8 Mayıs 2020 Cuma

Bedrettin Cömert - Kalmasın Ellerim Sizlerden Uzak, Şiirler


1959'larda doğum yerim olan Gürün'deydim. Ortaokulu Gürün'de okumuş olan Bedrettin Cömert ise parasız Yatılı olarak Sivas'a, 4 Eylül Lisesi'ne gitmişti. Bana mektuplar yazar, şiirlerinden örnekler yollar, görüşümü sorardı. Onunla ağabey-kardeş yakınlığı içinde olmamıza karşın, mektuplarımda hep 'siz' diye seslenmişimdir ona. Bu 'siz'li mektuplar, liseden sonra 'sen'li mektuplara dönüşecektir.
*
Hasan Hüseyin Korkmazgil (Sayfa: 10)

Bedrettin Cömert - Kalmasın Ellerim Sizlerden Uzak, Şiirler

Öğretmen-ozan Halim Yağcıoğlu, Kasım 1978 sayılı Kemalist Dergisi'nde şöyle anlatıyor Bedrettin Cömert'i:
''..Bedrettin Cömert'i 1958'lerde Sivas Lisesi'nde tanıdım. Gaziantep Öğretmen Okulu'ndan oraya atanmıştım çünkü. Bedri, dikkati çekmeyecek kadar içine dönük, kendi dünyasında yaşayan, maddeden çok sanata tutkulu, dal gibi incecik bir çocuktu. Lise: 9, 10, 11'de üç yıl arkadaşlığımız oldu. Gerçekten arkadaştım ben Bedrettin'le.. Arkadaşlıktan da öte sağ kolumdu bir bakıma. Okulun Kültür ve Edebiyat Kolu'nu dersimin gereği yönetmem, onu bana bağlamış, her alanda yardımcım olmuştu. O yıllarda Sivas Lisesi en parlak yıllarını yaşıyordu. Buna neden eğitsel kollara büyük önem veren müdürümüz Mustafa Yenisey'di. Yalnız lise bölümü yatılı olan okulun tek bir günü boş geçmiyor, saygıdeğer Sivaslılara peş-peşe gösterilerle zevkli saatler yaşatıyorduk. Kuşkusuz bu hareketli okul yaşamında Bedrettin Cömert'in büyük payı vardı. Küçük yaşına rağmen arkadaşlarının saygısını, sevgisini kazanmış, lisenin Kültür ve Edebiyat Kolu başkanlığını oy çokluğuyla üstlenmişti. Daha sakalları bile çıkmamıştı oysa.. Zeki bakışları, dikkati, kavraması, düşünmesini bilmesi önde gelen değerlerindendi. Parasız Yatılı sınavlarına girerek kazanmış, dağıtımda Sivas Lisesi'ne düşmüştü. Bir memur çocuğuydu kısacası.! Babasının gönderdiği 5 lira ile yetinmek zorundaydı ay boyunca. Tek koyu renk giysisine dikkat eder, okulun verdiği giysileri belki de kardeşlerine yollardı.'' 
(Sayfa: 10-11)
*****
*
Yayımlanmış şiirler

''bırakın göversin isteklerim''

Bedrettin Cömert - Kalmasın Ellerim Sizlerden Uzak, Şiirler

İSTANBULUMSU

*****
Vişne çürüğü yanaklarından küremsi hücreler kopacak
Bu cam var ya caddelerde akasyalar seyrettiğin otomobiller
Senin için çatlar vallahi en iyisinden bir de
Oyuncaklar yaptırdım midye kabuklarından
Şatolarda oynıyacaksın Hititsi bir beşik içinde
*
Uzun tırnakların var senin sevilerden kına yakmalı
Pastalar yaptıracağım sana Antalya limonlarından
Sana ça-ça-ça'ların bel bel kıvraklığında
Sana gözlerimi vereceğim İstanbulumsu
*
Varlık Dergisi, 15 Mart 1959, Sayı: 498 (Sayfa: 49)

Bedrettin Cömert - Kalmasın Ellerim Sizlerden Uzak, Şiirler

ALIN ÜSTÜNE MORUN ÜSTÜNE KIZIN ÜSTÜNE

*****
Akşamlarda seviler yanar alın üstüne
Acun unutuk masallar gibi titrer
Dost yüzlü ağaçlarda son cıvıltı
Zamanın uğultusunda sızar gider
*
Akşamlarda seviler ağlar morun üstüne
Bir özgür yaşantı tutturur denizler
Dağlardan kopup gelen bu istek
Neden'lerin burukluğunda acır gider
*
Akşamlarda seviler coşar kızın üstüne
Alımlı gözlerin aydın tutsaklığımı söyler
Sen kutup adalarından gelmişsin susamışlara
Yosunsu gözlerin dalar gider.
*
Varlık, 1 Eylül 1959, Sayı: 509 (Sayfa: 50)

