1 Aralık 2020 Salı

Pablo Neruda - Kaptanın Dizeleri (Çeviren: Alova)

ÖNSÖZ
*
Pablo Neruda bu şiirleri 50'li yılların başında, İtalya'nın Capri Adası'nda, siyasal sürgünken, birlikte yaşadığı ve daha sonra karısı olan, sevgilisi Matilde Urrutia'dan esinlenerek yazmış. Kitap, 1952 yılında, şairin ismi belirtilmeden, sınırlı sayıda basılmış. Neruda Kaptanın Dizeleri'nin 1963 baskısını adını kullanarak yayımlatmış. Kitabın başındaki açıklamada şöyle diyor şair:
*
''Bu kitabın, şairin ismi olmadan yayımlanması üzerine çok tartışma oldu. Bu arada, kendimle tartıştığım konu, kitabı, o mahrem doğuşundan kurtarıp kurtarmamaktı: kaynağını açıklamak bu mahremiyeti çırılçıplak soymak olacaktı. Bana öyle geldi ki, böyle bir davranış, aşkın ve öfkenin kendinden geçişlerine, bu kitabın doğmasını sağlayan, o kederli ve ateşli iklime bağlı kalmamak anlamına gelecekti.
Bir bakıma, bütün kitapların, yazar adı taşımaması gerektiğini düşünüyorum. Ama ismimi bütün kitaplarımdan kaldırmakla, onu en gizemli olana geri vermek arasında, sonunda, büyük bir zevkle olmasa da, teslim oldum.
Neden bu kitabın gizemini bu kadar uzun süre korudum.?
Bütün nedenlerden, hiçbir nedenden, şundan, bundan ötürü, uygunsuz neşelenmeler için, yabancı acılar için. Parlak bir yoldaş olan Paolo Ricci kitabı ilk kez 1952'de Napoli'de bastırdığı zaman, incelikli bir dikkatle hazırladığı, az sayıdaki nüshanın kaybolacağını ve güneyin kumlarında hiçbir iz bırakmayacağını düşünmüştük. Ama böyle olmadı. Ve onun gizli patlayışını isteyen yaşam, şimdi üstüme yüklüyor, sürüp giden bir aşkın varlığı olarak.
Ve bu kitabı başka bir açıklama yapmadan sunuyorum, benimmiş ve benim değilmiş gibi: yeter ki yeryüzü boyunca kendi başına dolaşsın ve büyüsün. Şimdi tanıyorum onu ve umarım, onun öfkeli kanı da tanır beni.''
*
Alova, Ekim 2015 (Sayfa: 11-12)

*****

*

''Görününce sen
çınlar bütün ırmaklar
içinde gövdemin, sarsar
gökyüzünü çanlar,
ve bir ilahi kaplar dünyayı.
Senle ben, yalnız,
yalnız ikimiz, aşkım,
dinleriz onu.'' (Sayfa: 18)


*
''---------------sanki
çamurdan yapmışlar seni, sevdiğim,
çömlekçi ellerim için benim.'' (Sayfa: 19)
*****
*
''Ama sevdiğim ayaklarını
yürümelerinden yalnızca
üstünde yeryüzünün, üstünde
rüzgârın ve suların,
ta ki beni buluncaya.'' (Sayfa: 21)


*
Uzandığında ellerin
sevdiğim, ellerime doğru benim,
ne getirirler bana uçarak.?
Neden durdular
apansız, ağzımda,
neden, daha önce
dokunmuşum gibi geldi
bana onlara,
geçmişlerdi sanki
var olmadan önce
üstünden alnımın, belimin.?
*
Geldi yumuşaklığı onların
uçarak üzerinden zamanın,
denizin, dumanın,
üzerinden ilkbaharın,
ve koyunca sen
ellerini üstüne göğsümün,
tanıdım o altın
güvercin kanatları,
tanıdım o çamuru
buğdayın o rengini.
*
Bütün yıllarında hayatımın
dolandım arayıp onları.
Merdivenler çıktım,
yollar geçtim,
taşıdı beni trenler,
getirdi beni sular,
sana dokundum sandım
derisinde üzümlerin.
Birden getirdi ahşap
dokunuşunu senin,
gizli yumuşaklığını
bildirdi bana badem,
kavuşuncaya dek
göğsümün üstünde ellerin
iki kanat gibi, orada
bitirinceye dek yolculuğunu. (Sayfa: 22-23)


