1 Ekim 2018 Pazartesi

Yannis Ritsos - Ayışığı Sonatı


Bırak ben de geleyim seninle.
Ne kadar da güzel ay bu akşam.!
İyidir ay, iyidir,
-kimse görmeyecek
nasıl da ağarmış olduğunu saçlarımın..
*
🌑🌒🌓🌔🌕🌖🌗🌘🌙🌚
*
Ay altın rengine dönüştürecek gene.
Sen de anlayamayacaksın.
Bırak ben de geleyim seninle..
Ay çıkınca büyür evdeki gölgeler,
görünmez eller açar perdeleri,
piyanonun tozlarına unutulmuş sözcükler yazar
solgun bir parmak..
-duymak istemem onları
Ne olur sus.!
*
🌑🌒🌓🌔🌕🌖🌗🌘🌙🌚
*
Bırak ben de geleyim seninle,
biraz daha uzağa,
fabrikanın duvarlarına kadar,
o beton, o göksel, o ayışığıyla
badanalanmış,
öylesine kayıtsız,
öylesine maddeden uzak,
öylesine gerçek ve neredeyse soyut kentin
göründüğü o köşebaşına kadar,
istersen inanabilirsin yaşadığına,
yaşamadığına hatta,
istersen hiç yaşamadım diye düşün,
inanma istersen
zaman ve yıkımlarına.
Bırak ben de geleyim seninle..

YenidenDoğuş - YannisRitsos


Yıllardır kimse bakmadı bahçeye. Ama işte
bu yıl -mayısta mı haziranda mı.?- yeniden çiçeklendi kendiliğinden,
parmaklıklara kadar dirildi -binlerce gül,
binlerce karanfil, binlerce sardunya, binlerce kokulu burçak-
mor, turuncu, yeşil, kırmızı, sarı,
renk renk kanatlar; -öyle ki eski süzgeçli kovasıyla
yeniden sulamaya çıktı kadın -yine güzel,
dingin, belirsiz iyilikli bir güven içinde. Ve bahçe örttü kadını
omuzlarına kadar, kucakladı onu, tam kazandı onu,
havaya kaldırdı. O zaman gördük, güpegündüz,
bahçe ile süzgeç kovalı kadının ağdığını gökyüzüne
ve böyle yukarlara bakarken biz, süzgeçten birkaç damla su
damladı usulca yanaklarımıza, çenemize, dudaklarımıza.
*
3.VI.69