Bedrettin Cömert - Kalmasın Ellerim Sizlerden Uzak, Şiirler

Kırık Yaşamaların Ülkesinden - I

*****
Sen bilmem kaçıncı düşünde sendeliyordun sabahların
Oysa kızgın kayalar gibi pul puldu dudakların
*
Neler düşünmedim kırık yaşamaların ışığında
Akdeniz'de bir Tanrı yaşıyordu o zamanlar
Ayakları çağların kutsal suyuyla yunmuştu
Ne yüzyıldaydı -Olimpos'ta bir Tanrı yaşıyordu
Kitaplar arasında kaskatı şimdi
*
Şimdi bana yönelmiştir gök mavisi tutkuların
Duyuyor musun suskulu odalarda boşalmışlığımı
Çığlığa benzer ezginliğimi duyuyor musun
*
İliklerime işliyorsun ığıl ığıl
Çocuksu göğsünü okşuyorum geceler boyu
Hadi masallar anlat bana ak sevilerden
Hadi ''kale yolu'' türküsünü söyle
Hadi kırık yaşamalarıma
*
Varlık, 15 Eylül 1959, Sayı: 510
(Sayfa: 51)

Bedrettin Cömert - Kalmasın Ellerim Sizlerden Uzak, Şiirler

KALAMIŞ'TA AKŞAM AŞKSIZ DA GÜZELDİR

*****
A. Çubukçu'ya
*
Sizin gökleriniz yedi renk
Yosma martılar taşır sevinçlerinizi
Haydi deseniz Kalamış'tasınız
Işınların oynaşmasını görebilirsiniz
Denizle sarmaş dolaş
Veya batışını kirleriniz üstüne
Veya ak salkımlar gibi gemileri
*
Ezgiler tutturablirsiniz
İsterseniz özgürce ağlıyabilirsiniz
Çöreklendiği zaman evrende
Amansız, yücesiz bir hiç
Yıldızları yağdırabilirsiniz gökten
Çağıl çağıl öpücüklerinize
Ama sevemezsiniz taş çatlasa geceyi
Ama en geçilmez yerinde karanlığı
*
Varlık, 15 Ekim 1959, Sayı: 512 (Sayfa: 52)

Bedrettin Cömert - Kalmasın Ellerim Sizlerden Uzak, Şiirler

SİVAS LİSESİ ÖĞRENCİLERİ ADINA ATATÜRK'E MEKTUP

💌✍️💌✍️💌✍️💌✍️💌✍️💌✍️💌✍️💌✍️


Burası Sivas Lisesi Atatürk’üm
Gözlerinin

Tığ gibi devrimlerinin
Işığı içindeyiz
Tanrıya çok şükür
‘’Anılar Lisesi’’ öğrencileriyiz

💌✍️💌


Burası Sivas Lisesi Atatürk’üm
Her giren kapıdan
Çocuk varlığımla düzenlediğim
Köşeni görecek
Mor krepon kâğıtlarıyla donanmış
Büstünü resimlerini görecek

💌✍️💌


Bir harita üzerine eğilmişsin
Parmağın ileri diyor tekmil ordulara
Ötekinde Kocatepe’desin
Yurdunu düşünüyorsun
İnsanlarını düşünüyorsun
İnsanlarını aydınlıkta görüyorsun

💌✍️💌


Burası Sivas Lisesi Atatürk’üm
Kilimiyle çorabıyla ünlü bir kentte
Altıyüz öğrencinin yüreği atar
İyiye Doğruya Güzele

💌✍️💌


Burası Sivas Lisesi Atatürk’üm
Çizgiler çizerim defterime
Anıttepe’ye elek uzanır
Kara sınıf tahtalarına adın
Gerçek bir inanla yazılır

💌✍️💌


Varlık, 1 Kasım 1959, Sayı: 513
(Sayfa: 53-54)


