#AhmetErhan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#AhmetErhan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mart 2022 Pazar

Ahmet Erhan - Burada Gömülüdür 2


ÖTEKİ ŞİİRLER, 1976-1991

*
ÖNSÖZ YERİNE
*
Öteki şiirler.. Öteki olmak, aslında ötede kalmak anlamını da içeriyor. Kimi, yayımlanan kitaplara o dönemlerde bütünlük açısından ters düşmüş ve alınma gereği duyulmamış; kimi yitirilip sonradan bulunmuş; kimi düpedüz ortalama olduğundan, ancak, bir tarihsellik ifade ettiği için, bugüne dek saklanmış şiirler.
Bu şiirler arasında, kitaplarıma almadığım için hayıflandığım çok az şiir bulunduğunu söylemeliyim. Yine de, benim maceramın estetik olmasa bile, tarihsel bir özeti olma özelliğini taşıyorlar. Nereden nereye geldiğim değil, bir şair olarak kişiliğimin değişik katmanlarının kimi dönemlerde belirginleşmesi önemli bence. Bir yerden başka bir yere geldiğimi de sanmıyorum açıkçası. Bir şairin hayatı boyunca aslında ''tek bir şiiri'' yazdığına inananlardanım. Öte yandan, kitabın son bölümü olan ''Turuncu Defter''e daha değişik bir gözle bakmak gerek, kanımca. Çünkü kendi içinde özgün bir metin. Şiir mi.? Bilmiyorum.
Bu gibi kitaplar genellikle, şairin ölümünden sonra, birileri tarafından bulunup yayımlanır. Ben ölümü hiç değilse bir kez aldatmak, yanıltmak için yayımlıyorum bu şiirleri. Bu şiirlerden çok, onları yayına hazırlarken duyduğum, hayatın olağanüstü ihtişamı ilgilendiriyor beni. Kendi sınırlarım içinde uzun sayılabilecek bir yolculuk.. Keşke şiiri bu kadar önemsemeseydim.!
Sanki söylenecek her şey söylenmiştir. Meyhanede arkadaşlarla bir veda partisi. Eski bir sevgili aranmış, çocuklardan ve eğitim düzeninin çarpıklığından konuşulmuştur. Eski fotoğraflara bakılmıştır. Sonunda orta yaşa gelinmiştir.. Sanki bütün başkaldıranlar ölmüş, başkaldırılar başka bir zamana ertelenmiştir. Şarlatanlar ve düzenbazlar kazanmıştır. Ve şiir, artık gülünç bir şeydir onlarca; sence, bütün yenilgilerin toplamı olmuştur.
Sevgili okur, öyleyse bir daha görüşmeyelim demek, daha iyi değil mi.?
*
Ahmet ERHAN
Ankara, Haziran 1993 (Sayfa: 7-8)
*
Bindokuzyüzyetmiş..
*
Kendimi Bağışlıyorum Sonra:
*
1
*
''Erken büyümenin kapılarını zorluyorum'' (Sayfa: 11)
*
3
*
''Ey, bir çocuğun en içten gülüşünde kalan güneş
Kitapların içinde sessizce göveren
Ve bir işçiye ellerinin anlamını öğreten aydınlık
Kalbimi sana uyarlıyorum
Akla beni.!''
*
1976 (Sayfa: 13)


özlediğimiz şeyler
*
.........................A. Kadir'e
*
En çok özlediğimiz şeyler yarına kaldı
Gökyüzünü de boğduk nefeslerimizle
Kapalıydı perdeler, sokaklar karanlıktı
Dilsiz bir adam kurtuluşu sordu bize
*
En çok özlediğimiz şeyler yarına kaldı
Çocuklar soğudu her geçen gün oyunlarından
Tekmeleyerek yürüdüler okul kitaplarını
Aldılar nasiplerini kısa pantolon giyerek yaşlanmaktan
*
En çok özlediğimiz şeyler yarına kaldı
Denizin karnını karıştırırken bir rüzgâr
Ekerken sulara çiçek kokularını
Yalnızca gökyüzü durulanınca mı gelir bahar
Bir çocuğun gülümsemesi kuşları uyandırmaz mı
*
En çok özlediğimiz şeyler yarına kaldı
Getiremedik Nazım'ı Moskova'dan
Yatıramadık bir köyüne yurdunun..
