7 Eylül 2022 Çarşamba

Kalidasa - Şakuntala (Türkçesi: Korhan Kaya)


Arka Kapak:
*
Kalidasa Hindistan'ın Shakespeare'idir. Aslında Shakespeare İngiltere'nin Kalidasa'sıdır demek daha doğru olur. MÖ 4. yüzyılda yaşadığı düşünülen bu büyük şair ve yazarın birçok güzel eserinin arasında Şakuntala'nın yeri bambaşkadır. Bu Hint dramında aşk, bütün boyutlarıyla son derece incelikli bir anlatımla betimlenmektedir. Öyle ki, çağlar boyunca bu eseri okuyan birçok büyük şair ve yazar hayranlıklarını gizleyememiştir. Bunlardan biri olan Goethe, Şakuntala için şunları söylemiştir:

*
"İlkbaharın çiçeklerini mi,
Yoksa sonbaharın meyvelerini mi istersin.?
Dinlenmek, haz almak veya sarhoş olmak mı istersin.?
Bir kelimeyle yeri ve göğü kavramak mı istersin.?
Şakuntala derim..''
*
ÖNSÖZ:


''..Hindistan'da ısrarla gelişen ve Buddhizm'de taçlanan bir kavram vardır ki o da ''Merhamet'' kavramıdır.
Bir klasik dönem eseri olan Şakuntala, tahminen MÖ 4. yüzyılda yaşamış olan büyük Sanskrit üstadı, büyük şair ve yazar Kalidasa'nın başyapıtırdır. Merhamet kavramının aşk ile örüldüğü, şiddetin ve kaba gücün doğal yaşamın zarifliği karşısında nasıl dize geldiğinin anlatıldığı bu eserde, Hind'i, gerçek aşkı, saflığı, doğayı, arkadaş bağlılığını, merhameti, insan duygularının en incesini bulmak mümkündür. Bu küçük hacimli eserde büyük değerler vardır. Edebiyatla ilgilenmeyen bir kimse bile bunda bir şeyler bulabilir. Örneğin beyin gücüne ilgi duyanlar ya da havada uçan araçlarla ilgilenenler.'' (Sayfa: 7-8)


''Aşk'ın ''aşk'' olabilmesi için istenilen, kukla gibi iki cinsin kalıbını ortaya koyması değil, kişilerin niteliği olmalıdır.'' (Sayfa: 8 )
*
Prof. Dr. Korhan Kaya, Ankara, Mart 2005
*
Kalidasa ve Şakuntala Üzerine:
*
''..kısa yaşamı ve adının nereden geldiği şu şekilde anlatılır:


Kalidasa bir Brahman ailesinde doğmuş ama altı ay sonra öksüz kalmıştı. Bir manda çobanı onu evlatlık edinmişti. Hiçbir eğitim görmeden büyümüş ve kendi de bir manda çobanı olmuştu. Çok yakışıklı bir delikanlı idi. Bu sırada Benares'de çok güzel bir prenses yaşıyordu. Ona birçok talipliler çıkıyor fakat biraz şımarık olan kız bunları birbiri ardından reddediyordu. Talipliler arasında bulunan kralın vezirini de reddetmişti.
Vezir prensesten öç almak için bir plan hazırladı. Kalidasa'ya bilginlerin giydiği elbiselerden giydirerek onu iyice süsledi, yanına bir alay çömez kattı, prensesin sorduklarına hiç cevap vermemesini tembih etti ve çobanı bu haliyle prensesin karşısına bir talipli olarak çıkardı. Prenses bu yakışıklı delikanlıyı daha ilk görüşte sevdi, ona bazı sorular sordu, hiç cevap alamadı ama bunu gencin bilgisinin derinliğine verdi. Hemen evlendiler. Törenin sonunda Kalidasa bir boğa(*) hayali gördü. Çok geçmeden prenses kocasının gerçek durumunu öğrendi. Küplere bindi. Damadın yalvarmaları üzerine biraz yatıştı, ona tanrıça Kali'ye dua ederek, ondan bilgi ve ilham vermesi için yalvarmasını istedi. Damat bunu yaptı ve duası kabul edildi. Manda çobanı mucize kabilinden bir şair oldu. Bu olaydan sonra damat, Kali'nin kölesi anlamında Kalidasa adını aldı.''
*
(*) Boğa tanrı Şiva'nın binek hayvanıdır. Şiva hikmet tanrısı ve şairlerin üstadı olarak bilinir. (Sayfa: 15-16)
*
''Onun devrinde dram ve şiir sanatı çok ince ve ayrıntılı kayıt ve ölçülere bağlıydı. O, hem bilgi hem de duyuş yönünden kuvvetliydi. Edebi sanatları, felsefeyi, astronomiyi, hukuk ve coğrafya ile aşk sanatını (Kamasutra) iyi bilirdi.'' (Sayfa: 16)
*
''1789'da bu dramın İngilizce tercümesi basılmıştır. 1791'de ise Almancaya tercüme edildi ve derhal Goethe'ye gönderildi. O, bunu Almancaya uyarlayıp benzerini yapmayı düşündü, fakat bu düşüncesinden vazgeçti, öünkü bu 'derin' eser üzerinde biraz olsun işlemek ona zor geldi. Bununla birlikte, Faust'un girişi Şakuntala'nın girişinden ilham alınarak meydana getirilmiştir. İngilizce çevirileri ise pek çok kez İngiliz tiyatrolarında temsil edilmiştir.'' (Walter Ruben)
*
Kalidasa'nın Metinde Yaptığı Değişiklikler:


''Kalidasa'nın dramı, Sütradhara denilen Sahne Müdürü'nün ön konuşmasıyla açılır. Bu, Walter Ruben'e göre, Karagöz-Hacivat kukla oyunundaki şakacı ve yaşamı umursamaz tavrın başlangıç noktasıdır. Hint dramlarının mutlulukla bitmesi de bu tezi desteklemektedir. Yine Ruben'e göre Hint dramı, dinsel amaçlı danslardan doğmuştur.'' (Sayfa: 27)

Abhicnana Şakuntala:
*
Dua
*
''O ki Yaratıcı'nın ilk yarattığıdır; o ki uygun kutsal törenlere sunu taşıyandır; o ki sunuyu sunandır; şu iki zamanı (Ay ve Güneş) yapandır; o ki yeri ve göğü kaplayandır; işitilebilen nitelikler onundur; tüm tohumların kaynağıdır; onun sayesinde tüm canlılar soluk alırlar; bu sekiz görünür biçimiyle Tanrı hepimizi korusun.!''
*
Birinci Perde:


"Silahınız, sıkıntılara çare olsun diye yaratılmıştır, masumları öldürmek için değil." (Sayfa: 35)


"Aydaki benek, tüm karanlığına rağmen, onun büyüsünü artırır." (Sayfa: 38)


"..sorunlar şüpheyle kaplandığında, iyi insanın en iyi rehberi, kalbinin kışkırtmalarıdır." (Sayfa: 39)


"..bedenim öne doğru ilerliyor, fakat kalbim, tıpkı rüzgâra karşı taşınan ipek bir bayrak gibi geri dönüyor." (Sayfa: 46)


İkinci Perde:
*
''Aklı çelinmiş âşık işte böyledir, sevgilisinin duygularını kendisininmiş gibi düşünür.'' (Sayfa: 48)
*
''..çileciler, mistik yaşayan seçkin kimselerdir; içlerinde güneş kristallerine benzeyen, dokunulması hoş bir ateş saklarlar ve yabancı bir parıltı gördüklerinde onu dışarı çıkartırlar.'' (Sayfa: 51)


''Aşkın yolu alçakgönüllülükle kontrol edildiği için, ne açıkça gösterilebilir, ne de bütünüyle saklanabilir.'' (Sayfa: 52)
*
Üçüncü Perde:
*
''..taşınabilir olması için kederin, birbirini seven dostlar tarafından paylaşılması gerekir.''
*
''Sevgili dostum, şansın var ki sevgin sana layık bir kişiye karşı.'' (Sayfa: 61)
*
''Arayan servete kavuşur ya da kavuşmaz; peki, ya servet arayanı bulursa arayan ne yapsın.?'' (Sayfa: 62)
*
ŞAKUNTALA: Sizin duygularınızı bilmiyorum; fakat ey zalim insan, benim her tarafım gece gündüz sizin aşkınızla yanıyor.
KRAL: Ey narin kız, aşk asıl sürekli bitip tükenen beni yakıyor; zira gün, lotusu, ayın soldurduğu kadar soldurmaz. (Sayfa: 63)
*
KRAL: ..krallığımdaki pek çok bilge kişinin kızı Gandharva usulüyle evlenmiştir ve babaları da bunu onaylamıştır.
*
DİPNOT: Hiçbir tanık olmaksızın, kadın ve erkeğin sevişerek gerçekleştirdikleri evlilik biçimi. (Sayfa: 65)


