31 Aralık 2021 Cuma

Ahmet Erhan - Burada Gömülüdür 1

 

Arka Kapak:

*

Kalıt

*

Kalırsa bir soru kalır benden

Yanıtı var mıdır bilmem.?

Yazar elim upuzun bir şiir

Söyler dilim içli bir türkü

Kalırsa bir soru kalır benden

Gökte yıldızdır o, toprakta gömü.

*

Kalırsa bir soru kalır benden

Bir de üç beş şiir, iyi kötü..

*

alacakaranlıktaki ülke
(1981, Behçet Necatigil Şiir Ödülü)
*
1
*
''Çocuklar, ilk silah sesinde yaşlanacakmışçasına
Sıkıca tutuyorlar oyuncaklarını
Ve bir namluya dönüşeceklerinden kuşkulanarak çiçekler
Kırmak istiyorlar saksılarını'' (Sayfa: 17)
(..)
''Tedirginlik ve acı. Böyle yaşar halkım.
Evlerde, sokaklarda, yarınlardadırlar
Ağa vurmuş bir balık kadar yorgun..'' (Sayfa: 18)
*
3
*
''Nicedir akşam, kara bir kefen gibi geriliyor

Bu acılı, bu yoksul ülkemin üstüne..'' (Sayfa: 21)
*
4
*
''Üstüste yığılmış kitaplarım ve yazılmış şiirlerim
Kalakalmış odanın bir köşesinde.
Masanın üstünde bir bardak, dolup dolup boşalıyor
Ve bir kalem yazıyor kendi kendine.'' (Sayfa: 22)
*
5
*
''Bir uçurumun önünde sabırla bekliyoruz
Taşlar atıyoruz ara sıra boşluğa
Uçurum dolacak bir gün ve biz
Karşıya geçebileceğiz diye..
Ama çekilen acılar oluyor günler, geceler boyu
Kırlara değil, mezarlıklara çıkıyor yolumuz
Sevda sözcükleri yer değiştiriyor
Ölüm üstüne söylenen bir takım sözlerle.'' (Sayfa: 24)
*
6
*
''Anlatmak isterdim ülkemin dağlarını, denizlerini
Çiçeklerinin, kuşlarının adlarını birer birer
Ama bütün bu güzellikleri görüp duyacak olanlar
İnsanlarım, öldürüldüler, öldürülmekteler.'' (Sayfa: 25)
*
7
*
''Herkes birbirinin yüzüne sorar gibi bakıyor:
- Bugün kim ölecek.?'' (Sayfa: 26)
*
11
*
''Kahpece öldürüldüler, dersin
Çok severlerdi bu ülkeyi..
Böyle söylersin. Bir gün soran olursa.'' (Sayfa: 31)
*
12
*
Kitaplarını paket edersin
Ayırırsın bir bir yasaklanmış olanları
Sonra alırsın başını avuçlarına
Bir arkadaşını kefenlemişçesine suçlu.
*
İnce bir yağmur dalar gözlerini
Harlı bir ateş ellerini yakar
Yüreğin göğsünü delecek kadar büyümüşken
Bir el, sobanın kapağını açar.
*
Kibrit tutuşmamak için direnir bir süre
Yeniden okumak geçer içinden
Belki yüzlerce kez okuduğun o kitapları..
Alıp götürür gözünün değdiği her sözcüğü bir yalım.
*
Ve iki büklüm oturup da başına sobanın
İçini çekerek ağlarsın, tıkanırcasına
Gözyaşlarının da hiçbir ateşi söndüremediğini
O zaman anlarsın en sonunda. (Sayfa: 32)
*
14
*
''Kendi cebinde paslı bir bıçak taşıyan biri
Önüne çıkan herkesi katil sanıyor.'' (Sayfa: 35)
*
15
*
''Acılı oğulları ülkemin
Ölüp giderler bir akşamüstü
Karanlık, kuytu bir sokakta;
Gözleri sonuna kadar hayata açık.
Elleri kavuşmuş, bilmezmiş gibi
Ölümü ve kalleşliği bu dünyada.
*
Ertesi gün resimleri gazetelerde
Ve bir tarih resmi altında:
Doğumu şu yıl, ölümü üç nokta...'' (Sayfa: 37)
*
Bugün de Ölmedim Anne
*
Ülkemde Bir Gece
*
Bir gecenin en güzel duygularını
Alıp götürüyor silah sesleri
Hayat hiç bu kadar güzel olmadı
Ölüm böylesine gerekli
*
Ürküyorum bir rüzgâr esince
Çürük bir dal çıtırdayınca dışarıda
Bir dal hiç bu kadar benzemedi
Pencereye uzanmış bir namluya
*
Gökyüzüne de bakamadım nicedir
y, dalında unutulmuş bir portakal gibi
Çocuklar bilir bunu - ne demektir
Yıldızlar oynaşırken perdelerin örtülmesi
*
Yüreğim sokaktaki seslerle iç içe
Her ayak sesinde damarlarımı geriyorum
Kulağım bütün evlerin eşiklerinde
Yumruğumu sıkarak öylece bekliyorum
*
Uzak dağları, nehirleri koymadan araya
Özlerim ben bir şeyleri
Beni dillere, beni yollara vurur
İnsanlara ve doğaya duyduğum sevgi
*
Sevgilerim kaybolup gider bu kargaşada
Özlediklerim artık özlenmekten yorulurlar
İşte özgürlük, diye bağırdığımda
Bir çocuk, başını duvarlara çarpar
*
Anlatmak istiyorum, bağırmak istiyorum
Ülkemin üstünde yürüyen geceyi
Hayat hiç bu kadar güzel olmadı
Ölüm böylesine gerekli..
*
1978 (Sayfa: 45-46)
*
Bugün de Ölmedim Anne
*
Yüreğimi bir kalkan bilip, sokaklara çıktım
Kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum
Sıkıldım, dertlendim, sevgilimle buluştum
Bugün de ölmedim anne
*
Kapalıydı kapılar, perdeler örtük
Silah sesleri uzakta boğuk boğuk
Bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük
Bugünde ölmedim anne
*
Üstüme bir silah doğruldu sandım
Rüzgâr, beline dolandığımda bir dalın
Korktum, güldüm, kendime kızdım
Bugünde ölmedim anne
*
Bana böylesi garip duygular
Bilmem niye gelir, nereye gider.?
Döndüm işte: acı, yüreğimden beynime sızar
Bugünde ölmedim anne
*
1979 (Sayfa: 47)
*
Bugün Oturdum Ölümü Düşündüm
*
''Bugün oturdum ölümü düşündüm
Soğuk camlara dayayarak yüzümü
Kuşağımın acısını, kefenlenen gençliğimizi
Yaşayan ya da artık yaşamayan dostları
Bugün oturdum ölümü düşündüm
Örterek yüreğime kara bir tülü
(..)
Bugün oturdum ölümü düşündüm
Yirmi yaşında ve hayat bu kadar güzelken.''
*
1978 (Sayfa: 49)
*
Akşam karanlığında şiir
*
''Gülmek için çok geç artık
Ağlamak içinse erken
Kalakalmışım bir boşlukta
Dostlar ölüp giderken''
*
1979 (Sayfa: 51)
*
Tabutunun başında bir arkadaşın
*
