#ArifDamar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#ArifDamar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ocak 2021 Cuma

Arif Damar - yoksulduk dünyayı sevdik

İLK ŞİİRLER
*

*
Cılız başaklara yüklenir
Mavi kadar sonsuz arzular
*
Şükürler ardı sürüklenir
Hülyaların fecrinde bahar
*
Yine mevcut ızdırap kadar
Kapılar açmayan anahtar (Sayfa: 13)
*****
*
Bir aşk şarkısı yazmak isterdim senin için
unutulmasın ebediyete kadar
sensiz geçen anlarım gibi hazin
ve aşkımızla yüklü olsun mısralar
*
Bir aşk şarkısı yazmak isterdim senin için
sığdırsın içine bütün güzellikleri
semanın maviliğini ve sonsuzluğunu sevgimizin
ve bitsin ''seni seviyorum''la cümleleri
*
Bir aşk şarkısı yazmak isterdim senin için
yalnız söyleyebilelim sen ve ben
o şarkıdır ki ılık bakışlarında gözlerinin
gölgeler halinde dile gelen
*
Bir aşk şarkısı yazmak isterdim senin için
*
1942 (Sayfa: 15)
*****


*
Çırak durdum yanında memleketimin
İnancımın halkımın hürriyetimin
Türküler deniz gökyüzü
Bir de Nâzım Hikmet'in (Sayfa: 19)
*****
''Ant mecmuasının şairlerini pek beğeniyorum. Hele dördüncü sayısında birbirinden güzel şiirler vardı. Aşkolsun delikanlılara.''
*
Nâzım Hikmet, Mayıs 1945, Kemal Tahir'e Mektuplar'dan (Sayfa 21)


*
Şafak vaktidir
terket beni hatıra
*
Bundan böyle ben artık
dağılıp boydan boya mısralarıma
esirler açlar ve mağlûplarla
hürriyet ekmek ve zafer türküsünü
gücümün yettiği kadar söyleyeceğim
*
Sonra bu dehşet ve sefalet içinde
mesut günler vaat eden
bir silâh sesi gibi titreyeceğim
*
1943, İstanbul (Sayfa: 23)
*****
*
Hissen yok bu akşamda senin
sen öğleden beri
bu renk renk
bu çeşit çeşit söylenen şarkının
artık haricindesin.
*
Tankın gölgesi uzandı üstüne kadar,
nerdeyse, habersiz gün batacak.
Tamamen çekmiş göğsünden akan kanı
büyük ve mütehammil toprak.
Her şeyin ne kadar şikayetsiz
saatin hâlâ işliyor bileğinde,
onu akşamdan akşama kurardın,
tabii biraz sonra duracak.
*
Bugün günlerden cumartesi,
dün yazdığın mektup,
ancak, dört gün sonra eline değecek karının.
Senin orada eskisi gibi sesin işitilecek,
sesin teselli edecek
düşünür gibi gülecek,
kısaca : Yaşayacaksın.
Çocuğun o akşam yazdığı cevapta
bahsedecek çiçek açtığından
bahçenizdeki ağaçların.
*
Güneş battı,
yıldızlar doğacak biraz sonra,
şimdi karnın acıkmış olacaktı.
Çantanda tayının ve konserven var,
cebinde, yemekten sonra içecek sigaran.
*
Düşman bozguna uğratıldı arkadaş,
mısralarımda olsun uyan.!
*
1945, Ankara (Sayfa: 40)
*****
*
İyi yürekli ve sıcaktı.
*
Bir gün gözlerimin içine baktı,
dedi: ''Mâlum.!
Şöhretini biliyorum.''
-----Bir kedi nasıl mangala sokulursa,
öylece kendini bıraktı.
*
Ona bilmediği kitaplar verdim,
söz açtım:
-----Gaspedilmiş haktan,
-----el emeğinden.
*
Dost günler geçirdik,
aynı ateşte ısıttık avuçlarımızı.
Kumral saçlarından ziyade,
içi gülen gözlerini severdim.
''Sevgili'' derdim
-----''hepsi bitecek,
-----hepsi biter..''
Uzaklara bakardık beraber.
*
Anlaşılan çok gördüler onu da,
kısa bir ayrılığın sonunda,
kalın sopalarını,
ve demir parmaklıkları gösterip,
çocuk aklını çeldiler.
*
1946, Ankara (Sayfa: 51)


*
Gece seni birdenbire hatırladım.
*
Nasıl bakarsa sürüye dağdan bir canavar,
pencereden dışarıya öyle baktım.
*
Dışarda seni benden ayıran hayat,
dışarda lodosa çevirmiş hava,
eriyor günlerdir yağan kar.
*
Bir görülmez düşmanın üzerine yürümek,
ve düşüp ölmek sonra,
-----birkaç adım atarak..
*
1947, Ankara (Sayfa: 52)
*****
*
Şerefli bir şeydi karım olman.
*
Vatan nasıl sevilir,
nasıl yaşar bu rezil dünyada
namuslu olan insan,
bunu bizim mukaddes,
bunu bizim güneşli yolumuzda öğrenecektin.
*
Sen benden ayrılmakla,
insanoğlunu saadete götüren
ne kadar iyi
ne kadar lüzumlu iş varsa,
hepsinden elini eteğini çektin.
*
1947, Ankara (Sayfa: 53)
*****
*
''Sisli akşamüstlerinde''
vatan dediğin topraklarda yaktılar
''sabah olacaktır'' diyen kitapları.
*
O vakit saflarımızda
bizimle beraber dövüştün
''sabah olur'' diye başladığından
dünyanın dört bucağında
c e p h e'mizin şarkısı..
*
Sonra, yaşayanlardan daha cesur
açlığımız üzerine konuştun:
''Yiyin efendiler, yiyin..''
*
Ve hayalinin geniş omuzlarına
başımızı koyup dinlenirken:
''Ey kimsesiz avare çocuklar'' dedin
''farkı olacaktır geçen geceden
-----gelecek günlerin..''
*
Ve memleketimin halkı,
''yumruklarıyla gösterirken uzak bir yerleri''
bütün kudretinle içimizden:
''Yürümek'' dedin
-----''Yürümek..''
İnandık Koca Fikret,
inandık, ''uzun geceler''
''zelzelelerle sona erecektir.''
*
Vatan dediğin topraklarda sabah oluyor,
''Düşmek, etrafını görmemektendir.''
*
1945, Ankara (Sayfa: 57)


*
---------------------A. Kadir için
*
''-Bir sigara yakmaz mısın Kadir.?''
*
Kızılırmak akıyordu,
ben, kararan karşı dağlara bakıp
gayri ihtiyari böyle söyledim.
*
Fakir bir Anadolu akşamında,
dağlar,
-----ağaçlar
----------ve ben
ayaktaydık.
Ve Kızılırmak,
dağlardan,
-----ağaçlardan,
----------ve benden
vazgeçilmez bir şeyler alıp
-----bir şeyler bırakarak,
akıyordu.
*
Bir tarafta geceyi
ve duran hayatı tutuşturacak
ne bir alev,
-----ne bir ses.
*
Sırtımda, üşüyen bir elin soğukluğu.
*
Sigaramı, içmesem de olur Kadir.!
Fakat bu saatte,
-----senin, akşamının ''zinciri''
''ne ağırdır kim bilir.!''
*
1945, Ankara (Sayfa: 58)


*
''Anadolu'yu sevmek cesaret ister,
adım başında yoksulluk
-----adım başında keder,
ve kelepçe,
-----adım başında..''
*
1946, Ankara (Sayfa: 60)


