#HalikarnasBalıkçısı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#HalikarnasBalıkçısı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Ağustos 2020 Çarşamba

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Denizin Çağırışı

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Denizin Çağırışı

*
''Alışveriş miskalla, dostluk kantarla'' deyip, tam tersine ticareti kantarla yapan, dostluğu da dirhemle satan bir dünyada Selim Dede, dostluğu da ticareti de kantarla yapa yapa, sermayeyi kediye yükledi. (Sayfa: 8)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Denizin Çağırışı

''Gövdesindeki çocuğun oynadığını duyan insanoğlu anası, kendisinde çarpmakta olan çifte yürekten cesaret alır. Oysa, bağrına taşlar basarcasına yumurtaları basan martının yüreği, bir yavru için iki kez loğusa olduğu halde, hep yapyalnız olarak çarpar.'' (Sayfa: 11)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Denizin Çağırışı

*
''Sevginin nereye kadar yayılabileceğini evrenin düzeni, aile, kabile, sınıf ve devlet sınırlarıyla sınırlandırmış ve ''âdet'' (görenek) kaşlarını çatarak ''sevgi''ye, ''buraya kadar yayılacaksın, fakat daha öteye gitmeyeceksin'' diye emretmişti.'' (Sayfa: 26)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Denizin Çağırışı

*
''Ne güzel dünya.! Fakat güzelliğinin derinliğini kim sondalayabilirdi.?'' (Sayfa: 66)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Denizin Çağırışı

DENİZİN OĞLU:
*
''Sekiz- on yıl hayatını içine toplayarak bir çiçekle hayatını veren sabırlığın -gönülden kopan- o çiçeğin sapını, ellerini kanata kanata kesenler, onu çardaklarına direk yaparlar. O deniz oğlu çoban, işte tam böyle bir çiçeğin tohumuydu.'' (Sayfa: 73)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Denizin Çağırışı

''Aradan çok geçmedi; çoban, Gümüşlük'e su almak için uğrayan bir kadırgaya tayfa yazıldı.
Beş-on yıl sonra, çocuğun adını bütün dünya öğrenmiş bulunuyordu: ''Turgut Reis.!''
Ve yirmi-otuz yıl önceye kadar, Küdür Burnu'nu ya da Pamukdede Burnu'nu dolanıp da Gümüşlük'ün önünden geçen her gemi -bayrağı ne olursa olsun- koca deniz oğlunun doğduğu yeri ya top ateşi ya da sancak indirerek selamlardı..'' (Sayfa: 77)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Denizin Çağırışı

*
''Yaşamış olduğum bir gün yoktu ki şafak kırmızısının denize taşıp akışını upuyanık ve dimdik seyretmemiş olayım. Neyleyim kefen gibi yatak çarşaflarını, uyku mahmuru çapaklı gözleri.?'' (Sayfa: 81)

3 Temmuz 2020 Cuma

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

Halikarnas Balıkçısı, duvara not tutar. Torunlarının -Aliye, Cevat, Deniz, Murat, Siren, Kibele ve Derya- boylarını, ''Merhaba Apartmanı'ndaki çalışma odasının duvarına renkli kalemlerle işaretler. Böylece, onların zaman içinde büyümelerini gözlemek ister.
Başka bir örnek: Roman yazmaktadır diyelim; duvara çeşitli notlar düşer: ''Mahmut yaralandı'', ''Ayşe sevgilisine kaçtı'', ''Haşmet öldü'' vb. Böylece kahramanlarının son durumlarını unutmamak; yazdıklarını yeniden okumak zorunda kalmamak ister..
Gelin görün ki, eşi Hatice Hanım, titiz ve temiz bir kadındır. Balıkçı'nın evde bulunmadığı bir sırada, onun odasını da boyatıverir. Bir dertlenir ki Balıkçı.
*
''Başkalarının çizdiği çizgiden gitmek özgürlüğüme dokunuyor'' diye çizgili kâğıt kullanmaz.''
*
Şadan Gökovalı, İzmir, 1973 (Sayfa: 11)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

