

*****

''Bu denli acımasız olma. Bir denizci için martı, yakında kara var demektir. Martı öldürmek bize yakışmaz.'' (Sayfa: 58)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...