Başında bir salkımsöğüt ağlayacaktı.
*
1977 (Sayfa: 14)
*
pencereme dolanma ayışığı:
*
''Eski bir pikapta Theodorakis çalıyor
Bir gemi açılıyor Pire limanından
Çarpa çarpa dalgalarına
Dostluğun ve sevginin
Eski bir pikapta kardeşlik çalıyor
İç çekmeler ve bağırışlarla
Titriyor teller''
*
1977 (Sayfa: 16)
*
joan baez'i dinliyorum:
*
''Kim sorar bir gelinciği
Yitip gitmiştir bir dağ başında
Onun şarkısını kim söyler
Kim gözler kuruyuşunu
Uçup gidişini rüzgârda
Joan Baez'i dinliyorum
Bölük pörçük anladığım sözcükler
- Vietnam, Che
*
Joan Baez'i dinliyorum
İpekten bir örtü geriliyor beynime''
*
1977 (Sayfa: 17)


dört köşeyim sevinçten:
*
''Kar yağdı, pırıl pırıl ortalık
Yoldan koşarak geçti bir çocuk
Yaşam kadar güzel, bir o kadar yiğit
Dört köşeyim sevinçten''
*
1978 (Sayfa: 21)
*
sorular, 3
*
Ağır ağır açılıp gıcırdayan kapılar
Sorular sorular sorularla bölünür uykularım
Ben şimdi hangi çağın aynası,
Deşilmiş hangi yaranın ağrısıyım.?
*
1981 (Sayfa: 52)
*
çağımın oğlu, 2:
*
''Ey çağımın oğlu, çağımın oğlu
Bir kez olsun sorularını kuşan.!''
*
1982 (Sayfa: 55)
*
kan:
*
''Sevda epeydir sevgiyi söylemektir sanılıyor
Satranç tahtalarının üstünde sevişiliyor
Güldürerek geometriyi
*
Sevgilim, sevgilim
Sözünü kanla kestim..''
*
1982 (Sayfa: 56)
*
aşktı
*
Yalnızlıktı, yalnızlıktan öte bir şeydi
İçimde bir tortuydu taşa dönüşen
Dünyayla benim aramda kaldı
Adı bile konulmadı geçip giderken
*
Ölümdü, yedi dağın ardından sesi gelirdi
Ama yaşarken varolabilirdi ancak
Yokluğu anlaşılmayacak kadar benimdi
Bir şiir ki, hep kendini yazacak
*
Aşktı -sanırım öyleydi- çünkü karanlığın
Surlarını taşlarken gördüm onu
Bütün varlıklara yöneltilmiş bir soruydu
Kurtarılmış bir bölgeydi elinden umutsuzluğun
*
Yaşamdı, sürüp giden yaslı ve uzun..