''Bir bir ölüp gidiyor arkadaşlarım
Yaslı bir çağ bırakarak arkalarında''
*
1979 (Sayfa: 53)
*
Usul Usul Birikiyor Gözyaşlarım
*
''Usul usul birikiyor gözyaşlarım
Arkadaşlarım ölüyor güpegündüz
Ve her ölenin ardından insanlar
Daha çabuk yürür oluyorlar evlerine
Sıkıca örtülen her kapı, görüyorum
Boş bir alan daha bağışlıyor katillere
(..)
Kırabilsem
Umudun zaten aşınmış kapılarını
Usulca girsem içeri..''
*
1978 (Sayfa: 56)
*
En Büyük Özgürlük
*
''Bağırıp çağırmadan, boyun büküp ağlamadan
Yaşamak.. enginlerde salınıp, yücelerde coşarak.''
*
1979 (Sayfa: 57)
*
Acılı Çağların Çocukları
*
''Fırtına öncesinin sessizliği var bugünlerde
Sanki her an bir şey olacak gibi
Kim bilir, belki de ödeyeceğiz artık
Acılı bir çağda doğmuş olmanın diyetini.''
*
1979 (Sayfa: 60)
*
Uzun Bir Şiirin Son Dizeleri
*
çözemediğim bir şeyler var hayatımda
*
''Gözyaşlarının da bir yerlere gömüldüğü görülmüş midir.?''
*
1979 (Sayfa: 72)
*
Uzun Bir Şiirin Son Dizeleri
*
8
*
Bir sevgilinin yüzü sızar gecenin karanlık duvarlarından
Benim ol, ve beni bir gecede yeniden doğur, derim ona
Mezarım ve beşiğim olsun rahmin
Bir gecede sevgilim, sabahında anam ol
Sana hiç dokunulmamış şiirler söyleyeyim
*
Seni, uçurumun dibinde tutunduğum dal bileyim.
*
1980 (Sayfa: 79)
*
Milattan Önceki Şiirler
*
3
*
Acı, ağır bir katran gibi yayılınca bedenime
Yüreğime binlerce uçurum eklenir artık
Geriye dönüp de bakmak gelir içimden
Yumruklarımın gökyüzünü dövdüğü, o milattan önceki devirlere
Bana yarınlardan, bana doğacak güneşlerden söz ederler
Ben bugünleri yakıştıramazken kendime. (Sayfa: 91)
*
5
*
''Ki her insan bir miladı yaşar, bir yerinde hayatının
Benim hayatımsa bütün milatların toplamı oldu
Bütün çarmıhları tüketti benim acılarım
Bütün İsalarımı gözyaşlarım boğdu.'' (Sayfa: 94)
*
7
*
''Bayraksız ülkeler arıyorum şimdi atlaslarda
Mayınsız, telörgüsüz sınırlarda at koşturuyorum
Dünyalar getiriyorlar bana, birini seç diyorlar
- Pazardan üç beş kavun alıp getirircesine
Herkesin dünyasından silah sesleri geliyor
Bütün dünyaları dolaşsam, mezarlıktan başka bir şey
-------------------göremeyeceğimi biliyorum.
Yazıtlarındaki sözler değişikse ne çıkar.?
Ölüm her yerde aynı ölüm ve her yerde benim sırtım
---yanıyor tabutları omuzlamaktan'' (Sayfa: 96)
*
9
*
''Çünkü bir insan sorularıyla insandır ve onlara bulduğu yanıtlarıyla.'' (Sayfa: 98)
*
11
*
''Her şeyin anamalcı bir düzenin çarkına koşulduğu bir dünyada , gözlerimi ellerimle kapatıp, bir Akdeniz görüntüsü çizmiyorum duvarlara. Bugün insan Akdeniz'e gidince, ırzına geçilmiş bir kadının karşısında duyduğu o kederi duyabiliyor ancak..'' (Sayfa: 100)
*
12
*
''Yakılan kitapların dumanları tüterdi bacalardan
Ben yanan her sözcüğe tek tek gözyaşı döktüm
Yeni dünyalar aradım hayatıma çıkarak atlaslardan
Böyle başladı kendi içimdeki o uzun yürüyüşüm.'' (Sayfa: 103)
*
''Her sokağın bittiği yerde bir limonluk başlar
Her limonluğun ardında bir dilim deniz görünürdü
Şafakta, rıhtımda bir sürü ceviz kabuğu sandal
Denizin enginlerine yaşlı balıkçıları götürürdü
*
Geceleri ay bir ekmek gibi büyürdü gökyüzünde
Kavrulmuş susam ve yeni biçilmiş buğday kokardı
Yıldızlar gümüş sürerlerdi denizin tenine
Her yakamozun parladığı yerde bir deniz kızı oynardı..
*
Böyle bir dünyaydı işte, anlatılır mı bilmem.?
İnsan her dönüşünde bulur mu eski ayak izlerini.?
Yağan yağmurlar mı, yoksa kendi midir onları silen.?
Dönmek istiyorum ben; dupduru bir su, el değmemiş bir toprağım şimdi.
*
Akdeniz'e dönüyorum.! Akdeniz'e dönüyorum.!
Anamın rahmine yeniden, yeniden döner gibi.''
*
1980 (Sayfa: 104)
*
Yaşamın Ufuk Çizgisi
*
yaşamın ufuk çizgisi:
*
''Yaşamın ufuk çizgisindeyim
Denizin gümüşündeyim, göğün aylasında
Ben denizi seçtim
Vurmak için bu dünyanın bütün kıyılarına.
Daha söyleyecek
Çok sözüm var çünkü,
Daha yaşanacak nice yaz günü..
Ben Akdeniz diyorum ya,
Sen kendi adını ver ona
Ve o ilk gülüşün olsun
Mutluluğun yüzgörümlüğü.''
*
1981 (Sayfa: 114)
*
yeniden doğuş 1:
*
''Yazılmamış bir tarihim şimdi ben - tanık olun
Yaşamımı bir tohumun içine bırakmak istiyorum.'' (Sayfa: 115)
*
yeniden doğuş 2:
*
''Gözyaşlarım tohuma dönsün artık, ey umudun perisi
Gülüşüm bir portakal ağacının dallarına, uzanıp koparayım
Ve yanıtlanmamış bir tek sorum bile kalmasın.!'' (Sayfa: 116)
*
Dönüşün Senfonisi
*
Dönüşün Senfonisi 11
*
Tren ilerliyor, kara bir yılan gibi, yalpalayarak
Attila Jozsef'i de böyle bir tren ezdi belki
Tren ilerliyor şairlere, ölümlere aldırmayarak
Sevdiğim şairlerin çoğu intihar ediyor sonunda
Ölümü bir yaşam boyu gözaltında tutmuş gibi..
Ama her gün herkes intihar etmiyor mu şu dünyada.?
Bir genç kız, duraklarda bekleterek sevgilisini,
Müdürünün önünde elpençe divan durarak bir memur
Sahte gülücükler, yalan dolanlar, üleşmelerle
Binlerce insan intihar ediyor farkında olmayarak.
Ve tren ilerliyor, kara bir yılan gibi, yalpalayarak. (Sayfa: 124)
*
Güneşin Altında Mutluluk Var
*
Yaşama Sevinci
*
Bütün güzel kadınlarını bu dünyanın
-----sevdim, diyebildiğim zaman
