29 Kasım 2019 Cuma

Vincent Van Gogh - Theoya Mektuplar (Çeviren: Pınar Kür)

#VincentVanGogh #TheoyaMektuplar #ÇevirenPınarKür

Buralar öylesine güzel ki.. Tabii, insanın görmesini bilen, yalın ama kendinden ışınlı gözleri varsa.. Gerçi insanda öyle gözler varsa, her yer güzeldir zaten.. (Sayfa: 12)

*****

İnsan her şeyi açık seçik anımsayabilse ne iyi olur; ama işte uzun bir yolun görünümü gibi, uzaklaştıkça her şey küçülüyor, bir çeşit sise bürünüyor. (Sayfa: 30)

*****

Tüm içtenliğiyle yaşayan, türlü dertlerle, binbir düş kırıklığıyla karşılaşan, ama bunlardan yıkılmayan, bunlara boyun eğmeyen kişi, işleri her zaman rast gitmiş ve görece bir refah içinde yaşamış kişiden çok daha değerlidir. (Sayfa: 32)

*****

Gerçekten anlam taşıyan az söz söylemek, kuru gürültüden başka bir şey olmayan, kolay söylendiği kadar yararsız olan bir araba laf etmekten daha iyidir.
Gerçekten sevilmeye değer şeyleri sadakatle sevmeyi sürdürebilirse kişi, sevgisini anlamsız, değersiz, önemsiz şeylere ziyan etmezse, zamanla daha çok ışığa kavuşacak, güçlenecektir.

(..)
..yaşam kısa, zaman çok çabuk geçiyor. İnsan bir tek konuda tam anlamıyla ustalaşırsa ve o tek konuyu çok iyi anlamışsa, fazladan daha birçok şeyi de derinden kavrayabilecek, anlayabilecektir. Kimi kez insan içine çıkmak, şununla bununla bir sürü gevezelik etmek hoş olabilir, hatta bazen zorunlu bile oluyor bu, ama sessiz sedasız kendi işini sürdürmeyi yeğleyen, çok az sayıda arkadaş isteyen biri insanlar arasında da, dünyada yürüdüğü yolda da en güven içinde olandır. İnsan hiçbir zaman her şeyin iyi gittiği, sıkıntısız, dertsiz dönemlere güvenmemeli, rahatına da fazla düşkün olmamalı. En kibar ve kültürlü ortamlarda, en iyi çevrelerde, en rahat durumlarda bile kişi içinde Robinson Crusoe'nun esas özelliklerinden, doğaya bağlı münzevilikten bir şeyler taşımalı, yoksa kendi köklerini yitirir; ruhumuzdaki ateşi hiçbir zaman söndürmemeli, her an körüklemeyi sürdürmeliyiz. Kim kişisel yoksulluğu bilinçle seçer ve severse, büyük bir hazineye sahip demektir ve her an vicdanının sesini işitebilecektir.. (Sayfa: 33)

*****

Sanat ne büyük zenginliklerle dolu; insan gördüklerini unutmadıkça hiçbir zaman verimli düşüncelerden uzak, gerçekten yalnız ya da tek başına kalamaz. (Sayfa: 39)

#VincentVanGogh #TheoyaMektuplar #ÇevirenPınarKür

Tüylerini dökme -tüy değiştirme- vakti kuşlar için neyse, biz insanlar için de düşkünlük ve mutsuzluk dönemleri aynı zor zamanlar. Böylesi bir tüy dökme döneminde ömrü billah kalabilir kişi, ya da atlatır, yenilenmiş olarak yaşama döner.. Ama ne olursa olsun, başkalarının gözü önünde yapılamaz bu, çünkü hiç de eğlenceli bir şey değil.. Öyleyse saklanmaktan başka çare yok. İyi ya, öyle olsun. (Sayfa: 40)

*****

Shakespeare harika bir adam.! Kim onun kadar esrarlı olabilmiş.? Dili, üslubu, gerçekten de bir ressamın ateşle, duyguyla titreyen fırçasıyla kıyaslanabilir. İnsan okumasını öğrenmek zorunda, tıpkı görmeyi, yaşamayı öğrenmek zorunda olduğu gibi.. (Sayfa: 43)

#VincentVanGogh #TheoyaMektuplar #ÇevirenPınarKür

İnsanın ruhunda koca bir ateş yanıyor olabilir, ama hiçbir zaman kendi kendisini ısıtamaz onunla; gelip geçenlerse yalnızca bacadan çıkan cılız dumanı görürler ve yollarına devam ederler. (Sayfa: 44)