*
1982 (Sayfa: 60)
*
ağıt:
*
''Bütün ölülerin damarları
Birbirine bağlıdır toprak altında
Dünyanın boşluğa kaymasını önleyen köklerdir onlar
Bugün, altını çizdiğim şu saatte
Senin yaşında bütün insanlar
Yüzlerde senin ölümden önceki son duruşun
O an bir martı kanat çırparak uzaklaşmıştı sanırım
Ya da bir dalın kıpırdanışına
Takılıp kalmış olabilir bir bakışın
Bu çağda açık giden bütün gözlerin
Buluştuğu bir ayna vardır nasılsa''
*
1984 (Sayfa: 63)
*
dalgınlık:
*
''Sular gitgide sığlaşır, çöller akar
Uzlaşmanın adı uyum oldu nicedir
Benim dengem hiç yollara düşmediğimdendir
Fırtınada bir teknedir sarsak bedenim
Batacak olsa bir kendine sarılır''
*
1984 (Sayfa: 66)
*
erotica
*
Masturbasyon çocukları
Kendinize bir beden bulun ve geçip karşımda durun artık
*
Eşekleri siz kurtardınız
Ondört yaşındaki kızları
Köylerde
Güneşin portakal koktuğu yerlerde
*
Masturbasyon çocukları
Nüfus müdürlüklerine bir uğrayın artık
Böylesi bir dünyaya ancak siz yaraşırsınız
Ne karnınız acıkır, ne çişiniz gelir
Gökyüzüne lağımlardan bakarsınız
*
Çarşaf çiçekleri
Her sabah bir annenin bulduğu ve dosdoğru bir babaya koştuğu:
Müjde.! Müjde.! Bizim oğlan erkek oldu.!
*
Masturbasyon çocukları
Tenimizdeki ter, terimizdeki buğu..
*
1985 (Sayfa: 71)
*
TURUNCU DEFTER
*
Ve yaşam yalnızca rüzgâr, yalnızca gökyüzü,
yalnızca yapraklar ve yalnızca bir hiç değil mi.?
*
Cesare Pavese (Sayfa: 100)
*
3
*
''Benim bedenim seslerden ve görüntülerden yapılmış bir mozaik mi.? Sinirlerim bir ağacın kökleri gibi tel tel, etim toprak doygunluğunda. Ellerimden tut ve çek beni uzaklara. Dinsin bu dinginlik, suskunluk bağırsın.!'' (Sayfa: 103)
*
4
*
''Her şey o kadar çok konuşuluyor ki, yazıya geçirilecek bir şey kalmıyor geride. İçinde yaşadığımız şu çağ unutmayı çok iyi biliyor -belki de tek niteliği bu. Unutuyoruz ve unuttuğumuz şeylerin yerine hemen bir yenisini koyuyoruz. Yağmurlara ve rüzgârlara açık olmak tek özelliğimiz bizim.'' (Sayfa: 105)
*
9
*
''Ben kimi sözcüklerin bile içlerinin samanla doldurulup müzelere kaldırıldığını gördüm. Soyu tükenmiş kuşlar gibi.. Onlar da bir zamanlar gökyüzünü boydan boya silmek ister gibi kanat çırparlardı, düşecek olsak kök gibi ayaklarımızın altına akarlardı.'' (Sayfa: 112)
*
11
*
''Nerede yorulur bir insan.? Dünyada olup biten en olağandışı şeyler karşısında bile şaşıp kalma yeteneğini yitirdiğinde mi.? Ben ki yorgunum ve hâlâ gündüzün ardından gecenin nasıl geldiğine, kumlardaki şu çakıl taşlarının yüzyıllardır nasıl böyle kımıltısız, aynı yerde durabildiğine ve portakal ağaçlarının hâlâ nasıl meyve verebildiğine şaşıyorum. Ama yorgunum. Toprağa yüzükoyun yatacak ve bundan hiçbir şiirsel sonuç çıkaramayacak kadar.
