#BirhanKeskin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#BirhanKeskin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ekim 2018 Pazar

Birhan Keskin - Küçük Şeyler

I
*
Denizde bir şey var
Deniz bembeyaz bir dañ.!
Köpürdelâ
Köpürcük
Köpürgân
*
II
Ne benim ellerim çalışkan eskisi gibi
Ne senin kalbin benimkiyle sıcak
Sevgilim sadece fakirlik
Her şeyi bir iken ayırmak
*
III
Ben bunu gözlerimle gördüm, yalan yok, kendi balkonumda.!
- Bir acı biber bile yanındaki bibere sarılıyordu.
*
IV
Taşta saklandım ben yıllarca taşta
Bu yüzden anlamıyorsun öfkem nasıl sert
Nasıl taze, nasıl bozulmadı taşıdığım aşk
Ağır bir taşla yaşadım nasıl,
Beni esirgeyen taştı da öyle söküldü sabrım
Nasıl benzedim taşa, ya da taş bana nasıl,
bilemezsin.
*
V
Mi'safirim ben;
taşıdığım taş
kadim bu
dünya
da.
*
VI
Bir küfür gibi evde oturuyorum. (
 Sayfa: 45-50)

Birhan Keskin - Küçük Şeyler


Taşta saklandım ben yıllarca taşta
Bu yüzden anlamıyorsun öfkem nasıl sert
Nasıl taze, nasıl bozulmadı taşıdığım aşk
Ağır bir taşla yaşadım nasıl,
Beni esirgeyen taştı da öyle söküldü sabrım
Nasıl benzedim taşa, ya da taş bana nasıl
bilemezsin.

Birhan Keskin - Küçük Şeyler
Fakir Kene'den

Birhan Keskin - Darıdünyalılar

Birhan Keskin - Darıdünyalılar
Darıdünyalılar
***

Bir taşın üstüne oturup uzun uzun bakışımız bundan

Evlerimiz sokağımızda bizim üst üste yığılmış, öyle yakınız.!
Biliriz yan yana sokulmak bu dünyadaki yoksulluğumuzdan.
Kimine dünya gerek, dünyaya kazzık gerek, çakmak gerek.!
Biz dünyada cevize sığdık nasılsa gideceğiz diye burdan.
*
Soğuk Kazı'dan