Ergin Günçe'nin Oğlu Dadal Günçe ile Söyleşi

Dadal Günçe: “O güzel şiirleri yazan, bazen öfkeli bazen muzip o adamın oğlu olmaktan mutluyum”
*
Söyleşi: Şirvan Erciyes
*
1983 yılında maalesef bir uçak kazasında kaybettiğimiz Ergin Günçe, Türkiye edebiyatı ve şiirinin en önemli isimlerinden biri. Dizelerindeki insan ve çocuk sevgisi, ince ironisi onu her daim yeni kılan detayların başında geliyor. Günçe’nin ‘Türkiye Kadar Bir Çiçek’ isimli kitabına ve dizelerine son yıllarda bir ilgi söz konusu. Ergin Günçe’ nin oğlu Dadal Günçe, onu şiirlerini, hayata bakışını gelecek kuşaklara aktaran bir köprü görüyor. Ergin Günçe’yi merak eden, onun şiirleri üzerine çalışmak isteyen genç edebiyatçılara yardımcı oluyor. Dadal Günçe’yle babası Ergin Günçe’yi konuştuk.
***
Adınızın Dadal olması ilgimi çekmiştir en çok, bildiğiniz gibi Dadaloğlu Avşar halk ozanı. Osmanlı Devleti Toros Dağları’nda yaşayan Avşarları iskân etmek için Fırkayı İslahiye adlı bir ordu kuruyor ve buna karşı çıkan Avşarlarla Osmanlı Devleti arasında bir savaş yaşanıyor. Pek çok Avşar genci ölür ve Avşarlar zorla iskân edilir. Dadaloğlu, “Hakkımızda devlet etmiş fermanı, ferman padişahınsa dağlar bizimdir.” diyerek günümüzde de haksızlığa başkaldırının simgesi oluyor. Avşar boyundan gelenler arasında bile Dadal adına hiç rastlamadım, babanızın size bu adı vermesi çok güzel ve anlamlı. Bu konudaki tanıklıklarınızı merak ediyorum.
*
İsmimden dolayı çok sorun yaşadığım oldu, yanlış yazarlar, telefonda veznede filan söylerim, anlamazlar. Soyadım zaten netameli. Bazen Dadal Günçe değil de mesela bir Mehmet Yılmaz veya Ahmet Doğan filan olmayı isterdim. Bir de; ilkokulda, o çağlarda çok alay ettiler adımla. Şimdi, 40 yaşımdan sonra alıştım, sanırım artık değiştirmek de istemiyorum. Babam edebiyata meraklı idi ama basit bir ilgi değildi bu, onda bir derine gitme, dibine kadar gitme huyu vardı, mesela işte Cemal Süreya anlattı bunu, gidiyor daha lise öğrencisiyken Cemal Süreya ve Sezai Karakoç ile tanışıyor. Divan ve halk şiirine meraklı, özellikle de çoğu yönüyle yoksul kalmış Anadolu’nun derin edebiyatı onu çok çekiyor. Yunus, Karacaoğlan, Köroğlu, Dadaloğlu, Pir Sultan…üstelik üçü isyankardır bunların, biliyorsunuz. Dadaloğlu okurken, bir deyişinde Yine Tuttu Gavur Dağı Boranı’nın da şöyle diyor: “Ağlayı ağlayı Dadal’ım söyler Vefasız dünyayı şu insan(garip kul) n’eyler Bir yiğidi bir kötüye kul eyler Şimdiden (Şimden) sonra yaşaması güç oldu” Burada Dadaloğlu’nun Dadal dediğini görünce kendisine, merak ediyor
“Dadal ne demek” diye. Yiğit anlamına geldiğini öğreniyor ve ismim oradan geliyor. Bunları bana masal anlatır gibi anlatmıştı ben çocukken. Başkalarına da anlatırdı sordukları zaman.
***
Ergin Günçe şiirleri hakkında yazılanlar, ardından söylenenleri okuduğumda birkaç konu özellikle dikkatimi çekti, onu İkinci Yeni ile Toplumcu Gerçekçi Şiir’e dahil etmeye çalışıyorlar, ancak her ikisine de dahil edemiyorlar.
*
Şiire başladığı dönem İkinci Yeni’nin de şaha kalktığı bir dönem, yakın çevresine de bakılırsa çıkış noktası kısmen İkinci Yeni olacaktır, ama varış noktası için ben de bir yorum yapamıyorum. Muhakkak bir yere yerleştirme takıntısı var tabii, biraz bize ait bir durum. Toplumcu Gerçekçi demek ne kadar doğru olur bilmiyorum, dönemin farklı isimlerine bakılınca onların uzağında, dolaylı ve bir yarısı görünmeyen bir şiir yazdığını düşünüyorum.
