28 Aralık 2019 Cumartesi

Hasan Hüseyin Korkmazgil - Kavel


Kavel'in Kısa Yaşamöyküsü:
*
''Kavel'', günışığına çıkabilme olanağına kavuşmuş ilk kitabımdır benim. Ondan öncekilerin serüvenlerini ''Koçero Vatan Şiiri'' adlı kitabımın önsözünde kısaca anlatmıştım.
Gerçekte, ilk kitabımın 'Hiroşima' olması gerekirdi. Ne yazık ki 'Hiroşima', Düşün Yayınevi'nde çıkan yangında gitti (1962). Yayımlanmış şiirlerimden oluşturduğum bir kitaptı o, bu yüzden, dosyanın yok olmasını önemsemedim. Oysaki kopyası da yoktu bende.
1963'te, Ataç dergi ve yayınevi yönetmeni Şükran Kurdakul dostumdan bir öneri geldi: kendisinin, Necatigil'in ve benim şiir kitaplarımızı yayımlamayı düşünüyordu.
O günlerde ünlü 'Kavel Grevi'nin destanına çalışıyordum; kimi bölümlerini de yazmıştım. Kurdakul'un önerisi üzerine, destan çalışmamı bir yana ittim. 'Hiroşima'yı yeniden toparlayıp düzenlemeye koyuldum. Adı yine 'Hiroşima' olsun istiyordum.
Kitap bitti. Adını ''Kavel' koyduk.
Şiir kitaplarına çizimler koyma gibi bir alışkanlık vardı o yıllarda. Hem kapağını yapsın, hem de uygun sayfalara çizimler hazırlasın diye, dosyayı ressam Balaban'a yolladım. Balaban, Bursa'nın Secköy'ünde yaşıyordu o yıllarda.
İki ay sonra Balaban'dan bir mektup: ''Kavel'in kapağını ve desenlerini mum ışığında çalışarak, yer yer de çok duygulanarak yaptım, yolluyorum.''
Kapağı ve resimleri, kitapla birlikte İstanbul'a, Şükran Kurdakul'a postaladım.
'63 Kasımında basıldı kitap. Küçük boy, tıkız sayfalı bir kitaptı bu. Tasarladığım kitapla hemen hiç ilgisi yoktu. Balaban'ın dört renkli düşündüğü kapakta yalnızca mavi vardı. Çizimlerden kimileri de konulmamıştı kitaba. Bozuldum.! Çok sevdiğim Kurdakul bunu bana nasıl yapardı.?
Sanatçı alınganlığı işte.!
Ataç Yayınevi'nin parasal sorunlarını filan düşünecek durumda değildim. Üzüldüm ve küstüm Kurdakul'a. Kitabı elime almak istemedim. Oysa kitap sevildi, ilgi gördü, benden habersizce katıldığı 'Yeditepe Şiir Armağanı'nı kazandı. (1963)
Ekmeğimi gazetecilikten ve gülmece yazarlığından kazanıyordum. Araya yeni kitaplarım ve olaylar girdi, 'Kavel'in yeni basımını düşünmeye vakit bulamadım.
Hem, o yıllarda, yeteri sayıda yayınevi de yoktu.
'Kavel'in ikinci basımını, 1967'de, o günün koşulları içinde, ben kendim yaptım. Çalışmakta olduğum basımevindeki, birikmiş alacaklarımı kurtarmak için bu yolu seçtiğimi belirtmeliyim. Kitaba yeni şiirler eklemiş, belgesel nitelikli bir de yazı koymuştum. Ayrıca, basımevindeki alacaklarıma karşılık 6500 veya 7000 adet bastırmıştım. Bunun yarısını ikinci, yarısını da üçüncü basım olarak düşünüyordum. Çünkü, 1967'lerde, bir şiir kitabı için en iyimser sayı, 3000'di; daha yukarısı düşçülük olurdu. Üstelik, 3000 kitabı, özel ilişkilerle dağıtmak ve tüketmek kolay değildi. Gerçekten de kolay olmadı.! 3000 kitanı beş yılda elden çıkarabildim.
Kitabın üçüncü basımı, Ocak 1972'de yapılabildi. 3000 adet iç hazırdı; bir ressam arkadaşım, üçüncü basım için yeni bir kapak yaptı.
Halkımız der ki: ''Güzelin yazgısı çirkin olur.'' Doğru, demek gerekiyor bu söze. 1963'te 'Yeditepe Şiir Armağanı'nı kazanmış olan, beğenilmiş, sevilmiş, hakkında çok yazı yazılmış bir yapıt, benim beceriksizliğim, ilgisizliğim yüzünden, okurundan ayrı düşme tehlikesiyle karşı karşıya gelmişti.
1977 Şubatında, kitabı yeni basıma hazırladım. İstiyordum ki,sağlıklı bir basım ve dağıtımla okuruna ulaşsın bu sevdiğim, güvendiğim yapıt. Ne yazık ki, araya yeni yapıtım 'Haziranda Ölmek Zor' girdi, 1977 yılında. Yeni kitaplar, yeni olaylar derken, aradan yine yıllar geçti. Gelin de, ''güzelin yazgısı çirkin olur'' sözüne inanmayın.!
'Kavel'in kısa yaşamöyküsü işte bu.!
Onu, 1982'de kardeşlerinin arasına katıyor, yıllardır yoksun kaldığı havasına suyuna kavuşturuyorum. İnanıyorum ki, ilk basımıyla 'Yeditepe Şiir Armağanı'nı kazanan bu yapıtım, tez günde okurun eline ulaşacak ve hakkı olan yere oturacaktır.
*
*
*
AYAZDA KABAKÇEKİRDEĞİ
***
yaşayıp yaşlanmadan ölmek bu zübükler arasında
zimmette bir de bayram, yani bayram, yani kucaklaşalım
gözlerine baktıkça silahlar sarkıyor balkonlarımdan
gel ben seni bir öpeyim şu bütün çırılçıplaklığımla
*
bu sokaklar beni böyle, yanpiri yengeç salapurya
bir sabah sürerler ki kapına için çekerse kullan