*****

..ne düşündüğüme değğin ufak bir ışık sana: Souvestre'in Philosophe sous les Toits (Damlar Altındaki Filozof)unda bulacaksın bunu. Halktan bir adamın, zavallı, basit bir işçinin kendisini kendi ülkesinde nasıl gördüğünü..
''Belki de kendi ülkenizin ne olduğunu hiç düşünmediniz,'' dedi adam elini omzuma koyarak; ''çevrenizi saran her şeydir; sizleri yetiştirmiş, beslemiş olan, sevmiş olduğunuz her şey -gördüğünüz şu tarlalar, şu evler, şu ağaçlar, gülerek yanınızdan geçip giden şu kızlar, ülkeniz bunlar işte. Sizi koruyan yasalar, emeğiniz karşılığında kazandığınız ekmek, söylediğiniz sözler, halkımızdan ve arasında yaşadığınız şeylerden size gelen sevinç ve acı, ülkeniz bu işte.! Bir vakitler annenizi gördüğünüz küçücük oda, onun size bıraktığı anılar, artık altında dinlendiği toprak, ülkeniz bu işte. Onu her yerde görüyor, havasını soluyorsunuz.! Haklarınızın ve görevlerinizin, sevgilerinizin ve gereksinimlerinizin, anılarınızın ve şükranlarınızın bir hesabını yapın, hepsini aynı ad altında toplayın, o ad vatanınızın adıdır. (Sayfa: 44-45)

*****

Kee bir melek olsaydı benim için çok yüce olurdu ve bir meleğe aşık olmayı uzun süre göze alamazdım. Şeytanın biri olsaydı onunla hiçbir zaman ilişki kuramazdım. Oysa şu durumda onu gerçek -bir kadın olarak görüyorum bir kadının tutkuları, iyi ya da kötü ruhsal tepkileriyle- ve onu çok seviyorum. Dediklerim doğru, bundan dolayı mutluyum. Kee meleğe ya da şeytana dönüşünceye kadar benim de tavrım ve elimizdeki sorun değişmeyecek. (Sayfa: 57)

*****

Onu seviyorum, ama onun uğruna kendimi donduramam, sinirlerimi harap edemem. Bizim gibileri uyaran, istediğimiz kıvılcımı sağlayan da sevgidir açıkçası -yalnızca tinsel sevgi de değil.! (Sayfa: 59)

*****

Seçkinliğe pek meraklı olan kimi kişiler, gerçekten seçkin olanı her zaman ayırdedebilirler mi dersin.? Hey tanrım, çoğu kez göklerde ya da yerin dibinde ararlar da, yanı başlarında olanı görmezler; ben bile ara sıra yapmışımdır bu yanlışı. (..) Küçük bir çocukken bile, sonsuz bir sempati, hatta saygıyla bakmışımdır, yarıdan fazla solmuş bir kadın yüzüne, orada sanki yazılmış olan şu sözleri okumuşumdur: Yaşam gerçeğinin bıraktığı izlerdir bu çizgiler.. (Sayfa: 60)

*****

Öte yandan, Kee'ye duyduğum sevgi çok yeni ve çok başka bir şey. Kendisi farkında değil ama, bir tür hapishanede oturuyor. O da yoksul; keyfinin istediğini yapabilecek durumda değil ve her şeyden vazgeçen bir tür tevekküle bırakmış kendini.. Ayrıca, din adamları, dindar hanımlar, sanıyorum beni etkilediklerinden çok daha fazla etkiliyorlar onu. Ben o gibilerin elinden kurtuldum artık, çünkü numaralarını çakmayı öğrendim; ama o hâlâ inanıyor ve de tevekkül, günah, Tanrı ve daha kimbilir nelerden kurulmuş olan sisteminin boş laftan başka bir şey olmadığı ortaya çıkarsa, yıkılır.

#VincentVanGogh #TheoyaMektuplar #ÇevirenPınarKür

Korkarım bir türlü anlamadığı şeylerden biri de gerçekte Tanrı'nın ne zaman, nerede var olmaya başladığı. Belki de Multatuli'nin İmansızın Duası'nı bitirirken söylediği sözleri söylediğimiz zaman vardır Tanrı: ''Ah, Tanrım, Tanrı yok.'' Din adamlarının tanrısı benim için bir kapı tokmağı kadar cansız. Bu durumda ate mi oluyorum şimdi.? Din adamlarına sorarsan, öyle görüyorlar beni -öyle olsun- ama ben seviyorum, yaşamasaydım, başkaları da yaşamasaydı, nasıl sevgi duyardım:? Ve eğer yaşıyorsak, işin içinde bir esrarlı yan var. Buna ister Tanrı de, ister insan tabiatı, ister başka bir ad ver, son derece canlı ve gerçek olduğu halde sistemtik biçimde tanımlayamadığım bir şey var ki bence Tanrı O -ya da en az Tanrı kadar önemli bir şey.. (Sayfa: 60-61)