Bütün kentlerini gezdim, denizlerine girdim
Ve artık bir tek taş kalmadı tanımadığım,
-----bir tek yüz, bir tek yer adı
Söylenecek bütün sözleri dinledim ve söyledim
-----bütün söyleyeceklerimi
Acının bütün uçurumlarına indim ve çıktım
-----sevincin bütün dağlarına
Bütün çiçekleri kokladım ve kopardım
-----bütün meyveleri dallarından
Islanmadığım yağmur, savrulmadığım yel
-----kalmadı..
Bütün haklı kavgalarında dünyanın
-----dövüştüm, diyebildiğim zaman
Okudum bütün kitapları, bütün şiirleri yazdım
Ve topladım bütün dillerin en güzel sözlerini,
-----sıraladım tek bir sözlükte
Bütün mayınları, bütün dikenli telleri
-----ayıkladım sınırlardan
Ve bir tek zorba çıkmadı önüme.
Bu dünyada acı çeken tek bir insan yoktur,
-----diyebildiğim zaman
İşte o zaman ölebilirim.
*
Toprağımda bir çığlık olur da büyür
-----yaşama sevincim..
*
1980 (Sayfa: 138-139)
*
güneşin altında mutluluk var
*
Bir işçinin, elinde ekmekle evine döndüğü o yerdir
-----------------mutluluk
Akşamüstü, çocukları cıvıldayıp dururken
Derin bir iç çekiş, tatlı bir yorgunluk
Ve yüzüne yayılan gülümseme birden..
*
Mutluluk, kelebek olup uçmasıdır ipek böceğinin
Irmağın denize kavuşturmasının bir adı olmalı
Mutluluk, beşikte uyuyan ilk çocuğuna bakmasıdır
------------bir annenin
Duyarak memelerine dolan sütün çılgınlığını
*
Mutluluk, bir acının bilincine varıp da onu dönüştürmektir
Yaşamın sonsuzluğunda karar kılan bir umuda
Sevgilinin boynuna dokunduğunda duyulan ürpertidir
Öpülen ilk dudak, içilen ilk sigaradır belki
Denizden yükselen kokudur sabah karanlığında
Kabullenmektir yani yaşamı, acısı ve sevinciyle
--------------aynı boyutta
Yalnızca yaşamaktır belki de kim bilir..
*
Ne yerdedir, ne göktedir o - değil mi Abidin.?
Mutluluğun resmini yaptın mı bilmem
Ama ben onun şiirini yazmak isterim..
*
1981 (Sayfa: 140)
*
Turuncu Sokağın Şairi
*
İşsizlik:
*
''Islak ağlar geriyor kentin üstüne
İnce ince yağan bir yağmur
Beynime çakılıyor şu sözcükler:
- İşçiye ihtiyacımız yoktur.!
Kasılıyor koltuğunda bir adam
Başını savurarak öylece geriye
Bir duvara çarpıp dönen yel gibi
Kayıyor, ayağımın altındaki döşeme.'' (Sayfa: 146)
*
''İşçiler adına şiirler yazıp durur
Kendimse yan gelip yatarmışım
İş istediğim adam söylüyor bunu
İsteyene altınmış taşları dünyanın.''
*
1979 (Sayfa: 147)
*
Akdeniz Lirikleri
*
(6) sıtmalı çocuk
*
Gece, kulübecik
ayışığında.
Titriyor çocuk.
Sarınıyor iyice yorgana.
Yel esmiyor.
Dalı kıpırdamıyor bile
avludaki dut ağacının.
Yaz gecesi. Sıcak.
Titriyor çocuk.
Başucunda ağlıyor ana.
Baba fabrikada.
İki damla
gözyaşı gibi
duruyorlar;
duvara asılı, camı kararmış
gaz lambasının
o soluk
ışığında. (Sayfa: 168)
*
(9) akdeniz yoksulları
*
Dolu vurdu
en güzel çağlardaki
üzümlerimize.
Sel aldı götürdü
tarlalarımızı, ekinlerimizi.
Kirli bir deniz bıraktılar bize.
Ölüsün, dediler
mezara koymadılar;
dirisin, dediler
hesaba vurmadılar bizi.
Yıldızlara bakıp bakıp ağladık.
Bir gökyüzü
kaldı bize.
Duaları ve ağıtları
ektik de ona;
bir ürün kaldıramadık. (Sayfa: 171)
*
(14) ağaç
*
Bu şiire girmek için
yıllarca bekledi
şu yaşlı ağaç.
Kimse onu anlamadı.
Yanından geçen
birini görünce
Usulca kıpırdanmasını bile
bir şeylere
yormadı..
Yolun kıyısında duran
yapraksız, tozlu ağaç
işte bir şiire girdin.
Artık yalnızca
bir ağaç
değilsin.. (Sayfa: 176)
*
(22) ağlayan Odysseus
*
Artık
her kıyıda
bir karakol.
Artık havada
keşif uçakları.
Deniz kirli.
Toprak delik deşik.
Tanrı Poseidon
pasaport soruyor
gelip geçenden.
Aman dikkat.!
Mayınlara çarpmayın
deniz kızları.
Odysseus'un gemisi değil
altıncı Filo seyrediyor
Akdeniz'de
şimdi.. (Sayfa: 184)
*
(25) deniz öykünmesi
*
Ana çocuk
oturuyorlar
denizin kıyısında
sessiz, sakin.
Ana, eğilip alıyor
kucağına yavrusunu
ve çekiyor kendine.
Deniz atılıyor
kavrıyor bir çakıltaşını
eritiyor sularının
derinliklerinde. (Sayfa: 187)
*
(31) yanılsama
*
Deniz, renk renk
pulları olan
kocaman bir balıktır,
ayışığında.
Ben her gece
düşlerimde
onu yeniden avlarım;
tutkun, sevdalı
bakışlarımın
ağlarıyla. (Sayfa: 193)
*
(35) denizin elyazısı
*
Deniz mavi harflerle
yazdı kumlara
günü ve saati.
Akşam olup da
güneş, turuncu bir
portakal gibi
düşünce dalından;
bir parça tuz
ve bitmiş bir günün
soluk izleri kaldı
kumlarda..
*
1979 (Sayfa: 197)
*
Deniz Kızı İçin Şiirler
*
şiir, 3
*
Günlerce gözlerinin aylasında
Dağılıp, devindi bütün biçimler
Kimi bir çocuk sevinci buldum orada
Kimi de uçsuz bucaksız keder
*
Günlerce gözlerinin aylasında
Dönüp durdum bir gece kelebeği gibi
Kanına sinmek için, o ipek soluğuna
Işığına gömüldüm de yaktım kendimi.. (Sayfa: 206)
*
şiir, 9
*
''Şiirde kazanan aşkta yitirirmiş
Zar tutanlar gülebilirmiş ancak'' (Sayfa: 212)
*
gülşiir
*
''Dünyanın ölümünü gördüm, suyun, toprağın
En yakın dostlarımın birer birer
Vakitsiz açan çiçeklerin, vakitli doğan çocukların
Ölümünü gördüm, ama kimse
İnandıramaz beni öldüğüne sevgilerin.!
Yaşam ki bir kum saatidir usulca akan
Dolan sevgilerimizdir biz boşaldıkça
Yaşımız biraz da sevgilerimizin akranıdır
