#KüçükPrensAntoineDeSaintExupéry etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#KüçükPrensAntoineDeSaintExupéry etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Aralık 2022 Çarşamba

Antoine de Saint-Exupéry - Küçük Prens (Çeviren: Ayberk Erkay)

 

''Ne olurdu sanki şu büyükler bir şeyi de kendi başlarına anlayıverseler.? Çocuklar bu yüzden mecbur kalıyor her şeyi onlara açıklamaya; ama bir bilseler bunun ne yorucu iş olduğunu.!'' (Sayfa: 9)


''Yıllar böyle gelip geçerken, birçok önemli insanla bir sürü bağ kurdum. Çok vakit geçirdim büyükler arasında. Yakından tanıma fırsatı buldum onları. Ama haklarında fikrin değişti mi diye sorarsanız, hemen hiç değişmedi derim.'' (Sayfa: 9)



''Yürüyüp gitsen bile varamazsın ki uzaklara..'' (Sayfa: 20)


''Küçük Prens'in asteroit B612'den geldiğine inanmam için hiç de yabana atılmayacak gerekçelerim var. Bu asteroit, vakti zamanında, ilk ve son defa olmak üzere, 1909 yılında bir Türk gökbilimci tarafından görülmüş.
Uluslararası Gökbilim Kongresi'nde yaptığı bir sunumla keşfini dünyaya duyurmak istemiş gökbilimci. Gelin görün ki kıyafeti yüzünden kimseler inanmamış adama. Büyükler böyledir işte.
Asteroit B612'nin şansına, bir Türk lider, tam da o vakitler, halkının Avrupalılar gibi giyinmesini zorunlu tutmuş, karşı çıkanların cezası ölümmüş, bizim asteroidin itibarını kurtaran da bu tesadüf olmuş. Bizim gökbilimci, 1920 yılında, ikinci kere, ama bu sefer iki dirhem bir çekirdek çıkmış insanların karşısına, tekrar sunmuş keşfini. Vaziyet böyle olunca bütün salon alkışlamış gökbilimciyi.'' (Sayfa: 22)
*''Deseniz ki büyüklere, ''Güzel bir ev gördüm, kırmızı tuğlalı, penceresinde sardunyalar, çatısında güvercinler..'', katiyen akılları almaz o evi. Şöyle söylemeniz gerekir onlara: ''Bir ev gördüm, en az yüz bin frank eder.'' Bakın görün o zaman nasıl bağırırlar ''Şu evin güzelliğine bakın.!'' diye.'' (Sayfa: 23)
*
''Pek tabii ki bizlerin, yani şu yaşamak denen şeye aklı erenlerin, rakamlarla falan işi olmaz.! Keşke diyorum şimdi, masallardaki gibi başlasaydım sizlere hikâyemi anlatmaya. Keşke deseydim ki ta en başında, ''Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, ufacık cüssesinden azıcık büyük bir gezegende oturan ve bir arkadaşa ihtiyaç duyan bir Küçük Prens yaşarmış..'' Yaşamaya aklı erenlere, böylesi sahici gelir asıl.'' (Sayfa: 24)


''Küçük Prens'e baobabların çalı olmadıklarını, kilise boyunda devasa ağaçlar olduklarını, yanında koca bir fil sürüsü götürse, tek bir baobabı bile yiyip bitiremeyeceklerini söyledim.'' (Sayfa: 27)
*
''Küçük Prens'in gezegeninde, tüm gezegenlerde olduğu gibi, yararlı otlar ile zararlı otlar bitiyordu topraktan ve tabiatıyla, yararlı otlar yararlı tohumlardan, zararlı otlar zararlı tohumlardan çıkıyordu. Ama tohumlar görünmez olurlar. Toprağın altında uyurlar, ta ki içlerinden biri uyanma sevdasına düşene kadar. O vakit tohum şöyle bir gerinir, zarif, körpecik, mazlum bir filiz verir güneşe doğru tüm mahcubiyetiyle. Bir gül ya da bir turp filiziyse, bırakın açsın, çiçeklensin gönlünce. Ama büyüyüp günün birinde zararlı bir bitki olacaksa, derhal sökmek gerek kökünden, büyümesine fırsat dahi vermeden.'' (Sayfa: 27-28)
*
''Güllerin dibinde baobab bittiğini fark edecek olursan -ki küçükken güllere çok benzer baobablar- hemen söküp atman gerek o baobabın kökünü.'' (Sayfa: 29)