ÇAĞLA

***
Ellerimden kollarımdan tutmayın
Ayaklarıma zincir takmayın
Çekin gözlerimdeki donuk perdeyi
Yaralarım onsun biraz
Bırakın göversin isteklerim
*
Güneyden esmeli seviler
Keskin iyot kokusuyla yosun kokusuyla
Çerkez armonikalarında sızmalıyım
Yeller çarpmalı yalım yalım
Oluk gibi göğüslerine kızların
Sonra tahtacılarla yaşamalıyım
Kıvrım kıvrım bir ormanda
Sonra bir dere kenarında
Coşkun uygarlıktan ırak
Damarlarıma işlemeli yeşilin cümbüşü
Kaygılara nar çatlatmalıyım
Dudakların en titreğinde
*
Bir papağan gibi konuşmalıyım
Anılarınıza türkülerinize karşılık
Salt bir varlığım olmalı yeryüzünde
Salt bir insan olmalıyım
Karnımın tokluğunda
Sırtımın pekliğinde
Gönlümün hoşluğunda
Kolumda badem çağlası gibi
Sevgililerin en çılgını
Sevgililerin en yörüğü
Torosların yalçınlığında sertleşmiş
Kavruk bir teni
Bembeyaz uykulara götüren
Sevgililerin gelinciği
*
Varlık, 15 Kasım 1959, Sayı: 514 (Sayfa: 55-56)

Bedrettin Cömert - Kalmasın Ellerim Sizlerden Uzak, Şiirler

MUTLULUĞU İSTEMİŞTİNİZ OYSA

*****
Nurhayat'ın ruhuna saygıyla
*
Karıncalara bile söz dinletemediniz
Kaynaşıp durdular
Evinizin bahçesinde
Gece gündüz demediler
Bir karanlıkla taşıdılar.
*
Mutluluk kıldan ince
Aşınmamak
Kadınca inanmak gökyüzüne
Ama gün gelir
Bir karınca
Liyme liyme eder dudaklarımızı
*
Sonsuz bir güvendir içimizde
Bir ağrı gibi mutluluk
*
Acun istediğince geniş
Yaşamak güçlüğünce
Dur deyin, dur deyin ölüme.
*
Varlık, 1 Ocak 1960, Sayı: 517
(Sayfa: 57)


YENİDEN DOĞMUŞ GİBİYİZ

*
Üniversiteli kardeşlerime ve 27 Mayıs'ı yaratanlara
*
sabır mağaralarından boykot çekmemiştik yasalara
güneş upuzun çıldırtıyordu toprağı
toprak dediğin ne ki
pis ellerin isteksiz çengisi
lahavle borsasının kampanası çatlamak üzereydi
duyuyorduk
doludizgin mavileşiyordu kaburgasıkalın bulutlar
inancımız bir yerlere vardırıyordu bizi
vardığımız yerlerde yeniden doğacaktık erkekçe
çalımlı kartallar haltedecekti ışığımızda
duyuyorduk
kan olup dikilmek zamanı gelmişti doruklara
hıncımız meydanlara yürümemizi buyuruyordu
*
Varlık, 1 Ekim 1960, Sayı: 535 (Sayfa: 58)



*
isterse sonsuz yıllar geçsin aradan
yunmuş arınmış bir tepesin
sanki konuk gitmişsin de
geleceksin bir zaman sonra saçların ipil ipil rüzgârda
*
isterse sonsuz yıllar geçsin aradan
on kasım'larda bırakamam seni
çekip çıkardın gıcır gıcır bir aklığa
*
yıllar yoğunlaştıkça gözlerimde
daha iyi anlıyorum
anlıyorum ki on kasım'larda değilsin
kanımızın tatlı kırmızısında akan
türkçe çağrılardasın
Sivas'ımın keçi vurdum bayırındasın
sen söyleviyle yıllar aşan
yarınlarda denksiz güven
*
yıllar yoğunlaştıkça gözlerimde
daha iyi anlıyorum
anlıyorum ki on kasım'larda değilsin
öğretmensin ama sabırlı
beyazıt meydanında uğuldıyan koca ışık
uygar koşucu
sabahça muştular armağan eden kemâl'sin
*
isterse sonsuz yıllar geçsin aradan
on kasım'larda bırakamam seni
çekip çıkardım gıcır gıcır bir aklığa
çekip çıkardım yirmiikinci uçurumdan
yirmiikinci uçurumda bile binlerce dirisin
bildiğim bileceğim bilecekleri kemâl'sin
*
Varlık, 1 Kasım 1960, Sayı: 537
(Sayfa: 59-60)


BELKİSİZLİK

*
say ki adamlıktan öteyim
delik deşik olmuşum sabıkadan
yanımda tomarla şiirlerim
gelir misin
*
yatağında sinsi bir düş
damar damar olmuşum gecende
bir hoş delirmişim bir hoş
gelir misin
*
üstelik hiç ederine saygınlığım
çakı gibi bir öpücük duysan yüzünde
gelir misin
*
Varlık, 15 Kasım 1960, Sayı: 538 (Sayfa: 61)


