5 Ağustos 2022 Cuma

Osamu Dazai - İnsanlığımı Yitirirken (Türkçesi: Hüseyin Can Erkin)


BİRİNCİ GÜNCE
"Bu, benim insanlarda son sevgi arayışımdı. Bir yandan onlardan son derece korkarken, diğer yandan bir türlü aklımdan çıkaramadım. Böylece, şaklabanlık sayesinde ince bir çizgiyle insanlarla bağımı koruyabildim. Dış dünyaya durmaksızın gülümseyen yüzümü gösterirken, iç dünyam ölüydü. İşte bu, bin derdi tek bir saç teliyle taşımak gibi, yağa ter karıştırmak gibi bir çabaydı." (Sayfa: 15)
*
"Ne istediğim sorulduğunda, hiçbir şey istemez hale gelirdim." (Sayfa: 17)
*
"Karşılıklı olarak birbirlerini kandırıp, üstelik ne tuhaftır ki, hiçbir yara almadan, sanki bunun farkında değillermiş gibi gerçekten çarpıcı, berrak ışıltılar yayan şen inançsızlık örnekleriyle dolu insan yaşamı." (Sayfa: 21)
*
"Sanıyorum pek çok kadın, kimseye itiraf edemediğim, özellikle son yıllarda benliğimin pek çok yolla istismarına vesile olan bendeki bu yalnızlığın kokusunu içgüdüsel biçimde alabiliyor.
Yani, kadınlar için, aşkın sırlarını tutabilecek bir erkek oldum." (Sayfa: 22)
*
İKİNCİ GÜNCE
*
''Mahsus yapıyorsun.'' (Sayfa: 25)
*
''Şimdiye kadar birilerinin gelip beni öldürmesini istediğim anlar olmuştu ama cinayet işlemek bir kez bile aklımdan geçmedi. Çünkü bunun korkunç rakibime mutluluk vereceğini düşünüyordum.'' (Sayfa: 26)
*
''İnsanın gayet hoş addettiği şeyleri bile gayet hoş biçimde tasvire yeltenmek nasıl bir yüzeysellik ve hatta aptallıktır. Ustalar, kendi algılarının ışığında, çirkinliğin kusturucu yanını ortaya çıkararak, buna duydukları ilgiyi dahi saklamaksızın, saçmalıkta güzellik üretiyor, ifadenin coşkusuna gömülüyorlar.'' (Sayfa: 32)
*
''Öğretmenimiz doğanın içinde.! Doğa aşkıyla.!'' (Sayfa: 35)
*
''(belki de coşku, insanın karşısındakinin durumunu görmezden gelmektir.)''
(..)
''Fahişeler, benim için ne insandı ne de kadın. Aklı kıt, hatta meczup gibi görürdüm onları ve koyunlarında kendimi çok güvende hisseder, rahat rahat uyurdum. İnsanı üzecek ölçüde, bir parça bile ihtirasları yoktu. Belki de onlarla aynı türden olduğumu hissediyordum, o fahişeler daima bunaltmayacak ölçüde samimiyet gösterirlerdi. Artniyetsiz, bir şeyler satmaya çalışmayan, belki bir daha hiç görmeyecekleri birine karşı, sergilenen türden bir samimiyet. O aklı kıt ve meczup oldukları hissine kapıldığım kadınlarda Meryem'in halesini gerçekten gördüğüm geceler de olmuştu.'' (Sayfa: 37-38)
*
''Düşünüyorum da, birçok Marksist türü vardı.
Horiki gibi içi boş bir ''modern''likle, bunu kendiliğinden dile getirenler olduğu kadar, benim gibi sadece illegal havadan hoşlanarak gidip orada oturanlar da vardı.'' (Sayfa: 41)
*
''Bir iş buyurmanın, kadınları kesinlikle hayal kırıklığına uğratan bir şey olmadığını; aksine, erkek kendilerine iş buyurunca sevindiklerini çok iyi biliyordum.'' (Sayfa: 45)
*
''Zayıf insanlar mutluluktan bile korkar. İplikle bile yaralanırlar.'' (Sayfa: 49)
*
''Kadın denen canlının gece yatmadan öncekiyle sabah kalktıktan sonraki hali arasında dağlar kadar fark olduğunu ve mutlak bir unutkanlık gibi mükemmelen bir yöntemle iki dünyayı birbirinden ayırarak yaşadıklarını henüz idrak etmemiştim.'' (Sayfa: 50)
*
''..''Para kesildiğinde, bağlar da kopar, deyince şaka yaptığını düşünmüştüm, ciddi miydin.? Gelmedin. Bu nasıl ayrılık böyle.? Parayı ben kazansam olmaz mı.?''