***
Ayrıca babanızın ölümü ardından onun görmezden gelindiğine dair iddialar var, bunun bir nedeni Şehirli Şairler Antolojisi olabilir mi? Ya da şöyle sorayım, böyle bir şey hissettiniz mi, hissettiyseniz bu tavrın nedeni sizce nedir?
*
Daha önce de söyledim bunu, babam hayatta olsa ve kitabını baskıya verecek olsak birlikte ( bu gibi işlere beni de katmayı çok severdi çünkü) ben “o şiiri çıkaralım” derdim ama eminim ki o da “kalsın, kalacak!” derdi. Tek başına o şiir değil elbette, sivri dilli olmasının etkisi sanırım bu. Sadece hissetmek de değil, kulağıma gelen şeyler var, tanıklar var. Bir dönem görmezden gelindi ciddi bir şekilde, ve kısmen bilinçli yapıldı bu.
***
Ergin Günçe’nin şiirlerini okuduğumda şaşkınlığa düşüyorum, onun zekası, kültürü, yeteneği dışında yıllar öncesinden bugünü görmüş gibi geliyor insana.
*
Babamı övmek ne bana ne ona bir şey kazandırır ama işte, çok bilgili ve çok kültürlüydü, onu yakından tanıyanlara sorun bunu, iddia ediyorum ki aksini söyleyecek bir kişi bile bulamazsınız. Çok geniş bir kültür yelpazesi vardı, üç dilde okuyabilmenin avantajını da kullanıyordu sonuna kadar. Sanıyorum okudukları, gördükleri, yaşadıkları ona geleceğe dair bazı önsezilerde bulunma gücü de verdi.
***
Gezi süreci ile Ergin Günçe şiirleri yeniden keşfedildi sanki, onun ironisi günümüz gençlerinin zekasına denk geliyor sanırım?
*
Gencölmek’i yazmaya başladığından beri gençlerle ve gençlikle ilgili bir meselesi vardı. ODTÜ’ye hoca olarak döndüğünde kırklı yaşlarının başındaydı ve gençlere, öğrencilerine yeniden kavuşmuş olmanın sevincini yaşıyordu. Onların sürekli değişen jargonları, kural tanımazlıkları ve hatta kendisine aslında ters gelen umarsızlıkları çok hoşuna gidiyordu. O yıllarda havaya fırlattığı bir şeyin şimdilerde yere düşmesi gibi bir durum oldu sanırım, eğer dediğiniz gibiyse, gençler tarafından seviliyorsa yani şimdilerde.
***
1964 – 1983 arası hiç şiir kitabı yayınlamıyor ayrıca dergilere de pek yollamıyor, bunun nedeni olarak Akif Kurtuluş 70’li yılların edebiyat ortamına sıcak bakmadığını ileri sürüyor, sizce de öyle mi?
*
Öyle, evet. Sürekli dergi ve matbaa kapısı aşındıracak biri değildi çünkü. Şiirini gönderir ve basılmadıysa bir daha ilgilenmezdi. Basılan şiirleri oldu 70’lerde dergilerde ama sayıları onu geçmez sanırım. 80’lerde, ölümünden sonra da devam etti bu, 90’larda ben girdim devreye ve bizzat yaşadım bunu, gönderdiğim dergiler “yok” muamelesi yapıyordu. İtiraf etmekte sakınca görmüyorum, oğlu ( akrabası) olduğum anlaşılmasın diye takma isimlerle gönderiyordum hep.
***
Ergin Günçe şiirini siz nasıl tanımlarsınız?
*
Bu en sevmediğim sorudur aslında, bana çok özel geliyor, babamdan mektup almışım gibi. Ve okurken sıklıkla şunu fark ediyorum, bir gerilim bir basınç yaratıp sonra onu bir dizede patlatıyor, bazen de en son söylenecek sözü en başa alıyor. Hem şiiri hem matematiği bildiğini biliyorum, bunu bilerek yaptığını düşünüyorum.
***
Çerkeslik bazı şiirlerinde yer alıyor, Çerkesce bilir miydi, geleneklerle ilgili öne çıkardığı yaşantılar anımsıyor musunuz?
*