SONUÇSUZ

*
sonuçsuz kavgalarla doluyum
yalnızım
tek duvar benim karanlıkta kendimi yankılayan
ölgünüm
bu türkü çok yaşlandı artık
bu maviye her zaman tanıklık edemem
anlamıyor musunuz kendimi yanıtlamaktan usandım
*
pestilimi çıkardı amaçsız geçen günler
barsaklarımı deşsin istiyorum kalabalık
yüzüme yüzüme saldırsın sıkıntı
yeter ki ölümüm gürültülü olsun
*
yeter ki ölümüm gürültülü olsun
*
Varlık, 1 Nisan 1961, Sayı: 547 (Sayfa: 62)



YABANCI KENT

*
Çanlar buzulunda içkisizim
Seni en çok her zaman seviyorum
Aykırı birçok vazolar geliyor aklıma
Daha öğrenciliğim bitmedi
Askerlik yapmadım
Burnum gittikçe çirkinleşiyor
*
Bir tuhaflık silindirinde uçuyorum
İçki gibi kumar gibi bir şey uykusuzluk
Bir parça kumaştan farkım yok bu kentte
Ne uzuyorum ne kısalıyorum
Bastığım her yerden gönenmeye başladım
Boğuluyorum çarşısız bir derinlikte
O tek boyutta kitaplar yetmiyor
*


Varlık, 15 Temmuz 1965, Sayı: 650
(Sayfa: 63)



AKŞAM

*
Yırtılır hızlı bir kımıltıyla ışıklar
Yiter gürültünün en savaş uçları
Nereye baksan yalnızlık kokar
Azalır gökyüzü
Tüm takvimlere siner akşam.
(Sayfa: 64)



DİNSEL

*
Çünkü insanlar azdı o zamanlar
Zamanlar bulunmamıştı
Kalınlığı bundandır kiliselerin
Resimlerin rahatlığı bundandır
*
Varlık, 1 Şubat 1966, Sayı: 663
(Sayfa: 65)



(isimsiz şiirlerinden)
*
Ne zaman çoğalsam acıyarak
Budalaca bir ağlama gezinir yüzümde
Ve ben hep ağlarım o yüzümle
Toz olur gözümde güneş
Yıkılırım son güldürüsüne ezginliğin
*
Çok yorgunum
Aranıza giremem artık
Coşkum umudum bitti
Şimdi hep korku artık
*
Varlık, 1 Haziran 1966, Sayı: 671 (Sayfa: 66)


KÖTÜMSER
*
Her şimdi yeni bir geleceksizlik
Çok büyük eksikliğimize gelecek deriz hep
Atalarımızın adı savaştı
Mutlak bizden canavar olacak çocuklarımla
*
Varlık, 15 Temmuz 1966, Sayı: 674 (Sayfa: 67)


SEZİ
*
Geçirdiğim bütün hastalıklardan sonra
Mutlaka ayırdedeceğim beni götürecek sancıyı
Daha gitmeden
Henüz korku çizgileri yüreğime akarken
Salt karımın yüzüne bakacağım
Eğer yalnızsam
Ve görünüyorsa
Alışamadığım yumuşaklığına gökyüzünün
Belki de büyük lâflar edeceğim
Ölümden bile korkmadı desinler diye
*
Varlık, 1 Ağustos 1966, Sayı: 675 (Sayfa: 68)


(İsimsiz şiirlerinden)
*
Yırtılmış bir çiçeğin heykellerinde
Koşmaktan yorgun bunca kırallar boyu
Etrüsk kapılarına deprem iletip durmaktan
Tekdüzeliğinde anıların ve sevinin
Hep o eski bisiklete dönüyorum sızlıyarak
Sızlıyarak çocukluk babama
Ve annemi tokatladığı kumar gecelerine
*
Oysa yağ içinde enson masaları sonbaharın
*
Değersiz bayağı bir nesne olmak istiyorum
Birşeylerle uğraşıp öleceğimi unutmak
Kopmak açlığımdan korkumdan
Ve duymak tekrar o büyülü ölçüsünü kırların
*
Oysa yağ içinde enson masaları sonbaharın
*
Varlık, 1 Ocak 1967, Sayı: 685 (Sayfa: 69)