*
Sen bizimsin.
*
Halkıma aittir bu dağlar,
bu yolları o yaptı.
Bur surlar, bu köprüler,
tren yolları, büyük binalar
onun eseri.
*
Yaylanın ıssızlığında
uzaktan bir türkü gelir
halkıma ait.
*
Halkıma ait zaferler,
ızdırap halkıma ait.
*
Karacaoğlan, Yunus, Nâzım Hikmet,
altıyüz yıllık tarih,
demir parmaklıklar,
çavdar ekmeği
halkıma ait.
*
En eski kitapları o yazdı,
en büyük destanları o dizdi,
en tatlı pekmez,
en kahraman macera
onun.
*
Ordular halinde galip,
ordular halinde mağlûp,
esir düşmüşler bölük halinde
açlıktan, susuzluktan.
*
Tek başına cesur,
tek başına gazi,
düşmanın karşısında
-----tek başına..
*
..o değiştirir,
hürmeti, korkuyu o,
Köroğlu, Çakırcalı şeklinde,
Pir Sultan Abdal adında,
at üstünde,
dağ başında,
asker kaçağı
-----ve eşkıya
----------o..
*
Bakarsın şehirde garip,
bakarsın duvar kenarında,
bakarsın pazarda,
köy kahvesinin önünde
namaza durmuş
-----bakarsın..
*
Kolunu kayışa vermiş
trende, ayak altında hastadır,
adı bazen Hasan usta,
Tesviyeci Necati, Kürt Ethem,
bazen hah dokur
-----tezgâhtadır.
*
Onun Dumlupınar,
onun Türkiye,
-----onun istikbal.
*
Ve ben Arif Barikat
------keza..
*
4.1.1946, Ankara (Sayfa: 65-66)
*****
*
Kulaklarımızda uğultusu
Bir büyük bir uzak şehrin.
*
- Bazen, hemen şu dağların arkasındaymış gibi,
Geçtiğimiz yerler unutuldu. -
*
Birtakım sesler geliyor kulağımıza,
Bir büyük
Bir uzakta kalan şehirden.
Hayat orada tıkır tıkır yoluna devam ediyordur.
*
Bizsiz tramvaylar gene dolu,
Bizsiz palamutları çıkar denizden,
Bizsiz döner çarklar,
Filmler, şarkılar değişir bizsiz..
*
Geçip barakalarımızın biraz ilerisinden,
O tarafa doğru gider tren.
Üç gün üç gece sonra varacaktır
Bir büyük bir uzak şehre.
*
Bir büyük bir uzak şehrin
Geçende bademleri çiçek açmış,
Paltosuz geziyormuş, paltosu olanlar
Nerdeyse toprak uyanacakmış.
*
Çek kara tren çek.!
Gidişin kimleri sevindirecek,
Seninle gider hasretimiz,
Seninle gider kara kara satırlar,
Selâmlar seninle gider.
Bize ümidi sen getirirsin,
Bize sen, manzaralar, sesler, yün çoraplar getirirsin.
Şimdilik, bizden selâm götür
Üç gün üç gece sonraki şehre..
*
Bazen geceleyin nöbette,
Tüfek ağır geliyor,
Çıkarıp bir kenara koyuyoruz.
*
Karşıda Erzurum,
Karşıda askerlik gibi Palandökenler,
Karşıda hayali büyük bir şehrin..
*
Karşıda ümit
Karşıda pırıl pırıl karanlıklar.
*
..en çekilmez tarafı budur asıl.
Nasıl geçer deriz nasıl.!
Sesler, daha yüksekten gelir,
Caddeleri daha geniş,
Işıkları daha parlak,
İnsanları daha güzel gelir,
Bir büyük bir uzak şehrin.
*
Kederde yalnız kalarak,
Ayaklarımızın sızısı diner..
*
Mart 1948, Erzurum (Sayfa: 71-72)
*****
*
Yine gidiyorum yine,
hürriyetim, sevginin ve kavganın içinden
Necat vapuru akşam beşte kalkacak Sirkeci' den.
*
Ne varsa yaşadıkça sevdiğim,
ve onsuz edemediğim şeyler,
belki de ben yalnız bunlardan ibaretim,
bütün bunların ötesine.
*
Rıhtımda bir yeni dost, yeni bir anı,
çevirip son defa başını,
güverteye bakacak,
ambara inerken başım dikse de,
göğüs kafesimin bir yerinde
bir cam kırılacak.
*
Gecenin karanlığında kış kar..
Sigaranın
birini söndürmeden öbürünü yakacağım.
Öksüreceğim.
*
Vakit ilerledikçe,
Sevilir yolcular. (Sayfa: 73)
*****
*
Ne zaman yüreğime eğilip baksam
eski aşkımdan kalan kırıntıların
parıldayıp söndüğünü görürüm
*
Bir yaz gecesinin karanlığında gözlerim
ilerde yan yana duran iki gölge seçer
istasyon binası köprü merdivenler
Rumca söylenen bir şarkıyı dinlemek için
kulak kesilir
sonra bir tren gürültüyle gelip geçer
*
Ne zaman yüreğime eğilip baksam
*
1949, İstanbul (Sayfa: 74)
*****
*
Akşamlan yorgun, hasta ve kalbi kırılmış
uzanıp yatıyorum ot yatağıma.
*
Ve aklıma getirmeden,
ertesi gün tekrarını aynı şeylerin,
yani ayakta tutabilmek için
kederimi belli etmemeye çalışıyorum,
yüreğimde gizlediğim adama.
*
1949, Zara (Sayfa: 75)
*****
*
Yağmur yağıyor sevgilim,
günlerdir ara vermeden,
senin nefesin gibi sıcak, hayat veren
bereketli, ferah, serin.
*
Öğrendim ki sen,
bin bilmem şu kadar kilometre ırakta
bir haftadır evlisin.
*
Ben, ot yatağımda uykusuzum yağmurlu gecelerde
sesini dinliyorum tabiatın.
Beraber yürüdüğümüz yollar,
ayaklarının,
toprağa vuruşu geçiyor gözümün önünden.
*
Bir ışık aydınlatıyor kararan camları,
hayalin kıyıyor bana son defa canevimden.
*
Sağıma dönüyorum.
*
1949, Zara (Sayfa: 77)
*****
*
Gözlerini ölüm bürüdü onların
korkulu rüyalarla uyanıyorlar uykularından.
*
Günden güne daha cana yakın
günden güne daha yaşanacak hale gelsin diye
her gün daha sağlam
daha usta
daha kahraman ellerle onarılan yeryüzü
eskisinden dar geliyor onlara
eskisinden düşman.
*
Ne günün ilk ışığı
ne balık sürülerinin ışıldaması suda
ne güneşe uzanan dal
ferahlık vermiyor içlerine.
*
Çalınan insan emeği yaşatmaz oldu
korkulu rüyalarla uyanarak uykularından
korkunç kararlar verdiler.
*
Karşı koymazsak eğer
tehlikededir günlük ekmeğimiz
bacamızın tütmesi tehlikededir
evimiz, aşkımız, çocuğumuz
pencerede saksı
kitap sevgisi, insan sevgisi
tehlikededir.
*
Gözlerini ölüm bürüdü onların
uyumak, uyanmak tehlikededir,
tehlikededir çiçek koklamak
bardakta su, ateşte yemek,
bahçede güneş tehlikededir.
*
Tehlikededir gözbebeklerimiz
Adana'nın pamuğunu yabancılar işliyor
dokuma tezgahları tehlikededir.
İzmir'in üzümü, fındığı Giresun'un
Samsun'un tütünü tehlikededir.
Kapanıyor fabrikalar birer birer
varımız yoğumuz tehlikededir.
*
Fakat korkunç kararlara ve tehlikelere aldırış etmeden
boy atan başakların şarkısı devam eder
topraktan güneşe avaz avaz.
Çatlayan tohumdaki yaşamak arzusu
her zaman galip, her zaman hür,
dağlardan akan suyun sevinci
her zaman genç, delikanlı
kabına sığmaz..
*
Dayanılmaz
çocuğunu emziren ananın şefkatine
-yırtıcı, derin-
hilelere, ölümlere karşı gelir
memedeki çocuğun iştahı,
kudreti sonsuz,
dayanılmaz.
*
Ve sen gözbebeğim
sen erkek sesinle
"İşsiz kalmasın insanlar, öldürmeyelim birbirimizi" dersin
milyonların içinden
milyonlardan ve gün ışığından uzağa götürülür,
işkence görür,
hapis yatar,
sürgün edilirsin,
sevilecek şeyler değilse de bunlar
DAYANILIR..
*
Halbuki günden güne yaşanacak hale gelen yeryüzünde
toprağın ve insanoğlunun ümitle yarattığı her şey
çatlayan tohum, akan su,
ana şefkati, çocuk iştahı, insan tahammülü,
hayatı öven şiir,
kardeşliği söyleyen şarkı,
mücadele eden resim
ve emekçinin yüreği, elleri, hasreti
harbe ve ölüme karşıdır
DAYANILMAZ..
*
1951, İstanbul (Sayfa: 78-80)
*****
Bir damlasıyım okyanusun
Ama okyanusun (Sayfa: 81)
*****
*
Günlerce yağmurda,
günlerce karda,
günlerce rüzgâr esti
Erzurum'da, Zara'da.
Bir sıcak sen kaldın içimde.
*
O gün bu gün
dünya bir yana
sen bir yana
*
Dünyalar senden yana
*
1954, İstanbul (Sayfa: 83)
*****
*
Öyle seveceksin ki,
koskocaman dünyada
tek başına kalınca
sevdiklerin seni yalnız bırakmasın..
*
Gün ışığı parmaklığı söküp atsın,
taş duvarlar,
ha var
ha yok..
*
1954, İstanbul (Sayfa: 84)
*****
*
Sen, sabah karanlığında işe gidersin,
ben, sabah karanlığında.
*
Sen, akşam karanlığında işten dönersin,
ben, akşam karanlığında.
*
Ben, senin gönlünde umut,
sen benim gönlümde..
*
1954, İstanbul (Sayfa: 85)