''Olmaz.''..'' (Sayfa: 52)
*
Üçüncü Günce, I
*
''İnsanların beni sevdiğini bilsem bile, sanırım onları sevme yeteneğim yoktu. (Aslında, diğerlerinin de ''sevgi'' yeteneklerinin olup olmadığı konusunda şüphelerim var.) O halimle ''gerçek dost'' edinebilmem mümkün değildi, üstelik onları ''ziyaret'' etme yeteneğim de yoktu. Başka insanların evlerinin kapısı, benim için bir tür İlahi Komedya cehenneminin kapısından daha iç karartıcıydı. O kapının ardında nefesi kötü kokan hayvanların, gerçekten korkunç canavarlar gibi kımıldadığını abartısız hissederdim.'' (Sayfa: 65-66)
*
''Topluluk içi ve dışı diye herhangi bir ayrım yapmaksızın, başka bir perde açmaksızın insanların yaşamından kaçmayı sürdüren bir şapşal olarak, sadece ben tamamen dışarıda bırakılmıştım sanki.'' (Sayfa: 67-68)
*
''İnsanlar, diğer insanların üzerine bassalar da cezası yok. Bana bir öfke maskesi ver.!'' (..) ''İnanç. Bu, sadece Tanrı'nın kamçısını yemek için boyun eğerek mahkeme kürsüsüne ilerlemek için gerekiyor gibiydi. Cehenneme inansam bile, cennetin varlığına bir türlü inanamıyordum.'' (Sayfa: 71)
*
''..''Dokunmadığın Tanrı'nın gazabına uğramazsın'' atasözündeki gibi şeytani bir akıllılıkla hareket etmek, ölçülü davranmakla aynı anlama gelir. Off.. İnsanlar birbirlerini anlamıyor. Bakış açıları tamamen yanlış olduğundan, eşsiz dostluklar kurdukları fikrine kapılıyor, bunun ömür boyu farkına varamayıp, karşılarındaki öldüğünde arakalarından ağlayarak dua etmiyorlar mı.?'' (Sayfa: 73)
*
''Toplumun anlaşılmazlığı bireyin anlaşılmazlığıdır. Toplum bir okyanus değildir; bireyler okyanustur.'' (Sayfa: 77)
*
Boş dualardan vazgeç
Gözyaşı çağıran şeyleri fırlat at
Bir kadeh içelim, sadece sevdiğin şeyleri getir aklına
Boşa titizlenmeyi bırak bir yana
Huzursuzluk ve korkuyla insanı titretenler
Kendiliklerinden doğurdukları suç karşısında titrerler
Ölümlülerin makamına hazırlanır
Kendi başlarına durmadan dert açarlar
Çağır.! Şarap dolar, yürek sevinçle dolar
Bu sabah ayıldığımda sadece perişan
Kuşkulu bir gece içinde
Değişiveren şu ruh halim
Lanetlenmeyi düşünmekten vazgeç
Uzaklardan duyulan davulun sesi gibi
Hiçbir şey olmasa da huzursuz eder
Yellenmeye varana kadar suç bir bir hesaplanırsa
Kurtuluş zaten yok
Adalet ömrün kumpası derler
Öyleyse kanla boyanan savaş alanında
Suikastçının kılıcı ucunda
Adaletin nesi vardır.?
*
Yönetim prensibi nerededir.?
Nasıl bir bilgelik ışığı vardır.?
Güzel olsa da, korkutucu olan fani dünyadır
Zayıfların çocukları taşıyamayacağı yükü yüklenir
Baş edilemeyen bir arzu tohumu ekilmiş
İyilik kötülük, suç ve ceza diye lanetlenir hep
Baş edilemez, kafa karışıktır hep
Ezip parçalayacak gücün de yok, azmin de yardımı yoktur
Nerelerde dolanıyorsun.?
Neyi eleştirir, irdeler, yeniden tanırsın.?
O.! Boş bir rüyayı, olmayan bir hülyayı
Aa.! Şarabı unutmak, herkes düşünür aptalca
*
Ne dersin.? Uçsuz bucaksız gökyüzüne bak.!
Bunun içinde küçük bir noktasın
Bu dünyanın neden döndüğünü anlar mısın.?
Döner, döner tersine de döner, kendi kendine
Her yerde yüce gücü hisseder
Her ülkede her millette
Kendine benzer insan bulursun
Bir ben miyim aykırı.?
*
Herkes kutsal kitabı yanlış okur
Aksi taktirde görgü de, bilgelik de olmaz
Yaşamanın sevinçlerini yasaklayıp, şarabı yasaklayıp
İstemez Mustafa.! Ben nefret ederim öyle şeylerden. (Sayfa: 79-80)
*
''..'İçkiyi küpüyle iç, insanoğlusun, kötülüğü sil, sil' demiş, eskiden bir İranlı.'' (..) ''..'Üzüntüden yorulan yüreğe umut taşıyan, yalnızca mest eden kadeh ol' demiş.'' (Sayfa: 81)
*
II
*
''İyilik-kötülük kavramları insanların ürettiği bir şeydir. İnsanların kendi başlarına ürettikleri ahlaka dair sözcüklerdir.'' (Sayfa: 90)
*
''Yoşiko güven abidesiydi. İnsanlardan kuşkulanmayı bilmiyordu. Fakat trajedi bu yüzden doğmuştu.
Sorarım Tanrı'ya.! Güven suç mudur.?'' (..) ''Acaba güven dolu saf bir yürek, suçun kaynağı mıdır.?'' (Sayfa: 93)
*
''Bir şeyler teklif edilip de reddedince, karşımdakinin yüreğinde de kendi yüreğimde de sonsuza dek onarılmayacak aleni bir çatlağın oluşacağı korkusunu taşırdım hep.'' (Sayfa: 103)
*
''Sorarım Tanrı'ya.! Direnç göstermemek suç mudur.?'' (Sayfa: 104)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...