#DimitırDimov etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#DimitırDimov etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Aralık 2019 Salı

Dimitır Dimov - Tütün, Çeviren: Mine Asova

#DimitırDimov #Tütün #ÇevirenMineAsova
''Öğrenmek isteği ve daha iyi bir yaşam özleminden yoksundular.'' (Sayfa: 7)
***
"Bu gözler sırlarını ele vermeden insanın içini okurdu bir çırpıda. Garip, bambaşka bir pırıltıları vardı ve böylesine şimdiye dek ancak kitaplarda rastlamıştı İrina." (Sayfa: 13)
***
(..) Yoksullukla örtülü dünyaya olan köklü kini, ahlâk düşüklüğünü değil, önerilen ücretin azlığını kabullenemiyordu. (..) (Sayfa: 25)
***
(..) Acaba para neyi simgeliyordu onun gözünde.? Belki kendisi de bilmiyordu bunu ve parayı alışılmışın dışında bir kavram olarak görüyordu. Ama bu kavram onu mıknatıs gibi kendisine çekiyordu, çünkü ancak onunla insanlara egemen olabilecek ve bugüne değin katlandığı yoksulluktan yalnızca onunla öç alabilecekti. (..) (Sayfa:36)
***
(..) Gerçi basit insanların yürek sıcaklığından yoksundu, ama tütün dünyasına vız gelirdi bu. Çıkarcılığın katı kuralları özellikle Boris gibilerini arıyor ve yüceltiyordu. (..) (Sayfa: 45)
#DimitırDimov #Tütün #ÇevirenMineAsova
(..) Salonda aynı iğrençlikte, fakat aynı oranda tehlikeli olmayan bir başka koku daha vardı: İnsan gövdelerinin yaydığı, kansız bedenlerin, masasına çakılmış, bu boğucu yaz sıcağında delicesine terleyen işçilerin kokusu. Burada, çocuklarını henüz ana rahmindeyken hastalıklı bir yaşama adayan gebe kadınlar, kış aylarında işsizliğe mahkum olduklarını düşünen asık yüzlü erkekler, yaşama sevincinden yoksun kederli genç kızlar, yarını olmayan delikanlılar; yani yoksulluk perdesini bir parça aralayabilmek için sağlıklarını Nikotiana'ya satan her yaştan insanlar, tasalı ve soluk yüzlü insanlar çalışıyordu. Ve bütün bu acılı kitle, bir söylentiye göre emeklerini özgürce satanlar, bıkkınlıkla çalışıyor, ciğerlerini paralayan bir öksürükle sarsılarak, dövüşür gibi konuşuyorlardı. Veremli balgamlarını tükürmeyip yutuyor ve terlerini tütün tozuna bulanmış nemli, pis bezlere kuruluyorlardı. Sapsarı, kemikli parmaklar, zehirli yaprakları çabuk çabuk ayırıyor, paketler ve balyalar yapıyordu. Uzun süren hareketsizlikten tutulmuş dizler oynamaya gayret ediyordu ara sıra. Tütün tozuyla boğulmuş ciğerler temiz havaya kavuşmak istiyordu. Yorgun yüzler, ateş gibi yanan kıpkırmızı gözler, bitmek bilmeyen iş gününe son verecek zili bekliyordu sabırsızlıkla. (..) (Sayfa: 46)
***
(..) İnsanların iç dünyalarına sızabilme yetisi, çocukluğundan beri ''iyi'' ve ''kötü'' kavramlarının ne denli izafi olduğunu göstermişti ona. ''İyi'' ve ''kötü''yü birbirinden ayırmak olanaksız olduğu kadar gereksizdi de. Onu bezdiren kokuşmuş dünyayı anlıyor, fakat onu soğukkanlılık ve umursamazlıkla kabulleniyordu. (..) (Sayfa: 60)
***
(..) Acısını belli etmeyecek kadar onurlu, kabullenmeyecek kadar ateşli, bağışlamayacak kadar kıskançtı. (..) (Sayfa: 129)
***
(..) Onun öldürmek istediği bu sevgi, her zaman tertemiz kalacak, onları ömür boyu birbirlerine bağlayacak tek bağdı oysa. (..) (Sayfa: 142)
***
(..) En namuslu yargıçların bile otuz milyon Levanın döndüğü bir davada adalet terazisini pek dikkatli tutmadıkları da gerçektir.
''Zavallı adalet.! Zavallı yargıçlar.!''
''Yargıçlar Demokrat Partilidir biliyorsunuz, kardeşinizin lideri olduğu partiden. (..) (Sayfa: 176)

