#DanielKeyes etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#DanielKeyes etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Mayıs 2020 Pazar

Daniel Keyes - Algernona Çiçekler, Çeviri: Handan Ünlü Haktanır

Daniel Keyes - Algernona Çiçekler, Çeviri: Handan Ünlü Haktanır
Arka Kapak:

Çok düşük bir IQ ile doğan Charlie, bilim adamlarının, zeka seviyesini artıracak deneysel ameliyatı gerçekleştirmeleri için kusursuz bir adaydır. Bu deney Algernon adındaki labaratuvar faresinde test edilmiş ve büyük bir başarı elde edilmiştir.
Ameliyattan sonra, Charlie'nin durumu günlüğüne yazdığı raporlarla takip edilmeye başlanır. İlk yazdığı raporlara çocuksu bir dil ve imla hataları hakimdir. Ve sonra ameliyat etkisini göstermeye başlar. Charlie artık, insanların kendisiyle dalga geçemeyeceğini ve bir sürü arkadaş edineceğini, aşık olduğu kadına açılabileceğini düşünür. Fakat zekası normalin çok üstüne fırladığından, çevresinde yadırganır, kıskanılır ve istemiş olduğu arkadaşları edinmekte yine başarısız olur ve yine yalnızdır.
*
Bu deney, son derece önemli bir buluş olarak görülüyordu, ta ki Algernon'da ani bir gerileme baş gösterene kadar.. Acaba Charlie'de aynı gerileme olacak mıydı.?
*
ALGERNON'A ÇİÇEKLER, bugüne dek 27 dilde 30 ülkede yayınlandı, 5 milyon adetten fazla sattı. Prestijli Hugo ve Nebula ödüllerini kazandı.