*
Bu yürekle memleket sevilmez..
Daha erkek.!
*
Bu ayakla yolda yürünmez..
Daha sağlam.!
*
Bu gözle ileriye bakılmaz..
Daha pek.!
*
Bu sesle şarkı söylenmez..
Daha yüksek.!
*
1954, İstanbul (Sayfa: 86)
*****
*
İşkence korkusu,
hapis korkusu,
açlık..
*
Bir korkusu var adamın,
bütün korkulan yenmiş adamın
bir korkusu..
*
1954, İstanbul (Sayfa: 88)
*****
*
Açık pencereden sesleniyor,
ağacın yapraklarına söyletiyor:
"Beni unut.!"
*
Oturduğu evin balkonundan,
bulutlara haber salmış olacak,
ne dedikleri işitilmiyor ama anlıyorum:
"Beni unut.!"
*
Damların üstünden geliyor bu ses,
tramvaylar, otobüsler getiriyor,
denizden motorlar getiriyor.
*
Bazen dalıyorum, insan hali
bir karanlık içinde gözleri
ıslak, siyah konuşuyor:
"Beni unut.!"
*
O gece yan yana yürüyorduk,
hiçbir şey konuşmuyorduk,
fakat sesi, durmadan kulağımda çınlıyordu.
"Beni unut.!"
*
Bu trene de ne oluyor bilmem
yolunda doğru dürüst yürüse olmaz,
Yenikapı'dan her geçişinde
avazı çıktığı kadar bağırıyor:
"Beni unut.!" "Beni unut.!"
*
Anladım, herkes ondan yana
rıhtımdaki vapur, kilise çanları,
radyoda şarkı, sokak satıcıları,
caddeler, bulvarlar onu tutuyor.
Olmayacak bir zamanda sesleniyor:
"Beni unut.!"
*
1954, İstanbul-Aksaray (Sayfa: 89-90)


*
Böyle nasıl susuyorsun.?
Biliyorsun, bütün sular denize akar,
dağları deler Ferhat.
Olan biten önünde,
görüyorsun,
söyle, nasıl susuyorsun.?
*
Sen istersen barış olur dünyada,
eşitlik, sen istersen.
Gelecek güzel,
sen istersen..
*
Yegân yegân söylemelisin.!
*
1954, İstanbul (Sayfa: 92)


*
''Yaşamak,
suda, toprakta, insanlarda görünerek,
bir zeytinağacı gibi.
*
Bir zeytin ağacı gibi ne güzel
denize yakın olacaksın,
uzayan dallarında, yapraklarında ışık
taa derinlerde köklerin.
*
Bir zeytin ağacı gibi, bin yıl severek,
yaşamak her gün..''
*
1955, İstanbul (Sayfa: 94)


*
Yüreğindeki sevgi,
sana kadar mı.?
Yoksa, evine, akrabana kadar mı.?
Taşar mı fakir sokaklara
taşmaz mı.?
*
Yüreğindeki sevgi,
ırk kadar, din kadar mı.?
Sarı mı, ak mı, kara mı.?
*
Yüreğindeki sevgi,
halk kadar, memleket kadar mı.?
Uzanır mı beş kıtaya,
uzanmaz mı.?
*
Yüreğindeki sevgi
hey dost
tariflere sığmaz mı.!
*
1955, İstanbul (Sayfa: 95)


*
Bu dünya, ne güzel dünya.!
Bunu bilirim.
*
Neden herkes bu dünyada hür değil.!
Ben bunu bilirim.
*
Gün doğmadan neler doğar bilir misin.?
İşte ben, bunu bilirim.
*
1955, İstanbul (Sayfa: 96)
*****
*
İnsanları sevmek kolay değil,
bir hürriyet bu,
çetindir memleketimde.
*
Ben, ille varım dersen,
bir gün pusuya düşersen,
insanları sevmek
büyük hüner..
*
Bu dünyada yaşadığın şu kadar yıl,
gerçek'ten, güzellikten, yiğitlikten,
payına düşeni alabilmişsen,
vermişsen, payına düşeni,
gerçek için, güzellik için,
gücüne karşı konmaz,
korkusuz, direnirsin..
*
Bilirsin,
bir kere korku düşerse adamın içine,
bir kere koparsa sevdiklerinden,
mümkünü yok,
-----gitti gider..
*
Söner gözlerinde güzelim ışık,
kararır, çirkinleşir yüzü.
Önceleri, utanır belki,
sonra, vız gelir,
umurunda olmaz dünya.
*
İnsanları sevmek büyük hüner,
İnsanlarla beraber.!
*
1955,İstanbul (Sayfa: 97)
*****
*
Işığın benim için yanmıyor geceleri,
Benim sesimle uyanmıyorsun uykularından.
*
Doğan günle canlanan sevincin
benim için değil.
Yenilenen güzelliğin,
dinlenen elin.
*
Benim sevdam koduğun gibi,
kuytuda saklı durur.
Suçlu,
sen suçladın.
Elden günden utanır..
*
Kulağı ayak sesinde
senin ayak sesinde.
*
1955, İstanbul (Sayfa: 98)
*****
*
Onyedi Mayıs Çarşamba günü
Tophane Rıhtım İskelesi'nde
öğle sıcağında yoluna baktım.
*
Son yolcu da çekip gidince,
dedim kendi kendime:
Susayınca suyun kadri bilinir,
acıkınca ekmeğin,
sağlığın, hasta olunca,
*
Onsekiz Mayıs Perşembe günü,
Tophane Rıhtım İskelesi'nde
dokunsalar ağlayacaktım.
*
1955, İstanbul (Sayfa: 99)


*
Senin ipliğin pazarda,
benim bezim hürriyet tezgahında..
*
Dokunur ha bire,
dokunur de bire,
dokunur ha,
dokunur.!
*
1956, İstanbul (Sayfa: 100)
*****


*
İlle görmek için mi beklenir güzel günler
Beklemek de güzel (Sayfa: 107)
*****
*
Pencereye pencere hey pencere derim ne gücenir ne eder
Sokağa sokak hey sokak derim o da öyle
Gün geçer hey gün geçen gün derim güle güle
Darılır enikonu
*
Aklım var düşünürüm iyi kötü
Basıp giderken çamaşır iplerinden ikindi güneşleri
Girin bakın
Evinizi serin tuttum çocukları güleryüzlü (Sayfa: 110)