Vereceğimiz tek şey budur dünyaya.'' (Sayfa: 221)
*
Artık Yaşamaktan Öte
*
''Beynim, değirmenim, soruları öğütenim'' (Sayfa: 253)
*
Veda
*
Yitirdim cebimdeki bütün adresleri
Yağmurlar, yağmurlar ortasında kaldım
Aklımı boğacak o selleri
Ben kendi damarlarımda yarattım.
*
Artık ne bir satır yazı, ne de bir selâm
Tek kişilik bu oyunda rol alabilir
Gitti bütün seyirciler, boşaldı salon
Geride kalan yalnızca, yalnızca maskelerdir.
*
Eli naylon güllü o dostlukların
Bir tek anısı ve sızısı yok içimde
Yitirdim cebimdeki bütün adresleri
Kendimi kazandım bir başka biçimde..
*
1982 (Sayfa: 255)
*
Zeytin Ağacı
*
oğul
*
Anne ben geldim, üstüm başım
Uzak yolların tozlarıyla perişan
Çoktan paralandı ördüğün kazak
Üzerinde yeşil nakışlar olan
*
Anne ben geldim, yoruldum artık
Her yolağzında kendime rastlamaktan
Hep acılı, sarhoş ve sarsak
Şiirler çırpıştıran bir adam
*
Kurumuş kuyunun suyu, incirin
sütü çoktan çekilmiş
Bir zamanlar dünya sandığım bahçeyi
Ayrıkotları, dikenler bürümüş
*
Kapıdaki çıngırak kararmış nemden
Atnalı ve sarmısak duruyor ama
Oğlum, mektup yaz diyen
Sesin hâlâ kulaklarımda
*
Anne ben geldim, ağdaki balık
Bardaktaki su kadar umarsızım
Dizlerin duruyor mu başımı koyacak.?
Anne ben geldim, oğlun, hayırsızın..
*
1982 (Sayfa: 261)
*
bir el son bir kez uzanırsa:
*
''Yanıldım bir yerlerde, bir yerlerde tökezledim
Dünya bir yara olmuşken beni kim sağaltacak.?
Ki, kendiyle bile uzlaşamayan biriyim''
*
1982 (Sayfa: 266)
*
Zeytin Ağacı
*
Bir taşın damarlarına kan vermek için
Kendimi dünyaya atmam gerekti
Suyun her damlası şimdi çiçek açıyor
Toprağın tek bir zerresini bile sürüp ekebilirim şu an
Sözün tökezlediği yerlerde bütün anlamlarından
Sıyrılıp, bir nesneye dönüşüyor sözcükler
Doğayım ben, saçımı ödünç aldı denizler
Bir yaprakla değiş-tokuş ettim yüreğimi
Çiçekler fışkırdı dişlerimin köklerinden
Gözlerim dağın yamacında bir buhurdan gibi tütüyor
Bütün acılarımı toprağa gömdüm şimdi
Orada bir zeytin ağacı büyüyor
Yalnızlıktan söz etme ona, anlamaz senin dilinden
Bir beşik gibi kavuşturmuş dallarını
Her sabah koynunda güneşi sallıyor..
*
1983 (Sayfa: 271)
*
güneş saati
*
Bu nemli, bu bunaltıcı gecelerde, penceremin
Önündeki dallardan bir kafes örerim kendime
Güneşli günlerde doğurmuş anam beni, neyleyim
Gökle denizin seviştiği yerlerde gün boyu
Bıkıp usanmadan bakmam için, evime mavinin
Bütün tonlarında perdeler astım sevdiğim
Gece, düşlerde sürdüreyim diye bu yolculuğu
Bir güneş saatiyim ben kendi halimce
Bir günebakanım belki de, doğudan batıya dönerim
Alnı gökyüzüne dönük bir güneş çocuğu..
Bu karanlık, bu ıssız gecelerde
Yıldızları bir küpün içinde toplayasım gelir
Benim güneşim bir birikimdir belki de
Yıllarla, aylarla, günlerle açıklanabilir
Mutluluk, onun gözünün içine bakmaktır sevdiğim
Onu bir simge kılmaktır, bir ad vermektir
Ben güneş dedim ona, sen su de, çiçek de
Aksın ömrün yeter ki doğayla birlikte..
*
1983 (Sayfa: 275)
*
bir soru işareti:
*
''Bir salyangoz kadar olamadım, der şair
Ayak izlerimi tutmayan topraklarda yürüdüm
Unutmasını bilen kadınları sevdim
Trenle geceyarısı geçilen kentleri..
Şimdi bir soru işareti gibi kaldım şu dünyada.''
*
1982 (Sayfa: 276)
*
hareketsiz yolcu:
*
''Kendimle öyle çok konuştum ki
Şimdi herkes niye susuyorsun diye soruyor''
*
1983 (Sayfa: 277)
*
Kalıt
*
Kalıt
*
Acım, beni bir gün boğabilir
Kalırsa bir çığlık benden kardeşler
Koruyun, saklayın onu ne olur.
*
Her insanın kendince bir tarihi vardır
Bir seyir defteri, ağaca atılan çentik belki
Hani bir gün dönülür de bir şeyler anımsanır.
*
Kimsesizim, dalsızım, duraksızım şimdi
Yaşamla aramda çözülmedik ne kaldı.?
Bütün köprüler atılmış, yollar yokluğa çıkmıştır.
*
Yaralarımı sağaltacak söz nerde.?
Bazı kitapların altı çizili yerlerinde mi.?
Şimdi her çizgiye bir kan yolu yürümüştür.
*
Tanımlara sığmayan sözlerim varsa da
Bir gün, kendini deşen hançerden öte
Bir şey olmadığım nasılsa anlaşılır.
*
Şaire ölmek yaraşır, filiz sürerken şiirleri
Tufanların alıp götürdüğü bu toprakta bitek
Birkaç sözcük mutlak kalacaktır.
*
Acım, beni bir gün, beni bir gün boğabilir
Kalırsa bir çığlık benden kardeşler
Koruyun, saklayın onu ne olur..
*
1982 (Sayfa: 283)
*
ATEŞİ ÇALMAYI DENEYENLER İÇİN
*
sonun sonsuzluğu
*
2
*
''İntihar diye bir şey
Yok bu dünyada.
Ölümle biten bir intihar yok.
Asıl intihar
Gün gün yaşamakta.'' (Sayfa: 288)
*
4
*
''Gitsem, kendime
Gideceğim bundan böyle;
Kalsam, bir uçurum
Kendi derinliğiyle dolacak.
Yaşamı da, ölümü de
Tutmayacak yüzüm benim
Yüzüm benim, yüzüm benim
Dalacak bir yol gibi
Kendi çizgilerine -
Kim bilir nereye.?'' (Sayfa: 290)
*
14
*
Acımı
Anlamıyor musun yüzümden.?
Yüreğimi yansıtan
Bir aynaya döndü.
Aklımdan
Azat oldu da dilim
Yaşamın arkasından konuşarak
Özgürlüğünü kanıtlıyor şimdi.
*
Acımı
Anlamıyor musun yüzümden.?
Bir kez olsun duy beni
Sözcükler
Araya girmeden. (Sayfa: 300)
*
15
*
Bir gün gelir de
Ölüme yenilirsem eğer
- Yenileceğim demiyorum
Yenilirsem eğer -
Deyin ki, erlerindendi
