*
''İnsanın kendisini gizli kalmış bir adam sanması rahat bir yaşam biçimidir.'' (Sayfa: 26)
*
''Ne tuhaf, söylenmiş sözleri, dile getirilmemiş duygulardan daha iyi anımsıyor insan. (Sayfa: 28)
*
''..insana yeni düşünceler esinlemede bedensel acının üzerine yoktur.'' (Sayfa: 42)
*
''Bir akşam şöyle bir soru yöneltti bana:
''İnsan öldüğünde her şeyin bittiğine mi inanırsın sen.?''
Ölümün gizine her gün kafa yorarım, ama benden istediği bilgileri sunacak düzeye gelmemiştim henüz. Hoşuna gitsin diye geleceğimiz üstüne şenlikli bir inanç uydurdum.
''Zevk duygusu bitmez sanıyorum, çünkü acıya gerek yoktur artık. İnsan bedeninin çürüyüp dağılması cinselliğe benzer bir zevk verebilir. Yeniden oluşturulması pek zahmetli olduğuna göre, mutluluk ve dinlenme duygusu ile birlikte geleceğine kuşkum yok. Bedenin dağılıp gitmesi yaşamın ödülü olmalı.'' (Sayfa: 52)
*
''Bir akşam şöyle bir soru yöneltti bana:
''İnsan öldüğünde her şeyin bittiğine mi inanırsın sen.?''
Ölümün gizine her gün kafa yorarım, ama benden istediği bilgileri sunacak düzeye gelmemiştim henüz. Hoşuna gitsin diye geleceğimiz üstüne şenlikli bir inanç uydurdum.
''Zevk duygusu bitmez sanıyorum, çünkü acıya gerek yoktur artık. İnsan bedeninin çürüyüp dağılması cinselliğe benzer bir zevk verebilir. Yeniden oluşturulması pek zahmetli olduğuna göre, mutluluk ve dinlenme duygusu ile birlikte geleceğine kuşkum yok. Bedenin dağılıp gitmesi yaşamın ödülü olmalı.'' (Sayfa: 52)
*
''Gözyaşını döktüren, acının kendisi değil, tarihçesidir. İnsan bir haksızlık karşısında bağırmak istediğinde ağlar.'' (Sayfa: 232)
*
''..garip bir kuşku düştü yüreğime, hemen ardından da pek garip bir anı uyandı belleğimde. Kuşku şuydu: Ben iyi miydim, yoksa kötü mü.? Anıyı ise birdenbire hiç de yeni sayılmayacak bu kuşku çağrıştırmıştı: Çocuktum, hem de (eminim) kısa entari giymiştim, başımı kaldırmış anneme soruyordum, ''Ben kötü müyüm..?'' diye. O zamanlar bu kuşkuya birçoklarının benim için ''kötü çocuk'' demelerinden ötürü düşmüş olmalıydım. Çocuğun o ikilem karşısında ıkınıp sıkılmasında şaşacak şey yoktu. Yaşamın o eşi bulunmaz garipliği yok mu.! Çocuğa, o kadar çocuksu bir biçimde dert ettiği o kuşkuyu, yaşamının yarısını geride bırakmış olan yetişkinin hâlâ çözümlememiş olması olur iş değildi.'' (Sayfa: 372-373)
*
''Yüreğimi sıkıştıran sorunu çözmüşüm gibi geliyordu. Özümüz ne iyidir, ne kötü, daha böyle yığınla olmadığımız şey vardır. İyilik denen şey insan ruhunun karanlık dibini zaman zaman, gelip geçici bir süre aydınlatan bir ışıktır. Bir alevdir, parlar, bizi yakar, sonra söner (içimde duymuştum ya onu, er geç yeniden parlayacaktı bir gün). Ama o bizi aydınlattığı süre içinde kendimize bir yön seçer, sonra karanlık basınca da yine o yönü izleriz. İnsan bu yüzden iyiliğini her zaman kanıtlayabilir, önemli olan budur işte. Işık yeniden parladığında şaşırmayacaktım, gözlerim kamaşmayacaktı. Şimdi üfleyip söndürmüştüm: Gereği yoktu. Nasıl olsa yönümü bulmuştum, o yoldan ayrılacak değildim artık.'' (Sayfa: 375-376)
''Gözyaşını döktüren, acının kendisi değil, tarihçesidir. İnsan bir haksızlık karşısında bağırmak istediğinde ağlar.'' (Sayfa: 232)
*
''..garip bir kuşku düştü yüreğime, hemen ardından da pek garip bir anı uyandı belleğimde. Kuşku şuydu: Ben iyi miydim, yoksa kötü mü.? Anıyı ise birdenbire hiç de yeni sayılmayacak bu kuşku çağrıştırmıştı: Çocuktum, hem de (eminim) kısa entari giymiştim, başımı kaldırmış anneme soruyordum, ''Ben kötü müyüm..?'' diye. O zamanlar bu kuşkuya birçoklarının benim için ''kötü çocuk'' demelerinden ötürü düşmüş olmalıydım. Çocuğun o ikilem karşısında ıkınıp sıkılmasında şaşacak şey yoktu. Yaşamın o eşi bulunmaz garipliği yok mu.! Çocuğa, o kadar çocuksu bir biçimde dert ettiği o kuşkuyu, yaşamının yarısını geride bırakmış olan yetişkinin hâlâ çözümlememiş olması olur iş değildi.'' (Sayfa: 372-373)
*
''Yüreğimi sıkıştıran sorunu çözmüşüm gibi geliyordu. Özümüz ne iyidir, ne kötü, daha böyle yığınla olmadığımız şey vardır. İyilik denen şey insan ruhunun karanlık dibini zaman zaman, gelip geçici bir süre aydınlatan bir ışıktır. Bir alevdir, parlar, bizi yakar, sonra söner (içimde duymuştum ya onu, er geç yeniden parlayacaktı bir gün). Ama o bizi aydınlattığı süre içinde kendimize bir yön seçer, sonra karanlık basınca da yine o yönü izleriz. İnsan bu yüzden iyiliğini her zaman kanıtlayabilir, önemli olan budur işte. Işık yeniden parladığında şaşırmayacaktım, gözlerim kamaşmayacaktı. Şimdi üfleyip söndürmüştüm: Gereği yoktu. Nasıl olsa yönümü bulmuştum, o yoldan ayrılacak değildim artık.'' (Sayfa: 375-376)