*
Nice nice acıları aklına getir
Bunca yoksulluğu aklına getir
Gözyaşlarını aklına getir
"GİTME KAL" var yok dinlemez bir çocuk isteğidir
Gitme aklına getir
*
Kıraç mı kıraç toprakların üstüne
Güneşler açar yağmurlar kesilince
Çırılçıplak kayada yeşerir incir ağacı
Dağların kuytusunda bir uslu çiçek
Dağıtır mavisini kendi kendine
Gitme beraberlik içinde
Nasıl sevinirdik aklına getir
*
Her şeyi her şeyi aklına getir
Gece yarılarını aklına getir
Söylediklerini aklına getir
Sinsi yağmurlar yağıyordu
Soğuktu
Yaktığımız ateşi aklına getir
*
Nelerden geçiyorsun aklına getir
Gitme dünyamızın her yerinde
Yorgun eller gülleri derleyince
Ellerin sevincini aklına getir
Güllerin sevincini aklına getir
*
Ne çok severdik seni aklına getir (Sayfa: 111)
*****
*
Bir elim ekmekte bir elim sende
Bir elim gerçekte bir elim sende
İki el bir baş içinmiş masal
Bir elim gelecekte bir elim sende (Sayfa: 113)
*****
*
Gel de cemreler düşsün havalarıma
Toprağıma suyuma (Sayfa: 117)
*****
*
-----------------Oktay Rıfat'a
*
Bana bir türkü öğretsen
Ayın aydınlığında söylesem
Gecenin karanlığında söylesem
Yağmurlar yağınca söylesem
Toprak uyanınca söylesem
Bana bir türkü öğretsen
*
Bana bir türkü öğretsen
Beraber olunca söylesem
Ayrı kalınca söylesem
Seni unutunca söylesem
*
Bana bir türkü öğretsen
Geldiğim yerlere ergeç dönebilsem
Sevebilsem her şeyi yeniden sensiz
Sensiz vazgeçebilsem
Gece demesem gündüz demesem
Kimseleri dinlemesem
Hem yürüsem hem söylesem
*
Hem söylesem hem yürüsem (Sayfa: 119)
*****
*
Biz çok
Biz hep
Böyle erken böyle erken
Kolay değil gün ışığı
Elimize dokunmadan
*
Biz hep
Biz çok
Geç vakitler geç vakitler
Kolay değil gel de dayan
Kolay değil gel de dayan (Sayfa: 120)
*****
*
Ak elle az şey edinmedim geceden günden
Geriye bir şey kalır birkaçını kaybetsem
Açlıklarda açıkta korudum yıllar yılı
Bir şey var yokluğunda, hiçbir şey kalmaz benden
(Sayfa: 123)
*****
*
Akıl ersin ermesin sevdama
Senden yanayım dedi yeşeren dal senden yana 
(Sayfa: 130)
*****
*
*
Ben beni sarpa vurdum ben de böyleyim
Korkulu sular boyu yalçını diki
Ayın karanlığında gün ertesini
Ben seçtim denizleri kendim istedim
*
Gölleri sevmedim ki düz ovaları
Kişiye bir şey katmaz yürüsen baksan
Denize vurmasa da gölgen bilirsin
Tuza karışacaksın maviye çalan
*
Kaç kapının önünde bekledim durdum
Kaç güneşten eli boş çevrildim geri
Bir ateşböceğiyim aysız gecede
Bir çağrıyım işitin geleceklerden
*
Balıkçılar tanıdım ıssız koylarda
Boya karıyorlardı çam kabuğundan
Balıkçılar tanıdım ıssız koylarda
Boya karıyorlardı göklerden sudan
*
Bir ateşböceğiyim aysız gecede
Muştuyum hiç olmazsa aydınlıklardan
Bizim göklerimiz de çoğalır bir gün
Bir gün gelir toprağın suya aşkından (Sayfa: 144)
*****
*
Yalnızlığım kalabalık gitgide
Soğuk güneşler gibi çekildim kentin sokaklarından
Yoksa koruyamam bu sevinci kırılır kolum kanadım yoksa
Hani yok mu ya hani ne derler hani işte yok yere
Yalnızlığım yalnızlığım gitgide
*
Yığınları yerine koyuyorum sıradağları diziyorum ardarda
Bunu ben ister miydim oysa hiç ister miydim
Kapılarda kalmasaydım, nasıl söylesem.? Yarı yolda
Hani yok mu ya hani ne derler hani işte yok yere
Yalnızlığım kalabalık (Sayfa: 145)


*
Yanlış mı eksilmedik mi ayışığı kararmadı mı
Kızmaya gücenmeye kalkmayın hiçbir şeye aldırmıyorum
Ağzıma geleni söyleyeceğim sizlerden az mı çektim
Durun beni dinleyin ne diyeceğimi bilmiyorsunuz
Pencereleri kapatmayın kapılan açık tutun
Sizlere borcum yok ki alacağımı da istemiyorum
Hoş ne yaparsanız yapın beni susturamazsınız
Hele sözümü bitireyim sizlerden az mı çektim
*
Duru bir göle bakar gibi eğilin bakın
Hor tuttuk açık işte kendimizi hırpaladık
Yıllandıkça vurduk baltayı
Bizim suçumuz yoktu büyükler öğütledi
Yanlış mı eksilmedik mi ayışığı kararmadı mı
Duru bir göle bakar gibi eğilin bakın
Açık işte
*
Öğretmenleri severdik bize şarkılar öğretirlerdi:
Yoksulları severdik çirkini bile severdik
Yahudi çocuklarını severdik tuzsuz hamursuzları güzeldi
Bir ağızdan şarkılar güzeldi biz de güzeldik
Bize bu iyi şu kötü diye öğütlediler
*
Böyle bir şey bilmiyorduk aklımıza gelmiyordu
Kızlarla oynuyorduk bunun ayıp olduğunu öğütlediler
Birini ayırmıyorduk kötü gördük
Ayakkabıları eski diye kötü gördük
Bizim suçumuz yoktu büyükler öğütledi
Kıskançlık bilmiyorduk arkadan vurmayı bilmiyorduk
Yazısı düzgün olanı kutluyorduk
Çamurdan elma yapanı kutluyorduk
Büyükler öğütledi biz de çocuktuk
Çocuktuk açık işte
*
Uçurtma yağmasını büyükler öğütledi
Sokakları kötü gördük oyunlardan soğuduk
Bir ağızdan şarkılar güzeldi biz de güzeldik
Bize öç almayı öğütlediler böyle bir şey bilmiyorduk
Bitkilerin suyunu kestik belimize bıçak soktuk
İğne batıramazdık pusu kurduk
Bir sırada yürüyorduk sırayı bozmayı öğütlediler
Bize bu iyi şu kötü diye öğütlediler
Kendimizi beğendik açık işte
*
Hem akrabamızdan utanır olduk
Hem şilepleri yok diye utanır olduk
Yanlış mı eksilmedik mi ayışığı kararmadı mı
Vurduk baltayı parçaladık
Kendimize kıydık açık işte
Çocuklukta kapılar açık işte
Açık açık işte
Duru bir göle bakar gibi eğilin bakın (Sayfa: 155-156)
*****
*
*
Kime ne desem
Boyuna kendimi dinliyordum eski yağmurları dinliyordum
*
Düşünmeden biliyordum deniz ılıdı
Dökülen çelik katı
Yürüyenler yan yana
*
Yüzümü güneşte dinlendirsem
Dağın dağ olduğunu bilsem ovanın ova ağacın ağaç
Kurtulurdum
*
Çok köprülü sular gibi git git bitmedi
Boyuna kendimi dinliyordum eski yağmurları dinliyordum
*
Saat sekizi geç vurdu
Giden gitmiş hüznü ayaklandırmak boşuna
Düşünmeden biliyordum (Sayfa: 164)
*****
*
Bulurdu beni
Irakta en
Ötede taa
Bulurdu beni
*
Çıkılan bir dağdı bana uzanan yol açılan kapı
Çocuklar hani mutlu hani saklanır analarından odalarda
Saklanırdım
Bulurdu beni
*
Yoktu boşluk yoktu ölümün sessizliği hiçlik yoktu
Bensiz geçmezdi çağ
Tik tak tik tak
Bulurdu beni
*
Ben de her gün bu güneşi kurardım (Sayfa: 167)
*****
*
Kartallar kaldırdım diye
Kartallar indirdim diye kuru otların sıcağına yılan ıslıklarına
Yok yıllarımdan yirmiyedim
Yirmisekizim yok
Kimse de veremez bana yeniden yaşamak için
Göklerini kuramaz kimse
Bulutunu çatamaz
*
Yürür kömür dumanları anılarımdan
Yürür camgöz
Yürür tüylü örümcekler dişi kelebeklere
Tok midyelerin aralıksız uykusu ağırlaşır
Çekilir ay yapraksız göllerin alışkın sularından
Kımıldanır iskorpitler yengeçler
Kımıldanır ellerimde yüzümde
Kımıldanır toprak
Yıkılır evler surlar denizler
*
Bir soğukdemirciyim şiirde
Bir sıcakdemirciyim şiirde
Açtım bütün sokakları gökyüzüne
Sevgiye giden sokakları bütün (Sayfa: 172)
*****
*
Atım ben başıboş hür soyundan
Al atların kır atların doru atların
Yağız dorudan bir at
*
Dallar gibi gönenirdim
Bir ses geldi miydi insanlardan
Döverdi yağız kuyruğum topuklarımı
Bir el değdi miydi doru boynuma
*
Denize sürselerdi
Hürlüğün üstüne sürdüler beni
Yalçına sürselerdi
Hürlüğün üstüne sürdüler beni
Atım ben
Suçlu bir at
*
Kalem parmaklarını kırdım
Ön ayaklarımı kırın
Köprücük kemiklerini kırdım
Ard ayaklarımı kırın
Atım ben
Karanlık bir at
*
Şimdi hür şimdi başıboş elleri yakaladı yelemden
Badem gözleri bakar gözlerime
Doru boynumu kaldıramam
Atım ben
Çirkin bir at
*
Atım ben
Al atların kır atların doru atların
Başıboş hür soyundan
Yağız doru
Köle bir at
*
Çiğnedim hürlüğün ince bileklerini
Vurun beni (Sayfa: 175-176)
*****
*
Ben en eski yazıları okudum en eski suları
O uzun suları çok suları en eski yazılan
*
Yürüdü ak aydınlığım soğuk yokluğa ilk çağlardan
İlk güneşlerden ilk sulardan taa en eski yazılardan
*
Uçsuz bucaksızdı evren yazısı yoktu karanlıktı
Evrende uçsuz bucaksız insan yeni sulara çıktı
(Sayfa: 181)
*****
*
*
Bir ışık gidiyordu gecede karanlıkta
Karanlıkta suda
Umut ışığı gibi ardına baka baka
Gidiyordu bir ışık karanlık suda (Sayfa: 185)