27 Ekim 2018 Cumartesi

Birhan Keskin - Ba

Dümen Suyu
***************
Ah, okumaya başlamadan önce
Çiçeklere su vermek lazımdır.
*
Melih Cevdet Anday
***
Bütün devrelerin birbirine girdiği bir dünya zamanıydı, viraneydi zahir. Bizi ilmek ilmek sökmüşlerdi, hiçbir şey söktükleri yerde değildi.
*
Burası yeni bir yer.. her şey dingin ve her şey huzurlu olacak burada, dediydin. Öyle oldu. Bugün, çünkü, sebzeli makarna yaptım. Her şey dingindi. Bugün o sebzeli makarnayı yedim. Her şey sessizdi. Sardunyalara ve mor şebboylara su verdim, çiçeklerle aramda yeni bir dil geliştirdim bugün. Ama ''şimdi'' bugünün anlatılmaz olduğunu biliyorum. Dinginlik, ne yazık ki takatsız bir şeydir. Hafızanın duvarlarında tutunamayacak kadar mecalsiz bir şey. Bugün değil, sonra, belki çok sonra o duvarlarda silik bir iz, kim bilir, kalır.?
Her şeyin dindiği, bir iki kekeme ruh kabarcığından başka, dümdüz kalakaldığı, kıpırtısız, çarşaf gibi bir dinginliğin içine vakumladım kendimi. Burada, Kırklar'da..
Nerede o başı dağlı, aşkı leyla.? Dibe,içimin en dibine yatırdığım, uyuttuğum kartal kanatlı.?
Sana gelmek için doğruldum ama olmuyor. Ben bu nezaketle ve boynumda yaralı iki salyangozla ancak durabiliyorum. Bölük pörçük bir cümle hatırlıyorum ama hatırladığım da hatırlamak olmayabilir.!
İnceliğim, dal gibiliğim, ellerim.. İnsanın hayatla kurduğu ilişki en çok ellerinden okunurmuş. Ellerimden okunuyor: Sakin, zarif, yavaş, kuru. Usul usul saça, yaprağa, suya, kapıya değiyor. Usulca günü geceye, geceyi güne çeviriyor. Ellerim, hayata karşı yeni bir merhamet.
Peki ya o dağlı, ya o leyla.?
Kar kıvamı, yanış, yakış, dönüş, düşüş tasarımı.?
Aşk ve maraz, ihanet ve yara, ömür ve hafıza; dünyada bulunmanın bahaneleri, dünyada bulunmanın halleridir. İşte bunlar üstüne düşünüyorum, kaç zamandır, burada, bu dingin bahçede, bu sessiz odalarda. Sana gelmek için ağrımı uyandırmaya çalıştım ama olmuyor. Mayalanmış o, mantarlanmış, beni bilmiyor. Çok zamandır bunlar: Sessiz ayaklarım, sessiz konuşmalarım, sessizlikten neredeyse unuttuğum nefeslerim, iççekişlerim. Ellerim, çiçekler, bahçe. Burada, Kırklar'da, bu sakinlikte.
Sardunyaların, mor şebboyların suyunu vermek için bahçeye çıkıyorum, dilimde sabahtan beri dolanan bir şarkının sözleri:
''As ı sat Sadly by her side. As ı sat Sadly by her side.. At the window through the glass.''
Dışarıda, önce mütevazı bahçe, sonra Bakırcılar bedestenine inen caddenin yaz sessizliği. Yalnızca, çok uzaktan da olsa, bedestenin incecik gürültüsü. Yazın kavruk baharatlı kokusuna karışarak süzülen tozlu ince gürültüsü. Önce caddenin sessizliğini sonra yaz günlerinin ılık genişliğini taşıyarak bahçeye geliyor..
''En çok seni sevdim.'' diyerek suladım saksıların her birini. İpeğe dokunur gibi incecik bir duyguyla. Durmanın, oturmanın, yavaş ilerleyen bir zamanın içinden biraz sert bir rüzgâr esse sanki kırılıverecek, dağılıp dökülecekmiş duygusuyla.
Küçük, sallanan bir şezlong, demirişi nakışlı büyük yuvarlak bir masa ve üstünde eski beyaz mermer, etrafında yine aynı nakışlı demirişi sandalyeler. Yıllardır kullanılmamaktan paslı, dikenli. Alttan, yan bahçeden terasa dek uzanmış ve terasın arka yüzünü neredeyse tamamen kaplamış bir sarmaşık gül ağacı. Kendi haline bırakılmış, budanmamaktan kâh alıp başını gitmiş, kâh kalıvermiş. Gövdesinin bazı dallarını unutmuş, kurumuş.. bazı dalları arsızca sarmış etrafını. Üstünde pıtrak gibi açan beyaz katmer güller.. Burası kapalı bir yer: güllerin üstüne bu yağmur nereden yağıyor.?
Her şey, ama her şey yazın sıcak, ılık, hiç bitmeyecekmiş gibi duran beyaz çarşafına uzanmış, yatmış, uykulu, mahmur, mırıltılı..
*
Unutmakla unutmamak arasına gerili o sırat köprüsünden
geçiyordum. Karşımda iki eşek: ''Sen yana ben yana''.
Duruyor. ''İkimizin resmini çıkartmışlar yan yana''.
Hey, doktor.! Ruhumdaki kadim yırtık hâlâ yerinde mi.?
Karanlık ve içerlek bir cümbüş o, doktor.! Dik onu doktor. Hey, (Sayfa: 45-47)
Birhan Keskin - Ba

Birhan Keskin - Ba

Birhan Keskin - Ba
Taş
***
İlk benim yüzüme rastladınız, en eskisiyim buranın.
Karnıyım dünyanın. Yeryüzünün ağrısı bendedir.
Kum ve kayaç benim.
*
Issızlık bilgisiyim ben, sessizlik bilgisi.
Durmanın ve kalmanın büyük planıyım.
*
Her şeyi gördüm, her şeyi. Suyun gidişini, ağacın çiçeklenişini.
Tekrar tekrar gördüm ben daha da görürüm. Büyük Zaman, benim.
*
Denizler dalgalar dövdü beni, sert rüzgârlar yurt bildi zirvelerimi
Kırıldım, söküldüm, ufalandım; döndüm bitiştim tekrar kendime
açsan, kırsan, baksan; bütün yeryüzü, her zerremde.
*
Taş taşıdım, içim kendimden yorgun benim, dilim çok uzun bir yankı.
En eskisiyim ben buranın.

