9 Kasım 2022 Çarşamba

Nâzım Hikmet Ran - Kadınların İsyanı (Oyunlar 5)


Nâzım Hikmet bu oyunu 1961'de V. Komissarjevski ile birlikte Rusça yazmıştır.
Türkçesi: A. Behramoğlu

Kadınların İsyanı:

*

''Ülkemizin yazgısı, kadınların elinde..'' (Sayfa: 11)

*


''(Alice ve Piero konuşurlarken, Mükelena televizyonu açar. Tiz bir askeri marş, faşist gençlik birliklerinin yürüyüşü, kalabalıkların bağırışları.)
ALİCE: (Televizyonun gürültüsü arasında) Bu uygun adım yürüyen genç salakların suratlarına bakamıyorum.
MÜKELENA: Ne olmuş yani, kızım.? Bu da bir tiyatro işte.. Aradaki fark oyunun sahte, rejisörün yeteneksiz oluşu.. Figüranlarsa her zaman figürandır zaten.'' (Sayfa: 21)


Yaşlı Kadın Şair: ..Doğayı seviyorum, doğru.. Bana öyle geliyor ki, ağaçların sınırı yoktur.. Her yerde güzeldirler.. Dağlar, bir ülkeden bir başkasına geçmek için vize istemezler.. Nehirlerin yolculuğu da pasaportsuzdur.. Güneş, ay ve yıldızlar tüm yeryüzünü aydınlatır. Doğrusu, dünyada bizim yaptığımız şaraptan daha lezzetlisi olduğunu sanmıyorum.. Hani eski türkülerimizden birinde söylendiği gibi.. Şarabımızı, kendi ülkemizin kırlarını seviyorum.. Fakat bu, dünyanın bütün kırlarını sevmeme engel değil.. (Sayfa: 26)


PİERO: (Bisikletin yöneltecini tutarak) Bir dakika.. Hiç değilse bu çiçekleri ve şiirleri alın..
ALİCE: Olmaz.. Yeminim var.. Alamam..
PİERO: Fakat kimse bilmeyecek ki bunu..

ALİCE: Diplomatların mantığıdır bu, savaşçıların değil.. (Sayfa: 39)


BAŞKAN: Siyasette, önemli olan gerçek değildir. Gerçek yoksa, uydurulur. Varsa, görmezden gelinir. Gerçekler bize karşıysa, tersyüz ederiz onları. Gerçek dediğin şey, şemsiye gibidir, yağmur geliyorsa, açarsın, güneş göründüğünde, baston gibi kullanırsın. Yani, gerçek diye bir şey yoktur. (Sayfa: 51)


PİERO: ''Ayrılık demir bir çubuk gibi sallanıyor başımın üzerinde
Beni sağırlaştırıyor.
Koşuyorum, ayrılık koşuyor ardım sıra.
Onun elinden kurtulmam olanaksız.
Ayaklarım tutmuyor, düşüyorum.
Ayrılık ne zaman, ne de yoldur.
Bir köprüdür aramızda
Kıldan ince, kılıçtan keskin..
Kıldan ince, kılıçtan keskin
Bir köprüdür aramızda ayrılık
Diz dize oturduğumuzda bile..'' (Sayfa: 54)
*
PİERO: ''..Daha yığınla şiir var yazmak istediğim.. Senden söz eden.. Yalnız senden söz eden.. Saçlarından, boynundan, dudaklarından.. (Gardiyan yaklaşır ve Piero'ya bakar. Piero devam eder.) onun çizmelerinden, copundan, anlayışsızlığından, yalnızlığından söz eden.. (Gardiyan'a dönerek) Sen de yalnızsın. Aslında çok benziyoruz birbirimize.. Ben onların elinde bir dolmakalemdim. Mürekkep akıtmaya başladığımda fırlatıp attılar buraya.. Sen de paslı bir mezarcı küreğisin.. İyice paslandığında süprüntüye atılacaksın..'' (Sayfa: 55)
*
ALİCE: Bütün sözlerini anımsıyorum. Anımsıyorum bütün karşılaşmalarımızı.. Elçilikte yanında duruşum aklıma geliyor.. Hani o lanet olası yeşil zeytinden tatmamı öğütlemiştin bana.. Sonra bize gelişin.. Ne kadar kötüydüm ben.. Sen de çok aptaldın.. Ama yine de seviyordum seni.. Sonra büsbütün dayanamaz oldum.. Her an seni görmek istiyor, fakat bunu yasaklıyordum kendime.. Bisikletlerimiz yan yana durduğunda, gitmek istedim, bırakmadın beni.. sonra tersi oldu.. Piero, Piero diye bağırdım.. (Gardiyan döner, kulak kabartır.) Fakat sen dönmedin.. Sonra yağmur yağdı.. Uzun uzun yağmur altında kalıp düşündüm.. Düşündüm ki her şey iyi olacak yine.. Yağmur altında yürüyeceğiz.. Sen bir elinle şemsiyeyi tutacak, öteki elinle belime sarılacaksın..


