4 Nisan 2019 Perşembe

Friedrıch Engels, Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni

''Aile, diyor Morgan, ''etkin unsurdur; asla durağan değildir, toplum alt bir koşuldan daha yüksek bir konuma ilerledikçe o da alt bir biçimden daha yüksek bir biçime doğru ilerler. Buna karşılık, akrabalık sistemleri edilgindir; yalnızca uzun zaman aralıklarında ailenin zamanın akışı içinde yaptığı ilerlemeyi kaydeder ve ancak aile kökten değiştikten sonra kökten değişir.''
*
''Öte yandan,'' diye ekliyor Marx, ''genel olarak siyasi, hukuki, dini, felsefi sistemlerde de durum aynıdır.'' Aile varlığını sürdürürken, akrabalık sistemi kemikleşir ve bu sistem bir alışkanlık halinde devam ederken, aile onun içinde serpilir. Gelgelelim, Cuvier'nin Paris'te bulduğu, bir hayvan iskeletine ait kese kemiğinden, bunun bir keseli hayvana ait olduğu ve bir zamanlar o yörede artık nesli tükenmiş keseli hayvanların yaşadığı sonucunu çıkarabildiği kesinlikle, biz de tarihsel olarak günümüze ulaşmış bir akrabalık sisteminde, bu sisteme karşılık gelen, artık ortadan kalkmış bir aile biçiminin bir zamanlar var olduğu sonucunu çıkarabiliriz.
Yukarıda anılan akrabalık sistemleri ve aile biçimleri, şimdi hâkim olan sistemlerden, her çocuğun birden fazla babasının ve annesinin oluşuyla ayrılır. Hawaii ailesinin karşılık geldiği Amerikan akrabalık sisteminde, erkek ve kız kardeşler aynı çocuğun babası ve annesi olamaz, oysa Hawaii akrabalık sistemi tam tersine bunun kural olduğu bir aileyi gerektirir. Burada, şimdiye kadar genellikle tek geçerli biçim olarak kabul edilenle doğrudan doğruya çelişen bir dizi aile biçimiyle karşılaşıyoruz. Geleneksel düşünce, yalnızca tekeşli evliliği, bunun yanı sıra bir erkeğin çokkarılılığını, olsun olsun bir kadının çokocalılığını biliyor ve ahlâkçı bir cahile yakışır biçimde davranıp pratiğin, resmi toplumun buyurduğu bu sınırları sessizce ama utanmadan ihlal ettiği konusunu susarak geçiştiriyor. Buna karşılık, ilkel durumların incelenmesi bizi erkeklerin çokkarılılık, kadınların da çokkocalılık yaşadığı ve bu yüzden ortak çocukların da eşlerin hepsine birden ait kabul edildiği durumlara götürüyor; bu durumlar da yine tekeşli evlilikle birlikte tamamen ortadan kalkana dek, bir dizi değişiklikten geçmişlerdir. Bu değişiklikler, ortak evlilik bağının kapsadığı ve başlangıçta çok geniş olan çemberin gitgide daraldığı ve sonunda yalnızca, bugün hâkim olan tekeşli çifte yer verecek tarzda gerçekleşmişlerdir. (Sayfa: 15-16)

Yeni, uygar, sınıflı toplumun açılışını yapanlar en bayağı çıkarlardır -sıradan açgözlülük, gaddarca haz düşkünlüğü, pis cimrilik, ortak mülkiyeti bencilce çalma; eski, sınıfsız, soylara dayalı toplumun altını oyan ve çökertenler en alçak yöntemlerdir- hırsızlık, ırza geçme, hile, ihânet. Yeni toplumun kendisi de, varoluşunun tüm üç bin beş yüz yıl boyunca, küçük bir azınlığın sömürülen ve ezilen büyük çoğunluğun sırtından gelişmesinden başka bir şey olmamıştır ve şimdi her zamankinden daha fazla böyledir.
(Sayfa: 93)

Morgan'ın uygarlık hakkındaki yargısı:
*
Uygarlığın başlamasından bu yana servetin artışı öyle muazzam boyutlara ulaştı, biçimleri öyle çeşitlendi, uygulaması öyle kapsamlı ve idaresi mülk sahiplerinin çıkarına öyle ustalıklı bir hale geldi ki, bu zenginlik halkın karşısında, yenilemez bir güç haline geldi. İnsan zihni, kendi yarattığı şey karşısında, çaresiz ve büyülenmiş gibi durmaktadır. Yine de, insan aklının, hem devletin koruduğu mülkiyetle ilişkisini, hem de mülk sahiplerinin haklarının sınırlarını saptayarak, zenginlik üzerinde tahakküm kuracak kadar güçleneceği günler gelecektir. Toplumun çıkarları bireysel çıkarlardan kesinlikle önce gelir, her ikisinin de adil ve uyumlu bir ilişki içine sokulması gerekir. İlerleme, nasıl geçmişin yasasıysa, aynı şekilde geleceğin yasası olarak da kalacaksa, salt zenginlik peşinde koşmak insanlığın nihai kaderi olamaz. Uygarlığın doğuşundan bu yana geçen zaman, insanlığın geçmiş ömrünün yalnızca küçük bir parçasıdır; insanlığın önündeki yaşamın da yalnızca küçük bir parçasıdır. Toplumun çözülüşü, biricik nihai hedefi zenginlik olan tarihsel rotanın sonucu olarak, bize tehdit oluşturuyor, çünkü böyle bir rota, kendi yok oluşunun unsurlarını içerir. Yönetimde demokrasi, toplumda kardeşlik, haklarda eşitlik, yaygın eğitim, deneyimin, aklın ve bilimin sürekli ulaşmaya çalıştıkları bir üst toplum aşamasını müjdeliyorlar. Bu aşama eski soyların özgürlük, eşitlik ve kardeşliğinin -daha yüce bir biçimde- dirilişi olacaktır.
*
(Morgan, Ancient Society, s. 532) (Sayfa: 200)


Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...