Eşit olmayan bir savaşın
Kılıcı sözcüklerdi,
Kalkanı sevgiler.. (Sayfa: 301)
*
25
*
Umut, o arslanın
Ağzında değil,
Midesindeyken şimdi
Gülümseyerek seyrediyorum
Tarihin sofralarında
Onu çiğneyenleri.
Varın taşlayın beni.!
Yaralarım övüncümdür
Bu dünyadan olduğuma
Yaşadığıma dair.
*
Umutsuzluğun umudundayım
Karanlığın ışığında
Öyle derin, öyle yoğun
Uçurumların doruğundayım.
Varsın bir yanıt
Bulmasın sorularım;
Yalnızca soru sormaya
Bile razıyım.. (Sayfa: 311)
*
27
*
''Ve ışık, uzun bir karanlığın
Ardından gelirse eğer
Asıl anlamını bulur.'' (Sayfa: 313)
*
32
*
''Acıdan kurtulmaya yeltendiğim zamanlar
Acı olduğumu anladım
Dünya bunu bilmiyor..
Ben insanlığın çocukluğuyum
Ve yaşlılığıyım sırasında.'' (Sayfa: 31)
*
''Bu şiir burda biter
Nasılsa anlaşılmaz
Çünkü bir sese, yankısından başka
Kulak veren çıkmaz
- Çoktan biliyorum bunu..
Karanlıkta gülümsüyorum son kez
Böyle anımsa beni..''
*
1981-82 (Sayfa: 320)
*
Ateşi Çalmayı Deneyenler İçin
*
Yağmurlar
*
Yağmurlar yağardı uzun uzun. Göğü senin saçlarında koklardım. Garip, örneğin güneşin doğuşunu senin yüzünde izlemek gibi garip alışkanlıklarım vardı. O zamanlar henüz çözülmemişti dünyanın bütün sırları. Bu kadar kolay değildi yadsımak. Sen kollarımda bir ırmak gibi akmayı benimsedin; hep öyle kalmayı. Bense, ırmakların denizlere, okyanuslara taşındığına inanırdım. Bilirsin, bir tek yağmur damlasında bile boğulmaktır benim tek ayrıcalığım.
Sana hiç kullanılmamış sıfatlar yakıştırırdım; şimdi bütün sıfatların ötesinde sevdiğim sevgili. Bedenini bir dünya olarak dolaştığım, dağları, uçurumlarıyla sarıp sarmaladığım. Nerdesin şimdi.? Nerde yoksun ki.? Uzun, upuzun bir yağmur yağıyor yaşamı boyunca insanın. Yüzeyde kalan her şeyi alıp götürmek, derinlerdeki duyguları beslemek için. Yağmur benim adıma yirmidört yıl üç ay altı saattir yağıyor ve nerde dinecek bilmiyorum artık. Sen bu yağmurun neresindesin.? Bütün unutmaları denedim, sonsuza dek anımsayacak kadar. Sevgilim, hep var olan yitikliğim benim. (Sayfa: 333)
*
Kybele'nin Son Oğlu
*
''Her çeşit din ve sahtekârlıktan yorgun düşmüş, artık hiçbir şey beklemeyen, hiçbir şeyden korkmayan son insanın bütün toprağı ruh halini almıştır ve ruhun beslenmek için köklerini salıp emeceği bir yer yoktur. Son insan da kendini boşalttı; artık ne tohum, ne gübre, ne de kan. Her şey sözcüklere dönüştü.''
*
Kazancakis
*
*
''Ölüyorsa bir çocuk uzaklarda
Beni ölüyor şimdi;
Bir uzun dinginliği,
Bir derin yorgunluğu..'' (Sayfa: 345)
*
''Ey benden sonra yaşayacak olanlar
Sesim öylece boğuk
Girsin uykularınıza yürüsün.'' (Sayfa: 347)
*
''Dostlukları birer dekor olarak yaşanıyor
Kadınlarını hücrelerine dek üleşiyorlar
Caddelerinde irin akıyor dünyanın yarasından
El-bebek, gül-bebek, tüp-bebek çocuklar
Ders çalışıyorlar odalarında..'' (Sayfa: 348)
*
''Kybele Ana, çık müzelerden
Kır cam bölmelerini gel
Anlat bana, benim bir mutluluğum olacaktı
Yalınayak denize koşan yaramaz
Uçarı bir çocuktum da
Bağırırdın ardımdan sabahın pembeliğine karşı.
Tarihi orada dondur biraz
Ana, maltızın üstüne çaydanlığı koy
Sonra külle yıka avuçlarını
Seccaden uzansın sonsuzlara doğru
Her eğilip kalkışında ninniler dökülsün eteğinden
Tohumlar dökülsün rahminden
Yeniden öğret onlara taşla balta yapmayı
Ağaç gövdelerinden tekerlek
Denizden korkmamayı
Ve aşkı bir karpuz gibi bölüşmeyi yan yana..
Dünyaya yeni oğullar gerek
Yeni adlar çiçeklere, kuşlara..'' (Sayfa: 349)
*
''KYBELE'nin son oğluyum ben
Tarihin iç geçirdiği yıllarda doğdum
Çağımın kanlı urbalarını giymek için
Gençliğimi soyundum.
Vuruyor şimdi yüzüm aynalara aynalara
Aynalar silme kan, aynalar irin
Ben kendi yaşamımın bile milat öncesindeydim
Gelecek günler için düştüm yollara..
*
Asılmış şimdi resmim kentlerin alanlarına
Nedense yanlış yazılmış doğum tarihim
Dünyanın yaşındayım, özgürlük akranımsa.!''
*
1982 (Sayfa: 350)
*
Sarı Şiirler
*
lades kemiği:
*
''Aklım, kırılmayı bekleyen bir lades kemiği.''
*
1985 (Sayfa: 394)
*
bir dokuzdanbeşecinin masalı
*
Cadılar bana bir parça ekmek verdi
Ormanda kaybolmayayım diye ardıma serptim
Hepsini de kötü kuşlar yedi
Üç gün üç gece ağladım, korkumdan sustum
Taş oldu çukulatadan evlerin hepsi
Sonra dünyaya düştü yolum
*
İşsiz güçsüz sabah akşam müzik dinler, içki içer, şiir yazar
Evden çıkmaz bir ay, çıkarsa geri gelmez
Sakalını bıyığını uzatır uzatır keser
Kitaplıklarda bağırır, alanlarda susar
Deli midir, yoksa Kül Kedisi'nin amcasının oğlu mudur
---------------------------bilinmez
*
Cadılar bana bir parça ekmek verdi
Ormanda kaybolmayayım diye ardıma serptim
Hepsini de kötü kuşlar yedi..
Önümü ardımı bilmiyorum o günden beri
Saçlarımı bir sağa tarıyorum , bir sola
İki ayrı yöne uzuyor ayaklarım
Tıkabasa otobüslere biniyorum, saat dokuzdanbeşe
----------nemli bir odada kalıyorum
Ekmeğimi isterim.! Ekmeğimi isterim.!
*
1986 (Sayfa: 399)
*
tiksinti:
*
''Şimdi odama bir dünya haritası astım
O günden beri kusuyorum
Bakıp bakıp kusuyorum..''
*
1986 (Sayfa: 407)