GARDİYAN: (Ansızın) Sonra çocuklarınız olacak.. Oğlan mutlaka size benzeyecek, kız da ona.. Ben güzel oyuncaklar yapacağım çocuklarınız için.. Biliyor musunuz, oyuncakları çok severim ben.. Savaş olmazsa eğer, çıkacağım buradan.. Küçük bir oyuncakçı dükkânı açacağım.. Karımla size konukluğa geliriz.. Eskiden çok üzgün bir kadındı.. Son zamanlarda sevinçten uçuyor.. Siz, kadınlar, iyi bir yemek kotardınız ama, bakalım sofraya getirmeyi de başarabilecek misiniz.. (Saatine bakar.) Özür dilerim.. Görev görevdir.. Görüşmeniz sona ermiştir.. (Sayfa: 55-56)


BAŞKAN: Zeus tanığım olsun ki haklısınız. Fakat her şeyden önce öğrenmek istediğim bir şey var, devlet bankasına niçin girdiniz ve niçin sürgülediniz giriş kapısını.?
MÜKELENA: Altınlarınıza el koymak ve böylece savaşa engel olmak için..
BAŞKAN: Demek altın olduğunu düşünüyorsun savaşın nedeninin.?
MÜKELENA: Savaşın, geçimsizliğin, tüm kargaşaların nedeni hep bir. Bütün bunlar, Peisandro ve diğer devlet adamları ziftlensinler diyedir. Budur durmadan savaş çıkarmalarının nedeni. Varsın kim isterse gülsün şimdi, dileyen dilediğince eğlensin.. Fakat para yüzü göremeyecekler bundan böyle.. Artık yeter..
BAŞKAN: Peki nasıl çözmeyi umuyorsunuz bakalım devlet işlerinin dolaşık düğümünü.? Karada ve denizde nasıl yöneteceksiniz devlet işlerini.?
MÜKELENA: Çok basit.
BAŞKAN: Söyle, dinliyorum seni.
MÜKELENA: Eğer düğüm olursa iplik ve yumak yumak vurmaya başlarsa çıkrığa, biz kadınlar onu bir şu yandan bir bu yandan tutup çözeriz baştan başa.. Savaşı da böyle çözeceğiz işte, olanak verilirse çözmemize..
BAŞKAN: Söylesene, ne işiniz var sizin savaşla mavaşla.?
MÜKELENA: Savaşla ne işimiz var öyle mi.? Şu soruya bak, şu mantığa bak be.! Savaş, o lanet olası,
kadın için iki kat gözyaşı demektir. Çocuklarımızı savaşa, yani ölüme yollamak için mi doğurduk.?
BAŞKAN: Aristophanes'de yok bu söylediklerin. Düpedüz propaganda bunlar.
MÜKELENA: Nasıl yok.? ''Akademi Yayınları'', Petrovski çevirisi, sayfa 170. Üstelik şu sözlerle tamamlanıyor bu replik: ''Titriyorsunuz korkaklar.! Korktuğunuz belli.! Çokuz değil mi.? Ama bizler, sanmam ki binde biri olalım büyük kadın ordularının..'' (Sayfa: 68)


''İnsanların inanılmaz berbatlıkta bir belleği vardır. Öyle olmasaydı, hiçbir politikaya yaşama olanağı kalmazdı.'' (Sayfa: 69)