''..Ey kalbim, isteğine ulaşmak üzereydin, ama sen cesaret gösteremedin; o halde şimdi neden pişmanlıkla doluyor ve ayrılık acısına kapılıyorsun.?'' (Sayfa: 66-67)
*
''Ey dişi Çakravaka kuşu, eşine elveda de, zira gece yaklaşıyor.''
*
DİPNOT: Bu kuşların, gün bitince ayrı düştükleri ve gece boyunca yas tuttukları rivayet edilir. (Sayfa: 66)
*
Dördüncü Perde:
*
''İşte gün ağarıyor.! Çünkü bir tarafta şifalı bitkilerin efendisi batı dağının doruğundan batarken, diğer taraftan Aruna tarafından müjdelenen güneş görünür hale geliyor. Gökyüzünün bu doğan ve batan ikiz ışığını izleyen insanlar, adeta yaşamlarındaki doğuş ve batışları da izler gibiler. Yine demek gerekir ki, ay saklandığı zaman gece lotusu göze daha fazla zevk vermez olur, onun güzelliği artık sadece hafızalardadır. Sevdiğinden ayrı düşmüş narin bir kızın kederi de her türlü ölçünün dışında büyüklükte taşınabilir bir yüktür.''
*
DİPNOT: Aruna: Güneşin arabacısı olarak kişileştirilmiş olan şafak vakti. (Sayfa: 72)
*
''(Gökyüzünden bir ses duyulur)
Yeşil lotustan yataklarla kaplı, hoş göllerle aralanmış, güneş ışınlarının ağaç gölgeleriyle etkisizleştirilmiş olduğu, tozu lotus poleni gibi yumuşatılmış, yumuşak ve hoş esen meltemiyle insanı mutlu eden yolun açık olsun.!
(Herkes hayretle dinler.
GAUTAMİ: Yavrum, sana akrabaların kadar yakın olan kutsal ormanın tanrıları gitmene izin veriyorlar. Onlara saygını göster.'' (Sayfa: 78)


''..Umut, ayrılığın acısını taşınabilir kılar.'' (Sayfa: 80)
*
''Tıpkı Malaya dağının yamacından sökülüp atılmış taze bir sandal ağacı gibi, babamın kucağından ayrılıp bilmediğim topraklarda nasıl yaşayacağım.?'' (Sayfa: 81)


''Büyük sevgi, büyük endişeler yaratır.'' (Sayfa: 82)
*
Beşinci Perde:
*
''Ey arı, sen ki taze bal için ne kadar istekliydin,
Bunun için önce geldin ve mango çiçeğini öptün,
Sonra da lotus içinde yaşamanın doygunluğuyla
Onu unuttun..'' (Sayfa: 85)


''Arzulanan şey elde edildiği zaman sadece tutkulu bir istek yok edilir; oysaki elde edilmiş olanı elinde tutmak çok daha acı vericidir.'' (Sayfa: 87)


''..ağaçlar meyvelerinin bolluğundan yere doğru eğilirler; bulutlar yağmurla dolu olduklarında yere yaklaşırlar; iyi insanlar zenginlikle mutlu olmazlar. İyi insanların doğası böyledir.'' (Sayfa: 89)


''Dişilerin kurnazlığı insan ırkının dışında bile gözlenebilir ve bu, akıllı olanlarda daha fazladır. Pek iyi bilinir ki dişi guguk kuşları, gökte uçar hale gelmeden önce yavrularının başka kuşların yuvalarında yetişmesini sağlarlar.'' (Sayfa: 93-94)
*
''Birbirinin kalbini tanımayanların aşkı böyle nefrete dönüşür.'' (Sayfa: 94)
*
Altıncı Perde:
*
''Ey mango filizi, seni, yayını doğrultmuş olan aşk tanrısı Kama'ya sunuyorum. Bunu, sevgililerinden ayrı düşmüş kızlar için görkemli bir ok haline getirsin.'' (Sayfa: 103)


''Bela zayıf noktaya doğru gelir.'' (Sayfa: 106)
*
''..ateşin yakıtı karıştırılırsa alevler coşar; yılanı kızdırırsan başını şişirir; bunun gibi, kışkırtıldığı zaman bir insan da gerçek gücüne geri döner.'' (Sayfa: 118)
*
Yedinci Perde:
*
''Daha önceden değeri bilinmeyen mutluluklar kuşkusuz acıya dönüşür.'' (Sayfa: 123)


''Ne mutlu o kişilere ki, anlamsız gülümsemeleri sırasında tomurcuk gibi belli belirsiz gözüken dişleriyle, tatlı peltek konuşmalarıyla, sevgiyle kucağa gelmek isteyen çocuklarının tozuyla üstleri başları kirlenir.'' (Sayfa: 124-125)
*
''Dünyayı korumak için önceleri her türlü duyu zevkleriyle dolu saraylarda oturanlar, sonradan ağaçların diplerini ev edinip oralarda çile doldururlar.'' (Sayfa: 125)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...