#VincentVanGogh #TheoyaMektuplar #ÇevirenPınarKür

Ne yazık ki kendi gözümüzün içini bile göremiyoruz çoğu kez. (Sayfa: 62)

*****

Elim şu sırada söz dinlemiyor olabilir, ama o el, yakında kafamın dediklerini uygulamayı öğrenecek. (..) Ciddi bir etüd üstünde çok uğraşmak, halkın hoşuna gidecek birtakım şıklıklar yapmaktan çok daha iyi. Kimi kez, çok kaygılandığım anlarda, o şıklığı gerçekleştirecek koaylığa varmayı istemedim değil, ama üstünde biraz düşününce, hayır, diyorum, kendi kendime bağlı kalmalıyım kaba-saba bir yolla, sert, kaba ama gerçek şeyler anlatmalıyım. Resimseverlerin, aracı-satıcıların peşinden koşmayacağım, isteyen varsa bana gelsin. (Sayfa: 64)

#VincentVanGogh #TheoyaMektuplar #ÇevirenPınarKür

Bana çok dokunan başka bir şey daha oldu. Modele bugün gelmemesini söylemiştim, ama nedenini açıklamamıştım. Gene de geldi kadıncağız, ben itiraz ettim. ''Evet ama, poz vermeye gelmedim, akşama yemeğiniz var mı diye sormaya geldim'' dedi, bir kap fasulye ile patates getirmiş.! Yaşamı yaşamaya değer kılan şeyler de var bu dünyada, görüyorsun ya. Sensier'nin ''Millet'' sinde okuduğum bazı şeyler de çok dokunaklı geldi bana. Millet'nin dediği şeyler:
''L'art c'est un combat -dans l'art il faut y mettre sa peau.''
''Il s'agit de travailler comme plusieurs negres: j'aimerais mieux ne rien dire que de m'exprimer faiblement''
(Sanat bir savaştır, bu işe başını koymak gerek.)
(Birçok köle gibi çalışmak sözkonusu: Kendimi kötü ifade etmektense hiçbir şey dememeyi yeğlerim.) (Sayfa: 66)

*****

Yaşam ne gizemli bir şey; aşk ise o esrarın içinde bir başka gizem. Bir anlamda hiçbir zaman aynı kalmıyor, ama meydana gelen değişiklikler gelgit olayında suların alçalıp yükselmesi gibi -yani, denizde gerçek bir değişiklik olmuyor. (Sayfa: 100)

*****

Dikkatli bakarsan görürsün, ilkbaharın ilk günü Tanrı'nın gönderdiği bir iyi haber sanki..
Ve o gün, onca kurşuni, kırışmış yüzün açık havaya çıktığını görmek, -herhangi özel bir iş için değil, sanki baharın geldiğine kendi kendilerini inandırmak için- gerçekten acıklı bir şey. Örnekse, her türlü insan, böyle bir şey yapacaklarını aklına getirmediğin bir dürü insan pazar yerine doluşup, çiğdemi kardelen çan çiçeği ve benzer çiçekler satan adamın çevresini sarıveriyorlar. Bir de bakıyorsun ki, kara-kuru bir devlet memuru, eprimiş, yakası yağlanmış kara paltosuyla çıkagelmiş -böylesi bir adamı kardelenlerin yanında görmek öylesine güzel ki.! Bence yoksullarla ressamlar arasında ortak bir yan var: Hava değişimlerini, mevsim dönüşümlerini derinden duyumsama özelliği.. Herkes duyumsuyor bunu elbette, ama tuzu-kuru orta sınıflar için onca önemli değil ve genellikle onların ruh hallerini pek fazla etkilemiyor. Bir kanal işçisinden işittiğim sözler durumu çok güzel özetliyor bence: ''Kışları soğuktan çektiğim acıyı ancak kış mısırları çekebilir.'' (Sayfa: 102)

*****

Dokuma tezgahı gibi bir yaşam, çeşitli ipliklerin birbirinden ayrı tutulması gerekiyor. (Sayfa: 107)