#DimitırDimov #Tütün #ÇevirenMineAsova
(..) Toplumun alt kesiminden yetişen Boris, açlığı ve aç insanların tehlikeli olabileceğini, ellerindeki gücün sürekli olamayacağını çok iyi biliyor; rahat yaşamaya alışmış ve yoksulluk nedir bilmeyen Kostov ise haklarının doğallığına inandığından işçilere insanca davranmanın nasıl olup da kendi rahatını bozabileceğini kavrayamıyordu. 
(..) Üstün ırktan bir insan gibi yaşıyor ve bir karınca gibi düşünüyorsunuz, dostum. (..)(Sayfa: 179)
***
(..) ''Hayat, hareket demektir.. Sürekli çekişmeyle geçer.. Güçler çarpışır.. (..) (Sayfa: 180)
***(..) Johnny deliksiz bir uykuya dalardı, korkusuzdu o zamanlar. Ne parası, ne malı mülkü, ne kahvesi ve ne de dükkânı vardı çünkü. Yüreği rahattı, kaybedecek bir şeyi olmayanlar gibi. (..) Johnny şimdi neyinin eksik olduğunu anlayamıyordu bir türlü, huzursuzdu (..) (Sayfa: 229)
***
(..) Gerçek dünyanın, en güzel düşlerden bile daha doyurucu, daha geniş olduğunu anlamıştı. (..) (Sayfa: 244)
***
(..) Bu, huzur dolu bir yaşantı, rahatlık ve çürümüş bir güzelliğe olan özlemdir.. Bazen güneş içindeki güzel bir oda, dünya kadar kitap ve güzel bir kadın yüzü biçiminde burkar içimizi. (..) (Sayfa: 301)

***
(..) Oysa işçi kesiminden bir adam, kendinin olmayan bir dünyaya karşı ilgisizdir, bu çelişkilere düşmez. Bu adamlar toplumun en alt katından, açlığın, yoksulluğun ve acının egemen olduğu yerlerden gelmiştir. Onlar sarsılmaz, bükülmez. (..) (Sayfa: 302)
***
(..) akıllıdır, soğukkanlıdır ve dürüsttür. Bütün bunlar eğitimden daha üstün değerlerdir gerçekte. (..) (Sayfa: 303)
***
(..) Ruhunda yeri doldurulamayacak bir şeylerin öldüğünü duyuyordu. Yaşama sevinci, sevgisinin onuru, heyecanı, sıcaklığı yoktu bundan böyle. (..) (Sayfa: 398)
***
(..) Kimi zaman bir tutuklunun yalnız başına kaldığı hücreye sabaha karşı baskın verirler, siyasal suçluyu sürükleye sürükleye götürürlerdi darağacına. Böyle durumlarda yırtıcı hayvanlar gibi atılırlardı avlarının üzerine, debelenmesini önceden engellemek için. Fakat çoğu kez, hükümlü ellerini bağlanmaya kendiliğinden uzatırdı, katillerini hor gördüğünü belli etmek için. Sonra hafiften bir dövüş türküsü tuttururdu, koridorlarda ilerlerken. O zaman tutuklular tahta papuçlarını olanca güçleriyle ve hep birlikte yere vururlar, eşi benzeri görülmemiş bir türkü çağırırlardı bu papuçlarla. İdama giden arkadaşlarına sunabilecekleri son dostluk simgesiydi bu. Binlerce insanın ayak sesi cezaevini aşar, bataklık ovaya yayılır, neden sonra söner giderdi toprağın derinliklerinde. Kimin başı çektiği belli olmayan bu toplu protestoya karşı hiçbir şey yapamayan gardiyanlar öfkeden çıldırırlardı her idamda. Bu basit fakat o oranda güçlü tepki, bir tehdit, bir öçalmaydı. (..) (Sayfa: 400)
***
(..) Gözleri, yorgun ve boş bakışlarla salonu dolaştı. Geceyarısı hüznü çökmüştü üzerine. İnsanın ne edeceğini, nereye gideceğini bilemediği, yalnızlık ve umutsuz bir sıkıntıyla yüklü saatlerdi bunlar. Yaşamaktan bu saatte bıkılırdı, bıkılsa. (..) (Sayfa: 413)
***
(..)
''Yaşam çok kirli, Viktor Efimiç.! deyiverdi ansızın.
Rus ''Gece yarısından sonra hep böyle görünür,'' diye başını salladı hoşgörüyle. (..) 