Reçete
*
----------------Ercan Kesal'a
*
Doktor, geçip giden yaşamla
Geceyle, ayazla, karla
Doktor, sonu yok bunun
Taşlardan bile söz aldım
Yeniden doğmak için
Ölümden, ölümümden sonra
*
Şimdi uzun, upuzun
Bir şiir yazalım seninle
Ama bir nokta koyalım artık
Bu uçurumlar serüvenine
Elimizde sıcacık bir somun
Eve doğru yürüyelim uygunadım
*
Kitapların tozunu alalım istersen
Ortalığı kirletiyorlar bana kalırsa
Nasıl alabilir onca sözcüğü bir ev
Ötesini saymıyorum, üşendim de birden
Doktor, çok merak ediyorum aslında
Büyüyor muyuz, yaşlanıyor muyuz bilmem
*
Doktor, bırak artık bunları
Şiirleri, aşkları - daha ne varsa
Baltalar sapsız duruyor
Önünde kırk cevizin kırkı da
Kırdığın ve unuttuğun
*
Biliyor musun, benim gibilere
Otopsi yapılmalı doğumlarında
Hangi taşın dalgınlığından doğdum
Ya da hangi gece
Sırasını verdi bana
Kederliyim, kuşkuluyum
Alnımda yağmurun övdüğü bir dövme
Karakollar kurulur aklımda
Bir kapıdan girince
*
Doktor, herkes aklıyla yaşarmış
Bu rahm-i teneşirde
Ben senin bildiğin gibi yaptım
Bildiğin gibiyim işte
Ötesi söylence..
*
1987 (Sayfa: 415-416)
*
tek yol ölüm:
*
''Bir uzun ölüm şiiridir ömrün
Her sözcükte doğmak için davranan
Ben bütün saatleri kurmaktan yoruldum
Sen usanmadın mı yanında beşikler taşımaktan
Darağaçlarını kesip biçersin her akşam
Boyalı, çıngıraklı bir beşik yaparsın sabaha kadar
O yine darağacına dönüşür hemen
Sallamaya kalkınca insanlar'' (Sayfa: 432)
*
''Adına tarih dediğimiz o ırmak
Sabah akşam musluklardan akıyor
Küçük burjuvalar, küçük burjuvalar küçük
Kışın kömür bulamayınca
Sobalarında kitaplarını yakıyor
Al yüzünü ellerine çocuk
Avuçlarında izi kalıncaya kadar sık
İnsanın her hücresi bazan bir ayna oluyor
Ama sırı dökülmüş, ama kırık'' (Sayfa: 433)
*
''Bütün tanrıların kapısında
Müşteri velinimetimdir, yazıyor
Prometheus çakmak reklamına çıkıyor televizyonda
Sen tanrıcılık oynuyorsun
Biraz da kulluğa çalış ve anla
emir komuta zinciri ile dönüyor şu dünya
Rubleyle ve dolarla
Bütün insanların kafası bir kumbara
Damlaya damlaya gelir vergisi
Döküle saçıla indirimli satışlar
Dünyadan iyihal kâğıdını istiyorsun
İşkencecilerden sağlık raporu''
*
1984 (Sayfa: 435)
*
Koro Her Zaman Haklıdır
*
evlilik öncesi son aşk şiiri
*
Yağmurlar dinince yüzün başlardı
Bir çocuk utanırdı yanaklarından
Bir çocuk, gitgide dalgınlaştığından..
Seni sevmek bir kitaptı açılıp kapanan
Açıldığı oldu da kapandığı olmadı
*
Ancak sonsuz, ancak geniş boyutlu
Ancak ufuk çizgileriyle bir düşünüyorum seni
Her taşın çevresine bir ayla dolanmış
Her yolcu ilk rastladığı handa konaklamış
Ve bir daha çıkmamış bir ömür boyu
*
Ateşle suyun öpüştüğü yerdedir yüzün
Alkole battığım gecelerde bana süt getiren kadın
Donma ve kaynama noktalarını aştık sonunda
Bıçağın kemiğe dayandığı yerlere geldik
Kanayan bir yerimiz de yok
Alışkanlıktan tütün basıyoruz her yanımıza
*
Taşlardan bile kokunu sağıyorum şimdi
Sigaraların deldiği sarhoş masa örtüleri
Ki her birine bir ırmak gerekir kapanmaları için
Gökyüzüne iki nokta açtım gözlerin için
Dudakların için iki yaprak kopardım
Bize artık karların yağdığı bir yaz günü yaraşır
Göçmen kuşların döndüğü bir güz, olsa olsa
*
Ötesi, kendini iki imzayla onaylatan dünya..
*
1985 (Sayfa: 448)
*
günışığı
*
''Bir şairin ölümü bir dalın kırılmasına benzer
Köprü olmak için bir uçuruma bedeniyle''
*
1986 (Sayfa: 451)
*
Mersin
*
mersin, 1:
*
''Anne, niye bir düzine doğurdun beni.?
Niye bütün yolların, damar damar uzanan yolların
----başında bir çocuk kaldı.?'' (Sayfa: 461)
*
mersin, 2:
*
''Köklerim damar damar boşluğa asılı kalmış ve ben bir
--------------toprak parçası arıyorum onlara
Aklım, boş bir deniz kabuğu gibi çınlıyor, çekimi olmayan
-----------anlamsız bir dünyada'' (Sayfa: 467)
*
''Aklından yüreğine akan bir kum saatiyim ben, acılar
-----------------düşler, umutlar boyunca
Unuttuğum her şeyi yeniden unutmaya çalışmak
Ancak ölümle kapanacak bir yara hayatım'' (Sayfa: 468)
*
''Ve öyle çok durdum ki aynaların önünde, yüzüm dünyaya
-------------------bakan bir aynaya dönüştü
Acıyla acının çarpımı mutluluk, mutlulukla acının çarpımı
--------------acı bu denklemde'' (Sayfa: 469)
*
mersin, 4:
*
''Ben yaşamla ölümü kararak dünyanın gerçek dengini buldum
Mutlulukların ve acıların iki ırmak gibi birbirini ittiği
----------------------günlerim oldu benim
Upuzun bir aynada kendi kollarıma koşmak gibi..'' (Sayfa: 473)
*
mersin, 6:
*
''Bin acı birikse ancak bir şiir doğurur
Anne niye bir tek Ahmet Erhan olarak doğurdun beni.?'' (Sayfa: 482)
*
1986
*
Kalıt
*
yağmur sonu:
*
''Gelen benim için gelmiyor, gidenle bir tanışıklığım yok'' (Sayfa: 488)
*
''Siz yağmurun sesine kulak tıkadığınızla
Ben yağmurun altında durduğumla kalırız..'' (Sayfa: 489)
*
1987
*
cellat:
*
''Şiirler okuyorum
Yatağından uyuyan oğluma
O bir su damlası gibi
Gülüyor katılırcasına''
*
1987 (Sayfa: 490)
*
DENİZ, UNUTMA ADINI.!
*
1992, YUNUS NADİ ŞİİR ÖDÜLÜ
*
Şair
*
bir halk tipi için ağıt

