#MikhailBulgakov etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#MikhailBulgakov etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Aralık 2021 Perşembe

Mikhail Bulgakov - Köpek Kalbi (Çeviri: İbrahim Kapaklıkaya)

 

SUNUŞ:

*

''Farklı bir açıdan yaklaşırsak Köpek Kalbi, yazarlıktan önce tıp doktoru olan Bulgakov'un tıp üzerine yazdığı bir bilimkurgu romanı olarak değerlendirebiliriz. Kitap bu yönüyle Frankenstein'in  hikayesini hatırlatır, ama 20. yüzyılda klonlamaya kadar varan tıbbi gelişmeleri ön gören bilimsel ayrıntıları içerir. Bu noktada ''doğanın dengesini bozarak'' hayatını alt üst eden dahi profesörün trajedisiyle bireyselleşen kurgu, köpeğin ''Tanrı'ya benzettiği profesörün'' sınırları zorlayıp perdeyi kaldırmaya çalışınca (s/108) başına gelenlerle, nasıl birdenbire üçüncü sınıf bir tıp öğrencisinin âcizliğine düştüğünü gözler önüne serer. Bu açıdan bakıldığında Köpek Kalbi, Dürrenmatt'ın Physiker'inde (Fizikçi) vurgulanan ''bilim adamının sorumluluk duygusu'' temasını akla getirir.

Bulgakov, yaşadığı döneme damgasını vuran savaşlara nihilist bir tepki olarak ortaya çıkan Dadaizmin bir uzantısı olan ve Andre Breton'un 1924'te Manifesto of Sürrealizm ile felsefi ve psikolojik boyutlarını açıkladığı sürrealist edebiyattan etkilenmiş olmalıdır ki Köpek Kalbi, Freud ve Jung'un bilinçaltı kavramına ışık tutan çağrışımlarla süslenmiştir. Sharikov'un köpek haliyle gördüğü rüyalar, insan dünyasını anlamlandırmaya çalışırken ve ameliyat öncesi narkoz etkisiyle sersemlemiş haliyle gerçekliğe getirdiği yorumlar, bir yandan bu abzürt komediye sürrealist bir tad verirken bir yandan da beyinlerinin sağ yarıküresiyle düşündükleri iddia edilen köpeklerin aklına ve kalbine girip dünyayı onların gözünden görmemizi sağlayan eğlenceli bir hikâye ortaya çıkar. Profesörün asistanının ifade ettiği gibi: ''Artık caddede yürürken, köpeklere gizli bir  dehşetle balkıyorum.'' (s/69)''

*

Seda Çiftçi (Sayfa: 6-7)

*

*

''Köpek adeta derisinin içinden fırladı..'' (Sayfa: 14)

*

''Sen gelişim merdiveninin en alt basamağındasın,'' diye bağırdı Philip Philippovich daha da yüksek bir sesle. ''Sen, zayıf bir zekâya sahip, henüz şekillenme sürecinde olan bir yaratıksın. Bütün hareketlerin bir hayvanın davranışları. Yine de üniversite eğitimi almış iki kişinin huzurunda dayanılmaz bir arsızlıkla konuşabiliyor, her şeyin nasıl paylaşılacağı konusunda büyük bir tavsiyeyi aynı büyüklükte bir aptallıkla verebiliyorsun.'' (Sayfa: 95-96)

Bulgakov ve türevlerine:

*

Proleterler pistir, proleterler uyuzdur, proleterler cahildir..
Proleterler bu dünyada, burjuvazinin hayvanlarıdır.
Diledikleri zaman üzerinde deney yapabilecekleri; kısmen eğitip ya da zoraki öküz gibi, at gibi, eşek gibi kullanabilecekleri..
İşlerine yaramadıklarında beynine bir kurşun sıkabilecekleri..
Onlar yaşamasını zaten bilmezler. Karın tokluğu onlar için bu dünyada ''şükür''lük tek şeydir. Evlerine götürdükleri ekmekleri varsa, ''Ohh, daha ne istesinler,''dir. Onların çocukları da bir şeyden anlamaz. Okuma yazma öğrenmeleri yeterlidir. Zaten kıt olan beyinlerinin, fazlasına ihtiyacı yoktur. Ana-babalarından miras aldıkları hayatları sürdürmek, yegâne amaçlarıdır.
Onlar, televizyonda izledikleri yemek programlarında, ağızlarından akan salyalarla idare ederler. Aslında o programlarda ''Artanlar sokak hayvanlarına verilmektedir'' sosyal mesajının içindeki, izleyici hayvanlardır. Değil mi Bulgakov, bir ''sosis''in peşine düşebilecek kadar alçak, kişiliksiz, onursuzdurlar.! Sosis'i gösterenlerse ne mübarek zevattır.!
''Sorgulamak'' kelimesi onların eğitiminde özellikle ''gizlenmiş'' bir fiildir. Onlara öğretilen ''Şükür etmek'' fiiliyle, hâli hazırda yaşadıkları dünyanın ötesinde ''cennete'' özlem duyarlar. Bu, ta çocukluktan başlayan ve devam eden bir, ''beyin dalgalarıyla oynama'' projesidir. Çünkü bu sayede dünyanın ikinci dereceden hayvanları olabilirler.
Tatil onlar için en fazla komşu mahalle ziyaretleridir ve zaten de böyle olmalıdır. Teknolojinin ilerlemesi onlar için sadece ayağına gelen ''tatil görsellerini'' görerek, birilerinin dünyada yaşadıkları cenneti görüp, kendileri için ''Olsun.! Ben ve biz, bu dünyanın asıl seçilmiş kullarıyız'' tesbihini çekmektir. Yok, bu denli sabrı büyütememişse içinde, çocuğuna pantolon alamayan adamın yaptığı gibi, affedilmez tek günahı işlemektir. Ve cehennemin dibini boylamaktır.
Evet, ''Proletaryanın talihi budur,'' diyenlerin, eğitimin makus tarihini ellerinde bulundurması da pek muhteşemdir.! O eğitim ki, başkalarını eğitimsiz bırakmanın ne işlere yaradığını, üstün zekâsıyla çözmüştür.! Sonuçta proletaryayı Pavlov'un Köpeği'ne döndürmeyi de, ilk kez bu zekâ bulgulamıştır.
Aptal mı bu kişiler.? Hâşâ.! Üstün (!) zekâlılar. Zîrâ dolap beygiri, dolap beygiridir ve bu değirmenin böyle döndüğünü bilen de değirmenin sahibidir.! Hattâ bizzat yazarımızın da şık şıkırdam sofrasında ifade ettiği gibi ''Yalnızca sağduyu ve pratik tecrübelerime dayanarak yararlı tavsiyelerde bulunuyorum'' (S. 46) derler ve gayet de haklıdırlar.! Zira, pratik tecrübeleri su götürmezdir.!
Evet Bulgakov, o pis o lânet proletarya olmasaydı, ne arenalar, ne kolezyumlar, ne piramitler, ne mozoleler olmazdı. ''Netekim'' o pis proleterler hayvan gibi, açlık ve sefalet içinde çalıştırılarak dikildi her biri.!
''Bütün bu kargaşaya sen sebep oldun ve kendini suçlamıyorsun bile.. Hayır.! Lânet bir yüzsüzlük bu.!'' (S. 89) dediğiniz gibi, lânet bir yüzsüzlük bu.!
Kıymetli yazarımız Bulkakov, hayata bir de ''Gorki'' gözüyle bakıp, tersten bir deney yapaydınız bizi mutlu ederdiniz. ''Netekim'' proletaryanın nesiller boyu atalarından nasıl bir talihi aldıklarını biraz daha iyi gözlemleyebilirdiniz.
Dünya, ''öküzün'' boynuzları arasında duruyor.! En ilkel haliyle insan denilen canlının, en doğru tesbiti bu'dur kanımca.! Evet, dünyayı ''öküzün/öküzlerin'' boynuzları üzerinde durduran ve döndüren bizzat burjuvalardır.! Ve dönüp o öküzleri aşağılayan da onlardır.!
*
Yannis Ritsos der ki:
*
Çevrim
*
Denizin büyük görünümü, baş eğmez ufuk,
mutluluğu yok oluşun - yoruyordu onu bunlar. Sırtını döndü
utkusuna suların ve yürüdü bir gizli içe dalışla
sessiz patikaya bağların arasındaki
görmek için gün batımının görkemini, üzerinde
----- kanlı pencere camlarının,
evlerin duvarları üzerinde, derin yansıma, düşünceli, uysal,
şu dikdörtgen alçakgönüllülüğüyle yaşlı insanların.
Bir zavallı bostan dolabı üstlendi tüm açıklamasını dünyanın
yuvarlak sabrının acı veren, kutsal kitapsal gıcırtısıyla.
*
Çeviri: Özdemir İnce, İoanna Kuçuradi
*
Evet:
*
Bir zavallı bostan dolabı üstlendi tüm açıklamasını dünyanın
yuvarlak sabrının acı veren, kutsal kitapsal gıcırtısıyla.
*
Bu arada:
*
“Fikirlerinize katılmıyorum ama fikirlerinizi ifade edebilmeniz için canımı bile veririm” (Evelyn Beatrice Hall)
Çünkü bilinir ki, ''tek tip düşünce'' burjuvazinin eseridir. Her kim olursa olsun.
Evet Bulgakov: ''Köpek adeta derisinin içinden fırladı..'' (Sayfa: 14), dediğiniz gibi, o köpek bir gün derisinin içinden fırlayacak.! Vesselâm.

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...