ah benim sürü yanım çocuk gönlüm kör gözlerim ah
bir şişe rakı patlatmışım dilekçemin altına
*
ben sana kardeş diyorum sen hep hitlerini kullanıyorsun
bilirim mor gecelerini rasputin şamdanları
bu çelenk senin için yalnız senin için bu kanlı bebek
ola ki mermer konuşa inciler oynaşa tabaklarında
*
hep sonbahar olunuyor unutulmuş istasyonlarda
hep yorgun günaydınlar, nedense hep hacıderviş
artık sevişmek de kesik - ya biz nasıl buluruz ellerimizi
uy allah, uy koca allah, kürk verip don vermeyen allah
*
oysa ben it de değilim ekmek fırınlarında bile değil
ölüsü kokmuş korkuluğun ben hâlâ uyruk kuyruk
ulan nesıl da harcıyorlar adamın tekesini
toplum kahretsin topunu bu rezil sivri külahlılar
*
tesbihli devrimböceği geri geri tümdengelim
ne yalanlar gelip geçti bu güneşin önünden hey
ayılar inlerine kuşlar yuvalarına, ya ben hangi yıldıza hey
bit öldü bitsiz kaldı bereketli yoksulluğumuz
*
bir porsiyon demokrasi newyorkun çarşısından
oturmuş bitlis dağına oruç tutar bizimki
alicengiz fabrikası guguklu berber aynası
diyalektik yangeldizm nasyonal ebemgümeci
*
ben gayrı türkü söylüyorum tepelenmiş gecelerimde
yıldızlardan söylüyorum, pireli bahar güneşlerinden
bir de kız seviyorum sesimin en yanık ortasında
*
sosyal adalet içip sokaklara seriliyorum (Sayfa: 17-20)
#HasanHüseyinKorkmazgil #Kavel
YEDİ ÇATALLI KAZIK
*
üçüncü mevki yolcusuyduk
üç kişiydik
üçümüz de
şehvetle köylü cıgarası içiyorduk
*
biri bendim
biri istanbul'u merakım
----------biri iş derdi.
*
üç gün üç geceden sonra üçümüz
----------haydarpaşa deyip durduk
haydarpaşa'da bir tren durdu
pişmanlığa benzer bir tren durdu
gözlerimiz bizden yana değil artık
----------yağlıboya bir istanbul, çıldırasıya.!
(..)
yaşamak deyip kör topal bir dünya yaratmışız
sapıtıp olmayacak düşlere girmiş batmışız
gece elimden tutup kandilimkör dolaştım
darmadağın paramparça kötü sayıklıyordu
etleri çürük çürüktü ekmeği bizans kokuyordu
bir ölünün koynundan utanarak kaçtım
şarkıları sevmiyordum kerratı sevmiyordum
----------tefecilik gibi bir şey
----------vurgunculuk gibi bir şey
----------iğrenmek gibi bir şey
pulları dilekçeleri tapuları sevmiyordum
yerimi yitirmiştim bir gören çıkmıyordu
ışıkları sevmiyordum karanlığım ağrıyordu
kerpiç dam kör karanlık aklımdan çıkmıyordu(Sayfa: 36)
(..)
bu benim çektiklerimin bir adı var ben bilemiyorum
bir çocuk ağlıyor içimde - kıyısında çocuk bahçelerinin
gözlerimde arefeler - ellerimde bayram sonu yorgunlukları
-----hangi iskeleye varsam içimde bu ürperti
-----ne zaman düdükler ötüşse çıldırasım geliyor
-----caddeler döşeyip caddesiz olmak
-----yapılar kondurup yuvasız olmak
-----gemilere baka baka yaşlanmak
bu benim çektiklerimin bir adı var ben bilemiyorum
adımın arkasında kançiçekleri (..) (Sayfa: 42)
#HasanHüseyinKorkmazgil #Kavel #DölYorgunu Sayfa: 43-44
DÖL YORGUNU
***
beni sevme sakın
ateşleri sev kıtlıkları sev yoksullukları sev
----------beni sevme sakın
*
yoluma yatmıyor mu her sabah bu bakkal sabahları böyle
----------edepsiz
hızıma düşmüyor mu bu kumsal öğle sonları - kesiliyorum.!
ben seni biliyorum çok eskilerden - sen varsın
zincirli it seslerinden liman denizlerinden
kurukafa bakışlı soylu konaklarından
artırma salonlarında antika eşyalardan
ben seni tanıyorum çok eskilerden
----------sen yoksun
sokaklarda ezik gül ağrıları
beni sevme sakın
beni katma ekmeğine beni bölme uykularında beni
----------azaltma
döl yorgunu dallar mısın seni sevdikçe tükeniyorum
başka dur başka söyle başka sevil ama hiç bitme
----------ama olmaz sen bitmezsen
----------ama olmaz ben gelmezsem
sulara bak, göçüp giden kuşlara bak, son gülü kopart,
----------ağlama
bu ışıklar kalsın orda - beni bırak - sen çek git
büyüt beni etlerinde - ağrın gibi acın gibi türkülere dök
bir karanfil tütsün uzaklarda - ellerin değsin, değmesin.!
----------belki de bu
----------belki de hiç
----------belki de sonu baştan
----------görmenin yalnızlığı.!
*
beni sevme sakın
ateşleri sev kıtlıkları sev yoksullukları sev
beni sevme sakın
beni hiç sevme
çünkü sevmek
----------karanlıkta gülüşüdür ölümün
*
bu belki yok olduğumuz
bu belki bensizliğin
bu belki sensizliğim
belki görmek sonu baştan
belki 
*
(Sayfa: 43-44)
#HasanHüseyinKorkmazgil #Kavel Sayfa: 45-46