*
İşsiz güçsüz bir yağmur
Pencerede dururken
Hem birini bekle, kulağın kapıda olsun
Hem de İmroz'da Kaleköy'deki
Küçük beyaz kilisenin
Denize açılıp açılmadığını
Düşün
*
Yelkenli kayıkların ardı sıra (Sayfa: 187)
*****
*
1
*
Nasıl barınsın aşkım
O uzak adada, o kayalıkta
Kapadın sen de kapını
*
Bir denizkestanesi kumlarda savurulurken
*
2
*
Kısma lambanı
Yıldız-karayel değil
Kapını pencereni döğen
*
3
*
Bir denizyıldızı bulursan
Islak kıyılarda yarın
Gün vurmadan sulara at
*
Gün vurmadan
*
4
Şeytanminareleri yürüdüler
Savurdu ilk zıpkını kılıca Niko
Sen de çık görün
Kullan uzun parmaklı ellerini
Kaldır gökyüzünü denizden kayalardan
*
5
*
Hangi adla çağırırsan çağır
Duyarım ben diyordun
*
Duymuyor musun (Sayfa: 188-189)
*****
*
Vurur düşlerine ozanın
Güneş kızgınlığından birkaç ağustos
Birkaç ağaç
Yüksek ormanlar kuytusundan
*
Kardeşliğin alıcı kuşu
Kalkar konar
*
Köylü
Biçer ayrıkotlarını ayırır başaklardan
Kalkar konar
Kardeşliğin alıcı kuşu
*
işçi
Tutar ucundan en acar biçimlerin
Sürer
Bin başıboş atı bin cehennemi birden
*
Kardeşliğin alıcı kuşu
Kalkar konar
*
Duran el
Gitmeyen ayak
Bir göz ki
Arkasında bir ölü gözü
Bir ses ki
Arkasında bir ölü sesi
Döner durur
Kardeşliğin alıcı kuşu
*
Kalkar konar
Bir açık yürekten bir ötekine
Bir bugüne bir yarına
Alıcı kuşu kardeşliğin (Sayfa: 190-191)
*****
*
Elden ne gelir deme
Bilmez miyim
Geçit dardır
Kapı duvar
Gecenin karasında kedi gözleri
Suyun dibinde balçık
Şenlik neymiş
Kalabalık tören ne
Acında olsun
Kıvancında aşkında
Kendi kendine sokulursun
Döğersin yüreğini 
Yüreğinin örsünde
*
Ey döğ be yüreğini
Yüreğinin örsünde (Sayfa: 193)
*****
*
Ey yıldız
Ey uzak
Çok uzak yıldız
Işığın bizi buldu ya
Sen ona bak
Yarın gibi
Yarın yarın yarın (Sayfa: 202)
*****
*
İşsizin önünde
Bir beyaz kâğıt
Durmadan
Karalanıyor (Sayfa: 205)
*****
*
*
Kırlangıçlar dönecek yakında
Açılacak onurlu kapıları
Haziran sabahlarının
Ağırdan
*
Yer gök deniz nasıl bak
Birbirine karışacak
Çiçekler başı çekecek hey Nice
Sonra çocuklar
Balonlar uçurtmalar bulutlar ellerinde
Ardından
Beyazlar kırmızılar kayıklar
Haydiii
Yeşilde mavilikte
*
Ayak sesleri var başka işiteceksin
Bizlerin ayak sesinden
Toprağın var suların var ağaçların var
Günlerin gecelerin
Sözlerin biçimlerin ayak sesleri
Ayak sesleri elele
Ayak sesleri kıyamet gibi
Işığın ayak sesi
Gölgenin ayak sesi
Seslerin ayak sesi
*
Çocuğum ilk ağızda bunları belle
*
Haziran, 1966 (Sayfa: 212)
*****
*
Onurumuz
O çok
O dağ
*
Aç bırakılmışızdır
Ayakta
Uykusuz
*
Onurumuz
Yıkar duvarları
Girer
Bir uzun ova gibi
Duvarların içine
*
Dudaklarımızda
Kanarken kan
Değdiririz ellerimizi
Tuzlu denizlerine
Onun
*
Bir yıldız akar
Çekilir geriye binlerce yıldız
Onurumuz
Siler aydınlığını
Samanyolunun
*
Yoksulluğumuza
Giydirdiğimiz giysi
Onurumuz
*
Bozgundu
Çokları bizi kodu gitti
Sığındık
Yırtıcı kuşlar kayalığına
*
Onurumuz
O çok
O kırıla kırıla
Koruduğumuz
*
Temmuz, 1966 (Sayfa: 213-214)
*****
*
Bileyip tırnaklanın sıkıntılarımdan
Yürürdü ardımdan
Elleri çoktu
Çok ayaklıydı
İri semiz
Dev bir karıncaydı kara
Kimi zaman
*
Nerde bir uçurtma havalansa
Nerde dursa bir beyaz bulut
Nerde nerde
Başım göklere erse
Kemirirdi ufuklarımı
Kemirirdi bir uçtan ötekine durmadan
Yürürdü ardımdan
*
Diyelim ki kırılmışım
Kızgınım öfkeli dargın
Toprağa basmıyor bir ayağım da
Çullanırdı
Beklerdi ya da
İçime kapanışımı pusuda
*
Soluk alarak kuşkularımdan
Yürürdü ardımdan
Kırardı kolumu kanadımı
Budar geçerdi çiçeklerime bakmadan
*
Emdi sözcüklerimin kanını
Özgürlük sözcüğünün barış kardeşlik sözcüğünün
Bağımsızlık sözcüğünün eşitlik sözcüğünün
Geldi bugüne dek
Ama geberecek
*
Bırakır mıyım yanma
Yarınların ışığını
Suratına vura vura
Bırakır mıyım yanına
*
Haziran, 1966 (Sayfa: 215-216)
*****
*
Bir sesti O
Bütün sesler içinde ayrı
Yürü diyen bir ses
Savaş diyen bir ses
Katıl diyen bir ses
*
Dağlar yadırgamaz en yüksek sesi
Sesi dağlara uygundu
*
Elleri vardı akan
Durmaya okşamaya alışamayan
Çiçekten sudan yapraktan
Kaleme silâhlara açılan
Elleri sesine uygundu
*
Saklardı kentin sevincini avuçlarında
Saklardı bir sıcaklığı
Geleceğin güneşini andıran
*
Hey Hey Hey
Kaç Köroğlu birden göçtü
Kaç Dadaloğlu indi dağdan
Kaç ırmak durdu kaç yıldız aktı
Düştü yere kaç bin tüfek
*
Gün gelecek Gün gelecek
Bir köyde yağmur dinecek
Çocuklar güneşte sevinecek
Yolu açık Guevara'nın
*
Yolu açık Guevara'nın
Çocuklar kadar kim bilecek
Yürüyecek Yürüyecek
*
Evimize konuk olsa
Yolu da var gidilecek
Sesler ışıklar dursa
Yolu da var gidilecek
*
Gün gelecek Gün gelecek
Yolu da var gidilecek
*
Kasım, 1967 (Sayfa: 217-218)
*****
AV
*
Balık ağırdı
Martı
Ayaklarını denize vurup
Kanatlarından güneşi
Silkeledi
*
1967 (Sayfa: 224)
*****
GEL GÖR Kİ
*
''Gel gör ki
Bir özlemdir tokluk bile memleketimde
Kendimi bildim bileli
*
Gelecekte nasıldır ki''
*
Mayıs, 1968 (Sayfa: 227)
*****
*
Can Yücel konuşuyor, anlatıyor
"Dam"daki günlerini, başından geçenleri
-İçerde insanın başından ne geçer ki-
Bakıyorum
Zorlamıyor şiir olsun diye bunlar
Beğendirmek için erbabına, ünlü eleştirmenlere
"Ah ne derin ne derin" desinler "ne incelik"
Falan filân.
Boşvermiş
Aldırmıyor gelmiş geçmiş edebiyata, söz ustalıklarına
Okuyoruz yazdıklarını:
"Yahu, bu da ne.!" filân derken
Şiirin daniskası çıkıyor mu sana
*
Bizi yatırdıkları yıllar
-Memetleri Kore 'ye göndermişlerdi hani
Biz de
Kore
Nere
Demiştik ya
Sonra, Nato'ya girip batılı olduk devletçe-
Neyse
İşte tütün işçileri
Bir sorunu çözemeyince
"Var" derlerdi "bunda bir zakaçka"
Evet, var bir zakaçka
O da şu bana kalırsa:
Duruşmalar başlamadan önce
Kimileri
"Ben hemen çıkarım" derdi "hemen salarlar beni,
Ben bir şey yapmadım ki.."
Bak sen kerataya
Bir şey yapmamış
Asıl onu yatırmalı üç yıl beş yıl
Aklı başına gelsin
Hiç olmazsa bir şey yapar dışarı çıkınca
*
Gelelim burdan Can'a
Can, bir şey yaptı, bir şey yapıyor
Bundan dolayı kasketten pabuca şiir
Bu adam içerde bırakılmaz diyoruz
Mangal ateşleri kadar güzel buluyoruz O'nu
Durulanmış çamaşırlar gibi beyaz (Sayfa: 232-233)
*****
*
Toprakta kan bir uzak toprakta
Nasıl da eğretiymiş yaşamımız
Nasıl hiç elimiz ermemiş gücümüz yetmemiş
Nasıl nasıl büyümemişiz
Ağarmış yalnız sacımız sakalımız
*
Biz de bir şeyler yaptık derdik iyi kötü
Öykülerimiz vardı avunurduk
Başımız dikti okşarken çocuklarımızı
Toprakta kan öğretti birden
- Bizim kanımız bu bizim toprağımız-
Ne kadar çok olabilirmiş kişi
Ne kadar çok sevebilirmiş
Ne kadar çok
Ne kadar çok
*
Oğullarımız kızlarımızdı
Çocukları daha yürümediler
Kiminin aşkı bile olmadı
Yılları yılları vardı yaşanacak
*
En akıllı kitaplar artık yetmiyor
En büyük doğrularda bir yanılgı
Ferhat'ın kazması düşmüş elinden
Yer demir gök bakır
Toprakta kan
*
Bizim kanımız bu bizim toprağımız
*
Haziran, 1973 (Sayfa: 234)
*****
*
Bizim Anadolu'muz var ya
-----Erzurum Yaylası Palandökenler
----------Ağrı Çukurova'mız
Aklıma düşünce öyle bir seviniyor öyle bir seviniyorum ki
Bizim çetin halkımız
-----Çanakkale Kurtuluş Savaşı'mız
----------Şeyh Bedrettin Pir Sultan Nâzım Hikmet
Aklıma düşünce öyle bir seviniyor öyle bir seviniyorum ki
Kızılırmak Yeşilırmak Dicle Fırat
Bütün öteki akarsular
Hep birlikte akıyorlar akıyorlar akıyorlar
Aklıma düşünce öyle bir seviniyor öyle bir seviniyorum ki
*
1973 (Sayfa: 235)
*****
*
Yaşadık gördük
*
Dibi kum
Dibi çakıl
Dibi balçık
Her suya düşüyor ay ışığı
Onun aklı yok
Gözleri yok ki
*
Sen tam gece yarısı
Tüfeklerin namlusunu geçerken
Kurtulur buluttan birden
Aydınlanır dikenli tel
Kuytu sokak
İnce yol
*
Vay kardeşim
Vay bacım
Vay arkadaşım vay
*
Önlerde önlerde yürürdü
Bu gözler gördü
Kavgaya kavgaya derdi
Bu kulak duydu
Yüksek ses onundu şarkımızdaki
Vurur en ince yerimizden
Düşünceye bir soluk pay ayırsak
Korkak oluruz
Bencil
Kaçak
*
Nice pusuya düştük
Nice açmaz
Nice tuzak
Kimimizin böğründe kaldı iki eli
Kimi de çekti gitti
Oysa nasıl güzeldi
Omuzlan dayanırken omzumuza
*
Avuçlarımda demir parmaklıkların izi
Benim hiç
Ama hiç
Düşman eline değmemiş
- Bu iz ondan silinmedi -
Ellerim ellerindeyse senin
Bugündeki yarınlara çevrik gözlerim
Gözlerindeyse
Bende şu otuz yıldır
Öyle tık tık filan değil
Eşitlik eşitlik diye çarpan bu yürek
Yüreğinde çarpıyorsa
Sakın
Arkadan
-----Vuran
----------Bıçaklardan
Parıltısı gözalıcı
*
1973 (Sayfa: 236-237)
*****
*
Arkadan vuran
-----Bir bıçak
----------İki bıçak
---------------Üç bıçak
*
Günüydü
Ellerindeydi
İnip kalkıyordu
Bir balık ağı gibi parçalanıyorduk
*
Yıkılmıştı hiç umulmayan
Direnci ayak altında
Korkunun elinde tutsak
Kör bencil umudu yitik
Veriyordu
*
Veriyordu o güne dek
Ne varsa kendini kendi yapan
En uzak düş
En eski gerçek
Geçip bir kalem üstünden
Veriyordu
Hektor'un kırgınlığını veriyordu
Börklüce'nin kanını
Antep'in onurunu Maraş'ın destanını
İzmir'in 9 Eylül'ünü
Eğin'in en gökçe türküsünü
Afşar'ın bozlağını
Dostun bahçesinden bir gül koparıp
Eli kanlılara veriyordu
*
Irgat Süleyman da kimdi
İşçi Zehra neydi ki
Boşlamıştı tüm
Saf tutmuştu
Ağadan beyden yana
Ayrılmazdı artık
Çiçekleri devedikeni gibi koparan
Aptal obur hayvanlardan
Bir bıçak
-----İki bıçak
----------Üç bıçak
Bir balık ağı gibi parçalanıyorduk
*
1973 (Sayfa: 238-239)
*****
*
Nereden geldi nereden
Mustafa Suphi'den geldi
*
Nereden geçti nereden
Che'den geçti Che'den
*
Nereye gitti nereye nereye
Hiçbir yere her yere
*
Akan bir aydınlıktır O da şimdi
Karadeniz' de dipte
*
Usunda emeğin
Usunda yüreğinde (Sayfa: 240)
*****
*
--------------------Asım Akşar'a
*
Bir bendim başkası yoktu sanki
Utancımdan
Diyemedim kimselere
Belki o da değil
Belki incitirim diye
İncitirim diye saklımda duran
Bir çocukluk anım gibi
*
Yağmurlu bir karanlıkta eli elimde
Evimize dönerken düşünüyordum
"Akşam güneşi gibi bize emanet"ti
Kötü bir şey vardı bu sözde ama
Anlayamadım ne demekti
"Akıyordu Su" şiiri ne güzel
Benzemiyor kitaptakilere
Ağabeyim niçin sakladı benden
Yazan neden mapus
Adı Nâzım Hikmet'ti
*
Ayağı mı burkuldu ne oldu birden
Can dostum sevdam sevgilim
Kapaklandı yüzükoyun
Uzandı boylu boyunca
"Anacık Anacık Anacık
N' olur kalk şöyle doğrul"
Bir o yana bir bu yana
Uçtum kondum serçe gibi
*
Zoru zoruna doğruldu
Dayandı kaldı omzuma
Ak elleri kara çamur
Çamurdan sızıyor kan
Bakamadım gözlerine
Bilmem ağladı mı ki
Şimdi ne desem yalan
Kimbilir belki
*
Belki de arkadaşlar o gece
Adadım kendimi erkekçe
Adadım için için
Yoksul onuru yerden kaldırmak için
Didinmeye ölene dek
Çılgın
-----Yırtıcı
----------İnat
*
Bir de Erzurum
Palandökenler'den savrulan kar
Yaylaya çöken soğuk
Saklıysa nasıl
Nasıl ciğerimde solda
Duyurursa kendini ara sıra
Bıçak ucu
Diken
Apansız irkilirsem
İrkildim öyle özgürlükten
*
Bir gün açıldı demirkapı
Dışardayım
Kapandı
Dikildim durdum
Güneş vurdu gözlerime
Yumdum gözlerimi
Kavganın şarkısında yürüyen sevinç
Çekti ayağım
Bir o yana bir bu yana
Uçtu kondu bir serçe
*
-----"Çocuklar bugün de kıpkızıl açız
-----Söz veriyorum yarın
-----Çocuklar gazımız yok
-----Ama ortalık ay aydın
-----Çocuklar bu bayram da böyle geçsin
-----Daha çok bayramlar var
-----Çocuklar kaç parça olayım
-----Babanız bir şey bırakmadı varlıklı değildi
-----Çocuklar tutunacak bir dalımız yok
-----Yok bir el uzatanımız"
*
Akşam güneşi gibi bize emanetti
Ardından yıllar yıllar yıllar geçti
Ona, hiçbir yere doğru yürüyordum
Duyurdu kendini Erzurum
Bıçak ucu
Diken
Apansız irkildim özgürlükten
Geri geri gitti ayaklarım
*
Açıklarım
*
1974 (Sayfa: 241-244)
*****