***
Aklı başında olan herkes, insan gözünün iki nedenden dolayı şaşkınlık geçirdiğini ve iyi göremediğini bilir. Birinci neden, insanın aydınlıktan karanlığa geçmesi, ikinci neden ise karanlıktan aydınlığa çıkmasıdır. Bu, beden gözü için olduğu kadar akıl gözü için de geçerlidir. Bu gerçeği idrak eden kişi, kafası karışmış ve görüşü zayıflamış bir kişiyle karşılaştığında onun durumuna gülmemeli ve şu soruyu sormalıdır: Bu adamın akıl gözü daha aydınlık bir dünyadan geldiği için mi alışkın olmadığı karanlığı yadırgamakatadır, yoksa karanlıktan aydınlığa geçtiğinde karşılaştığı yoğun ışıktan dolayı mı körleşmiştir.? Bunların ilki mutlu olunacak ve beğenilecek, ikincisi ise acınacak bir durumdur, zira karanlığı yadırgayan göz, aydınlık bir dünyadan gelmiş demektir. Dolayısıyla, ona gülen kişinin asıl kendisi gülünç duruma düşer, ama karanlıktan aydınlığa geçtiği için iyi göremeyen bir kişi başkalarının ona gülmesini hak etmiştir.
*
Eflatun - Devlet
***
''Çok zor bi kitap okumaya başladık. Hiç bukadar zor bi kitap okumamıştım. Adı Robinson Crusoe ve ıssız bi adaya düşen bi adamla ilgili. Bu akıllı bi adam bissürü soruyu çözdü ve bi ev yaptı yicek şeyler buldu ve çokiyi yüzüyodu. Ama ben ona acıdım çünkü o yapyannızdı ve hiç arkadaşı yoktu. Ama bence orda o adada ondan başka birisinin olması lazım çünkü kitapta adamı o komik şemşiye ile gösteren bi resim var ve o resimde bazı ayakizlerine bakıyo. Umarım bi arkadaşı olur ve okadar yapayannız olmaz.'' (Sayfa: 41)
***
''Bayan Kinnian çok hızlı örendimi söylüyo. Bana ilerleme raporlarımın bazılarını okudu ve tuaf tuaf baktı. Bana sen iyi bir insansın dedi ve onlara günlerini göstereceksin. Ona neden die sordum. Boş ver dedi ama herkezin senin düşündün gibi olmadını örenince sakın üzülme. Tanrının pek azşey verdiği biri olarak sen beyinnerini kullanmayan pekçok kişiden çok daha fazlasını başardın dedi. Ona benim arkadaşlarım beni seviyolar ve bana bu güne kadar hiçbi kötülük etmediler dedim. Sonra o gözüme bişey kaçtı dedi ve tuvalete koştu.''
(Sayfa: 43)
***
''Zekan geliştikçe, sorunların da o ölçüde artacak, Charlie'' (Sayfa: 53)
***
''.. yeni bir düzeye erişmiştim ve öfke ve şüphe gibi duygular çevremdeki dünyaya verdiğim ilk yeni tepkilerdi.'' (Sayfa: 64)
***
''Senden çok hoşlanıyorum.'' Bunu söyledikten sonra onun gülmesinden korkmuştum ama onaylar gibi başını salladı ve gülümsedi.
''Ben de senden hoşlanıyorum, Charlie.''
''Ama benimki hoşlanmaktan da öte bir şey. Yani şunu söylemek istiyorum... lanet olsun.! Ne diyeceğimi bilmiyorum ben.'' Kıpkırmızı kesildiğimin farkındaydım, nereye bakacağımı şaşırmıştım ve ellerimi nereye koyacağımı bilmiyordum. Çatalımı düşürdüm ve onu almak isterken bir bardak suyu devirdim, sular onun giysisinin üzerine döküldü. Aniden, yeniden beceriksizleşmiş ve sakarlaşmıştım ve özür dilemeye kalkıştığımda dilimin ağzımın içinde pabuç kadar büyüdüğünü fark ettim. (Sayfa: 87-88)
***
''Okuduklarımda karşılaştığım bazı konular hakkında bir ekonomistle konuşmayı ne zamandır istiyordum. Özellikle de askeri ablukanın barış zamanında bir silah olarak kullanılmasının ahlaki yönleri beni rahatsız ediyordu. (..) Beni uzaklara bakarak sessizce dinledi. Onun bana yanıt vermek için düşüncelerini toparlamaya çalıştığını sanmıştım, ama birkaç dakika sonra boğazını temizledi ve başını olumsuz anlamada salladı. Özür dileyen bir tonla, bu konunun onun uzmanlık alanına girmediğini söyledi. (..) Benim II. Dünya Savaşı'nda uygulanan Savaş Ticaret Anlaşmaları konusunda bir tez yazmış olan Dr. Wesswy'i görmemi önerdi.''
(Sayfa: 106)
***
''Şimdi herkes bana ne kadar farklı görünüyor. Meğer profesörlerin entelektüel birer dev olduklarını düşünmekle ne kadar aptalmışım. Onlar da birer insan, hem de dünyadaki diğer insanların bunu fark etmesinden korkan insanlar..
Ve Alice de bir insan - o bir kadın, bir tanrıça değil - ve ben yarın akşam onu konsere götürüyorum.'' (Sayfa: 107)

Daniel Keyes - Algernona Çiçekler, Çeviri: Handan Ünlü Haktanır

Bana güldükleri ve benden daha akıllı göründükleri müddetçe bir sorun yoktu ama şimdi bir moronun karşısında kendilerini ikinci derecede görmeye başlamışlardı. Ben göstermiş olduğum hayret verici gelişmenin, onları ezdiğini ve yetersizliklerini açığa çıkardığını görmeye başlamıştım. Onlara ihanet etmiştim, benden o yüzden nefret ediyorlardı. (Sayfa: 115)