KARIMA ŞİİRLER
*
hiç aya bakmadım
kaptırmadım yıldızlara içimdeki uğultuyu
kimsesiz sevdim seni
ve nedensiz
*
özlem midir bunca sızlayan içimde
zaman mıdır duygularımın yetmediği
sabahı düşünerek yatmak kadar
----------------------güzelsin sevgilim
*
bu akşam
akşamların en azı
bu akşam
bu güzellik gelmeyen anıların
*
Varlık, 1 Nisan 1967, Sayı: 691 (Sayfa: 70)
*
1.
*
Yağmur yağıyordu - numarasız bir otobüs bekle
dim - hiçbir yere gitmek istemedim - kimsenin bil-
mediği bir yer istedim - ama hiçbir yere gitmek
istemedim - yalvardım kendime - zamansız bir ça-
ğa ittim yüreğimi - çaresiz onlara gittim alıp ken-
dimi.
*
O sabah alıp kendimi onlara gittim - başını söy-
leyemedim - gerisi çok acı - o sabah karım çok gü-
zeldi - karımın gözleri uzun bir geceydi - ve çocuk-
lar binlerce çocuklar - çocuklar en sıcak gerçek
uzun bir gecede.
*
Oysa hiçbir yere gitmek istemedim - çaresiz çekip
onlara gittim.
*
Varlık, 1 Temmuz 1967, Sayı: 697 (Sayfa: 71)
*
2.
*
Gece bizden diyelim
Diyelim başak rüzgârı kuş cıvıltısı
Basma entariler içinde gül kokuyorsun
Diyelim dörtnala boşanmışız seviye
Tedirginlik dizboyu işte.
*
Varlık, 1 Ağustos 1967, Sayı: 699 (Sayfa: 72)
*
4.
*
Ellerin ellerimde ne kıvrak
Kop gel ezgilerime oynıyalım
*
5.
*
Sanki böyle yorgun
Beli ağrılar içinde
Ben değilim eve dönen
Sen olmasan
Hiçbir iz kalmaz
Bu sonrasız bütünlükten
*
Varlık, 15 Kasım 1967, Sayı: 706 (Sayfa: 73)


HERŞEYE KARŞIN

vazgeçebilir miyim doğanın kımıltısında bir böcek gibi solumaktan
kışın yağmura yazın maviye bulanmaktan vazgeçebilir miyim
dışarda fişekler patlıyor
meydanlarda hızlı havuzlar
ve yüreğim bir org gibi
derin loşluğunda imkânsızın
*
ıslak rüzgârlar fırlıyor köşelerden
alıp duvarları içime yüklüyorlar
içim sıcak bir temmuzda kalıyor
taze bir ceviz gibi ezgin yüreğim
özlem dolu tirenlerde elime akıyor
vazgeçebilir miyim doğanın kımıltısında bir böcek gibi solumaktan
kışın yağmura yazın maviye bulanmaktan vazgeçebilir miyim
*
Forum Dergisi, 15 Nisan 1969, Sayı: 361 (Sayfa: 74)


YABANCI

yanıma yöreme bakmıyorum gece üstü
tüy uykularda bir köpek havlıyor
istasyon caddesi diyorlar o kör cadde
arkamdan soğuk yeller kovalıyor
*
ne güzel boyamışlar şu yapının duvarlarını
kimbilir kaç şişe kadın var içinde
saatler onikiyi çalıyor ben karanlığı
ışığıma vuruyor birisi acımadan adımlarıma
beni tanımıyor kahrımdan saçlarımı beyazlıyorum
*
gideceğim bu kentten dayanamıyorum
toplıyacağım adımlarımı kaldırımlardan
sinemalardan kış kokumu süpüreceğim
gideceğim bu kentten gideceğim
vur düdüğünü yalnız ovalara tirenim
*
Forum, 1 Mayıs 1969, Sayı: 362 (Sayfa: 75)


TEK MÜMKÜN
*
alır yüreğimi giderim masallara
ben giderim masallara sıcak yürür içime
ince bir duman gibi süzülür gençliğim
ıslanır başım göbeğinde mavilerin
*
nasıl derseniz öyle olsun
kalmasın ellerim sizlerden uzak
birleşsin umudum en güzel eylemlerinize
erisin et
yitsin boşluk
bir biz kalalım çirkinliklere inat
*
anladım ilkin öğrenmek gerek güzelliği
kömürcene kazmak gerek en son kıvılcımına dek soluğun
sonra yine öğrenmek yarattıkça daha çok öğrenmek
büyütmek elleri
kovuluncaya dek yabancılığımız
bir biz kalıncaya dek eğretiliklere inat
*
alır yüreğimi giderim masallara
ben giderim masallara sıcak yürür içime
masal masalı yer büyür koca gerçek
akar mavilerim bütün karalara inat
*
Forum, 15 Mayıs 1969, Sayı: 363 (Sayfa: 76-77)


