4 Haziran 2020 Perşembe

Orhan Kemal - Bereketli Topraklar Üzerinde

#OrhanKemal #BereketliTopraklarÜzerinde
''Bu kitap, kendi bilgi ve görgülerim dışında, bir lokma ekmek için kötü iş şartları içinde zehir gibi bir hayatı yaşayanlardan derlenmiş malzemeyle meydana gelmiştir.
Yayımlanmadan önce, çeşitli ırgat, usta, usta yardımcısını toplayarak bir gece sabaha kadar okudum onlara. Dinlediler. 'Pardon,' dediler, 'bu kadar olur.' Bütün anlattıkların doğru. Eksik bile. Çukurova'nın bereketli topraklarında öyle işler olur ki, aklın durur. Sana anlatsak, bir değil beş roman çıkarırsın..'
*
Orhan Kemal
#OrhanKemal #BereketliTopraklarÜzerinde
''Patoz, eski patoz. Dört buçuk ayak, kırk beş kişilik. Lakin ırgatbaşı kansız mı kansız. Şu kadarcık merhamet arama. Kırk beş kişilik patozu otuz beş kişiyle çalıştırıyor, on kişinin gündeliğini küt, cebe. Güneş tepede alev alev, serçeler dersen sıcaktan düşüp düşüp bayılıyor. Adam çatlayacak. Soluk alamıyorsun sıcaktan be. Yirmi saat. Paydos yok.!'' (Sayfa: 33)
***
''Çırçır makinesinden geçen kütlü ise tohumundan ayrılmış, saf pamuktur artık. Makinelerin önünde içyağı kadar beyaz, hafif yığınlar. Çukurova'nın bereketli topraklarından binler, on binlerce insanın çabası, alınteri, emeğiyle elde edilen ''beyaz altın.!'' ''
(Sayfa: 63)
***
Sulu kozacılar sırılsıklam üst başlarıyla titreşiyorlardı. Kâtip, ''Ne o.?'' dedi. ''Ne oluyorsunuz.?''
Kalın kemikli, iriyarı ama kupkuru biri, ''Donuyok,'' diye tekrarladı.
Kâtibin yüzü bok koklamışçasına buruştu:
''Donuyoruz desene lan, hırt.!''
İşçinin çeneleri vuruyordu:
''Donuyok,'' diye tekrarladı.
''Donuyoruz de be.!''
''Donuyok.!''
''Mahsus mu yapıyorsun.? Do-nu-yo-ruz.!''
''Do-nu-yok.''
''Ayı efendim ayı. Donuyoruz.!''
''Diyemem kâtip evendi, dilim alışmış bir sefer, dönmüyor..''
Araya ırgatbaşı girdi:
''Nefesini tüketme. Bunlar nerde insanlık nerde. Bunlara var mı somun.! Yerler.! Var mı nallı Fatma.? Tamam..'' (Sayfa: 68)
***
Yusuf ''Kesiştik,'' dedi. ''Üçer lira.''
Amele çavuşu az olduğunu bildiği halde, ''İyi,'' diye başını salladı. ''Onu da söyleyeyim, burada bir âdet malum ya, her yerin bir âdeti olur..''
Gene Yusuf:
''Doğru, olur.''
''Paradan paraya beni kollamanız lâzım.!''
İki arkadaş kaygıyla bakıştılar. Ulan ne bok yerdi bu şehir dedikleri. Fabrikada avanta, yapılarda avanta.'' (Sayfa: 105)
***
''Onu bunu ne yapacan arkadaş,'' dedi. ''Şehir dediğin bir para tuzağıymış. Bir yerden kurtuluyoruz, bir yere düşüyoruz..''
''Biz terlerken işimize ortak oldukları yok, paraya gelince..''
''Gelince yavuzdurlar.''
''Haram, zıkkım olsun, ciğerlerine yapışsın..'' (Sayfa: 106)
***
''Hela çukurunu çevrelemeye çalışan eski çuval parçalarından birinin ucuyla Köse Hasan'ın kıçını sildikten sonra adamı kıyıya aldı, donunu çekti, uçkurunu bağladı, yeniden sırtlayıp odaya getirdi, yatağına yatırdı.!'' (Sayfa: 115)
***
Hazdan coşan Kılıç Usta bir gün, ''Ulan köpek,'' dedi. ''Oldun usta he.?''