''..''Biliyor musun.. Çok üzüldüğün zaman, çok seviyorsun günbatımın..''
''Kırk üç kere gün batımını izlediğin gün.. O kadar mı çok üzülmüştün.?'' diye sordum. Küçük Prens yanıt vermedi.'' (Sayfa: 33)


''Milyon kere milyon tane yıldızdan birinin bir köşesinde açmış, eşi benzeri bulunmayan bir çiçeği sevecek olursan eğer, mutlu olmak için başını kaldırıp o yıldızlara bakmak yeter. Dersin ki bakıp gökyüzüne: 'Benim çiçeğim işte oralarda bir yerde..' Ama koyunun teki gelir de çiçeğini yemeye kalkarsa ne olur biliyor musun, o gökte parıldayan yıldızların ışığı bir anda sönüverir.' Sen buna mı önemsiz diyorsun.!'' (Sayfa: 37)


''Aklım neye eriyordu ki o zamanlar.! Ne söylediğine değil, ne yaptığına önem vermem gerektiğini bilmiyordum. Mis kokusuyla etrafımı sarıyor, ışığıyla dünyamı aydınlatıyordu. Nasıl çekip gittim onu yapayalnız bırakıp.! O masum şeytanlıklarının ardına gizlenmiş sevgiyi nasıl göremedim.! Her biri ayrı muammaymış meğer şu çiçeklerin.! Bense küçücüktüm o zamanlar, nereden bilirdim sevmesini..'' (Sayfa: 43)


''..''Şaşırma o kadar,'' dedi çiçek, ''seni seviyorum, ne var bunda.? Anlamadın bir türlü ama kabahat bende tabii. Gerçi ne önemi var.? Ama sen de az aptallık etmedin hani. Mutlu olmaya bak..'' (Sayfa: 45)


''Bilmiyordu ki kralların gözünde insanlar kapı mandalından hallicedir. Krallara sorsanız, başlarına hükümran olmaktan başka işe yaramaz insan evladı.'' (Sayfa: 48)
*
''kimseden yapamayacağı şeyi istememek gerekir. Aklı yadsıyan iktidar ayakta duramaz. Koşup denize atlamasını buyuracak olursan halkına, ihtilal çıkar.'' (Sayfa: 52)
*
''..''Madem öyle sen de kendini yargılarsın,'' diye yanıt verdi kral. ''Ama bu en zor iştir bilesin. Başkasını yargılamaktan çok daha güçtür kendini yargılamak. Öte yandan kendini hakkıyla yargılamayı becerebilirsen, şüphe duymayasın, bilge bir kişi olmuşsun demektir.''
''Ben kendimi nerede olsa yargılarım,'' dedi Küçük Prens, ''buraya yerleşmeme lüzum yok ki.''..'' (Sayfa: 54)





''..''İnsanlar nerede.?'' diye sordu bir süre sonra Küçük Prens,
''yalnızlıktan başka bir şey yok bu çölde..''
''Sanma ki yalnız kalmazsın insanlar arasında,'' dedi yılan.'' (Sayfa: 82)
*
''..Sürgün olur dokunduğum, çıktığı toprağın altına,'' dedi. ''Ama senin tertemiz bir yüreğin var, bir yıldızdan düşmüşsün buralara..''
Küçük Prens yanıt vermedi.
''Acıdım şu zavallı haline, karşına dikilmiş şu koca dünyanın taş duvarları, gücün neye yeter senin.? Unutma, yorgun düşerse bir gün yüreğin yuvana duyduğun özlemin yükünü taşımaktan, o gün yardımım dokunur sana. Seni..''
''Tamam.! Anladım söylediğini,'' dedi Küçük Prens, ''zorunda mısın bilmece gibi konuşmaya.?''
''Ben bilirim halbuki tüm bilmeceleri,'' dedi yılan.
Sonra sustular.'' (Sayfa: 84)