Eniştem, teyzemin eşi Çetin Öner, Çerkesler hakkında kitaplar yazacak kadar Çerkesti, ondan da biliyorum ki babamın hayatı Çerkes yaşantısından epey uzaktaydı. Hayır, Çerkesçe bilmezdi, zaten ailesi karmakarışık etnik kökenlere sahipti, Çerkes, Arap, Lâz, Bulgar Göçmeni…Çerkesçe bilmezdi ama dedesinden öğrendiği kadarıyla Arapça bilirdi.
***
Çocukluk, Ergin Günçe şiirinin temel izleklerinden biri, kendi çocukluğu, sizin çocukluğunuz ve tüm çocuklar onun şiirlerinde yer buluyor. Olumsuz koşullarda yaşayan tüm çocuklar ve ‘gencölenler’ için, tükenmez bir acı çektiğini görüyoruz şiirlerinde. Bu onun insan seven yanı olduğu kadar haksızlıklara boyun eğmeyen tavrıyla ilgili. Sınıf bilinciyle. Dizelerle de savaşan bir şair adeta. Kendi çocukluğu ile ilgili anılarını paylaşır mıydı?
*
Çocukluğu ülkenin ve dönemin zor koşulları nedeniyle yıpratıcı geçmişti ama o dönemi daha da zor kılan, tahammül edilemez kılan şey babasının aşırıya kaçan davranışlarıydı. Ölene dek bu acılarla yaşadığı gibi, babası ölümünden sonra da geride kalanları üzecek şeyler yapmaya devam etti maalesef. Özel konular olduğu için çok fazla ayrıntı vermek yanlısı değilim. Babasıyla yaşadığı gerilimin izleri şiirlerinde de görülebilir, çok sonra öğrendim ki öğrencilik yıllarında bazı arkadaşlarına “babam öldü” dermiş.
***
Ergin Günçe’nin kütüphanesi duruyor mu? Duruyorsa, kütüphanesinde en çok ilginizi çeken kitaplar hangileridir?
*
Şöyle söyleyeyim; kütüphanesi şimdi çıksa gelse şaşıracağı kadar duruyor. Bazı kitaplarını eğitim gördüğüm bir kuruma bağışladım, ODTÜ nedense istemedi (eski olduklarını gerekçe gösterip) talip olanlar oldu ama onca zahmetle aldığı kitaplar onun bunun elinde kalsın istemedim. Fransızca kitapların bazılarını Fransızca bilen bir şair arkadaşıma hediye ettim, diğerleri bende duruyor. En çok felsefe, ekonomi ve şiir kitapları ilgimi çekiyor, şu anda bu satırları yazarken baktım, çalışma masamda babama ait 3 kitap var.
*
Hangileri?
***
Babanız hakkında yayımlanan kitapları nasıl buluyorsunuz?
*
Şiir kitapları dışında iki kitap var, biri daha kişisel, diğeri daha anonim. Bir kitapta da onu anlatan bir bölüm var. Benim bildiklerim bunlar. İsminin duyulması açısından önemli ve olumlu buluyorum, “şurası eksik olmuş, burası fazla” gibi yorumlar geliyor bazen, bunu diyenlere samimiyet derecesine göre içimden ya da açıktan “buyurun siz daha iyisini yazın” diyorum. Bir kısıtlama, bir engelleme yok neticede. Genç bir öğrenci arkadaş yüksek lisans tezi yaptı mesela geçenlerde babamla ilgili, bana da sorular sordu, yardımcı olmaya çalıştım elimden geldiğince, kabul de edildi tezi. Geliştirip bastırmayı düşünüyor. Başka çalışmalar olduğu bilgisi de geliyor bana, şiirinin tartışılması açısından da böyle çalışmaların artması güzel olacaktır.
***
Çok kısa bir ömür sürse de çok yoğun yaşadığını, çok geniş bir arkadaş çevresi olduğunu, farklı, özel, yetenekli, kültürlü bir insan olduğunu görüyoruz. Ergin Günçe’nin oğlu olmak güzel olduğu kadar zor da olmalı?
*
Garip gelecek belki ama bir zorluğu yok, olmadı, yani ben öyle hissetmedim. Yaşarken olan zorluk sürekli gerilimli bir hayat sürmesi idi, işsizlik, hapis, zorunlu gidişler. Ama işte hayatın akışı içinde bu gibi şeylere katlanılıyor. Asıl zorluk onu kaybedince başladı, özlemenin ve kavuşamamanın zorluğu. Çocukları ve hayvanları seven, o güzel şiirleri yazan, bazen öfkeli bazen muzip o adamın oğlu olmaktan mutluyum.