ŞEMPANZE
*
başında beyaz bir gül
ayna parlaklığında oturağı
kopmuş bir piyanonun acıklı süsü
basar tellerine otuzyıllarının
*
bütün mahareti aptal güldürmek
öldüresiye emmek yüreği
ama daha çok aptal güldürmek
acıması bedava bakması on kuruş
çirkinler kıralı kocamış çiçek
*
nedense hep hüznü çizer
sıkar bilince bir civa gibi dönülmiyeni
bakar bakar da yorulur hayvancık
*
neden hep kalırsın böyle
eskitemez seni hiç bir keman
sen hep sokakların tonton kişotu
basarsın tellerine otuzyıllarının.
*
[1967], Forum, 1 Temmuz 1969, Sayı: 366 (Sayfa: 78)


GECİKEN ÇOCUKLUK
*
dağbaşı kapılarını yumrukluyorum
kimsesiz yumruklarım çığlıklar içinde
ufkumda gemiler
gemileri durduracağımı sanıyorum çocuk gücümle
*
hâlâ balık çıngırakları kulaklarımda
bıyıklarıma şaşıyorum neden terlediler
*
Forum, 1 Ağustos 1969, Sayı: 368 (Sayfa: 79)


ÖZ KOŞULLARDAN UZAK YAŞAMAK
*
sen kal artık onulmaz beceriksizliğinle
sen kal beynim köhnedi ışıklar
adarken tam kollarımı geniş gözlerine dünyanın
kabardı bir mantar gibi eksikliği içimin
*
boşuna dokuyorum bunca destanı dudaklarına
boşuna kadınım köhnedi ışıklar
kaygan bir masaya serpilmiş şaşkın civa kütleleriyiz
*
sıcak ve şahane kaynaşmak isterken
durmadan yabancılığımızı deneriz
*
Forum, 15 Ağustos 1969, Sayı: 369 (Sayfa: 80)


KARIMA
*
başladım bir kere gerisini getirmek diye ben seni hem sevip hem sevmiyorum seversem karım gibi seversem ıpılık ben seni ya sevip ya sevmiyorum * Forum, 15 Ekim 1969, Sayı: 373 (Sayfa: 81)


BAŞLAMANIN NİTELİĞİ
*
bu makinayı götür at çöplüğe
al bu kâğıdı yeniden hazırla şiire
söndür ışıkları bizbize kalalım
salt aklığın sonsuzluğunda doldurmak istiyorum kâğıdımı
*
getir bana durmadan didinmelerimi eskinin
tek bir mısrayı saatlerce işlediğimi getir
nasıl yaşanır bu boşluk bu kuruluk nasıl
al bu ellerimi çok alışmış geometriye
yeniden başlayalım hep yeniden gülmeye
yaşamaya yeniden ilk beklentilerini esinin
nasıl oluruz bir bilsen başlayalım dirilen birliğimize
al beni yaşat başlangıcında geleceğin
*
Forum, 15 Ekim 1969, Sayı: 373 (Sayfa: 82)



*
yayımlanmamış şiirler
''ağlamama yardım et''
*


ışıl ışıl günlere ereceğiz
ırak olacak gayrı
nemiz varsa karalardan düşüncelerden yana
gür sevgiler doyuracak susuzluğumuzu
susuzluğumuz bitince
kaygılarımız da bitecek
darılmalarımız da
*
kar yağacak yine ağırdan ağırdan
bazı bazı kuduracak soğuk
biz yine el ele
ışıl ışıl günlere doğru
inan güzelliklere boy atacaksın
mut kaynıyacak ocağımızda
denizlerden dağlardan yaban kuşlarından
bir düzen kuracağız
bitecek kaygılarımız
kaygılarımız bitince
daha güzel olacağız
*
#BedrettinCömert'in İsimsiz
Yayımlanmamış Şiirlerinden, 1960 (Sayfa: 85)


Akşam Kuşlar ve Yalnızlığa Dair
*
kopuk bir özgürlük gibiyken akşam
üsküdarımsı bir eskilikten kuşlar geçer
konarlar çan durakları içinde
-----en güzel şarkıların tellerine
mışıl mışıl denizlerden kopar bir çığlık
kurdeşen gibi gidişmeye başlar dağların tabanı
ve yine kuşlar
-----en son dairelerinde
-----görünmeyen bir yalnızlığa resim yaparlar
kopuk bir özgürlük gibiyken akşam
yanaşamamak en yakın istasyona
dalıp gitmek
-----gitmek bilmeden ölümün masmavi anlamını
ellerin titremesi
haşhaş çiçekleriyle donatırken gemileri
takmaya çalışırken tavşanların boynuna
-----en güzel akşamları
-----en güzel geceleri
--------ayaklarımızın ıslanması
---neresine otursak zamanın
-----çatlamamız kaşınan bir yara hazzında
*
kopuk bir özgürlük gibiyken akşam
üsküdarımsı bir eskilikten kuşlar geçer
konarlar çan durakları içinde
-----en güzel şarkıların tellerine
ve yine kuşlar
en son dairelerinde
-----görünmeyen bir yalnızlığa resim yaparlar
*
#BedrettinCömert'in yayımlanmamış şiirlerinden.
Hasan Hüseyin Korkmazgil'in Notu: Roma'dan yazdığı 15 Mart 1963 günlü mektupla birlikte geldi.
(Sayfa: 86-87)


