18 Ekim 2018 Perşembe

Lou Andrea Salome - Nietzsche



Çeviri: Nil Erdoğan
Sayfa: 4
***
Rica
*
Çok iyi tanırım bir kişinin aklını
Ama bilmem kendimi nerede bulacağımı.!
Çok yakın bana gözlerim-
Ve gördüğüm ya da görmekte olduğum ben değilim.
Kendime daha iyi hizmet edebilirdim
Kendimden bir nebze uzaklaşabilseydim
Düşmanlarım kadar uzakta olmasa da,
Oturur dostlarım çok çok uzakta.
Yine de, onlarla benim aramda, ortada,
Dileğimi ve bilmecemi tahmin eder misin.?
(Nietzsche)
*
Hemen şimdi Leipzig'e gel.! 2 Ekim'e kadar beklemek neden.?
Hoşçakal, sevgili Lou.! Senin F.N.
***

Sayfa: 
19

Nietzsche insan karakterinin iki temel grubu arasında ayrım yapmaktaydı: Farklı itkilerin ve güdülerin karşılıklı uyum içinde var olduğu, sağlıklı bir birlik üretenler ve itkilerle güdülerin birbirine engel olduğu ve birbirine saldırdığı kişiler. İlk grubu, sürüvari bir insanlığın hiyerarşik olmayan ve toplum öncesi örgütlenmelere sahip tarih öncesindeki vaziyeti ile kıyaslamaktaydı, bu dönemde her insan ancak sürüyle bağlantılı olarak bireyselliğe ve bir güç duygusuna sahipti; bu grup, çeşitli güdüerin birleşik bir kişiliğin genel toplamı haline geldiği modern insanla benzerlik taşır. Buna karşılık, diğer grubun içsel yapıları -çatışan insanlar gibi- kişilikleri, kişiselleştirirlmiş keyfi güdülerin büyük bir toplamı içinde bir ölçüde çözerek, bir iç kişilikler çokluğu ile sonuçlanır. Bu durum daha yüksek bir dış gücün her şey üzerinde egemenlik gösterecek daha güçlü bir otorite yaratması yoluyla alt edilebilir ancak; bu, tüm istençleri kapsayan, kanun dayatan hiyerarşik bir durumun benzeridir. Oysa, bireyin ve eğilimlerinin boyun eğişi - ya da bütün içine karışarak kaybolması- bahsi geçen ilk grup için oldukça içgüdüselken düğer grupta bu tür bir boyun eğme kişiselleştirilmiş keyfi güdülerin terbiyesi ve bunların ilişkilerinin yapılanmasıyla vaki olabilir ancak. Nietzsche'nin dediği gibi, ''İçgüdülerle savaşmak zorunda olmak'' -düşüşün formülü budur: Hayat yükseldiği sürece, mutlulukla içgüdü eşdeğerdir''
(''Sokrates Sorunu'' Putların Alacakaranlığı, 11)
Nietzsche decadent ile doğuştan aristokratik doğalar arasında bu şekilde bir ayrım yapar.

***


''Bir dev bir diğer deve, yüksek derecede düşünsel konuşmalar devam ederken emekleyerek uzaklaşan kötü huylu, gürültülü cücelerce rahatsız edilmeden, zamanın aralarında kapı olan metruk odaları vasıtasıyla seslenir.''
*
Nietzsche, Tarihin yaşam için Yararı ve Zararı
***
Fakat en yüksek tür sadece insan derinliklerinde, onun metafiziksel toprağında yatan şeyi yüzeye taşıdığı için, esas olarak, kutsal bir çıplaklık sergileyerek kendisini insan kitlelerinden farklı kılar. Oysa kitle insanı gerçek varlığını, dünyayı ve yaşamın tüm yüzeylerini örten ve bazen donarak nüfuz edilemez hale gelen binlerce kat giyinir.
***
(..)
Dionysoscu, decadence, zamansız ve deha kültü.
Nietzsche'yi ya da düşüncelerini bulduğumuz her yerde, diğeri de istisnasız mevcuttur ve kendisini felsefesine daha kişisel olarak enjekte ettiği ölçüde, düşünceleri de daha karakteristik olarak biçimlendirir. Düşünceleri değişim ve renklenme süreçlerinde gözlemlenecek olursa, neredeyse uçsuz bucaksız ve fazlasıyla çetrefilli görünürler. Ancak, insan bu düşüncelerin daimi özelliklerini ve değişimlere rağmen baki kalan yanlarını ortaya çıkarmayı denediğinde, problemlerin sadeliğine ve metanetine şaşıracaktır.
''Hep farklı, ancak hep aynı kişi''
Nietzsche''nin kendisi hakkında yapabileceği bir gözlemdi bu.
(Sayfa: 51)





Hiç yorum yok:

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...