*
''Kıyıcıların
Can kıyıcılarının
Omuzları elleri silahları
Korkunun
Korkulu denizinde yüzerken bitkin
Çıt yokken
Birdenbire bir
Pat pat pat sesi
"-Baskın mı verdi yoksa memleket emekçisi.!" ..''
(Sayfa: 265)
*
''Grevde
Yürüyüşte
Kavgada
Şiirde şarkıda kanda
Dökülen kanda
Kimler yok ki
ÖLÜM YOK Kİ'' (Sayfa: 267)
*
''Boyun eğmemiş
Dayatmışsak
Elden ele geçmişse bayrağımız
Değeri biçilemez bir nice yiğit
Ölümü yadsıdı ondan
Ölümü hiçe sayıp
Ölüme meydannn
-----Okuduğundan
*
Ben belledim
Ben derim ki
-----ÖLÜM YOK Kİ
-----Ölüm yok ki'' (Sayfa: 268)
*
''Bütün sevdiklerimiz
Gidenimiz kalanımız
Oğul
Kız
Ölüme meydan
Okuyan
Bir nice yiğit
O eski şarkımıza katılır
"Uyan artık uykundan .."
Diye başlayan
Bir "Uzun Yürüyüş"e çıkarız'' (Sayfa: 269)
******
*
''SUSMAZ Kİ KAN
DÖKÜLEN KAN
ONURUMUZ
DÖKÜLEN KAN
*
SUSMAZ Kİ KAN
DÖKÜLEN KAN
YÜCE EMEK
DÖKÜLEN KAN
*
SUSMAZ Kİ KAN
DÖKÜLEN KAN
ÖZGÜRLÜK
DÖKÜLEN KAN
*
Susmaz ki kan
ORDA
Ve HER YERDE
Korkusuz
Ulu
Ayakta
Savrulur durur
*
GÖKLERDE KIZILTILAR BİR GÜLDEN
AÇILAN BİR GÜLDEN'' (Sayfa: 279)
*****
*
*
"- Herkes dedi
Her şeyden önce
Ekmeğini çıkarmalıdır
Alın teriyle"
*
"- Dedim böyle giderse
Ben de söneceğim
Şiirim de"
*
Fazla yakınmışım ki Aziz Nesin
Biraz olsun gönlümü almak için
*
" - Sen bu işi başardın ama
Ben batmıştım, dedi
O dükkanı bilmez misin
Levent' teydi"
*
"-Bak
Kötü mü olmuş
İyi
Ya batmasaydın
Ya kalsaydın böyle işlerde"
*
Derken
Kedi gözlerinin sanki
İnatçı pırıltısı
Geçti gözbebeklerinden
*
Direnen o umudu
Caydırılmaz usu gördüm (Sayfa: 304)
*****
*
*
Güzel masaldır "Tahir ile Zühre"
Güzel masal olurdu "Nâzım ile Piraye"
"Masal masaldır" dedi "gönül elvermese de"
Nâzım değil Piraye (Sayfa: 323)
*****
*
Büyük şairdi sevdi sevdalandı Nâzım Hikmet
Karasevdamızı sevdi türküsünü güzel de söyleyerek
O kadar aşk her şey türküsünü sürdürmek içindi
Karasevda emekçinindi emek içindi (Sayfa: 324)
*****
*
Ha bakın
Şurda aramızdaki ayrım
Biz halkız "aydınlanmış halk"
Onlar halktan yana aydın (Sayfa: 325)
*****
*
Kahramanlık
Sevginin bilincidir aslında
Çabadır
Birlikte ya da tek başına
"Çiçek gücü"nden ince
Analık gibi derin
Ayak direyeceksin
Kıracaksın ölümü
-----Yaşam için
-----Yaşam adına (Sayfa: 337)
*****
*
*
Hey gardiyan gardiyan
Gel de
Bak parmaklıklardan
Tuzburnu Feneri değil
Umudun şimşeği çakan
*
Bozcaada
Cezaevi
1984
11 Haziran (Sayfa: 341)
*****
*
-----Bir tek insan
-----Karartıyor sonsuzu
-----Aydınlatıyor bazen
*
Akhilleus Hektor'u öldürürken
Hektor mu öldü yalnız
Yalnız Hektor mu yerlerde sürüklendi
*
Binlerce
Binlerce yıl geçmemiş
Gibi bizler de
Bağlanıyoruz sımsıkı ayaklarımızdan
Arkasına demir arabaların
*
Zincirinden boşanmış
Öylesine çılgın
Acımasız bir Akhilleus yine
Troya'nın çevresinde
Dönerken
Alnımız taştan taşa vuruyor
*
Odysseus duruyor eski yerinde
Duruyor erken
*
Çok erkek
Kral Priamos'tan iyi yürekli
Çok kadın Andromakhe'den bile güzel
*
Topraklarımız kutsal (Sayfa: 347)
*****
*
*
--------------Tülin'e
*
Bir şair kendinden başka
Nereye gidebilir ki (Sayfa: 385)
*****
*
Korkusuz kır çiçekleri önünü keser kesmez
Savaşçı diz çökecek göreceksin
*
Şubat, 1991 (Sayfa: 395)
*****
*
''Umudun mekiği mi
Gidip gelen
Martılar mı
*
Balıkçı teknesinin arkasında
Karbeyaz bir türkü görüyorsun
Açlık
Güzellikler çiziyor işitiyorsun
Çığlık çığlığa sürüklenirken
Vincent Van Gogh'un eli'' (Sayfa: 397)