İçi içine sığmayan Yusuf gözlerini yere indirerek, ''Allah'ın sayesinde..'' diye mırıldandı.
Kılıç Usta kızdı:
''Değil Allah'ın sayesi. Açtın gözünü, oldun usta.!'' (Sayfa: 140)
#OrhanKemal #BereketliTopraklarÜzerinde
Taşeronla arası açılan Kılıç Usta, bir gün öteberisini toplayıp şantiyeden ayrılmadan önce İflahsızın Yusuf'u kıyıya çekti:
''Ben gidiyorum,'' dedi. ''Koyarlar yerime belki de seni. Olma kula kul, öpme el ayak, kirlenmesin ağzın. Ya ver canını insan için ya da etme kalabalık dünyamıza.!'' (Sayfa: 161)
***
''Kadın oğlan doğurmamış olsaydı gitmez, gitmedikten başka da onu ayağının altına alırdı ama, oğlan doğurmuştu bu sefer.'' (Sayfa: 198)
#OrhanKemal #BereketliTopraklarÜzerinde
''Gecenin birinden beri durup oturmadan didinen toprak yüzlü bu insanlar, zırıl zırıl terlemekten kupkuru kalmışlardı sanki. Çoğunun çatlak dudakları irin bağlamıştı beyaz beyaz. Gözlerinin akları damar damar kızarmış, tükrükleri ağızlarında koyulaşmıştı.''
(Sayfa: 212)
***
''Böyle anlar korkunç kazalara da yol açtığı için koltukçuların bir makine düzeniyle çalışmaları gerekiyordu. Ne kaşınmak, ne düşünmek, ne de başka şey.!'' (Sayfa: 213)
#OrhanKemal #BereketliTopraklarÜzerinde
''Hele biraz daha işlesin dümbükler.!'' dedi ustaya bakarak.
Usta kızmıştı bu insafsızlığa:
''Allah size kel versin de tırnak vermesin.'' dedi. ''Elinize fırsat geçti mi firavundan farksızsınız.!''
Irgatbaşı tekrar sinirli sinirli güldü, sonra, ''Peki öyleyse,'' dedi. ''Hatırın için paydos edek.!''
''Benim hatırım için ne kıymeti var.?''
''Ne olacak ya.?''
''Heriflerin hakları olduğu için vereceksin paydosu. Ağır işçi bunlar. İnsafsızca, çok çalıştırmakla daha fazla mı randıman alacağını sanıyorsun.?'' (Sayfa: 214)
#OrhanKemal #BereketliTopraklarÜzerinde
''..Emekçiyim ben, köle değil.!'' (Sayfa: 237)
***
''..Delikanlı adam avrada tapmaz.!''
''Neye tapar ya.?''
''Avradı kendine taptırır. Delikanlılıkta marifet, avradı kendine taptırmaktır.!''
***
''Pehlivan Ali'nin ne esrar, ne kumar, ne de çay borcu vardı. Parasını tamam alacaktı, ırgatbaşının sinirine dokundu bu. Ne demek oluyordu.? Kumar oynamayan, esrar çekmeyen, çay içmeyen ırgat mı olurdu.?'' (Sayfa: 300)
***
''Bir usta ağayı değil de ırgatı mı tuttu.? Zararlıydı.!'' (Sayfa: 346)
***
''İşbaşında küfürbaz, kaba bu adam, Beethoven'in sağırlığına hüngür hüngür ağlamıştı.''
(Sayfa: 353)
#OrhanKemal #BereketliTopraklarÜzerinde
''Küçük ağanın aklı birden başına gelmişti. Geçirecek vakti yoktu. Arabasına koştu, titreyen eliyle kapıyı açtı, girdi, marşa bastıysa da aksilik, almadı. Korkusu çılgınlık derecesine varmıştı. Büyük büyük açılmış iri kara gözleriyle patozdan yana baktı: Tek bacaklı, kanlı gövdesiyle Pehlivan Ali'yi patozdan indirmeye çalışıyorlardı.'' (Sayfa: 356)
***
''Enginli yüksekli kayalarımız
Gamınan yoğruldu binalarımız
Doğurmaz olaydı analarımız.'' (Sayfa: 383)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...