24 Ekim 2020 Cumartesi

Rıfat Ilgaz - Sınıf (Şiirler 1944)

 



Tek suçunuz hür insanlar gibi konuşmak
Kitaplar suç ortağınız
*
Rıfat Ilgaz
*****
Rıfat Ilgaz'a reva görülen mahpusluk, toplam olarak, 
5 yıl, 5 ay, 25 gün.
Rıfat Ilgaz, ilk kez, 1944 yılının Mayıs ayının 24'üncü gününde tutuklandı. Yargılaması tutuklu olarak yapıldı. 
6 ay cezaya çarptırıldı. 
Bu cezanın nedeni Sınıf adlı şiir kitabıydı.
Bu şiir kitabına ilişkin ''Esbabı Mucibeli Hüküm'' yalnız her hukukçuyu değil, her aydını da düşündürecek nitelikte. Yalnız hemen belirtmek gerekir ki, hükmü veren mahkemenin bir üyesi hukukçu, öteki iki üyesi askerdir. (Sayfa: 6)
*****
*
''1940'lı yıllara varıldığında, bir ateş çemberi ile çevrili ve sosyal sorunların burgacında kıvranan Türkiye'de, Cumhuriyet şiirinin üç büyük odak noktasından biri olan ''millici şairler'', kuru bir yurt güzellemesinin sığlığı içindedirler; ikinci odakta Yahya Kemal, ''Hülya tepeler, hayal ağaçlar''la oyalanmaktadır. Üçüncü odağın başındaki Nâzım Hikmet, büyük bir çığır açmıştır ve düzeni sorgulamaktadır. Ne var ki, tehlikeli bir iştir yaptığı ve o yüzden toplumla ilişkisi koparılmıştır, hapishanededir.
İşte bu ortamda, genç şairlerin bir bölümü ''Garip çizgisi''nde, şairanelikten uzak, ''küçük adam''ın sorunlarına eğilirken; ''1940 Kuşağı'' adını alacak bir başka bölümü, Nâzım Hikmet'in açtığı yoldan ilerleyerek bir başka şiir dünyası yaratırlar: Sosyal yanı ağır basan ''toplumcu gerçekçi'' bir şiir anlayışıdır bu. A. Kadir, Niyazi Akıncıoğlu, Ömer Faruk Toprak, Suat Taşer, Cahit Irgat, Mehmet Kemal, Arif Damar gibi şairlerin oluşturduğu topluluğun en önemli adlarından biri de Rıfat Ilgaz'dır.''
(Sayfa: 22-23)
(..)
''Çekinmeden söylemeli de: Nâzım Hikmet'in arkasından, Türkiye'de ''İnsan Manzaraları''nı Rıfat Ilgaz'dan daha hünerli sürdüren ve zenginleştiren bir başka şair çıkmadı, diyebiliriz.
Akan zamanın edebiyattaki yasasıdır: En başta şiiri eskitir. Bu satırları yazmadan önce, şairimizi yeniden okudum. Eskimeyen bir şey var Rıfat Ilgaz'da. Gerçekliğin sürgit haklı çıkarmasında mı aramalı onu; yoksa şairin duyarlığında ve ''yürek işçiliği'' dediği
sanatsal gücünde mi.?
İkisinde birden, diyeceğim.'' (Sayfa: 24)
*
Strasbourg, 1 Ocak 2003
*****
''Dâva konusu şöyle bir fıkraydı: Sarhoşun biri Taksim-Talimhane arasında gidip gelirken sözde hükümete sövüyor ve içine bilmem ne yapacağını söylüyor. Bunu yakalıyorlar. Tabii başlıyor ben hükümete hakaret etmedim, demeye. İttihat Terakki hükümetiydi, yok Abdülhamit hükümetiydi diyerek kendisini kurtarmaya çalışıyor. Ama polisler diyorlar ki 'Ulan çok zorlanma, hangi hükümetin içine bilmem ne yapılacağını biz biliyoruz.' Mahkemede okunuyor bu yazım. Mahkeme heyeti ve stajyerler katıla katıla gülüyorlar. Ciddiyet kalkıyor. Bir tek savcı gülmüyor. Yazıda hükümete hakaret olduğunda direten savcının savını bir iki oturum sonra kabul ettim. Hakaretin iktidardaki hükümete yönelik olmadığını kanıtlayınca beraat ettim. Böylece karar ''emsal'' olarak kaldı.'' Sayfa: 26)
*****
*
Yoklama defterinden öğrenmedim sizi,
benim haylaz çocuklarım.!
Sınıfın en devamsızını
bir sinema dönüşü tanıdım,
koltuğunda satılmamış gazeteler..
Dumanlı bir salonda
kendime göre karşılarken akşamı,
naneşekeri uzattı en tembeliniz..
Götürmek istedi küfesinde
elimdeki ıspanak demetini
en dalgını sınıfın.!
İsterken adam olmanızı
çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun
palto, ayakkabı yüzünden.
Kiminiz limon satar Balıkpazarı'nda
kiminiz Tahtakale'de çaycılık eder;
biz inceleyeduralım aç tavuk hesabı,
tereyağındaki vitamini
ve kalorisini taze yumurtanın.!
Karşılıklı neler öğrenmedik sınıfta,
çevresini ölçtük dünyanın,
hesapladık yıldızların uzaklığını,
Orta Asya'dan konuştuk
laf kıtlığında.
Neler düşünmedik beraberce
burnumuzun dibindekini görmeden
bulutlara mı karışmadık.!
''Hazan rüzgârı''nda dökülmüş
''hasta yapraklar''a mı üzülmedik.!
Serçelere mi acımadık, kış günlerinde
kendimizi unutarak.!
*
(1943) (Sayfa: 35-36)
*****
*
''Benim bilgili, becerikli çocuğum,
kalktığın zaman tahtaya
yüzünün kızarması neden.?
Ayağında sağlamca bir pabuç
sırtında bir ceket yok diye mi.?
Ne var bunda sıkılacak,
utanmak bize düşer çocuğum.!''
*
(1943) (Sayfa: 39)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...