*
Ekmeksiz bırak beni istersen,
havasız bırak, yoksun bırakma
ama gülüşünden.
*
Gülsüz bırakma beni,
bırakma kargıçiçeksiz, topladığın,
susuz bırakma
birden sevincinde patlayan,
apansız, gümüş dalgasız
sende doğan.
*
Kavgam çetin benim
geri dönerim yorgun gözlerle
zaman zaman, görmekten
değişmeyen yeryüzünü,
ama başlayınca gülüşün senin
çıkar gökyüzüne arayıp beni,
açar benim için
bütün kapılarını yaşamın.
*
En karanlık saatte
açılır gülüşün, aşkım,
ve birden görürsen
kanımla lekelendiğini
sokak taşlarının,
gül, gülüşün çünkü senin
yepyeni bir kılıç olacak
ellerim için.
*
Yanında denizin, güzün,
yükseltmeli gülüşün
köpüklü çavlanını,
ve ilkbaharda, aşkım,
isterim, beklediğim çiçek
gibi olsun gülüşün,
o mavi çiçek, gülü
yankıyan yurdumun.
*
Gül geceleyin,
gündüzün, ay ışığında gül,
kıvrılan sokaklarında adanın,
gül şu sakar çocuğa
seni seven,
açıp kapadığım
zaman gözlerimi,
gidince adımlarım,
geri dönünce,
esirge benden ekmeği, havayı
ışığı, baharı,
gülüşsüz bırakma yeter
uğruna öleceğim. (Sayfa: 24-26)
*****
*
''Ayaklarından alnına,
yürüyüp, yürüyüp, yürüyüp
tüketeceğim ömrümü
bu bölgede.'' (Sayfa: 34)


*
''Ve, ağzının biçimindedir
her yara'' (Sayfa: 42)
*****
*
''Aşkım benim,
susuz bulduk birbirimizi
ve içtik bir dikişte
bütün suyu, bütün kanı
aç bulduk
ve ısırdık birbirimizi
ısırışı gibi ateşin,
yaralar açıp ikimizde.'' (Sayfa: 43)


*
Kesilecek
kayarsa ayağın yeniden.
*
Çürüyecek
götürürse elin seni bir başka yola.
*
Öleceksin
ayırırsan yaşamını benden
yaşasan bile.
*
Ölü ya da gölge, sürüp gideceksin,
yürüyerek bensiz yeryüzünde. (Sayfa: 58)


*
''İncittim seni ruhu revanım,
yırttım ruhunu senin.
*
Anla beni.
Herkes bilir kim olduğumu benim,
ama bu Ben
ayrıca bir adamdır
senin için.'' (Sayfa: 65)


*
''Gülümse bana pasparlak
yaralarsa ağzım seni.
Zarif bir çoban değilim ben
masallardaki gibi,
iyi bir oduncuyum, paylaşan seninle
yeryüzünü, rüzgârı, dikenlerini dağların.
*
Sev beni sen, gülümse bana,
yardım et, iyi olayım.
Yaralama kendini bende, neye yarar.!
yaralama beni, yaraladın diye kendini.'' (Sayfa: 69)


*
''Ah, büyük aşk, küçük sevgili.!
*
Bırakmadım savaşmayı.
Bırakmadım yürümeyi yaşama doğru,
barışa doğru, ekmeğe doğru, herkes için,
kaldırıp seni kollarımda
çiviledim öpüşlerime
ve baktım sana, bir daha asla
bakamayacağı kadar insan gözlerinin.
*
Ah, büyük aşk, küçük sevgili.!'' (Sayfa: 75)


*
''Ve diyorlar ki bana: ''Halkın senin,
şanssız halkın senin,
dağ ile ırmak arasında,
açlık ile, üzünç ile,
yapayalnız savaşmak istemiyor,
seni bekliyor, arkadaş.''..'' (Sayfa: 86)


*
''Ama kalk,
sen, kalk ayağa,
kalk ama ayağa benimle
çıkalım dışarıya birlikte
dövüşmek için yüz yüze
ağlarıyla iblisin,
açlığı dağıtan sistemle,
örgütlü yoksullukla.'' (Sayfa: 89)


*
''toprağımı getirensin sen bana
çamurunu çocukluğumun'' (Sayfa: 108)


*
''Aşkım benim, bir gelincik
bir gerilla savaşçısı gibi
hazırlıklı geldin yaşamıma:
ipektendir okşadığım o görkem
açlıkla, susuzlukla
yalnız senin için getirdiğim bu dünyaya,
ve arkasında ipeğin
demirden bir kız var
yanı başımda dövüşecek.'' (Sayfa: 110)


*
''Geldin yaşamıma benim
bütün getirdiklerinle,
bekledim seni,
ışıktan, ekmekten ve gölgeden yapılmış;
böyle muhtacım sana,
böyle seviyorum seni'' (Sayfa: 114)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...