Ahmed Arif'in Oğlu Filinta Önal'ın yonttuğu Ahmet Erhan mezarı.

Biz halkız,
Yeniden doğarız ölümlerde..
*
Neruda
*
1958*365
Bu kadar zamandır acı çekiyorum
1990*365
Bu kadar zamandır susuyorsun
Benim mide spazmı geçirdiğim belediye otobüslerinde
Sen dalganı geçiyorsun
Körlerin alfabesiyle yazıp
Sağırların işaretleriyle okuyorsun
Yağmurun yağdığı yerlerde köylü
Akşamın olduğu yerlerde işçisin
Sen öl, ben doğarım ölümlerde.
*
Yalnızlığıma su kattın çekiç seslerinle
Beni bir arzuhalci yerine koydun
Bakmadım bağ, baktım dağ oldun
Ben ki göğü bile suvardığına inanırdım
Yazık, sonunda kendini de aldattın.
*
Git bir daha yazıl seçmen kütüklerine
İki mars bir oyun ol, ama ağlama
Geldi işte son yoklama
Sirenler üç kez kırmızı alarm çalıyor
Aslında benimkisi sivil savunma
Senin devletin var, ekinini yolar
*
Alnımda topraktan artakalan yüzlerce kırışık
Senin için öldü onca insan.. niçin
Niçin arkadaşlarım niçin niçin niçin,
Kahrolsun emperyalizm.! Bağımsız Türkiye.!
*
Sen öl, ben doğarım ölümlerde..
*
1990 (Sayfa: 505-506)
*
ortakpazar
*
Yurdum, teneşire düşmüş toprak
Denizlerinde kendini yıkayarak
Dur şöyle düşün bir nereden geldin
Ve kuşkulu nereye gideceğin
*
Mamak'ta sarılan sigaradaki kan kokusu
Duman duman savrulur birahanelere yalınayak
Yurdum, teneşire durmuş toprak
Anla, kuğunun son türküsü bu
*
Belki ben yanıldım, sakal bıraktım
Her güz oraklanan ekinlerini hiçe sayarak
Yanıldım da ne yaptım, kendime sapladım
Tırnaklarımı kınından çıkararak
*
Teneşir teşnesi yurdum, tecrit hücresi
Her karış toprağın, her parmak taşın
Türkçeye yurtsama diye çevirmeseler şu nostaljiyi
Serseri olmazdım belki, boyunbağı takardım.
*
Yurdum teneşire durmuş toprak
İşkencenin, acının ve ölümün ortakpazarı
Al şu sekizyüzondörtbinbeşyüzyetmişsekiz kilometrekareni
Ört altmış milyonun üstüne bir mezar olarak..
*
1990 (Sayfa: 507)
*
bağımsız şiir
*
-------------Necatigil tarzında
*
Ah, dokuzdanbeşeciler
Yağmur yağdı, yine görmediniz
Daktilo çatırtısı, maaşa zam ve ter
Suçlusu siz değilsiniz
*
Ah, dokuzdanbeşeciler
Pazar günleri yollar niye kimsesiz
Evci yalnızlık, renkli TV, kabak çekirdeği
Bir hafta boyu beklediniz
*
Ah, dokuzdanbeşeciler
Aynaya bir fotoğrafınızı yapıştırın ve çıkıp gidin
Çocuğu ve karınızı öpün
İçinize bir mutluluk dolacaktır
*
ve Türkiye
Her zaman bağımsız kalacaktır.!
*
1988 (Sayfa: 510)
*
İlk Vasiyet
*
ilk vasiyet:
*
--------------Oğlum Deniz'e
*
6
*
Oğlum unutma adını
Sana boşuna konulmadı o
Oğlum unutma adını
Göğe çizilen resimleri hatırla
Oğlum unutma adını
Dağları teyelleyen suları
Oğlum unutma adını
Kardeşliği, cesareti ve yanılgıyı
Oğlum unutma adını
Tarihe karşı yürüyen bedenleri hatırla
Oğlum unutma adını
Ve tarihi olan sonra
Oğlum unutma adını
Hep ipte olacak boynun
Oğlum unutma adını
Yaralı, acılı bir yurdun
Oğlum unutma adını
Kanı, çiçeği olarak..
*
Deniz.. unutma adını..
*
Galata, 1988 (Sayfa: 518)
*
Hayır Hayır Hayır Hayır
*
hayır hayır hayır hayır
*