Ergin Günçe - Özlem


Sokak lâmbalarını tanık gösterebilirim
Yalan söylemem zaten keyfim de yok
Unuttuğum şeylerin adları
Saymakla tükenmez.
*
Işıkları örtme gelinim
Ay buluta sığmaz olur
Bulutlar yağmura sığmaz olur
Birgün çıkar gelirim.
*
Çamların ve çobanların
Kurtları dağdan bıraktığı gün
Ben de bu dünyadan çıkmış olurum.
*
Bir yangın başladı bayram gecesi
Çocuklar çılgın eğleniyordu
Akşamlara kadar düşündüm
Aklım adıma gelmiyordu.
*
Güneş uzun günlerden öylesine yoruldu ki
Öylesine yoruldu ki hayata karşı sevgi
Çılgınlığı unuttu bütün çocuklar
Kapılar ardına dek kapanıverdi.
*
Sokak lâmbalarını tanık gösterebilirim
Yalan söylemem zaten keyfim de yok
Özlediğim şeylerin adları
Saymakla tükenmez.

Can Yücel - Dokuz

Mahkemeden döndüler.
İddianâmeyi okumuştu savcı,
Yüz-altmış-sekiz'den mahkûmiyetlerini istiyordu..
T.C.K'yı buldular:
Her kim 125, 131, 146, 147, 149 ve 156 ıncı maddelerde yazılı cürümleri işlemek için silâhlı cemiyet ve çete teşkil eder yahut böyle bir cemiyet ve çetede âmirliği ve kumandayı ve hususî bir vazifeyi haiz olursa, on seneden aşağı olmamak üzere, ağır hapis cezasına mahkûm olur. Cemiyet ve çetenin sair efradı beş seneden on seneye kadar ağır hapisle cezalandırılır diyordu 168 inci madde..
*
ÖLDÜLER, DİRİLDİLER ÖLDÜLER..
*
Derken en küçükleri,
Sahir,
--Onsekizinde ya var, ya yoktu--
İşe bak, dedi,
İlkokulda da benim numaram yüz altmış sekizdi.!
*
Hepbir ağızdan GÜLDÜLER..
*

Ergin Günçe - Yargı Yöntemi Dersleri


Arkadaşlar, Yargı çok'a ayrılır, ilk dersimiz bu
Tanrının katında, çatı katında
İnsan da yargılanır, köpek de kuş da
Balık bile yargılanır, aklına ve şeytana uydukça
*
Din bilginleri de söyler bunu, İkinci Ders
''Tanrı bir müziktir eninde sonunda''
(Burada sesimizi alçaltmalıyız)
Ey Melek, ey düttürü Leylâ, ey Köçek
*
(Burada sesimizi yükseltmeliyiz
Ve Oğlumuzu çağırmalıyız yardıma)
''Şeytan ateşe boyar suratını baba
Yargılar ama herşeyi yargılar''
*
Arkadaşlar, azılı bir eytişimdir çocuk
Herşeyi bilir, karar verir ve açıklar
On yaşında haylaz ve çapraşıktır
Yozlaşır, Tarih Dersleri ve Yaz geldikçe
*
Nerde kalmıştık, nerde kalmıştık
Açık havada kurarlar bir terazi, Ders Üç
Stadyumlar, alanlar dolusu işçiler ve çocuklar
Sağduyu solduyu sorgu savunma karar
Hızla işleyen tüfekler mekanizmalar
*
Açık ve aydınlıktır dersimiz
Herkesi bir yargıç olarak düşüneceğiz
Herkesi bir sanık olarak süsleyeceğiz
Herkes zaten bir Savcıdır doğuştan
*
Dördüncü Ders, kahramanlar geçidi
Birisi ''kamu adına'' ilk tekmeyi atar
Sanık, işlesin işlemesin, dişlesin dişlemesin
Öteki, gözünde gözlük, kirada oturan bir Bay
Dinler ve dinler, yazdırır ve yazdırır ve kalemini kırar
*
Noktada virgülde durarark ve yaparak satırbaşları
Ünlemlerde haykıran, sorularda kaykılan
Bay Avukat, Sen de artık ''anlamlı bir savunma yap''
Duruşma Çarşambaya ertelenir o zaman
*
Suskun bir orkestra olan Jüri
''Halk Adına'' yardımlar sunmaktadır
Dışarda fotoğrafçı bir kalabalık
Bir vapur düdüğü dolaşır sanığın kafasına
Aklına karpuzlar, helvalar takılır
*
Dersler burada biter, Yaz Sınavları yaklaşır
Arkadaşlar, gerekçeli yaşamalıyız
Zira Satranç falan değil oynadığımız
Zira Şiir böyle gelişmektedir
*
Tanrı bir Müziktir. Terslik burda bana kalırsa
İşbölümüne inanır güvenir bana
ve Öteki Yargı Yöntemi Hocalarına
*
Sınavda hepinize başarılar dilerim
Soruları okumadan cevaplamayın
Can'la oynuyorsunuz şunun şurasında

