#NihatBehram etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#NihatBehram etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Ekim 2018 Perşembe

Nihat Behram - Darağacında Üç Fidan


Öyle bir an vardır ki, bir can bir duygunun simgesi olur. Bütünleşir o duyguyla. Anlamı derinleşir.

Ölümle ikiye bölünmek istenen bir şeydir bu. Kimisi yaşatmanın saflarında kenetlenir, kimisi öldürmek için pusuya yatar; en karanlık yollarını arar can almanın.
Tarih böyle oluşagelmiştir.

*
Duruşma yargıcı soruyordu:
''Mahkemeye itimadınız var mı.?''

Cemil oğlu, 1947 doğumlu, Erzurum, Ilıca Mahallesi, Öznü köyü nüfusunda kayıtlı, Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi Deniz Gezmiş:
''Mahkemeye asla güvenim yoktur.! Mahkeme diye böyle bir yerde bulunmaktan utanç duyuyorum.!''
*
Duruşma yargıcı soruyordu:
''Mahkemeye itimadınız var mı.?''
Beşir oğlu, 1947 doğumlu, Yozgat ili Çekrek ilçesi, Kuşsaray köyü nüfusuna kayıtlı, Ankara ODTÜ fizik bölümü 2. sınıf öğrencisi Yusuf Aslan:
''Mahkemeye güvenim yoktur.!''
*
Duruşma yargıcı soruyordu:
''Mahkemeye itimadınız var mı.?''
Hıdır oğlu, 1949 doğumlu, Kayseri Sarız ilçesi, Bahçeli Mahallesi nüfusuna kayıtlı, ODTÜ'den ayrılma Hüseyin İnan:
''Mahkemeye güvenim yoktur. Sıkıyönetim Mahkemeleri'ni yargı organı olarak kabul etmiyorum.!''
Ve Hüseyin sorgusunda, mahkeme ve dava konusundaki düşüncelerini açıklamaya devam ediyor:
''..Elli yılın bütün hesabını yirmi gençten soruyorlar. Bununla da kalmayarak, daha ileri gidiyorlar; üç ayda eşi görülmemiş zamların, vergilerin, hayat pahalılığının ve reformları engelleyen parti ve bakanların üstüne örtü çekilerek, dikkatler bizim üzerimize toplanıp, biz, bu yirmi genç topun ağzına sürülüyoruz. İddianameyi okuduğum zaman, cezanın suça değil, suçun cezaya uydurulmaya çalışıldığını gördüm. Cezamızı biraz önce bahsettiğim pazarlık tayin edecektir. Böyle bir pazarlığın, bize reva göreceği cezayı bağımsız yargı organlarından çıkarmak zor olduğu için Sıkıyönetim Mahkemeleri'ne çıkartılıyoruz.
Haklı olarak belirtiyorum; iddia makamını muhatap almıyorum ve mahkemeyi bağımsız yargı organı olarak kabul etmiyorum. Karanlık günler yaşadığımız Erim iktidarı döneminde sözlerimizin halktan gizleneceğini biliyorum. Fakat, hürriyetlerimizin alındığı bu ortamda, konuşma fırsatı bulmak dahi önemlidir. Cezamın başka organlar tarafından verileceğini de çok iyi biliyorum:
Cumhuriyet tarihinde ilk defa yirmi genç idam talebiyle yargılanıyor.
...Erim iktidarı üç aylık politikasıyla, sanayiciler ve büyük tüccarlar hariç, Türkiye halkını açlığın ve sefaletin eşiğine getirmiştir. Bu tehlikeli uygulamayı örtbas etmek için yirmi genci topun ağzına sürmek yetmeyecektir.!

Tarih, asıl suçluları affetmeyecektir.!
Asıl suçlular kurtulsa dahi, onları koruyanlar tarih önünde er geç hesap vereceklerdir.
Bu mahkemenin sonucu adli bir skandal olabilir. Fakat, mahkemenin sonucu ne olursa olsun dediklerimiz gerçekleşecektir.!
...Ta ki vatanı Amerika'ya satanların ve gericilerin sonu gelene kadar, bu kavga biz olmasak da devam edecektir.!
Yurtsever analar var oldukça devam edecektir.! Kısaca; anaların rahmine el atılamayacağına göre, mutlaka devam edecek ve başarılacaktır.!'' 
(Sayfa: 21-23)


''Hüseyin'in babasının küçük bir dükkânı vardı. Fakat Hüseyin, dükkâna çok az uğruyordu. Bu işe hiç mi hiç bağlılığı yoktu. Çoğunlukla kırlarda gezer, bir şeyler düşünür, kendi kendine bulduğu şeyleri incelerdi.
Okul sırasında çalışkan bir öğrenciydi. Babası, hiç olmazsa ders sonlarında dükkâna gelmesini istiyor, Hüseyin'se, ''Ben tüccar olmak istemiyorum,'' diyordu.
*
Lise yıllarına geldiğinde babası, artık büyüdüğünü, kardeşleri gibi kendisine yardım etmesini, dükkâna sahip çıkmasını istemişti. Hüseyin'se çocukluğundaki tepkisini, bu kez düşünceyle birleştirmiş, yine babasına:
''Ben bu düzenin adamı olamam, beş'e aldığınızı on'a satıyorsunuz, bu bana uygun değil,'' demişti.
*
Diyarbakır'da yattığı günler, babası ona görüşmeci gidiyordu. Bir seferinde, ona aldığı iç çamaşırlarını getirmiş ve ''Burada fanila, çamaşır çok pahalı,'' demişti. Hüseyin o zaman babasına:
''Şimdi anladın mı çocukluktan beri senin dükkânına neden gelmediğimi; bizim mücadelemiz bunlarla işte, sen de aynı işi yapıyorsun, beş'e alıp on'a veriyorsunuz, fakir fukarayı sömürüyorsunuz,'' demişti.
***
Ve Hüseyin; idamından birkaç gün öncesi, tarım yasasında değişiklikler yapıldığını öğrenmiş, avukatından buna dâir gazete haberlerini istemişti.. Avukatı şaşkınlık içinde o'na bakıp, sonrasında hemen temin edip göndermiş. Hüseyin idam öncesinde dikkatle bu yazıları okuyarak yanlarına notlar düşmüş.. İdamında ise, diğer arkadaşlarına yapılanı hissederek, tabureye çıkmadan konuşmasını yapmış, bitince kendi çıkmış, ipini boynuna geçirip, taburesini ittirmiş.. (Sayfa: 108)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...