Koskoca bir sözlüğü sulara yatırdım sanki ve sular onun yapraklarını birer birere içine çekiyor. Unutuluşun düğünü.. Adı konulmamış varlıklar, duygular, kavramlar hiçbir zaman benim olmadınız. Suya bıraktığım kitap, seni ezberimde tutuyorum, bir gün bütün sözcüklerine tek tek karşılık bulabilmek için.. Adlardan soyundum şimdilik, dünyayı giyindim.'' (Sayfa: 114)
*
12
*
''Şimdi bütün tanımları yitirdiysem, suç kimde.? Kimse git demedi, kapılardan gözyaşları kovdu beni..'' (Sayfa: 115)
*
13
*
''İnsanın içindeki kimi eğilimleri değiştirmeden, yaşamı değiştirmeye kalktık -saçmalık burada.'' (..) ''Aklım tekmelenmiş bir sokak köpeği gibi uzun uzun uluyor. Bunun için ölümden böylesine çok söz etmek durumunda kalıyorum ve öylesine yaşamla doluyum ki, bir tek anının, bir tek yüzün, gülüşün bile ölmesini aklım almıyor. Yaşamım ölümün elinden kurtarılacak şeylerin bir toplamına dönüştü.'' (Sayfa: 116)
*
15
*
''Her ses kendi yankısı içinde yitip gidiyor, her dokunuş hemen ardından bir uçurum bırakmaya teşne.'' (Sayfa: 118)
*
17
*
''Bütün derinliklere yüzeyi unutmak pahasına ulaşmak niye.? Ya da öyle çok anımsamak ki derinliğin bilincine varamamak.
Defter, anlamıyorum, anlayamıyorum yumruk kadar bir beyinden nasıl çıkar bunca sorun.? Çakıl taşlarıyla dolar mı bir uçurum.?
Tebeşirler alır, silgiler satarım ey ahali.!'' (Sayfa: 120)
*
21
*
''Tek kişilik bir tartışmaya dönüştü yaşamım. Her şey benim içimde başlayıp bitiyor..'' (Sayfa: 124)
*
24
*
Acı ne kadar yoğunlaşırsa, bedenin kendini koruma güdüsü o oranda artıyor. Ve bir yerden sonra gülümsemeye başlıyor insan, evet gülümsüyor ve çevresindeki bütün nesneler ağlıyor gibi geliyor ona. O, dünyadan bağımsız, alay eder gibi, savruk, kimi kapıları açıp, kimilerini kapıyor, hiçbir devinimi önceden belirlemeden. Bir dalın kırılması da böyle bir şey olmalı, bir taşın çatlaması, bir yaprağın solması.. Gerisi boş.! Ölüm bile bir şey değil artık. Yaşıyor insan. Belki de asıl o zaman yaşamaya başlıyor; yankısız bir çığlık gibi doğa önünde suçlu, ezik, yargıların ötesinde, yerçekiminden uzak, ama attığı her adımda toprağa gömülecek gibi. Her şeyi yitirmek, her şeyi kazanmaktadır, diyor o zaman ve başka bir şey söylemeden çekip gidiyor. (Sayfa: 127)
*
31
*
''Önümdeki kitabın sayfasını çevirsem sanki gökyüzü görünecek. İskemlenin üzerinde saatlerdir oturuyorum çıplak ayaklarım toprakla sevişiyor, elimde bir çay fincanı ve kül tablasının içinde ne zaman yenilendiklerini bilmediğim, saatlerdir tüten bir sigara zinciri. Başımı kaldırıp bakmıyorum bile, toprağın nabzını dinlemekle yetiniyorum. Sesler, kokular, bir dokunuş.. Uğul uğul bir dünya. Hiçbir şey duymamak için kulaklarıma toprak doldursam da, bu kez o toprağın her bir kırıntısı çığlıklar atarak uzanıyor beynime. Bu dünyadan bir türlü kaçamadım ben. Koronun hep son anda konsere yetişen bir üyesi olarak kaldım. Belki bu da bir şey..'' (Sayfa: 134)
*
ÇAĞDAŞ YENİLGİLER ANSİKLOPEDİSİ
1998, CEMAL SÜREYA ŞİİR ÖDÜLÜ
1999, HALİL KOCAGÖZ ŞİİR ÖDÜLÜ
*
çağdaş yenilgiler ansiklopedisi:
*
''Tarihin kesilen bütün başları odamda yüzükoyun yatıyor
Tek dişi kalmış medeni sevgilimle yatıp kalkıyorum''
*
1992 (Sayfa: 147)
*
Dersler
*
Sayın Hocam, Metin Karay'a
*
türkçe
*
.....Kendileri'ne
*
Çocuklara tutunarak yürüyorum
Issız koridor ormanlarında
- Şir gene içmiş.! Şair, gene içmiş.!
