28 Kasım 2020 Cumartesi

Can Yücel - Sevgi Duvarı


Önsöz

Yoldaşlar, yayınlarken bu gecikmiş kitabı,
İt gibi biliyorum, makbul bişey değil bu,
Olsa olsa, bir küçük kentsoylu ızdırabı..
Veyahut iki cami arasında bir mahya,
Rüzgâr vurdukça hani, hep kopacakmış gibi,
Yine de ışıl ışıl, ortada salınır ya..
*
29 Kasım, 1973
*****
*
Kasvet, elinde bir paslı makas,
İstanbul'un asma köprülerini kasti.
Sevdamızın ipinde cirit oynayan cambaz
Şimdi bir kör satırdır içimizde,
Ha düşer..
Ha düşer..
Ha düşer..
*
Başımızın üstünde demin gülüp duran gökyüzü
Yedekte bir salapurya şimdi (Sayfa: 6)
*****
*
Göztaşı bir çift göktaşı,
Aldı gitti o kısrak gözlerini,
Yetiş, dedim, yetiş, müneccimbaşı.!
Kaldırmadı bile başını bilardodan,
O mavi, o nehir, o ben ve o kız yokmuş gibi. (Sayfa: 7)


*
''Şehir demir almış bir gemi karda
Kalktı kalkacak
Belki de seni bekliyoruz böyle
Biliyorum her zamanki gibi
Gene en son dakkada geleceksin''
(..)
''Martı ayaklı tayfalar koşuyor limanda
Açılıyor muyuz ne
Gökyüzü mü yürüyor biz mi gidiyoruz yoksa
Nedir o uzakta kapı mı pencere mi
Sana benzer bir ışık sızıyor ardından
Uykunun gözünde bir gelin teli
Yanıp yanıp sönüyor'' (Sayfa: 8)


*
''İki at gemi azıya almış
İyi bir haber gibi koşuyordu'' (Sayfa: 11)


*
Kılçığını yitirmiş bir uskumru yelyeperek yelken kürek dört dönüyordu rıhtımı. Güneşin oltasına takılı bir balıkçı habire kirpiksiz gözlerini kırpıştırıyordu. Ansızın yanımdaki sırada oturanlardan biri: ''İnsan hapşırdığı gün ölmezmiş,'' dedi. Öbürü: ''Geç,'' dedi, ''bu boş lafları.! İster inan, ister inanma, kendi nefesinden gıdıklanacağı tuttu da rahmetli amcamın, güle güle katıldı kaldı olduğu yerde.'' Biraz ötede yerinde yeller esen bir mavnayı bir vinç havada aptal aptal arayıp duruyordu. Döndüm yanımdaki sırada oturanlara: ''Belki de,'' dedim, ''emzikten kesildikten sonra alıştı dünya kendi tırnaklarını yemeye.'' Bellerinde gazete kâğıdından peştemalları, yanımdaki sırada oturanlar bastonlarına asıp suratlarını bikoşu daldılar suya. Peşlerinden uskumru, uskumrunun peşinden balıkçı, balıkçının peşinden güneş, cup cuup cuuup.. Vinç de birer birer toplayıp cümlesini, yükledi yitik mavnaya.'' (Sayfa: 13)


*
Bir gün şâyet camsız çerçevesiz penceresiz
Bir gün ben, çadır bezi bir perdeden
Günlerin toz-toprak şarkısını çırparken
Canevimin önünden geçersen,
Bir gün şâyet boynumda yemtorbası hayallerim asılı
Bir gün şâyet samançöpü bir sokak dişlerim arasında
Canevinin önünden geçersem,
Anlatırım nasıl nerde
Bir ulu çınara takılı bir kuyrukluyıldız
Bir yeşil telâşta çırpınan ışığımız
Anlatırım nasıl nerde..
Sonra eğilir kulağına derim: Bekle
Çocukken kaçırdığım uçurtma dönsün gelsin,
Hele çarpsın bu çerçi yükü şehirlere,
Hele ürksün fincancı katırları.! (Sayfa: 14)