YAŞLI KADIN ŞAİR: Doğada kara otlar, kara nehirler olmayışı boşuna mı.? Güneş neden kara değil.? Ama kara kargalar var, kara kara fareler.. Sadece gecenin karası güzeldir, ama o da cinayete değil, aşka beşik olursa.. (Sayfa: 70)
*
*
Yalancı Tanık:
*
Nâzım Hikmet bu oyunu 1962'de V. Komissarjevski ile birlikte ve Albert Khan'ın Ulusal Bir Skandal Üstüne Notlar adlı yapıtından yararlanarak Rusça yazmıştır.
Türkçesi: Ataol Behramoğlu
*
SAVCI: (Stiwen'e) İşte böyle.. Suratını görmek istiyordunuz yalancı tanığın, gördünüz işte.. (Stiwen susmaktadır)
SAVCI: Fakat kuzum, nasıl oluyor da böyle zayıf karakterli, alçak herifleri alıyorsunuz aranıza.?
STIWEN: (Düşünceli) Hepimiz aynı annenin, Amerika'nın çocuklarıyız, siz, o ve ben.. (Sayfa: 91)
*
YAŞLI ZENCİ KADIN:
*
Kardeşler, bacılar.!
Ne verdi dua bize.?
Tanrı da beyazdır,
Sevmiyor bizi işte.. (Sayfa: 109)
*
''Dostluğun armağana ihtiyacı yoktur..'' (Sayfa: 122)
*
Kör Padişah
*
Nâzım Hikmet bu oyunu 1962'de Vera Tulyakova ile birlikte Rusça yazmıştır.
Türkçesi: Ahmet Zekeriya
*
2. Vezir: Körlük halka mahsustur. Efendimizin karanlık dediği şey, alnına düşen Tanrı gölgesidir. (Sayfa: 143)
*
1. CADI: Yalanın yüzü güzel olursa, çirkin yalandan on kat güçlü olur. Fakat yalan, sevdiğimizin yüzüne benzerse gücü yüz kat artar. (Sayfa: 160)
*
BİLGE PAŞA: ..Güler yüzlü birini geri çevirmek, asık suratlı olanları geri çevirmekten daha güçtür.. (Sayfa: 170)
*
HER ŞEYE RAĞMEN (VAR MI OLMAK YOK MU OLMAK), 1962:
*
''Kapısından istibdat giren tiyatronun sahnesinden, sanat kaçar..'' (Sayfa: 198)
*
ORHAN: Demek umutluluk-umutsuzluk yalnız yaşamaya ait değil, umutlu yahut umutsuz, ölünüyor da.. (Sayfa: 233)
*
Rüzgâr akar gider,
aynı kiraz dalı bir kere bile sallanmaz aynı rüzgârla.
Ağaçta kuşlar cıvıldaşır:
-----kanatlar uçmak ister.
Kapı kapalı:
-----zorlayıp açmak ister.
Ben seni isterim:
senin gibi güzel
dost
---ve sevgili olsun hayat..
Biliyorum gelmedi
-----sonu facianın
gelecek fakat.. (Sayfa: 236)
*
ORHAN: Ölmedim demek.? Halbuki nasıl ölmek istiyordum.. İstiyorum..
NÂZIM HİKMET: Yaşamak güzel şey.. İnsanların en dehşetli icadı yaşamak.. (Sayfa: 238)
*
NÂZIM HİKMET: Deniz kıyısında, kendimizi denize göre, denize bakarak dehşetli küçük, minicik görmeyişimizin bir sebebi de bu: Faydalı olmak.. (Sayfa: 240)

Bob Dylan - Şiirler (Hazırlayanlar: Mustafa Yılmazer, Fahri Öz)


Arka Kapak

*
"Şarkıların sözleri sadece kağıt için yazılı değil. Melodiler ve okuyabilmeniz için oradalar. Ritmi alsanız da ben hala onları söyleyebilirdim. Önemli olan melodiler değil, sözler. Melodiler beni hiç ilgilendirmiyor"
*
"Her zaman şöyle düşündüm: Bir tek gitarı olan bir balad şairi ne yaptığını biliyorsa, koca bir orduyu bile sahneden uçurabilir"
*
"Şair olmanız için yazmanıza gerek yok. Bazı insanlar benzin istasyonlarında çalıyorlar ve şair onlar. Kendimi şair olarak adlandırmıyorum. Çünkü bu sözcüğü sevmem. Ben bir trapez artistiyim"
*
John Birch Paranoya Blues:
*