Diyorlarsa da inanma: Sıkıntımı sallandırıyorum
Ömrümün boyasız darağacında
Boynumda ipimle dolaşıyorum
*
Kendimi hatırladım bir yaz ayazında
Güneşin küllerini silkerek üstümden
Upuzun bir fiilim ben bu dünyada
Köklerim nerdeydi ki, eklerim nereye gelecek
Çocuğum bu yıl üçüncü sınıfa geçecek
*
Hiçbir kişi zamirinde yer bulamadım
Ben-Sen-O-Biz-Siz-Onlar
Tekil duyguları bir türlü çoğullayamadım
Bütün sıfatlarımı alkole yatırdım
Salamura balık gibi olurum yaza kadar
*
İçince kendini gösteren aysberg..
Arkadaşlarca böyle görülüyorum
Çevremde ateş yakıp duruyorum
*
Çocuklara tutunarak yürüyorum
Issız koridor ormanlarında
İne çıka - bata çıka - canı çıka
Önümdeki votkadan bir yudum çekiyorum
İpimi iyice daraltarak darağacımda..
*
1995 (Sayfa: 168-169)
*
Yarasa'nın 21 Şiiri
*
Nilgün ve Adnan Azar'a, Hazal'a..
*
yarasa'nın 21 şiiri, 2
*
Bütün aşklarım çoğul çıktı
Neden ve nasılsa
Bir sevenimi aradım
O derin ücralarda. Yoktu.
Konuştular. Onlar hep konuşurlar
Çoktular
Kum tıkadım kulaklarıma
Bütün aşklarımı yalnız bıraktım
Kendi çoğulluğumda.. (Sayfa: 173)
*
18
*
Ellerime söz geçirmekten caydım
Yalnızlığımın beş bin nüsha kopyasını çıkardım (Sayfa: 177)
*
Cunda Adası, Temmuz 1996
*
Kış Güneşi
*
Kış Güneşi * bir kadın.. * Yok öyle biri, alnında güneş lekesi Arasam yollarda arardım, tenhalarda Olmadık zamanda gelen bir şiir nöbeti Yok öyle biri, ya da ben bulamadım * Bir kadın, saçının her teline gece dolmuş gibi Şarapta üzümün dehşetini, yağmurda göğün ağırlığını duyacak Teninde buğular olacak kış günlerinde Yazları, eteğindeki çiçekleri kırlara saçacak * Yok öyle biri, alnındaki ölüm gülünü Hayatıyla sulayacak bir kadın.. kadınım * Yok öyle biri, ya da ben bulamadım.. * 1993 (Sayfa: 183) * sevgilim.. sevgilim.. 2 * ''Canım yanıyor, bir kırılma var parmaklarımda Kalem bir sağa, bir sola kayıyor Sağdan başlasam bir türlü olmuyor Gâvur alfabesi mi bütün günahım.? * İyi de, ben sağda da solda da yalnızım..'' * 1994 (Sayfa: 185) * sevgilim.. sevgilim.. 4 * Ateşböcekleri ışıtır gecemi. Hepsi bu Kanar bir yerlerim: Sevgilim. Ufkunda bir yalnızlık aylasıyım Bir delta gibi genişleterek yokluğunu * Sevgilim. Hep geceye sakladım sende bulduğumu.. * 1994 (Sayfa: 186)
*
Suluayna
*
tiner:
*
''..Büyüyor içimde bir çocuk dağı
Tarihteki bütün suçlar üstüme yıkıldı..''