Açıklıklar Yolcusu Öyküsü'nden
*
''Önünde en saf, en duru maviden pırıl pırıl ışıldayan bir enginlik yayılıyordu. Dalgacıklar, şıpırdayan su dillerini uzatıyor, geminin ayaklarını öpüyorlardı. Deniz, o taze taze tuz kokan ılık nefesiyle, seven bir kadın gibi kayığa doğru soluyordu. ''Gel.! Gel.!'' diye türkü söylüyordu. ''Gel koynuma gir.! Ben senin mavi saçlı, mavi bakışlı, mavi gülüşlü sevgilinim. Sana koynumda can vereceğim, sağnağımla ruh vereceğim, seni güçlü kanatlar üzerinde uçuracağım, neden orada cansız bir odun yığını gibi duruyorsun.? Sen ormandaki o köklü ve çakılı duruşundan bezip usanmadın mı.? Gel.. Işığa, güneşe, rüzgâra, denize, açıklara, uzaklara çık. Dalgaların üzerine binip yaylan. Kabaran göğsünle fırtınaları paçavralar gibi yırt, gerilere çarp, yunus balıklarının, uçar kefallerin, açık deniz kılıçlarının yoldaşı ol.! Denizcinin uçan yanık türküsü ol.!''
(Sayfa: 20-21)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

''..arabaya beygir koşulduğu gibi kayığınıza fırtınayı ve kasırgayı koşarsınız. Bilmezsiniz denizler ne güzeldir.''
(Sayfa: 23)


Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

''On beş mil ötemizde, ta uzaklarda yunus balıkları sevişiyorlardı. Onları gördük, yarımşar tonluk yunuslar ufuk çizgisinden yukarı sıçrıyorlar, güm diye denize düşüyorlardı. Bakındı ağalar, balık bir hız parçasıdır. Hız dediğinin, kendine en uygun biçime giresi gelse, mutlaka gider de balık olurdu. Hem de balıkların arasında yunusbalığı olurdu.'' (Sayfa: 24)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

''Foca (Fok) yavrusu, denizden ürken ördek değildir. Kendini, düşmanlarını dişleriyle ısırarak savunamaz. Canları yakılırsa yaşlar dökerek kadın gibi hüngür hüngür ağlarlar. Acaba biz eskiden foca mıydık.?'' (Sayfa: 26)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

''Ancak iki-üç çeşit balık denizin yüzünde böyle durabilir. -Biz buna denizde yürümek deriz.- Onların biri de yunusbalığıdır. Kimi yunuslar kuyruklarıyla denizi sağa sola çarparak dimdik dinelip, birbirini -dişi erkek- karşılayarak kavuşurlar. Ama çarçabuk dermanları kesilir, beraber denize devrilirler. Bunu görenlerin gönlüne acımsı bir duygu çöker. Mavi gökte ve mavi denizde bu çırpıntılı cümbüşle, sanki deniz çıldırmaktadır sevinçten. Ne de olsa ağalarım deniz güzeldir.''
(Sayfa: 27)


Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

Eski Külot Öyküsü'nden:
*
''İnsandan insana selam skandal olabilir mi hiç.?'' (Sayfa: 41)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

Çiçeğin Edepsizliği Öyküsü'nden:
*
''Nejat kendini çiçekleriyle pırıl pırıl yanan bir portakal ağacının altında buldu. Yaprakların damarlarından akan yeşil kan, çiçekte bembeyaz bir alev oluyordu. Çiçek, solup ölmediği sürece bal yapıyor, sanki balayını yaşıyordu. Bal yapamayacak duruma gelince, inat etmiyor, ebedi sevgilerden söz etmiyor, sirkeleşip kalmıyor, sadece solup gidiyordu.'' (Sayfa: 65)
*
''Güneşe bakıyorum. Sevgini güneş ışığından yeğ tuttum. Yeryüzündeki kalıcılığımız, ancak yine kendimizdendir.''
(..) ''Bu çiçek konuşmuyor diye düşünürsünüz. Ve konuşmadığı için de duymadığını sanırsınız. Susuyor ve haykırmıyor.. Oysa suç çiçekte değildir. Sizdedir.'' (Sayfa: 67)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

Tükenmeyen Bakış Öyküsü'nden:
*
''A yavrum; biz 'hayatımız' dediğimiz zaman yaşamıyoruz. Sadece yaşadığımızı sanıyoruz. Yapmak zorunda olduğumuz bir sürü ufak tefek şeyler var. Her günkü ufak tefek üzüntüler. Gün ve gün yapılacak ufak tefek görevler. İşte bunların tümü, uykusunda yürüyenin korkunç düşü gibi bizi kavramış. Bu kâbusun dışında görülecek güzel düşler var. Elimizi sallayıp o düşe uzanamıyoruz. Uyanmıyoruz.'' (Sayfa: 71)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