''Altı milyon Yahudiyi öldürdüyse de
Katılıyoruz Hitler'in görüşlerine.
Bir faşist olması önemli değil fazla,
En azından Komünist değil ya.!'' (Sayfa: 7)
*
Üçüncü Dünya Savaşı İçin Blues:



''İnsanların yarısı her zaman kısmen haklı olabilir
insanların bazısı bazen tamamen haklı olabilir
Ama herkes her zaman haklı olamaz
Sanırım böyle bir şeydi Lincoln söylemişti
''Bana rüyalarında yer verirsen
ben de yer veririm sana rüyalarımda''
Bunu da ben söyledim.'' (Sayfa: 15)
*
Kaçamak Bir Anda Hayatım:
*
''Zaman geldi yeniden gitar çalmaya başladım
Zaman geldi şarkı söylemeye başladım
Zaman geldi yazmaya başladım
Ama bir türlü bu yaptıklarımı neden yaptığımı anlamak
için zamanım olmadı..'' (Sayfa: 21)
*
Geraldin'e Doğum Gününde Öğütler:
*
''hizada kal, çizgiyi geçme, insanlar
korkarlar kendileriyle aynı hizada
olmayanlardan, aptal hissederler
kendilerini çizgiyi
geçemedikleri için. hatta yanlış
yerde durdukları bile geçebilir akıllarından.
kırmızı çizgiyi geçme asla.
eğer çok açarsan arayı,
kaybederler seni gözden, tehdit
edildiklerini hissederler, yanlarından
geçen bir şeyin parçası olamadıklarını düşünerek,
kendilerinden habersiz bir şeylerin döndüğünü
sanırlar, nefret sarar ortalığı.'' (Sayfa: 27)
*
Özgürlük Çanları:


''Öyküsü çok özel olan yalnız kalpli aşıklar için
Hapse konulmuş her zararsız ince ruh için
Ve baktık özgürlük çanlarının parıltısına
Gözlerimiz parlaktı ve gülüyorduk'' (Sayfa: 37)
*
Yılgınlar Sokağı:


''Evet mektubunu dün aldım
(Tam kırıldığı sırada kapının kolu)
Nasıl gidiyor işler diye sorduğun zaman
Bir espri miydi bu.?
Sözünü ettiğin tüm bu insanlar
Evet tanıyorum, oldukça sakattır onlar
Yüzlerini yeniden düzenlemem gerekti
Ve yeni bir ad vermem hepsine
Şu sıralar pek de iyi okuyamıyorum
Artık bana mektup yollama
Eğer onları postalamayacaksan
Yılgınlar sokağından'' (Sayfa: 71)
*
Ağıt:


''Özgürlük şarkılarını duydum senin
ve insanın, sonsuza dek soyulmuş
Sırtı kamçılanırken budalalıklarını sürdüren
Yörüngede bir köle gibi evcilleşene kadar dövülüyor
Tümü bir anlık bir şan için, kirli, kof bir utanç bu
*
Yalnızlığa tapanlar vardır, onlardan biri değilim
Bu cam elyafı çağında aradığım bir mücevher
Duvardaki kristal küre bana henüz bir şey göstermedi
Yalnızlığın bedelini ödedim
ama sonunda borçlarım bitti.'' 8Sayfa: 81)
*
Öldürme Lisansı:


''Apartmanımda bir kadın var
Tepeye bakarak oracıkta oturuyor
Soruyor, kim alacak insanın elinden öldürme lisansını.?'' (Sayfa: 93)
*
Birleşik Devletlerde Gün Batımı:

''Dünyayı demokrasi yönetmiyor Soksan iyi olur bunu kafana Dünyayı şiddet yönetiyor Bunu da söylemesen iyi olur Broadway'dan samanyoluna dek Bu da az bölge değil gerçekten Ve insan yapacaktır yapması gerekeni Besleyecek aç bir ağız varken * Birleşik Devletler'de güneş batıyor artık Halbuki şu Made in U.S.A Tabii ki iyi bir fikirdi Hırs işleri bozmadan önce'' (Sayfa: 101)
*
Gece Gökten Koptuğunda:


''Sevgiye aç bir budala olmak istemem
İstemem boğulmayı bir başkasının şarabında.'' (Sayfa: 111)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...