#AlfredAndersch etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#AlfredAndersch etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Kasım 2023 Çarşamba

Alfred Andersch - Özgürlüğün Kirazları (Çeviren: Engin Bilginer)


Arka Kapak

*
"Eğer Almanya'da edebi bir yaşamdan söz etmek gerekirse; o halde Andersch'in kitabının ilgi çekici öneminden de söz etmek gerekir.
Kitabın ender bulunan gücü, varoluşcu özeleştirelliğinde, eleştirel yakıcılığında ve özyaşam öyküsünün eşi görülmedik bir zenginlikle anlatımında kendini bir kez daha ifade ediyor. Bu yeni ifade tarzıyla, edebiyatta yenilikler bulacağımıza inanıyoruz."
*
Der Spiegel
*
"1933'ten sonrasını düşünmeyi unutmayanlar için Andersch'in bu kitabı bir nimet gibidir."
*
Heinrich Böll
*
"İddia edebiliriz ki, Almanya'da savaş sırası ve öncesinde yaşananlardan kaçışın insani bir öyküsü var bu kitapta.. Egemen güçler tarafından ateş altında tutulup, zincirleme bir gericilikle ezilen bir toplumun çektiği acıların öyküsü.."
*
Hans Georg Brenner
"Savaş sonrası genç Alman edebiyatının çok önemli ve çok ciddi bir örneğidir bu kitap."
*
Neue Zürichen Zeitung
*
*
*
''Bundan böyle umudum yalnızca asker kaçaklarında.''
*
Andre Gide, Journal, 11 Mayıs 1941 (Sayfa: 7)
*
''..1928'de ondört-onbeş yaşımdayken fark ettim. Beni en çok ilgilendiren, bir insanın bir başka insanı nasıl rahatlıkla öldürebileceği sorusu oldu. Hiç öfkelenmeden, kentin dış mahallelerine giden bir yolda, bu soluk bahar gününde, biraz sonra bu yolun sonunda, bir başkasının yaşamını söndüreceğini düşünecek zamanı da olarak, yürümek. Öfke bu denli uzun sürmez. Cadde boyunca süren neydi ki.? Adalete inanmak budalalığı mı.? Emir mi.? Kışkırtma mı.? Kendisi dışında herkesi bir pislik olarak gören şaşkın bir ruh mu.? Boşalmaya zorlayan şu eğik tüfek mi.? Sürünen bedenlerin görüntüsünü, göz tabakasına işleyen şu bakış mı.?'' (Sayfa: 12)
*
''Almanca'dan aldığım bir ile Yunanca dersinden aldığım beş notu arasındaki o akıl ermez fark, bilimsel düşünme eğitimi almış öğretmenlerimi, benim ancak öğrenmek istediklerimi öğrendiğim kanısına vardırmıştı. Aslında onlar benim hiçbir şeyi öğrenmek istemediğimi anlamalıydılar. Benim istediğim, bakmak, duymak ve kavramaktı.'' (Sayfa: 13)


''Ey direğe bağlı Odysseus, Sirenler'in şarkılarını dinleyen.
Ve bizler, bu yüzyıllık Odyssea'mızda, ideolojilerin yürek parçalayıcı sesleriyle sarmalanmış..
En büyük ihanet: Kendini direkten çözdürmek.
*
Yağmurun ve ıslıkların gecesinde direğe bağlı kalmak..'' (Sayfa: 22)
*
''..sendika binasının çevresi kitlelerle çevrili -her defasında bu ''kitleler'' sözü bende zıt duygular uyandırır, çünkü böyle bir şey olmadığını düşünürüm. ''Kitleler'', tutucu jargonunda özellikleri ne denli özenle belirtilmiş olursa olsun, yalnızca bir sözcüktür. Ben şöyle derim: ''Kitleler'', içinde kendimi tek başına gördüğüm, aklımın üstünkörü yattığı, dudaklarımın küçümseyici bir tavırla kıvrıldığı bir şeydir. Ama eğer varsa, ben de ona aitim demektir-.'' (Sayfa: 31)
*
''..Çoktandır ölüm döşeğinde yatan cumhuriyet en sonunda ölmüştü. Burjuva orta sınıf, tartışma gündeminin düşman tarafından dikte ettirilmesine izin verdiği ve sonra da düşmanın öne sürdüğü kanıtları sosyal demokratlarla tartıştığı için öldü. Ve en son olarak da Komünist Parti irade özgürlüğünü, insan düşüncesinin özgürlüğünü, insanın yeteneklerini reddettiği için öldü. Diyalektiğin yasalarını kimse Komünist Parti Merkez Komitesi kadar kusursuz tanımlayamaz. Onun tarihsel kehanetleri bir saat bile şaşmazdı. Ama tarihin diyalektiğinin insanlar tarafından gerçekleştirildiğini kavramakta, kimse Komünist Parti'nin yöneticileri kadar beceriksiz olamazdı. Hiçbir analiz, Marksist analizden daha parıltılı olamaz. Hiçbir eylem de Marksist eylem kadar zavallı olamaz.'' (Sayfa: 34)
*
''Beni her gün saat sekizde bir kitabevinin tezgâhı gerisinde olmaya zorlayan işten tiksiniyor, çevremde totaliter bir devlet kurmaya yönelik bir örgütlenme biçimine dönüşmüş toplumu görmezden geliyordum. Seçtiğim çıkış yolunun adı sanattı.'' (Sayfa: 39)
*
''Hiçbir zaman kendimi eğitmem gerektiğini söylemedi. Yalnızca ilkeler edinmem gerektiğine değindi. Ona şiirlerimi gönderdiğimde şöyle yazmıştı:
''Unutmayın ki, Goethe'nin dahi kusursuz şiirlerinin sayısı yirmiyi, Mörike'nin belki de yalnızca beşi geçmez. Bu yaşınızda, gelişiminizin bu aşamasında, daha şimdiden kusursuzu yaratmak göreviniz olamaz ki. Üstelik de Rilke gibi uygun olmayan bir öğretmeni örnek alarak. Tüm o şiirleriniz için bir şey söylemek gerekirse, sizde eksik olan, disiplin, çalışma ve dolayısıyla da yeteneğiniz yok. Bu acınası dünyada zamanınız az olabilir, mesleğiniz sizi yiyip bitirmiş olabilir, dorudur, ama sanatın karşısında bunların hiçbir geçerliliği yoktur. Nasıl yapacağınız sizin sorununuz, ama bunu yapmaya gelince, işte bundan vazgeçilemez, yani öğrenecek ve çalışacaksınız.'' (Sayfa: 43)
*
''..kendinizi tam anlamıyla yetiştirmek ve olağanüstü olanı kısım kısım da olsa yaratmak arzusundaysanız, duyguların yanına sanatsal düşünceyi de katınız, yani, ne iyidir, ne kötüdür anlamak için, bilgi ağacının meyvelerinden tadın.'' (Sayfa: 44)
*
''..bilimsel çalışma yöntemlerini kapmaya çalışıyordum. Sırrı şuydu, varılan her aşama, yeniden sorgulanıp deneniyordu.'' (Sayfa: 45)
*
''..her özel ve öznel gerçek, eğer gerçekten de doğruysa, nesnel gerçeğin tanınmasına yardımcı olacaktır.'' (Sayfa: 59)
*
''İsterdim ki, istatistik kurumları, nüfus sayımlarında, halkı bir de ''dahiler'' ve ''yaşayan ölüler'' olarak saymayı denesinler.'' (Sayfa: 69)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...