*
2000 (Sayfa: 248)
*
kuğulu park:
*
''Ama niye Kuğulu Park'taki o kuğular
Bir heykel misali donup kaldılar
Hadi, reisimizde 'heykel' fobisi var
Biz ne güne duruyoruz ey devrimciler, erenler, ey Pir Sultan
gönlümde ceylan, dilimde ferman bitti
Yoruldu gurbetim, sılam
*
'Sevgi', diye bağırır, hangi tüyümün üstüne bassan..''
*
1999 (Sayfa: 251)
*
dul erkeğin türküsü, 4
*
Fırtına var dışarda
Kalbim, ağlama
Yatarsın birazdan
Şarap ekşi, ev soğuk
Şu buzul çağında
Hayatın gaz odalarında
Çektin, çektirdin
Kalbim, ağlama
Aldığımız soluğun bile
Depozitosunu yatırdık
Mühür ve imza
Şiir ve ceza
'Devlet ve tabiata'
Yem olduk
*
Kalbim.. ağlama.!
*
1999 (Sayfa: 255)
*
aşk
*
Dallarda olgunlaşan ağzınla
Saçlarıyla köpüklenen denizin
Geldin
Sokaklar da geldi
Ardınsıra
*
- Çığlıklar, acılar da
Düşler, sanrılar da öylece
Geldin
Bir kuş birdenbire
Tüylerini döktü sanki
*
Seninle ağlayarak seviştim..
*
1998 (Sayfa: 257)
*
Resimli ''Ahmet'ler'' Tarihi
*
resimli ''ahmetler'' tarihi, 2:
*
''Yine de oğlum iyi bak, adama benzer baban
Kirlenmemek için kendini alkolde saklar
Şu godoş dünyaya şu kazığı çaktık madem
Kişne sen de kendince, anlayan anlar
Tesbih bende koptu, elim sendedir'' (Sayfa: 262)
*
Yılsonu, 1999
*
Türkiye, Ayağa Kalk.!
*
Türkiye, Ayağa Kalk.!
*
''Gözleri doluyor
Tozlu çerçevedeki
Mustafa Kemal'in
Bir elinde Cumhuriyet'in
Kum saati
Bir elinde
'Adalet Mülkün Temelidir.'
Sanki
Beyazıt meydanında
Nümayişe çıkmış eski bir tüfek
Ağlıyor
Ceketinin koluna
Gözyaşlarını silerek
Türkiye
Ayağa Kalk.!
*
Bu ülkede
Her sözcüğün altına
Bir mayın gerek
Üstüne ölü toprağı serpilmiş
Bir halk
Ar damarı çatlamış emperyalizm
Durup durup
Kanatlarını yoluyor gülümün
Gülümün
Üç yanı denizle çevrelenmiş gülümün
İnadına çırpınan
Zeytin ağaçlarıyla
Boğazlarıyla
Boğulma pahasına'' (Sayfa: 275)
*
TÜRKİYE,
Ayağa kalk.!
Yurdumsun
Atılmaz ve
Satılmazımsın
Bağımsızlığımsın
*
Türkiye,
Ayağa kalk.!
Yurdumsun
Bir sanık
Gibi buruk
Ancak
Üç yanı
Gürül gürül
Denizimsin
*
Türkiye,
Ayağa kalk.!
Yurdumsun
Her rüzgârda eğilen
Bir yaprak
Değilsin
Henüz gelinlik çağında
Cumhuriyetin
Onurumun
Ve inancımın
Bekâretisin -
*
Oğlunum
Sanki ilk celsede
Yenilmiş bir avukat
Gibi bırakma
Dünyaya karşı beni
Türkiye,
Ayağa kalk.! (Sayfa: 287-288)
*
ŞEHRİN SESİ KISILMIŞ:
*
''Yoksulluk, diz boyu kar
Gibi ayaklarına çelmeler atar
Ama yılma ne olur, diren
Yürü adamım..''