İlkbahar Şarkısı
*
1
*
Yerleşik bir noktada hep aynı toplama işlemini yapıyordu
Naftalin olduğu zamanlar
Atlar kişnemezdi ona göre
Ama atlar odalara girdikleri zaman
Koskoca bir mart ayı
Alıp gidiyordu
En genç naftalinleri
Ve o
Çenesi çıkmış bir yüz gibi anlamsız çıngıraklarla
Hep aynı toplama işlemini yapıyordu
Yerleşik bir noktada
*
2
*
Fabrikalarda
Ve cumartesi ağaçlarının altında
Tüm insanlar çalışıyordu ki
O hep böyle
Bir pantolon gibi
Diz vermiş gözleriyle
Şalgam satmaya çalışıyordu dilencilere
Duraksız adımları gittikçe kirleniyordu
Boşanır boşanmaz bağlaç yerlerinden
Kanlı bir çarşaf dolanıyordu diline
Yine çakıl taşı beyaz sandıklar içinde
Yine mahallede maskara bir güvercin
Ve fabrikalarda
Ve cumartesi ağaçlarının altında
Tüm insanlar çalışıyordu ki
O hep böyle
Bir pantolon gibi
Diz vermiş gözleriyle
Şalgam satmaya çalışıyordu dilencilere
*
3
*
O halde
Brezilya’da lokumsuz balıklar
Tokat atmıyorsunuz siz
Dut pekmezine çivi çakmıyorsunuz
O bir mürekkep şişesi kadar tehlikeli
Ayağa kalkmış bir topal tedirginliğindeki gözlerin
Hep adama kavisli bir cetveli andıran
Kullana kullana yazısı silinmiş kalfaların
Yok canım o kadar da değil ağlamak
O halde
Nerede kalmıştık
Demek sizde hardalların ayakları sulak
Demek sizde herkes kasap değil
Demek
Böyle
Ha
*
4
*
Bulutlar damalı bir bakraç içinde
Çok içli bir marangoz rendesinin üstüne kondular
En çarşısız ölmek de buydu zaten
Marangozun karısı için
Rasgele bulduğu sarkılan üflemeye koyuldu
Sonra
Tül tül
Bir rüzgâr okşadı
Kadının memelerini
Ne kadar kıl varsa vücudunda
Hepsi
Ama
Hepsi
Bayramlık şapkalarını giydiler
Ve marangoz
Davullar zurnalar armağan etti karısına
*
5
*
Hazırladığı bir bardak elmanın sayfalarına
Bir fabrikanın
Kan kırmızı göbeğini kesti
Eşiğindeki insanların kulakları kaşınıyordu
Bir demirci
Örsüne sapladığı kasıklarını tutarak
Çocuklarını tokatlıyordu
Saat oniki sularıydı
Köprülerde cam kırıkları parıldıyordu
Kırmızı burunlu candarmalar çamur devşiriyordu
O hâlâ
Hazırladığı bir bardak elmanın sayfalarına
Aiutami a piangere* şarkısını söylüyordu
*
6
*
Topu topu soluğu eğri bir bacayım ben
Söylesem neye yarar ki
Şarkılarımdaki tüm ilkbaharların
Alçıda olduğunu
Ve yumruklarımın
Altmışlık bir kadının oturağına döndüğünü çek git
Kalabalığını postanelerde ara
Topu topu soluğu eğri bir bacayım ben.
*
Dip Not: Roma’da yazdığı 15 Mart 1963 günü mektupla birlikte geldi *Hasan Hüseyin Korkmazgil*
*
*(ağlamama yardım et)
*
(Sayfa: 88-92)


Aiutami a piangere
(ağlamama yardım et)


Gece
*
bir türlü tutamadım belleğimde
hangi saatlarda sıtmaya yakalanır
hangi saatlarda girer adamın beynine
açılmamış tarak dişleri gibi
bu çanlar
ve bu gece
ve bu geceye hep aynı gerilimle uzanan
delirim basamağındaki
it ulumaları
*
hani buğday satmaya gelen köylülerin
dokuma seklemleri durur meydanlarda
o biçim göbekli
o biçim ağır
ve bu gecenin sille tokat yalnızlığında
seklemler kadar göbekli
seklemler kadar ağır
korku ağaçları
*
şu hela
-----şarıl şarıl geceye dökülen
şu otel odasında dokunulmazlığa sahip kadın
şu cebimdeki çok ağır doktor reçeteleri
-----ve ağzımın iğrenç yaraları
şu çanaklar gibi yüzüm
ve senin
ve benim
birbirimize yutturmaya çalıştığımız
-----gece
şu karnımızdaki kazıntı
ve tatlı su balıkları.
*
(15 Mart 1963 Günü Hasan Hüseyin Korkmazgil'e mektupla birlikte Roma'dan gönderdiği şiir.) (Sayfa: 93-94)


