18 Aralık 2020 Cuma

Nâzım Hikmet Ran - Yeşil Elmalar, Yaşamak Hakkı


''Uyku, çirkini değil, bir parça kusurlu olan yüzleri bile inanılmayacak kadar çirkinleştirir.'' (Sayfa: 18)
*****
"Enginlere, güneşe, genişliğe ve her şeyden, hepsinden önce kavgaları ve kahkahalarıyla hayata, yaşamaya hasrettim." (Sayfa: 20)
*****
''İnsanlar benim güzel olduğumu o kadar çok tekrarladılar ki, ben de buna inanmaya başladım. Fakat hiçbir insan bir defa olsun bana: ''Ne kadar mesutsun.!'' demedi.'' (Sayfa: 43)
*****
''...çocukken en sevgili oyunum, bir tasta sabunu köpürtüp havalara ışıltılı, renk renk sabun köpüğü yuvarlakları uçurtmaktı. Fakat her seferinde bu yuvarlakların en biçimsizleri tavana kadar yükselirlerken, en büyüğü, en pırıltılısı, en güzeli yarı yolda hepsinden önce sönüverirdi. Ve ben ağlardım.'' (Sayfa: 44)
*****
''..ölümlerin en müthişiyle, iradeyi, isteği, sevgiyi, nefreti kaybetmek, bomboş kalmak suretiyle ölmüştür.'' (Sayfa: 48)
*****
''Sevmek nedir bilir misiniz, okuyucularım.? Hiç sevdiniz mi, okuyucularım.? Eğer sevmek nedir biliyorsanız, sevmişseniz, Ayşe'nin niçin aç ve niçin yorgun olmadığını anlarsınız. Sevmemişseniz, ben ne kadar dil döksem burada, size ne kadar anlatmaya çalışsam, boşuna nefes tüketmiş olurum.'' (Sayfa: 107)
*****
''- Peki ama, niçin insan eti yiyorlar.?
Sabık yamyam büyük bir saflıkla:
- Niçin yemesinler.? dedi. İnsan eti, güzel, tatlı. İnsan ölmüş, onu timsahlar, kuşlar, yılanlar yiyecek yerde, insan yesin. Daha iyi, değil mi.?
Ne yalan söyleyeyim, ne Ayşe, ne ben bu sözlere cevap veremedik. Ona insan eti yemenin kötülüğünü nasıl, hangi bakımdan anlatalım.! İnsan eti yemenin kötü bir şey olduğunu anlatmadan önce, insan öldürmenin kötülüğünü söylemek lazım. Bunu hangi beyaz insan söyleyebilir.! Biz beyazlar birbirimizi vahşilerden çok öldürmüyor muyuz.?'' (Sayfa: 145)
*****
''Emma'nın Levien'den kalan madeninde vahşiler, tabir caizse, bir ekmek parasına çalışıyorlar ve bu altın kayalıklarını korumak için tereddütsüz ölüyorlar. Yamyamlara, kafatası avcılarına bunu yaptıran, Emma'nın sihirbazlar başı olması olduğuna göre, büyücülerin bu iptidai insanlar üzerindeki nüfuzunun hudutsuzluğunu anlamak benim için, Emma'nın yarınki vekili için çok faydalıdır.'' (..) ''Yamyamlık, kafatası avcılığı, cüzzam, verem, malarya, tifo, muharebeler, akrep, deri hastalıkları, pasifik cehenneminin bütün bu zebanilerinden, yerliler belki kurtulabilir, bütün bu ölümlerden belki sakınabilirler, fakat bir ölüm çeşidi daha vardır ki, ondan kurtulmak imkânı yoktur. Buna ''korku ölümü'' derler.'' (Sayfa: 168)
*****
''Birdenbire o kadar çok ve öyle müthiş kıskandım ki seni, kıskançlık denen şey kendi kendinin tutuşturduğu ateşle yandı, kül oldu içimde. Seni kıskanmıyorum.'' (Sayfa: 173)
*****
''Çocuk gibi, ağladı, ağladı. Fakat gözyaşlarının da acı bir tükenişi vardır.'' (Sayfa: 180)