*
Aç bir çocuk
Ağlarken ekmek diye
Kurur
Gözyaşlarının tuzu
Annesinin kirpiklerinde
*
Aralık, 1991 (Sayfa: 399)
*****
*
*
''Unutma
Unutma yalnız sevdamızın şiirini - Hadi adını söyle
Söyle hadi
- "Bekle Beni"*
Ah umudum
Ah bu böyle
"Bekle beni döneceğim
Ölümün ötesinden olsa bile"
Yoksa yoksa biz
Ah nasıl bile bile
Ölümlerden ölüm beğeniriz ''
*
*Konstantin Simonov
Haziran-Eylül, 1993 (Sayfa: 424)
*****
*
Erdal Öz
Bir koli kitap yollamış bana
Eski mahpusanecidir ne de olsa
Halden anlar
*
Kimler yok ki
Marquez Fuentes Hemingway Vasconcelos
Ooo.!
Amado
Okşayarak önce beyaz kapaklarını
Tümünü diziyorum yan yana
Turgut' un
Hüzünlerde çalan Büyük Saat'ini
-Kentli hüzünlerde-
Koyuyorum ayrı bir yere
Birini bırakıp öbürünü karıştırırken
Aralanıyor
Başka başka dünyaların kapıları
Çevrenleri gökkuşaklı
Dünyaların
*
Gardiyan İsmail ansızın
"Arif ağabey" diye seslenirken soruyor
Işıkları yakıp
"Niçin karanlıktasın.?"
*
"Karanlıkta mıyım.!"
"Ne karanlığı" diyorum
"Hangi karanlık.?"
*
Aralık, 1996, Gölköy-Bodrum (Sayfa: 426-427)
*****
*
I
*
Kendi elimle tek tek
Çaylarını sunarken
Devrimci genç kızların
Delikanlıların
Aklımdasın hey Koca Fikret
Hep aklımda
*
Bu büyük kentin geniş alanlarında
Ayak seslerimiz avazımız
En uzak ufuklardan duyulur
Yağmur bulutlarında
Gökkuşaklarında
Yıldızlarında samanyolunun
Ve işçilerin yüreklerinde
Çınlarken
Seslenmişsin o kartal yuvasından
O görkemli Aşiyan'dan
*
- Açık evimin kapılan her zaman
Ardına kadar
Gelsinler okusunlar
Tartışsınlar burada
Sobalarını yakayım ben onların
Çaylarını pişireyim
*
İletmediler hey Koca Fikret
Onurlu davetini
Sevmediler ki aşkolsun
Halkını toprağını suyunu
Üstüne titrediğin bu güzel yurdun
*
II
*
Herkeslere her yerde ecelin eli
Seni alıp götürdüğü söylendi
Tasa çekme hey Koca Fikret
Öğrendik biz yitişinin gizini
Ve gerçek nedenini
*
Savaşa savaş açtığın için
Düşman bellediler seni
Hastaydın şekerin vardı
Beklettiler bile bile
Gümrükte alıkoydular
Tek ilacın ensülini
O katiller
O savaş çılgınları
*
Ama bilmelisin ki hey Koca Fikret
Hesap soruyorlar hâlâ durmadan
Ev ev
Sokak sokak
Tipiden buzdan ayaklanarak
Kanı karlara karışan onbinlercesi
Sarıkamış'ın
Katı topraklarından
*
Çok şükür ayırdına vardık biz
Boşuna kırılmadı küsmedi
Oğlunuz
Haluk ağabeyimiz
*
Haziran-Temmuz 2005 /20. Yüzyıl Sonu
(Sayfa: 439-440)
*****
*
Denizi kimse anlatamaz
Hiç
Hiç kimse
*
Homeros anlatamadı
Dante anlatamadı
Anlatamadı Şekspir
*
Deniz
Yalnız deniz
Anlatır kendini
Ben de dinlerim (Sayfa: 441)
*****
*
Soğuk kara karanlıklarda
Karanlık suratlı adamlar duruyordu
Köşe başlarında
Arkadan vuracak bir bıçağın
Parıltısı havada
Çok geçmeden alındık aydınlık evlerimizden
Göz akşamlarının alacası
Şafak vakitlerinin kızıltısında
Götürüldük kara suratlı adamların arasında
Tıkıldık kara hücrelerin karanlıklarına
Sonraları alındık tek tek
İtildik kakıldık şeflerinin kara karaltısında
İndi kalktı kara sopalar ak topuklarımıza
Kara gözlerimiz ışırken
Kararsın diye erkenden
Ama
Ama onlar karardı daha
Biz aydınlandık daha daha
Kara kara karanlıklarda
*
Nisan - Mayıs / 2006 (Sayfa: 445)
*****
*
Dolunay
Gece karanlık
*
Ağustos güneşi
Tipi
Kar
*
Sevgilimi
Arkadaşım kaptı
En yakın
*
Şaşkın martı sürüsü
Sokaklarda uçuşuyor
Dağınık
*
Gülmekten kırılıyor
İstavritler denizde
Kıkır kıkır
*
Küslerken
Şakuli Solucan derdi
Nurullah Ataç
Orhan Veli'ye
*
O da ona
İçoğlanı
*
Ataç
Çankaya'da Köşkte
Sekreterdi
*
Frida Kahlo'ya
Olan aşkım
Sona erdi
Lezbiyenmiş meğer
*
Son günlerde
Tezer Tezer diye
Çıldırıyorum
*
"Çocukluğun Soğuk Geceleri"ni
Yeniden
Okurken
*
Ah Tezer ah
Ah Tezer Özlü
*
Leyla Erbil'i siz
Eskiden görecektiniz
O ne güzellikti yarabbim
O ne eda
*
Tomris Uyar'ı anarsak
Sonra Nilgün Marmara
Bu şiir bitmez bilmez
*
Hadi kızlar
Elveda
*
Kasım, 2006 (Sayfa: 449-450)