Boğulmuş Enginliler Öyküsü'nden:
*
''Dünya güzel.! Ben de kör değilim. Gökyüzüyle gönüle giden güzellik orada çirkinlik bırakmıyor. Gözüm berrak, şeffaf bir göz. Göğün ve denizin özgür mavisi esince, gönlüm yay altındaki keman teli gibi öter. İçimdeki türkü yükseldikçe mutlu olurum. Cennetteki melekler bu kadar mutluysalar, ancak o zaman cennete gitmeye değer.'' (..) ''Dümeni kadere, pruvayı da engine, gönlümü de deryaların mavisine fırlatmak.. Mavilerin özgürlüğünü bürünmek.'' (Sayfa: 79-80)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

Boğulmuş Enginliler Öyküsü'nden:
*
''Kentleri dolduran insanlar arasında, doğdu doğalı geceyi görmemiş insanlar vardır. Onların gecesi gece değil, lambayla ya da elektrikli gündüzün bir taklididir. O pek yapmacık bir gecedir. Geceyi tanımak için yaradılışın tenha yerlerinde durmalı.'' 
(Sayfa: 82)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde


''Kabuğu kırılıp açılan bir yemiş gibi, bugünü açıp ısıracağım.'' (Sayfa: 113)
***
''Hız.! Hız.! Hız.! Durmaya vaktimiz yok.! Gidiyoruz.! Nereye.?'' (Sayfa: 116)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

*
''Güneş, Ege'nin kenarından kalkıp yeryüzüne bakınca, Ölüler İni'nin bir gün önce bulunduğu yerde ''Heraklit'in'' bir statüsünü aydınlattı. Altında, ''Gerçek hep akar..'' yazılıydı.'' (Sayfa: 129)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

*
''Sanki doğa başkaldırıyordu.. Ama neye.? Ne hırlayan denizde, ne gürleyen rüzgârda ve ne de çakan şimşeklerde bu sorunun cevabı vardı.. Doğa ya da fırtına, acaba bir atmosferik engele mi, yoksa sıkan bir geleneksel çemberine mi ''hayır'' diyordu.? Kasırganın gürleyişi, rüzgârın hırlayışı, ''statüko''ya bir koca ''hayır''dı.! ''Hayır, hayır.! Kesin olarak olamaz.!'' diye bağırıyordu sanki..'' (Sayfa: 136)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

*
''Şeref, insanların falan şeyde, falan halde tanıdığı şereflilik değerinden ibaret değildir. İnsan etinin, hücrelerinin, atomlarının tanıdığı daha öz bir değerdir..'' (Sayfa: 154)
*
Sağ kolunu Molla Hasan'a uzattı ve -düşman bağrına uzatılmış bir süngü sanki- işaretparmağını Molla'nın yüzüne doğrulttu;
''Doktor,'' diye bağırdı. ''Bu pezevenge ne soruyorsunuz.?''
Sonra hıçkırıklarla kıyılan bir sesle;
''Ölecek ya da yaşayacak olan benim çocuğumdur. Bu herif benim çocuğum hakkında nasıl karar verir.?''
Kadın ağır ağır soluyordu;
''Çocuk yaşayacak, ben öleceğim.!'' dedi. (Sayfa: 155)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

Barba Vangel Öyküsü'nden:
*
''Ada denince usa, denizle çevrili bir kara parçası gelir. Ama buralarda, adalarla çevrili deniz parçası gelir. Bu nedenle de buralara adaların denizi denir. Gece zindan gibi karanlıkta, gölge üstüne gölge gibi görünen iki adanın arasından geçilecekti. Denizler, hemen hemen kapanmış kara kirpikler arasından hayal meyal ağaran bir göz akı gibi duruyordu.'' (Sayfa: 164)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

*
''İçi, anlayış ve duyguyla dolu söze varıncaya dek, insanoğlu kim bilir kaç yüz bin yıl ağlamış, bağırmış, birbirini kırıp geçirmişti.'' (Sayfa: 166)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

*
''Deli gönül uslanır mı hiç.? Özlem çekiyordum. Gönlüm bu güzelliklere kanmıyor da kanmıyordu. Deniz suyunu bir kez içen, içtikçe susarmış.''  (Sayfa: 180)
***
''Sevmek sözcüğünün ya da duygusunun gövdesi ve kemiği varsa, sevmenin taa apak kemiklerine, pür ateş iliklerine kadar sevdim.'' (Sayfa: 181)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