Daniel Keyes - Algernona Çiçekler, Çeviri: Handan Ünlü Haktanır

Koltuğunun karşı tarafındaki duvarda Picasso'nun ''Anne ve Çocuk'' adlı tablosunun gösterişli bir şekilde çerçevelenmiş bir röprodüksiyonu asılıydı ve onun tam karşısında koltuğun arkasında kalan duvarda ise maskeli ve elinde bir kılıç tutan, havalı bir Rönesans soylusunu, pembe yanaklı, korkmuş bir genç kızı korurken gösteren bir tablo vardı. Bunların bir araya gelmesiyle yanlış olan bir durum ortaya çıkıyordu. Demek ki Alice, kendisinin kim olduğuna ve hangi dünyada yaşamak istediğine hâlâ karar verememişti. (Sayfa: 118)
***
''Nemur sürekli olarak bana beni ben yapanın o olduğunu veya günün birinde gerçek insan haline girecek benim gibi sürüyle insan olacağını söylüyor. (..) O da, geri zekalı bir kişiye baktıkları vakit, onun da duyguları olan bir insan olduğunu düşünmeden gülen diğer insanların yaptığı hatanın aynısını yapıyor. Benim de buraya gelmeden önce bir insan olduğumu unutuyor.'' (Sayfa: 155)
***
''.. ben istisnaiyim.. Bu, (bir zamanlar 'parlak ve geri zekalı' anlamında kullanılan) üstün yetenekli ve 'yoksun' gibi mahkum edici yaftalardan daha demokratik bir deyim. Eminim ki, ne anlama geldiğini insanlar kavramaya başladığı vakit, 'istisnai' sözcüğünü de değiştireceklerdir.'' (Sayfa: 163)
***
''Nasıl oluyor da, kolsuz ve bacaksız doğan insanlardan faydalanmayı akıllarından bile geçirmeyen dürüst ve duyarlı kişiler, düşük bir zeka düzeyiyle doğanları istismar etmekte bir mahsur görmezler.?'' (Sayfa: 210)
''Değer verdiğim bir kişinin önünde içimdeki iltihabı yakıyordum ve bu bana yeni bir soluk getiriyordu.'' (Sayfa: 215)
***
''Ben bir nesne değil, -pek çok var olma şekli arasında- bir var olma şekliyim ve hangi yolları takip ettiğimi ve hangilerini bıraktığımı bilmek, benim ne olmakta olduğumu anlamama yardımcı olacak. (..) İnsanın en çok canını sıkan şey, bizim psikologlarımızın insan zekası, bellek ve öğrenmeyle ilgili tüm inançlarını birtakım hüsnü kuruntulara dayandırmış olması.'' (Sayfa: 233)
***
''..her biri, bir parçasını kendisinden daha aza sahip olanlara vererek tatmin oluyordu.''
(Sayfa: 243)
***
''Bana ne olacağı önemli değil, henüz dünyaya gelmemiş bazı insanların hayatına bir şeyler katabilirsem eğer, kendimi binlerce kez normal bir hayat yaşamış gibi hissedeceğim.
Bu da bana yeter.'' (Sayfa: 253)
***
''Kim bilir, insanların yeterli bilgisi olmadığı veya yaratıcılık sürecine ve kendilerine yeterince inanmadıkları ve beyinlerinin bütününün çalışmasına izin vermedikleri için kaç problem çözümsüz kalmıştır.?'' (Sayfa: 255)
***
''Hiç kimse hiçbir zaman yeni bir şey başlatmıyor, Bayan Nemur,'' dedim. ''Herkes çalışmasını diğerlerinin hataları üzerine inşa ediyor. Bilimde gerçekten orjinal olan hiçbir şey yoktur. Önemli olan, her bir bilim adamının eldeki bilginin toplamına yaptığı katkıdır.''
(Sayfa: 256)
***
''Sevgi ve şefkat eli değmeyen zeka ve eğitim beş para etmez.'' (Sayfa: 262)
***
''Sevgi alma ve sevgi verme yeteneğinden yoksun olan zeka, zihinsel ve ahlaki çöküşe, nevroza ve muhtemelen psikoza bile yol açar. Ve ben-merkezci bir amaca odaklanan ve insan ilişkilerini dışlayan bir beynin, sadece şiddete ve acıya neden olacağını da eklemek istiyorum.'' (Sayfa: 263)
***
''Benim ışığımın senin karanlığından daha iyi olduğunu kim iddia edebilir.?'' (Sayfa: 265)
***
''Onu bedenimden daha çok seviyordum.'' (Sayfa: 307)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...