*
Diyelim yağmura tutuldun bir gün
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
Öbür yanda güneş kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yağmuru
Pırıl pırıl düşüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına
İşte o evin kapısında bulacaksın beni
*
Diyelim için çekti bir sabah vakti
Erkenden denize gireyim dedin
Kulaç attıkça sen
Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
Ege Denizi bu efendi deniz
Seslenmiyor
Derken bi de dibe dalayım diyorsun
İçine doğdu belki de
İşte çil çil koşuşan balıklar
Lâpinalar gümüşler var ya
Eylim eylim salınan yosunlar
Onların arasında bulacaksın beni
*
Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazıt Meydanı
Herkes orda sen de ordasın
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
Özgürlüğe Mutluluğa doğru
Her işin başında Sevgi diyor
Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
Bi de başını çeviriyorsun ki
Yanında ben varım (Sayfa: 15-17)


*
''Şu ağaca yalvarayım en iyisi
Diyeyim ki bre ağaç
Ömrün uykuyla geçiyor nasıl olsa
Bir sefer de ben gireyim düşüne.'' (Sayfa: 19)


*
''Biliyorum suçluyum razıyım cezama
Çalmadım öldürmedim ama
Daha kötüsünü yaptım
Na'aptım biliyor musunuz Reis Bey
Tuttum insanları sevdim'' (Sayfa: 27)
*****
*
Geride kaldı Maltepe
Topağacın dibindeydim
Ötede bir gıdım bulut
Yeşil bir tepsi içindeyim
Bakmayın uzun oturduğuma
Ben bir işin peşindeyim
*
Karşıda bir emekli paşa
Prusya biçimi kümesi
Yumurta çalmış geçen gün
Kenefe kitli beslemesi
Tek horoza vergi ötmek
Tavuklara ceremesi
*
Ahçının elinde bir tava
Tavanın içinde bir uskumru
Hoplatır tavayı ahçı
Kızgın yağdan bütün zoru
Sıçrar uskumru havaya
Sözde hürriyete doğru
*
Veli Bey konuşmaz içer
Kimse bilmez derdini
Bilgi demiş bilim demiş fen demiş
Kötüye yormuşlar fikrini
Okutmuş kitaplarını hazret
Şarkıya vermiş kendini.!
*
Karaborsada ağardı saçları
Kâni Bey kırk yıllık milyoner
Bin lira tosladı Şişli Camisine
Oldu mu sana hayırsever
Öyle bir vatandaş ki efendim
Yüzünüze güller
*
Kavlim benim dostluk üstüneydi
Sevgi üstüne sevinç üstüne
Hiç böyle konuşur muydum ben
Kör kör parmağım gözüne
O biçim işte bu dünya
Altı kaval üstü şişâne (Sayfa: 28-29)


*
Ne yaman zor imiş yonca yolması
Bizim memlekette adam olması (Sayfa: 30)
*****
*
Bir haftadır yok yere dolaşıp duruyordum
Bir haftadır içimde bir kırlangıç fırtınası
Siyahın biri konup biri kalkıyor
Şişli'den taa Râmi'ye kadar
Her sokağın ayrı bir kanat çırpışı var
Yeni Cami önlerindeydim sonra
Vapur düdüklerinden anladım
Bir haftadır seni ararmışım meğer
Köprü üstünde Arif'e rastladım
Patiska ararmış fakir
Birlikte Kadıköy'e geçtik
Kardeşliği mavişliği üstünde denizin
Bir yanı ışık bir yanı İstanbul
Şu kahraman harp gemileri de olmasa
Arif patiskayı unuturdu ben seni
Oturur kalırdık Mühürdar'da
Altıyol'da Şadi çıktı karşımıza
O da şeker peşindeymiş
Üç kişi koyulduk yola
-----Yol boyu çamdır püfür püfür
-----Dallarda fingirdek kızlar
-----Teri Mur'ları görünür.
*
Suadiye'de bir eşitliktir başladı
Adam başına değil
Adım başında bir villa
Biz de Panço Villa'yı bulduk
Ahçıymış villaların birinde
Dilber dudağı yapmış o gün
Ednan Beğendi pişirmiş ama
Canı özgürlük çekmiş
İlle de özgürlük dedi
Yetişmez dedik buralarda yemezler onu
Tereotu nane maydanoz
Nutuk otu dersen o başka
*
Vazgeç dedik bu sevdâdan dinletemedik
Takıldı gâvurun oğlu peşimize
Dön babam dön dolaş babam dolaş
Ne sen ne patiska ne şeker ne özgürlük
Anlaşıldı dedik vehpinin kerrâkesi
Bizimkisi boşuna zahmet
*
Nasıl olsa tarihî karanlığımız da bastı
Yürü dedim Arif yürü kardeşim Şadi
Yürü be Panço Villa
Şuradan bir sandal araklarız
Ver elini Hayırsız
*
Ben Şadi Arif bi de Panço Villa
Hep Hayırsız'dayız şimdi
Ne sen ne patiska ne şeker ne özgürlük
Martıları seyrediyoruz artık
O şekere patiskaya özgürlüğe
O sana benzeyen güzelim martıları (Sayfa: 36-38)