10 Ekim 2018 Çarşamba

Birhan Keskin - Taş Parçaları

Birhan Keskin - Kışın Bana Yaptıkları



*
seni bir boşluğa attım
gövdemi başka gövdeler bilmeyecek artık
boşluk sesi ol..
hoşluk sesi ol..
sonra dönüp üz beni.
*
yüzüm yüzünü terk edeli kıştı.
yeni yeni kıştı. kollarım kendi
bacaklarımı sarmıştı. fotoğrafta görünmeyen
ışıklar vardı. sandalyenin ucuna oturmuştum.
gözlerim bacaklarıma dolanan kollarıma,
sonra bacaklarıma , sonra daha uzağa, salondan
da uzağa ,
o yok yere bakıyordu.
*
seni bir boşluğa attım
gitmek üzereydim kalktım
boşluk sesi ol..
hoşluk sesi ol..
gözlerimdeki ay ışığı
gözlerinin körlüğü içindi.
*
II

hadi benim umarsızım
ben ölmek üzereyim
yorgunluğum da öyle
sabrımın son parçasını da yedim
az önce.
*
hadi benim suskunum
geçtiğim yılları yaktım ardımda
çocukluğumdan gelirken düştüğüm
o keskin virajdan
sürüklendiğim bu vakte dek
sıkıca tuttuğum
kırık dökük inançlarım bile
ölmek üzere.!
*
hadi benim kırgınım
kışın bana yaptıklarından,
yazın beni öldüren yıldızlarından sonra
yitirdiğim mevsimler değil,
vaktim yok,

baktığım yerleri yaktım
içime ağladığım suları da içtim
az önce..
*
III
*
seni şimdi bir yabancı gibi karşıma alıp
sanki senden bahsetmiyormuşum gibi yapıp
sanki benden bahsetmiyormuşum gibi
hatta bir aşktan bahsetmiyormuşum gibi
fırtınayı ve huzuru anlatacağım sana
*
yılları ve yolları , limanları ve fırtınayı
ve aşkın belki hiç adı geçmeyen kuzeyini
aşkın bu kuzeyden nasıl düşürüldüğünü,
artık sonsuza dek yitirdiğimizi
büyünün bitişini,
*
hiç gerekmeyen yıllarda huzur,
çok gereken yıllarda da fırtına
nasıl yaşanır onu anlatacağım.
*
seni bir yabancı gibi karşıma alıp
bunun dayanıklı bir şey olmadığını
sürekli kılınmadığını , çünkü aşkın
yapılan bir şey olmadığını,
başlangıçta bir melek konduğunu
sonunda bir kelebek öldüğünü,
yani kısacık sürdüğünü , oysa hayatın
bir korkular ve alışkanlıklar bütünü
olduğunu,
bütün bunları sana
nasıl anlatacağım.?
*
IV
kalbim
ölü mevsimler gibisin
bir şeyin görünmeyen iyi yanları gibi
ama bitti mevsim,
bir başka yolcu yok sana
fark etmez gibisin.
*
kalbim
demir masanın küfü , örtünün yırtığı
camın kırığı , patlayan freni hayatımın
kalbim , anla , bitti mevsim
bir başka yolcu yok sana.!

8 Ekim 2018 Pazartesi

Birhan Keskin - Su


Konuşmam artık, ağır sözler söylemem
bir düş için sabahları göğsüme sedeften
bir çiçek işlerim..
*
Hiç bilmedim, konuştuklarımdan ne anladın,
ormanın korkunçluğunu söyledim,
ovanın serinliğini sustum,
sen uzun bir uykuyu uyudun, ben düş gördüm..
*
Durmadan bir yoldan söz ettim:
suyum ben, adımı unutmadım,
dolanıp, bir gün yanına düştüğüm
bir dağdan söz ettim;
dünyanın işine karışmadım,
beni avutmaz dünya, beni tutmaz da,
dolanıp içinde kirinin
yine temiz geldim..
*
Göğsümde sedeften bir çiçek taşırım:
bir büyü bu, hayata karşı yaptırdım
konuşmam artık, kalbini kırdımsa senin
bil ki yanına düştüm..

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...