''Ne trene binmişti, ne vapura, ne motora ve ne de kayığa.. Denizi hiç görmemişti.
''Denizin suyu bardakta da mavi midir.?'' diye soru.
''Yok be.! Çok derin olduğu için öyle görünüyor. Denizin suyu da içtiğimiz şu sular gibidir.''
''Peki ama, tuzlu suyun içinde nasıl yaşıyor balıklar.? Ölmüyor mu.?''..'' (Sayfa: 27-28)
Bedrettin Cömert, Eleştiriye Beş Kala Kitabı'nda der ki:
*
''Sanat her zaman ince bir iştir, zor bir iştir, zihnin ve hayal gücünün damıta damıta ortaya koyduğu bir üründür. Burada kaba anlamda halka inmek de söz konusu değildir. Emekçi halktan gelen, onunla kan dolaşımını kesmemiş bir sanatçı, belki dolaylı olarak, ama mutlaka o halka seslenecektir. Halk, en yüksek nitelikte saydam bir demir haline dönüşmüş sesini mutlaka tanıyacaktır. Nasıl tanımaz kendi sesini.?'' (Sayfa: 140)
*
''Emekçi sınıf kendi sanatını kendisi yapacaktır. Korkmazgil'in bir benzetmesini kullanayım: Küçük burjuvaziden gelen sanatçı veya aydınla, gerçekten emekçi sınıflardan gelen sanatçı veya aydın arasındaki fark, birinin damat, ötekinin evlât olduğudur.'' (Sayfa: 141)
*
Şiirleri zaten tartışmasızdır Hasan Hüseyin'in.. Made İn Turkey Kitabı'nı okumuştum. Öykülerinde de, özellikle yerel ve mizahi diliyle beni büyülemişti. Şimdi çocuk (!) kitabı. Arka kapakta da dendiği gibi, büyüklere de söylediği çok şey var Büyük Ozan'ın. Bu toprakların özbeöz evlâdına selâm olsun.