*
Kuzu gibi olun diyorlar
Büyüyüp ortaya çıkınca
Koyun gibi gütmek için sizi (Sayfa: 39)
*****
*
Nedir bu içimde kopuşan sevinç
Ölecek miyim ne (Sayfa: 40)


*
Uslu bir hayvan şu ağaç
Kolay değil böyle
-----yaprak bir kulübeye bağlı
Gökyüzünün kırıntılarıyla yaşamak (Sayfa: 41)


GO HOME HACI GO HOME
*
Hişt hacı yaylan bakalım
Closed dedik be adam
Paydos c'est fini
Başını bekley'cek değiliz a sabaha kadar
Uyan bre taş arabası
Gözünü seveyim çileden çıkarma beni
Go home hacı go home
Aman beyim allah razı olsun senden
Bişeyler söyle şu dürzüye
Kanımı kuruttu iki saattir
Ne
Asansöre mi binmiş dedin
Fırt inip fırt çıkıyormuş
Hay yedi kat yerin dibine geçsin
Yıl oldu bu masaya çörekleneli
Waiter aşağı waiter yukarı
Bir buçuk şişe viski yuvarladı en azından
Külahıma anlatsın o bu palavraları
Yok efendim buralarda değilmiş kendisi
Memleketindeymiş
New York mu ne karın ağrısıysa
Yüz katlı bir binadaymış
Asansörcülük edermiş
Üstünde kırmızı yelek
Altında siyah pantol
On saattir nöbetteymiş de
Geberiyormuş uykusuzluktan
İne çıka zifiri kararmış
Kara su inmiş ayaklarına
Yediği naneye bak
Beni de patron sanmış
Hiç güleceğim yoktu beyim
Sahi korkmuş mu herif
Ya kovarsa beni diyor ha
İş başında uyumasın itoğlu
Kovarım tabiy
Evde karısı varmış bekleyen
İki de oğlan çocuğu
Öyleyse aklın nerdeydi ulan
Edebinle çalışaydın
Siz söyleyin beyim öyle di'mi yani
Allah lâyiğini versin beyim
Herif sahiden korkuyor benden
*
Hadi hacı yürü bakalım
Bırak bu patron polimlerini
Öyle ötlek ötlek bakma yüzüme
Ha şöyle dayan koluma doğrul
Ben de yorgunum a ziyanı yok
Bir de taksi buluruz sana
Ha gayret aslanım ha gayret
Çoğu gitti azı kaldı
*
Go homo hacı go home (Sayfa: 44-45)
*****
*
Belkim bir kertenkeleydim
-----piç edilmiş bir yağmurun serini
bir güzelin çirkiniydim
-----çirkinlerin en güzeli
yeşil koşsa güneşlerin gölgesi
-----ben en hızlı yeşiliydim
kurbağa yarışlarında annemin
*
çatal matal kaç çataldım kim bilir
-----bin dereden bir kendimi getirdim
haydan gelip huya giden bir huysuz
-----heyheyler içinde bir heydim
belkim yedi belkim sekiz belaydım
*
düdük çalar hırsızlanmış polisler
-----ben korkudan üstlerime işerdim
üç yıldızlı bir albaydı gökyüzü
-----karşısında önüm açık gezerdim
ağzı bozuk meymenetsiz bir ozan
-----rus cenginde çağanozdum bir zaman
*
iki gözüm iki koltuk-eviydi
-----mavilerim bir miyobun koynunda
kendi düşen köyler kentler ağlamaz
-----sur dışında ben oturur ağlardım
ekmek diye bağrışırdı bebeler
-----elma derler ben ortaya çıkardım
ağıtlarla kutlanırdı İsa-doğdu gecesi
-----fildişinden bir kuleydim yıktım kendimi
*
bilmem hangi keloğlanın fesiydim
-----bir püskülsüz sümbülteber tohumu
fesleğenler yaprak dökmüş şerrimden
-----bir naraydım kimse bilmez nereden
ya yakından ya uçmaktan gelirdim
-----belkim ince belkim kalın bir sestim
belkilerin kol gezdiği saatta
-----belkim belki bile değildim (Sayfa: 46-47)