''Hayır hayır hayır hayır
Kardeşler, bu dünya bana göre değil
Kötü basılmış bir kitap gibiyim
Çamur duygusu veriyorum okuyana
Elimde bir gümüş zincir
Alnımda bir derin leke
Kar mı yağmur mu ne yağdığını bilmediğim bir gecede
Ey hayat, seni sevdiğim için özür diliyorum
Duruyorum önünde, düğmelerim ilikli, aklımın ipleri çözük''
*
1987-88 (Sayfa: 527)
*
Şano
*
yeşil reçeteli uyku:
*
''Öyle bir yerde dondu ki gençliğim
Aldığım her soluk yaşlılığa sızar''
*
1990 (Sayfa: 538)
*
8.2.1991
*
Doğum günün kutlu olsun Ahmet Erhan
Azığını aldın, yolunu seçtin
Matarana alkol, ekmeğine tuz, şiirine ölüm düştü
Gönlün kırık, sesin buruk, atın rahvan
Ateşin aklına Kerem'i soktun
İçindeki korla büyüttün kendi külünü
*
Doğum günün kutlu olsun Ahmet Erhan
Çocuğun civanperçem, karın dünya bağışı
Yılı 1991'i yaşın otuz üçü buldu
Ölümün üveyoğlu, acının şahdamarı
Herkes senin intiharını beklerken
Bitirim bir bıçakla yordun kendini
*
Ey oğul, doğum günün kutlu olsun
Ve de mutlu olsun, iyidir yılların birbirine eklenmesi
Hayırdır sebat et yolun yeşerir
Mezarın özleyip durur yüzölçümünü
*
Happy birthday to you. Happy birthday to you.
*
1991 (Sayfa: 543)
*
öylesine bir aşk şiiri:
*
''Gözlerin ipekyoludur ömrümün
Akasya yüklü kervanlar geçer
Çan sesleri arasında bir fener
Yanar söner yanar söner yanar söner
Gözlerin ipekyoludur ömrümün''
*
1990 (Sayfa: 549)
*
Aşk:
*
''Sendin, tek gerçek sevgilimdin benim
Bugünü unutma, beş ekim doksan bir gece
Ben seninle bir kâğıt, bir kalem kalarak seviştim..''
*
1991 (Sayfa: 554)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...