*
1998-99 (Sayfa: 292)
*
Cihangir Şiirleri
*
kahır çağı
*
Yandan çarklı bir yazıya takılıp kaldım
Ömrüm ey ömrüm
Bilgisayar çağındasın
Pürtelaş - bu ne telaş
Word excel - peki ne olacak seyirciler
Kalbin akranısın, aşkın zencisi
Yalansın, upuzun bir yalandasın
Küresel bir yalnızlıkta çakmak ateşi bile değilsin
Apartmanın ortasında telefonun çalarken üstüne üstlük
Elinde şakır şukur şişelerle karanlıkta kalırsın
Mum söndü
Ayna seyreldi
Kahır çağındasın
*
2000 (Sayfa: 319)
*
neyzen
*
Neyzen, üfle bu geceyi
Kalbimi yağmur ütülesin
Bırak herkes inansın
Yaralar ikliminde kaldım
- Bukowski senden çok satıyor
Seni zaten kimseler tanımıyor
Neyzen, üfle bu hayata beni
Uzağında çırağın olayım
*
Mecra belli, Mecnun meçhul
Şimdi herkes saksafoncu
Neyzen, bir limon da ben alayım
On beş yıl sonra bulayım adresimi
Bilmezsin, doğma büyüme alaylıyım
Alkol, tütün ve onmaz bir yara
Belki öldüğüm yaştayım..
*
2001 (Sayfa: 322)
*
okuntu:
*
''Ey bu dünyadan çarpışmadan çekilenler
Alıklar dalkavuklar alçaklar
-----kendinizi nasıl bilirsiniz
*
Toprak kusacak sizi bir gün göreceksiniz..
*
2001 (Sayfa: 330)


istanbul gibi
*
Dalgalan sen de İstanbul gibi ey şanlı yalnızlık
Hiç değilse rüzgârla arkadaştı desinler..
*
2001 (Sayfa: 336)
*
Cihangir Miyavlaması:
*
''Ey bu ülkede
Artık ne sabah ne de akşam olacak
*
Üç çocuk daha öldü
Yatağında üç kere daha sırtını döndü halk'' (Sayfa: 346)
*
Kalıt
*
Dörtlük
*
Dağ deniz gökyüzü uçsuz bucaksız
Altında üstünde öpüştüğümüz
İki damla su olacağız bir gün
Biri sensiz, biri bensiz..
*
2001 (Sayfa: 365)
*
Göreceksen şimdi gör beni
Çünkü tabutlar ışık geçirmez (Sayfa: 366)
*
Alkol.. Evet.!
*
mavi kefen
*
Ben sende yitirmişim bütün sevgilerimi
Bir çiçek bu kadar yolunurmuş ancak
Düşün, bir tekneyim denizden uzak
Gurbete çekingen, sılaya unutkan
Ben gidersem kimseye mendil sallamam
Öyle mağrur, öyle gülünç ve sarsak
*
Besbelli
Kefenim masmavi bir votka şişesi olacak (Sayfa: 389)
*
Çarkıfelek
*
Yanak yanağa geçtim sokaklarınızdan
Cinnet çadırlarınızdan, uyanmadınız
Çarkıfelek dönüyor.! Çarkıfelek dönüyor
Düztabanlı ömrünüzle asıl siz yalnızsınız
*
Benden sevgi dileniniz, belki veririm
Belki vermem, bakalım ne kadar sağırsınız
Çarkıfelek dönüyor.! Çarkıfelek dönüyor
Düzayak düşlerinizle asıl siz yalnızsınız
*
Alkoliğim, sanmayın ki memnunum bundan
Memnuyum ama parklarınızdan, boş umutlarınızdan
Çarkıfelek dönüyor.! Çarkıfelek dönüyor.!