''Hayal güçleri bile yokmuş dünyadaki insanların, anca ne söylesen tekrar etmesini biliyorlar.. Benim bir çiçeğim vardı gezegenimde, başlayan o olurdu hep söze..'' (Sayfa: 87)


''Kendimi zengin sanırdım eşi benzeri bulunmayan bir çiçeğe sahibim diye, sıradan bir gülmüş meğer sahip olduğum. Uyduruk bir çiçek, biri yanmaktan aciz, boyu dizim kadar üç volkanmış bütün varlığım.. Şanlı, büyük bir prens olmak benim neyime..'' dedi içinden, çimenlere uzanıp ağladı Küçük Prens.'' (Sayfa: 90)


''..''..beni evcilleştirecek olursan, bundan böyle birbirimize ihtiyaç duyarız. Şu koca dünyada, ben biricik olurum senin için, sen biricik olursun benim için..''
''Şimdi anladım,'' dedi Küçük Prens, ''bir çiçek vardı.. Galiba beni evcilleştirmiş..''..'' (Sayfa: 93)


''Her gün aynı saatte gelmeye çalış,'' dedi tilki, ''çünkü düşün, mesela akşama doğru dörtte geleceğini bilirsem, saat üç dedin mi yüzüm gülmeye başlar. Vakit yaklaştıkça içim içime sığmaz olur. Saat dörde vardı mı yerimde duramam, bir telaş kaplar içimi, meraktan ne yapacağımı şaşırırım: Mutluluğun kıymetini anlarım.! Ne zaman geleceğin belli olmazsa yüreğimi hazır tutamam ki..'' (Sayfa: 96)


''Elveda,'' dedi tilki, ''sırrım armağanım olsun sana: Yalnızca yüreğin harcıdır aslolanı görmek. Aslolan görünmez göze.'' (Sayfa: 98)
*
''Asolan görünmez göze,'' diye tekrarladı Küçük Prens unutmamak için.
''Uğruna harcadığın zamandır gülünü değerli kılan.''
''Uğruna harcadığın zaman,'' dedi Küçük Prens unutmamak için.
''İnsanlar hatırlamaz oldu hakikati,'' dedi tilki, ''sen sakın unutmayasın: Evcilleştirdiğin şeyden sorumlusundur sonsuza dek. Gülünden sorumlusun..''
''Gülümden sorumluyum..'' diye tekrarladı Küçük Prens unutmamak için. (Sayfa: 100)



''Sen de susadın demek.?'' diye sordum.
Yanıt vermedi soruma.
''Su yüreğe de iyi geliyordur belki..'' demekle yetindi. (Sayfa: 106)
*
''Senin şu insanlar,'' dedi Küçük Prens, ''aynı bahçeye beş bin tane gül dikiyorlar.. Ama bir türlü bulamıyorlar aradıklarını..''
''Bulamıyorlar,'' diye yanıt verdim..
''Oysa bir tanecik gülde, bir avuç suda olabilir aradıkları..''
Dedi ki sonra:
''Gözler kördür, yürekle bakmak gerek.'' (Sayfa: 111)




''Biliyorsun.. Çiçeğim var benim.. Sorumluyum ondan ben.! Görsen incecik bir şeydir.! Dokunsan kırılacak.! Dört tanecik dikeni var koca dünyaya göğüs gerecek.!'' (Sayfa: 123-124)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...