*
Elden ne gelir
Başkasını bilemem
Ben de böyleyim işte
Dalıp dalıp gidiyorum
Eskilere çok eskilere
Ve de çok şükür
Belleğim de yerinde
*
Kıştı
Misafirlikteyiz bir gece
Anam yine masal anlatıyor
Başım sıcak dizinde
Evin hamını
Mısır patlatıyor ötede
*
"Bir tacirin karısı kocası sıladayken
Bir lambayla aydınlanan evinde
Ceviz kırar
Fındık fıstık yerken
Evin yeni kedisi dikmiş gözlerini
Bakıyor gözlerinin içine
- Versem yer misin sen de der demez
Kedi dile gelip
- Yemem mi ya diye yanıtlarken
Sıçrayıp silkiniyor birden
Bir prens değil miymiş meğer
Bir başka ülkede"
*
Onlar muradına ererken
Çekiniyor korkuyorum ben
Uzun bir zaman
Bir kediye böyle sözler etmekten
*
Kulak verin ki
Yaşım şimdi seksen iki
Bıkmıyor usanmıyorum durmadan
Anamı ah anamı anımsamaktan
*
Bakınız biliniz belleyiniz
Yaşım on birdi henüz
O sonsuzluğa göçüp giderken
*
Kaldım bir başıma kimsesiz
Bu acımasız yeryüzünde
Sizin o hoyrat ellerinizde
*
Ama diklendim ayaklandım
Bir çetin barikattım önünüzde
Bilmez miyim
Derin bir acı kımıldar içinizde
Yer ile yeksan edecektiniz beni
Hani
Hani nerde
*
Mart-Nisan / 2007 (Sayfa: 455-456)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...