Dünya yanarken nasıl küllere inanır insan
*
Şiir yazmak bile bana zûl geliyor (Sayfa: 390)
*
Akşam Perdeleri
*
Kiracı
*
Bana evimi kiralasana
Tek laf etmem, susarım
Dolap senin, ev benim ama
Araklamam, tırtıklarım
*
Bir aşkın köşebaşından götün götün kaçtın mı hiç
Bende bahane çok, anlatamadığıma yanarım
Bana evimi kiralasana
Elektrik yakmam, su bile içmem
Gökyüzüne bile bakmam
Anam mısın karım mı onu dert etmem
Ama bir aşkın teninde sürüm sürüm süründün mü hiç
Bende yalan çok, bir gün akrep, bir gün yelkovan
*
Seni beklerim, gözümü yoldan hiç ayırmadan.. (Sayfa: 407)
*
Akşam Perdeleri
*
dikkat
*
Yollarım engebeli, bana gelmeyin
Düşer de bir yerlerinizi kırarsınız
Varsın uçuklasın dilim kendimle konuşmaktan
Sağ elim sol elimi avuçlasın
Kapım denize açık boğulursunuz
Gökyüzüne dönük pencerelerim, uçarsınız
Siz hepiniz şairsiniz, benimse yağmur yağar alnımdan
Şiir konuşmayı hiç sevmedim bu yüzden
Sevginizi börtü böceğe saklayınız
*
Etraf kar boran bana gelmeyin
Üstünüze çığ düşse benden bilirsiniz
Varsın alkol kanıma sızsın bu akşam
Bir çıban gibi büyüsün yalnızlığım
İyidir iyidir sizin çoğulluğunuzdan
*
Madem ki hayat kalem defter
*
Dikkat.! Köpek var.! (Sayfa: 413)
*
ŞEHİRDE BİR YILKI ATI
*
2005, BEHÇET AYSAN ŞİİR ÖDÜLÜ
*
Bir Ucu Yanık Resim
*
eksiketek şiir
*
Ey sen ki yalnızlık, ölümden sonra
Dört abla gibi büyüyor duvarlar
Bir tek çocukları kalmış umurlarında
Yaşları ana-babalarından büyük
*
Siz hiç uyur musunuz
Atalarınızdan kalma o derin yataklarda
Ben uyumam, korkarım
Uyumak, eğer ki zorunluluksa
Gider sokaklarda yatarım
*
Ablacıklarım benim, eksiketeklerim
Onurumuzun uzandığı o kıyılarda
*
Var mısınız, yok musunuz, yalnızlığa.. (Sayfa: 456)
*
Bağlar Gazeli
*
bağlar gazeli, 5
*
Türkiye.! Bağımın en kuru gazeli
Telefonları ikide bir yüzüme çarpan
Bak, burası Hayat kokuyor
Gencecik kızlar üzüm eziyor topuklarıyla
-----Dünya güzeli
Dağlarda çocuklar ölüyor
Barışın ve kardeşliğin has yüzü hevesine
*
Üzüm şaraptan anlamıyor.. (Sayfa: 465)
*
Şiir Kesikleri
*
şiir kesikleri, 27
*
Düz ayak geçtim şu dünyanızdan
Siz çatılarda güvercinlerle takla atıyordunuz (Sayfa: 487)
*
SAHİBİNDEN SATILIK
*
2008, MELİH CEVDET ANDAY ŞİİR ÖDÜLÜ
*
sanrı:
*
''Eli öpülesi nineler tabutları öpüyor
Toprak delik deşik çocuk ölülerinden
Aya ve yıldızlara bakmaya duyduğum utanç
Kanın buğusunu iyi bilirsin sen
Gözyaşlarının buz kestiği o son noktayı
Hayatın kavşağında bizi hep mi acı bekliyor'' (Sayfa: 527)
*
sayıklamalar, 9
*
Telafisi yok bu hayatın. Yaşadıklarım buza yatırılmış balıklar gibi, donuk donuk bakıyor. (Sayfa: 541)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...