*****

Yaşam cici çocuk masallarındaki ya da orta halli papazların bildik vaazlarındaki kadar basit ve karmaşıklıktan uzak olsaydı, başarıya ulaşmak pek kolay olurdu. Oysa gerçeklik bambaşka, her şey sonsuz derecede karmaşık ve doğada siyah ile beyaz nasıl kesinlikle birbirinden ayrı değilse, yaşamda da doğru ile yanlış kolayca seçilebilecek gibi uzak değil birbirinden. Kapkara siyahın içine düşmemeli insan, bilinçli kötülük demek çünkü bu.. Aynı şekilde yeni badanalanmış bir duvarın bembeyazından da kaçınmak gerek, çünkü bu da iki yüzlülük ve sonsuz kendini beğenmişlik demek. Aklın yolunu, özellikle de vicdan yolunu -aklın en yüksek, en yüce aşaması olan vicdanın yolunu- cesaretle izlemeye çalışan, dürüst olmak için elinden geleni yapan kişi, sanırım hiçbir zaman yolunu toptan şaşıramaz -bir sürü yanılgıya düşecek, engellerle karşılaşacak, kusursuzluğa erişemeyecek olsa da.. (Sayfa: 112)

*****

Görev mutlaktır. Peki, ya sonuçlar.? Onlardan sorumlu değiliz, ama görevimizi ''yapmak mı yapmamak mı'' seçiminden kesinlikle sorumluyuz. (Sayfa: 119)

*****

Ancak; insanoğlunun kökleri var; köklerin bir yerden başka bir yere aktarılması -yeni ekildiği toprak daha verimli olsa bile- acı verebilir. (Sayfa: 126)

''Ce qui ne pase pas dans ce qui passe'' (Geçici olanın içerdiği dayanıklı (temelli) öğe. Michelangelo'nun harika bir mecazla söylediği şeyi bence Millet mecazsız söylüyor ve belki de Millet bize görmeyi, bir 'iman'a varmayı en iyi öğretecek kişidir. İlerde daha iyi işler çıkarırsam, şimdi çalıştığımdan daha 'değişik' çalışacak değilim kesinlikle. Yani, elma aynı elma olacak, ama daha olgun.. Ta başından beri sürdürdüğüm görüşlerden vazgeçmeyeceğim. İşte bu yüzden, kendi payıma diyorum ki: Eğer şimdi değersizsem ilerde de değersiz olacağım, ama ilerde değerli olacaksam, şimdi de değerliyim. Çünkü mısır mısırdır, her ne kadar kentliler ilk bakışta onu ot sansalar da..

''Ce qui ne pase pas dans ce qui passe'' (Geçici olanın içerdiği dayanıklı (temelli) öğe.
Michelangelo'nun harika bir mecazla söylediği şeyi bence Millet mecazsız söylüyor ve belki de Millet bize görmeyi, bir 'iman'a varmayı en iyi öğretecek kişidir. İlerde daha iyi işler çıkarırsam, şimdi çalıştığımdan daha 'değişik' çalışacak değilim kesinlikle. Yani, elma aynı elma olacak, ama daha olgun.. Ta başından beri sürdürdüğüm görüşlerden vazgeçmeyeceğim. İşte bu yüzden, kendi payıma diyorum ki: Eğer şimdi değersizsem ilerde de değersiz olacağım, ama ilerde değerli olacaksam, şimdi de değerliyim. Çünkü mısır mısırdır, her ne kadar kentliler ilk bakışta onu ot sansalar da.. (Sayfa: 140)

#VincentVanGogh #TheoyaMektuplar #ÇevirenPınarKür

Resim yapmak bir tür sığınılacak yuvadır, demek istiyorum ve ressam olan kişi yuva özlemi çekmez. (Sayfa: 144)

*****

Gecenin, gündüzden daha canlı, daha zengin renklerle dolu olduğunu sık sık düşünmüşümdür zaten. (Sayfa: 200)

*****

Gelenek ve göreneklerle dolu bir dünyada aldığımız tüm eğitime ve yaptığımız çalışmalara karşın doğaya dönmeliyiz bence. (Sayfa: 206)

*****

.. kendini öldürmeye kalkmış ama suyun çok soğuk olduğunu ayrımsayınca var gücüyle kıyıya yeniden dönmeye çalışan bir adam gibiyim. (Sayfa: 230)

Sophokles - Elektra (Çeviren: Azra Erhat)

Yaşamıyor muyum.? Biliyorum sefil bir yaşam sürüyorum, ama bana bu da yeter. Onları rahatsız ediyorum..
Yaşamıyor muyum.? Biliyorum sefil bir yaşam sürüyorum, ama bana bu da yeter. Onları rahatsız ediyorum.. (Sayfa: 12)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...