*
''Ege Denizi'nin bir çeşit kırmızı midyesi vardır. Buna ''Pina'' derler. Bir metre boyunda olanları vardır. Pinaların hepsi bir değildir. Dişi ve erkek olmak üzere bir çifttir ve besileri, içtikleri yeşil ışıktır. Yuvalarını o ışıkla, sedefle döşerler. Yuvanın içinde yaşayan çift de, yuva da hep aynı gövdedir. Kabuk, kapak, yuva, ev, saray her neyse; pinanın kendi gövdesidir. Sarayının mimarı da, sarayının harcı da, sultanı da hep kendisidir. Alaca aydınlığın sıcak loşluğunda düşlerine dalmışlardır. Yeşil ay ışığı, bir yandan vücutlarında inci olurken, öte yandan ''ruhlara'' bitki kökleri gibi tutunan, uzun teller olur. ''Bisüs'' denilen bu teller, camdan saydam, pırlantadan parlak, ipek ve örümcek ağından daha incedir. Ege kıyılarının kadınları, pembe, yeşil pine incilerden çok, pina tellerini ararlar. O telleri saçlarının örgüleri boyunca uzatarak saçlarını örerler. Saçlarına ışık dolamış, ay aydınlığından yüzlerine hale edinmiş olurlar.'' (Sayfa: 183)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

*
''Senin ömrün, bir insanın önünde ancak bir kez açılan bir fırsattır. Onu yabana atma. Ne duruyorsun.?'' (Sayfa: 217)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

*
''İnsanın dış yanları, yani derisi, acıdan korunmak için duyguyu yitirdikçe, nasır diye katılaşıp kabuk bağlar. Nasır, katılaşa katılaşa, vücudu koruyan dört güdük ayaklı kutu olur. Kaplumbağada, yengeçte, kabuk; sığır ve sıpada ise alınlar tokuşa tokuşa boynuz olur. Geyiklerde dallı budaklı pek süslü galak olur. Doğa savunmada ne kadar direnirse, aklıyla davranış özgürlüğünden o kadar kaybediyordu. Kaplumbağa koşamıyordu, ortada sersem sersem debelenip duruyordu. İnsan da sığır, sıpa gibi, başıyla savaşır. Hatta uygarlığın, aya gidecek kadar en üst katına varan süper devletler bile, savunma yarışıyla güzelim dünyayı cehenneme çevirirler ve ortada savunulacak bir şey kalmaz.'' (Sayfa: 228)
*
Prangaya vurulanlar arasında, Kerem'le Aslı gibi bağlantıları gerçek gönül katında olanlar, ilk günlerindeki sevgilerini ömürlerinin sonuna dek sürdürürlerdi. Ama bunlar yüzbinlerce insan arasında parmakla gösterilecek kadar seyrekti. Başkalarıysa -bunlar da az değildir- prangalandıklarını görünce fena öfkelenirler ve ayrılmak için zincirlerini tartmaya koyulurlar. Ayrılmayı başaranlar dört ayaklı yaratıklıktan vazgeçerek, kendi iki ayaklarıyla çekip giderler. Ayrılamayanlar hafiften dalaşmaya koyulurlar ki bu, aradan çok geçmeden saç saça ve baş başa gelmekle sonuçlanır. Bunun nedeni evlenmenin bir ağır forsa zinciri değil de, takılması pek hoşa giden yakutlu, zümrütlü, incecik bir altın pandantif ya da bir gerdanlık, başa takılan hem de pırıl pırıl pırlantalı bir uzun küpe sayılmış olmasındandır. Bu bağlantının pranga sayılagelmiş olması, altın pandantifin zarplı bir tepkisidir.'' (Sayfa: 231)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

*
''Milyonlarca yıldan beri, kuşaktan kuşağa pek yavaş yavaş olagelen uygar duygular, açlığın etkisiyle birkaç gün içinde silinip süpürülür. İnsan, pek uzak bir geçmişin karanlıkları içinde kaybolmuş olan yamyamlık çağına, hızla gerisin geriye süzülür.'' (Sayfa: 233)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

*
''İnsan, her kim olursa olsun, aslında içinden, uzaktan uzağa ağlayan bir çocuktur.'' (Sayfa: 233)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

*
''..her doğum, ölümün yenilgisiydi.'' (Sayfa: 234)

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) - Gençlik Denizlerinde

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...