SEVGİ DUVARI
*
Sen miydin o, yalnızlığın mıydı yoksa
Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
Dilimizde akşamdan kalma bir küfür
Salonlar piyasalar sanat sevicileri
Derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni
Yakanda bir amonyak çiçeği
Yalnızlığım benim sidikli kontesim
Ne kadar rezil olursak o kadar iyi
*
Kumkapı meyhânelerine dadandık
Önümüzde Altınbaş, Altın Zincir, fasulye pilâkisi
Ardımızda görevliler, ekipler, Hızır Paşalar
Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
Öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
Çöpçülerin elleriyle okşardın beni
Yalnızlığım benim süpürge saçlım
Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
*
Baktım gökte bir kırmızı bir uçak
Bol çelik bol yıldız bol insan
Bir gece Sevgi Duvarını aştık
Düştüğüm yer öyle açık öyle seçik ki
Başucumda bir sen varsın bir de evren
Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
Yalnızlığım benim çoğul türkülerim
Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi (Sayfa: 48-49)
*****
*
''Diz çöktüm asfalta, baktım aşağı, üüüü'üh.!
İşçiler ateşler ayçörekleri
Ve kılıç gibiydi taze ekmek kokusu..
Dağıttık evvel-allah yalnızlıkları
*
Yaşamak düğünse, sen orda gelindin
Seni soydum, Güler, dünyayı giyindim'' (Sayfa: 51)
*****
*
Birine kızıyordu delikanlı:
- Ah.! dedi, bi bilsem onun kim olduğunu.!
*
Usluluklar içindeydi kızın gözleri:
- Ya yoksa, dedi, öyle biri.? Ya kızacak bişey yoksa.
Yol boyunca konuşmadılar artık, kara kara düşünüyordu
delikanı: Ya yoksa öyle biri. Ya kızacak bişey yoksa.?
Yıllardır su verdiği, üstüne titrediği, biliyordu, o içindeki
sevgi, o pırıl pırıl hançer öfkesiz kalırsa paslanacak..
*
Kızın aklı ütülü çarşaflarda.. ertesi sabaha buruşacak..
Öfkesiz.. umutsuz.. sevgisiz.. (Sayfa: 54)
*****
*
----------Okumuş filler ki her birinin
----------Nice Bostan, Gülistan ezberidir.
*
Mavi bir ışık yandı gözlerimde
Gökyüzü öyle yakın
Çocuklar doğacak çocuklarım
Ve öyle yağmur ki toprak, koklarsın
Ellerin bütün hayvanlar âlemi
Hangi ağacı çalsam açıyor
Uzaylar uslu
Yönlerim yörük
Sağduyularım sol duyu
*
Mavi kalemlere yordum bu düşü
Su resimleriyle öğrencilerin
Göğerttik bozkırın sarı defterini
Şu yoncalar yurttaşlık bilgisi
Geçen gün okudum söğütlerin tarihini
Bi çiğdem var onlar kadar yiğit
Şu bey şu eşek şu yaban şu işçi arı
Biz beş sınıfta kaldırdık bütün sınıfları
*
Korkuluklar ektiği kargaları biçsin
Sevginin de kendi planları var
Beş yılları yıldızları dokuz ayları
İlerde yarım kalmış bir okulun duvarı
Duvarcı.! diyor, Varım.! diyorum ben de
Gitsin bütün okumuş filler Gülistana
Ben Türküm bu bozkırda çalışmaya geldim.. (Sayfa: 56-57)