Ergin Günçe - Sen Nerdesin, Yargıçlar Nerde


Oğul, ud çalıyorsun dudaklarınla belli,
Sen bu kanunlardan dışarlardasın.
Ay doğsun ölümün ve olgunluğun üstüne.!
Gözünden tutuklusun ve demir pencerede rüzgâr
Bahçede üşüyerek çocuklar geziniyor.
Ateş yakılmıştır bir kere
Kasketini giyeceksin
Yağmur ''Belli olmasa.!'' bile
Yağmur ''Belli olmasa.!'' bile
*
Yargıç, bozuk bir mahkeme Türkçesiyle
Durmadan bir nesir yazdırıyor
*
''Kişi, kendi ölüm törenine bizzat katılmalıdır.!''
Diye bir mısra mırıldanıyorsun gene.!
*
Oğul, arka balkondasın belli ki ve tüfeğin var
Sen bu saçmalardan dışarlardasın.!
İncir ağaçlarını müjdeliyor serçeler
Bir arkadaş seni bekliyor Görüş Kulübesinde
Sırtına bir kazak al, cemreler düşüyor
Ateşi birlik yaktık, halkımız ısınsın diye
Yüzünde bir gülüş bulunmalı
Canın istemese bile
*
Herif, zaman kazanmak için tarihten
Bak, durmadan satırbaşı yaptırıyor.!
*
''Kişi, kendi ölüm törenine zambaklar taşır.!''
Diye bir ağıta başlıyorsun gene.!
*
Oğul, Kapalı Koğuşta bile kavgada sayılırız,
Sen, bir kelepçeden daha dışarıdasın.!
Galiba, yaz yakında bitiyor Orta Anadolu'da,
Pencerede mısırlar, biberler ve sanki ud sesi
Bir dalgınlık olarak birikiyor içine
Ateşi tutuşturdu bizim çocuklar
Daha büyük bir ateş yakışır senin de ellerine.!
Çünkü daha on yedi yaşındasın
Tutukevine müjdeler getiriyorsun.
*
Yargıç, bıkmış görünüyor böyle bir işten
Emekli olduğu gün hemen kırlara çıkacak.!
*
''Kişi, kendi ölüm törenine bir kemanla katılır.!''
Diye bir şaka tutturuyorsun gene.!
*
Oğul, bu günler kan lekeleri
Ölen arkadaşları kimse unutturamaz
Kimse, hiç bir şeyi unutturamaz
Ve avutmaz çinileyen güzel gün bizi.!
Bir ağaç gibi burdayız ve işte konuşuyoruz
En sıkıyönetim altında ve enyüksek gürültüyle
Bahçade güneştesin, susamış olmalısın.
*
Bir ateş ki en kanlı iklimleri dolaşır,
İşçiler, köylüler, öğrenciler ekler peşine.!
Oynadı alnınla Sonbahar
Aklında bir gülüşme kurudu.
*
Yargıç, evine gitmeye hazırlanıyor
Sen daha özgürsün her bakıma.!
*
''Kişi, kendi ölüm törenine gülerek katılmalı.!''
Diye bir şeytanlık düşünüyorsun gene.!

*
Türkiye Kadar Bir Çiçek Kitabı'ndan

Can Yücel - Aydın Bir Karga ile Tilki

Lâfonten'den bu yana devran hayli değişti,
İlme verdi kendini şanlı karga milleti.
Atomlar atom değil, patlamıyorlar onsuz,
Keymbiriç'ten Harvord'a öncümüz Doktor Korvus.!
Şan etti mi şanosu Kelektironik müzik
O da kandillerde bir.! Sanatı sittirettik.!
Dün gördüm tünemişti Mülkiye'nin damına,
Tabiy ekonomistti iktisadın rağmına.
Dedim, Or. Purofesör, kurtar şu memleketi.!
Sermayenin dedi marjinal müsmiriyeti.!
Ben ki tilkiyim diye postumu yitirmişim,
Ulan, böyle tekkeye her zaman postnişinim.!
O ne kokuydu anam.! Bu cins peynirlere pes.!
Rokfellerle Kaşkaval ve Maraşalımız Keyns.!
Madem en hırtı bile Aynşitayn'a muasır,
Hayatta en hakiki mürşit kargadır.!
*
Gökyokuş Kitabı'ndan

Can Yücel - Güya

Elele tutuşmuşuk
İki küçük çocukmuşuk
Kışmış hava
Mışıl mışıl üşümekten
Başıbüyük'te
Bir beştaşın dibinde
Dizdize oturmuşuk
Birbirimize sokulmuşuk
İki küçük çocukmuşuk
Birimiz VE
Birimiz VEYA
Güya bir rüyaymış
bu rüya.

*
Gökyokuş Kitabı'ndan

Can Yücel - Sabah Gamı

Güneş DOdur, beşte doğar,
Vurur, vurur demirlere;
Kapı açıldığında en son,
Dellenir bir uzun RE..
Hep FA diye biliriz a,
Aslında Mİdir fare;
Çaktırmadan, Es vermeden
Sİmavlı kedilere,
Bir kahvaltı edişi var
Işığı kemire kemire.!
LÂ müebbet bir mahkûm,
Lâterna çalar vire.
SOLun haliyse malûm,
Şeytan aldatmak üzre.
*
Bir Siyasinin Şiirleri Kitabı'ndan

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...