*
''Bir tek hakkımız var, insanoğlunun bir tek hakkı var, benim anladığım gibi yaşamak hakkı.. Nefes almak, sıcağı, soğuğu duymak, çoğalmak, neyle olursa olsun doymak, karanlığı, aydınlığı, yeşili, kırmızıyı, maviyi görmek hakkı..'' (Sayfa: 211)
*****
"Bak dünya ne güzel.. Bu kadar güzel bir dünya içinde insanlar nasıl bu kadar fena, böyle yalancı, dolandırıcı, kıskanç ve mağrur olabiliyorlar.?" (..) "Ben talihsiz bir adamım, fakat sen bedbinsin.. Sen bütün insanlardan ümidini kesmişsin. Benim daha ümidim var.. Bana öyle geliyor ki yalnız bizimkiler böyle kötüdür. Dünyayı gezip başka yerlerde yaşayan başka insanları görmek istiyorum. Acaba onlar da, dünyanın başka yerlerinde gökyüzünün başka parçalarını gören ve başka ağaçlar altında dinlenip başka denizlere bakan, başka insanlar da bizimkiler kadar fena mıdırlar.? İşte bunu anlamadan ölürsem gözüm arkada kalacak." (Sayfa: 219)
*****
''- Hangi muammadan bahsediyorsun.?
- Ölümden.. Beşer yalnız muammayı halletmek için yaratıldı. Ve bunu halletmeden yok olacaktır. Bütün..
- Don Pavlo Alveres'in tepesi attı. Bu sefer de o Don Alfonso'nun sözünü kesti. Haykırdı:
- O muammayı senin gibi pelerinli budalalar uydurmuştur. Bütün Kâinatta yaşamak insiyakının asıl olduğunu görmeyecek kadar körsünüz. Kendinize ''ölüm fikri'' diye bir bela yaratmışsınız. Kafanı pelerininin içinden çıkarıp etrafına baksana.! Kiraz ağacında, kedi yuvasında, henüz felsefe yapmayan, filozofları olmayan bahtiyar Afrika vahşilerinde senin muamman var mı.? Onlar ölmek istemiyorlar, ölmekten korkuyorlar belki, fakat ölüm diye mücerret bir fikir, ölüm diye bir opera iskeleti yok onlar için, anlıyor musun.? Beşer ölüm muammasının değil, yaşamak hakkının hudutlarını aramakla meşguldür ve ben o hudutları buldum..'' (Sayfa: 224)
*****
''İçimin sıkıntısı irili ufaklı parçalardan yapılmış bir mozayik gibi.. Bir tek sebebi olsa içim böyle korkunç sıkılmayacak.'' (..) ''Niçin yaşıyorum.?''un cevabını verebilen insan bahtiyardır.
(Sayfa: 250)
*****
''..Sonra ne olacak.? Sonra.? Bilmediğim, beklemediğim, aklımdan geçirmediğim hiçbir şeyin, hiçbir hadisenin olmayacağını biliyorum.. Sonra olacakların hepsi daha evvel olmuşlara benzeyecektir. İlkönce benzemese bile o içimdeki ses ''Sonra.?'' diye sormaya başlayınca benzeyecek.. İçim sıkılıyor.. Bu iç sıkıntısından kurtulursam iyi mi olacak.? Bilmiyorum. Zaman zaman bana öyle geliyor ki ancak içim böyle sıkıldığı için bahtiyarım ve hayvanlardan ayrılıyorum. Çünkü hayvanların içi sıkılmaz..'' (Sayfa: 251)
*****
''Ben hayatı, rengi, eşyanın şekillerini ve manasını, güzel kadın etini ve koyu şarabı severim. Sonra, iyiye, daha iyiye, güzele, daha güzele karşı dehşetli bir hasretim vardır. Bana öyle geliyor ki bu hasret mükemmel bir şeydir, sinyorita.. İşte faşizm bu hasreti öldürüyor. Faşizm ölümün methiyesini yapıyor, hayatın en inanılmaz kıvılcımını, zekâyı, aklı sevmiyor. Faşizm ümidi mahvediyor. Bize, ''Herkes olduğu yerde ebediyen kalacak'' diyor. Daha adil, daha güzel bir insan hayatına karşı duyduğumuz hasretle alay ediyor.. Bunu yapabilmek için de, Avustralya vahşisiyle hâlâ müşterek olan taraflarımızı, vehimlerimizi, batıl itikatlarımızı, boncuğa ve göz alıcı boyalara karşı duyduğumuz çocuk iptilasını tahrik etmek, kestiğimiz kellenin önünde, sevinçle haykırmak insiyakımızı kamçılıyor. (..) En aşağı beş yüz insan yüzünün resmini yaptım. Onları bir ikinci defa yaratmış gibiyim.. İnsan yüzleri ne kadar ayrı olsalar gene birbirlerine benzerler. Ben yarattıklarımı, insanları seviyorum, sinyorita. Faşizme düşmanlığım da bundandır..'' (Sayfa: 252)
*****
''Bütün bir memleketi, hatta bütün dünyayı, temelinden, kolayca en kısa zaman içinde anlamak istersek rakamlarla ahbaplık etmeliyiz.'' (Sayfa: 260)
*
''İspanya'mızda 38 bine yakın kilise, ruhani meclis filan vardır, sevgili Sinyorita. Buna 5 bin manastır da ilave edin. Cemedin. Rakamları cemetmek ne güzel şeydir. 38 bin 5 bin daha 43 bin eder. Karşınızda 43 bin Katolik kalesi var. Halbuki ilk ve orta okullarımızın sayısı 35 bini geçmez. Bakın yine birbiriyle ölçülmek isteyen iki rakam 43 bin ve 35 bin..'' (Sayfa: 261)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...