*
''Martı yumurtaları gibi dağılmış kayalıklara
Akçıl yalnızlıkları insanların'' (Sayfa: 60)
*****
*
Yeraltı günleri bunlar
Kör yılı köstebek ayı
*
Siyah önlüklü bir güneş
Ayazda okula gidiyor
Dizilmiş danaburunları iki keçe
Islıklıyorlar bebeyi
Çepeçevre boynumda sıçandişi bir bahçe
Oynuyorlar iki Roma bir Paris bir Peking
Karım en çok soğuk harbi seviyor
Çocuklarımızdan
*
Yaşamların kapısında kuyruk olmuşuz
Önde emirerleri memede piçler sütsüz analar
Akşam oldu memur çıktı kapıya
Mal gelmedi bugün dedi kapatıyoruz
Dilekçeyim masalar odalar arasında
Yürek değil, sol yanımda on altı kuruşluk pul
Usulsüzüm yolsuzum
*
Bir uçak geçti üstümden kıçında yakamozu
Çakılmıştır yere çoktan toprakta bir çelik bitki
Fala mı baksam koparıp çiçeklerini
Düştü mü düşüyor mu düşecek mi
*
Yeşiller içre bir insandın önceleri
Sağda bir dağ solda bir çay çamaşır yıkayan kadınlar
Dolaş şimdi çevresini yitirmiş insan resimleri gibi 
(Sayfa: 64-65)


*
Sırılsıklam bir gökyüzü çıktı ağlardan
Masmavi bütün balıkçılar (Sayfa: 69)


*
''Ellerimde bir göztaşı / gözlerim boş gidiyordum
Ne bileyim bir türkünün böyle Veysel olduğunu
Açıldım / çıkmaz bir sokak gibi / kapanınca denizde''
(Sayfa: 71)


*
''Kendi eliyle kazdığın kuyuya
Aşk ufacık bir taş atmaktır
Gürültüsü büyüyünce sessizliğin
Marifet yosunlar gibi susmaktır'' (Sayfa: 76)


*
''Var olan bişey varsa o da yokluğun senin''
(Sayfa: 81)
*****
*
Deniz öyle yakın ki korkunç kalabalığıyla
Dost yakamozları bile unutup
Koşuyorum yengeçler gibi kendime doğru
Kumun üstünde yazılarla ayak izlerim
*
Belki de ben ömrümde ilk defa bu gece şairim
Nu köy ne kent olurmuş yalnızlıktan öğrendim
*
Şimdi çiy kuşu ötse de biliyorum gayri
Poyrazın ergeç kumları dümdüz edeceğini
*
''Çiy kuşu bizim barometremizdir,'' dedi Balıkçı Hüseyin.
''O öttü mü hava hoş demektir.'' (Sayfa: 95)


*
''Ben senden öğrendim deniz yazmayı
Elimden düşmüyor mavi kalem'' (Sayfa: 96)


*
''Belki de evde kaldığı için sevgiler
gökyüzü bir kenarda duruyor
----------aynalı bir çeyiz sandığı gibi'' (Sayfa: 98)
*****
*
Biz talebeyken şeydik
İyi arkadaştık şeylen
Biliyorsunuz şeylen şey olunmaz
Ben şeyi bitirince babam
Şey dedi Şey Partisine girdim
Zaten şeyle evlenmiştim
Şey şeye gidelim dedi gittik
Şeysiz de olmuyor döndük
İki şeyim oldu büyüdüler
Doktor sende bir şey var diyor şimdi
Tabi bende bir şey var: sayamadığın kadar
Çünkü ben bir şeyim
Her şey de bir şeydir ama
Ben başka bir şeyim.
Ben şeyim (Sayfa: 106)


*
Öyle parçalandım ki ömrümde
Sevgiyle öfke arasında,
Sevgimi öfke vurdu
Öfkemi sevgi kaçırdı
İçim parçalandı arada
*
Bi de bigün baktım gökyüzüne bi bayram gecesi
Bi kestane fişeği açmış yedi rengimden
Yağıyorum çocukların üstüne (Sayfa: 107)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...