KAVEL
***
İşime karım dedim
karıma Kavel diyeceğim
Ve soluğum tükenmedikçe bu doyumsuz dünyada
----------güneşe karışmadıkça etim
kavel grevcilerinin türküsünü söyleyeceğim.
*
ve izin verirlerse istinyeli emekçi kardeşlerim
izin verirlerse kavel grevcileri
ve ben kendimi tutabilirsem eğer
sesimi tutabilirsem
----------o çoban ateşlerinin parladığı yerde kavel'de
----------o erkekçe direnilen yerde kavel'de
----------karın altında nişanlanıp
----------dostlarımın arasında öpeceğim
nişanlımı kavel kapısında
*
ve izin verirlerse istinyeli emekçi kardeşlerim
izin verirlerse kavel grevcileri
----------ilk çocuğumun adını
----------kavel koyacağım (Sayfa: 45-46)

#HasanHüseyinKorkmazgil #Kavel #Tutanak Sayfa: 55
TUTANAK ŞİİRİ'NDEN:
***
(..)
ve düşünüyordu ozan
birdenbire boş gelip boş gittiğini şileplerin,
trenlerin çakılıp çakılıp kaldığını birdenbire dağ başlarında
tezgâhların sustuğunu suların kesildiğini
postacının bile mektup getirmediğini birdenbire
çöplerin dağlar gibi yığıldığını
telefonun sustuğunu
fırının soğuduğunu
yani birdenbire aç ve çıplak ve buz gibi kaldığını dünyanın
-----birdenbire tütünsüz
-----birdenbire içkisiz
-----birdenbire öğretmensiz
-----okulsuz
yaşamak eğer yani
eğer yani sevişmek
kol kola olmak yani
-----şu sokaklarda
ve olamamak.!
(..) (Sayfa: 55)
#HasanHüseyinKorkmazgil #Kavel

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...