(Sayfa: 414)
#DimitırDimov #Tütün #ÇevirenMineAsova
Von Geier terasa çıkmıştı. Dürer'in şövalye, köpek, şeytan ve ölüm tablosunu düşünüyordu. Şeytanın Alman konsorsiumu, şövalyenin kötülük, köpeğin de budalalığı simgelediği düşüncesinden kurtulmak ve başını dinleyebilmek için çabalıyordu, boşu boşuna. (Sayfa: 461)
****************************************************************************
Tütün 2. Cilt
*************
(..) Savaş, matematik çözümleri andıran bir gelişim gösterir, diyordu albay. Bütün aşamaları önceden, en küçük ayrıntılarına dek hesaplanmıştır. (..) (Sayfa: 12)
***
(..) .. bu korkusuzluğun ne yüreklilik, ne güçlülük, ne görev sorumluluğu ne de kendini tutabilmek yeteneği olmadığını anladı. Korkusuzluğu, yalnızca ilgisizliğinden ileri geliyordu. Varlığını saran her şeyden duyduğu yorgunluk, dünyadan ve insanlardan bıkkınlıktı bu. (..)
(Sayfa: 26)
#DimitırDimov #Tütün #ÇevirenMineAsova
<<<<<LİLİ MARLEN- LALE ANDERSEN>>>>>
**************************************************
(..) Saat, Belgrad radyosunun, bir Alman askeriyle sokak lambasının önünde karşılaşan kızın öyküsünü anlatan şarkıyı çaldığı saatti. Saat, milyonlarca Almanın yuvalarını düşlediği ve kendilerine sefahatten başka çıkar yol bırakmayan dünyaya lânet ettiği saatti. (..) (Sayfa: 269)

***
(..) .. gerçek bir ülkücü, yaşamı ve insanları, ölümün eşiğindeyken bile sevendir.. (..) 
(Sayfa: 299)
#DimitırDimov #Tütün #ÇevirenMineAsova
(..) Bir davranışın değerini, gerekçesi değil, ama sonucun verdiği bilinçlilik belli eder. Bundan ötesi ikiyüzlülüktür, masaldır. (..) (Sayfa: 397)
#DimitırDimov #Tütün #ÇevirenMineAsova
''Hep böyle imgeci misindir.?''
''Bütün ülkücüler imgecidir. Ve Harika Ressam masalında olduğu gibi tüm çizdikleri gerçeklere dönüşür onların.. Zaten olanaksız olan hiçbir şeyi çizmez onlar.. Örneğin deniz kızı ya da at gövdeli insan imgelemezler. Böylesi, gerçeğin değerini düşürürdü, değil mi.? (Sayfa: 455)

#DimitırDimov #Tütün #ÇevirenMineAsova
Arka Kapak:
*
''Tütün'', 1938'de ''Teğmen Bentz''i, 1946'da ''Mahkûm Ruhlar''ı yayımlanmış olan Dimitır Dimov ustanın en başarılı yapıtıdır. Öylesine olağanüstü bir romandı ki ''Tütün'', olağana alışık dar görüşlülerin pençesine düşmekten kurtulamadı. Devrin siyasal anlayışı, ''Tütün''ün içerdiği insancıllığı ve doğallığı kaldıramamıştı; eleştirmenler ateş püskürüyorlardı Dimov'a.
Suçlamaların başlıca nedeni; İrine, Kostov ve von Geier gibi gerçekte soysuzlaşmış bir takım kahramanların sevimli yanlarını da gözler önüne sermesiydi romancının. Üstüne üstlük, devrimcilerin de robot değil insan olduklarını, belli zaaflara kapılabileceklerini gösteriyordu. Amacı, insanların iyi ya da kötü diye kesin sınırlarla sınıflandırılamayacağını anlatmaktı sanatçını. Dimov gibi bir bilim adamından, başka türlüsü beklenemzdi. Yoksa doğaya, insan denen gerçeğe, sosyolojiye ters düşmez miydi.?
Ama baskılar ağırdı, güçlüydü. Ve ''Tütün''ü değiştirmek zorunda kaldı Dimov. Bazı eklemeler, çıkarmalar yaptı ve yeni biçimiyle yayımladı bu kez ''Tütün''ü.
Ne var ki yapılan yanlış, anlaşıldı bir süre sonra. Dimitır Dimov, romanının ilk biçimiyle yayımlanmaya başladığını, ölmeden önce görebildi.
Elinizde tuttuğunuz bu kitap, yazarının ölümünden iki yıl önce, ilk yayımlanan içeriğiyle, değişikliklerden arıtılmış ''Tütün''ün çevirisidir.
Yaşayan bir romandır ''Tütün''; yıllar eskitememiştir, eskitemeyecektir. Çünkü konusu, üç beş kişinin çevresinde dönmez. Kaynağını halk yığınlarının acısından, umudundan ve utkusundan almıştır. İnsanlar düşündükçe, insanlar soluk aldıkça okunacaktır. Ve hepimize bir şeyler verecek, yüreklerimize umut tohumları serpecek, zaman, değerinden eksiltmeyecektir onun.
''Tütün'', Georges Dimitrov armağanı birincilik ödülünü almıştır.

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...