Şubat Defteri
*
I
*
Sızlanıp durma ilk günlerinde şubatın
bırakma fok kayganlığındaki uçurumlara engebesiz omuzlarını
yak lâmbaları bozulursan trenlere
çocuklar dama oynuyor sur taşlarında
şarkılar yalnızlık ekiyor sinema kapılarına
uçaklar kalkamıyor bunca hastalıktan sonra
ve sen her an bir o kadar sürüngen iliklerimde
yörüngesini yakmış bir kuyruklu yıldız
akça salyangozları ağacımın
*
güneş devirdi birer birer çıplak heykelleri
saçlarını ters giydi köpek
avurtlarım patlayacak musluk frenlerinden
seni duymasam her göbeğini kakışında denizin kayalara
daha azgın daha merkezkaç olurdu ağrılarım
*
yapraklara çan sesleri düşüyor kiliselerden
dişlerim çırpınıyor boş sularda
elinden tutup senin merhametine taşıyorum bulvarları
soğuk ürperti saatlerım sana kuruyorum
yeter karanlığın amansız daktilosunu dinleyemiyorum
nasıl kuduruyorum bilsen anısında soluğunun
*
acıma
öyle resimlerden geçen cinayet ormanlarına
tarak vurma yarasız karanlıklara
sokakların ökçe seslerinde bulabilirsin ancak beni
veya ölülerin kollarında upuzun
hınk demeden yerlere serilmiş bir sonbahar halinde
*
kurulama zamanı geldi artık merdivenlerimizi
nerede özlemlerimiz ve kedimiz
çığlıklarımızın gerilimine yetmiyor artık uzun tırnaklar
düşlerimizde kıvırcık saçları afrikanın
*
biliyorum şimdi coğrafya gelecek bütün sokaklardan
sıkacak suyumu senin ülkelerine
boşver yaraların yüzümüzdeki ölçümünü
biliyorum şimdi coğrafya gelecek bütün sokaklardan
*
boşanıp durma ter boncukları gibi köşelerden
akıtma gözyaşlarını bu kadar özelulak
değmez huysuzluk etmeye bu kasırga istasyonu
selâm bıraktı babamız
annemiz altından dualar
asılma karanlığın çağrısına donarsın
pıhtılaştırır dolgun memelerini fısıltılar
sur taşlarında dama oynuyor çocuklar
bu kadar içtenliği kaloriferlerin kafamı bozuyor
*
çöplüklerde ses ararken karıncalar
atılırken yeni bir bozumla postacının ayaklarına
ben kendimi öldürebilirim
kırmızı bayraklı ülkelerinde yalnızlığın
sarhoş beynim biriktirirken yakıtını
toz olup düşerken bir ekvator kuyusuna kollarım
ben kendimi öldürebilirim
kırmızı bayraklı ülkelerinde yalnızlığın
*
ve gece işte giriyor ayakkabı pençelerinden
*
II
*
anlatamam nasıl fırçaladım uykuyu üstümden
anlatamam hıncını pergel takımlarının
günün ilk telgrafını güneş çekiyordu pencerelere
radyo haberlerindeki dişilik havadan olsa gerek
tablalarda parmağını söndürüyor insanlar
bemolsüz bir otomobil akıyor sarı ışıklarıyla
kahveciler ve berberler sis topu oynuyor
korkunç bir film seyrediyorum sanki sabah vazolarında
bir eksen aramak gerek bunca yabancılığa
kurdun kuşun niteliksiz çağında yüzüstü gülmek
evet hiç belli olmaz dediğin gibi
teknik kalıntısı olabilir gövdemiz ortaçağın
olduğum gibi uygulasam mı dersin kendimi sana
çok kovboy oluyorum değil mi doğal burnumla
aynı korkuyu katediyoruz eşit zamanlarda
bir hortum gerek bunca kıvamı tutkularımızda boşaltmaya
mağaraların yıldız dönümünde öpüşmek doyasıya
*
anlatamam sayfaları sana
ziller çoktan çaldı boynumun ilk kesitinde
sen benim pullarımı yakıyorsun
hangi tüneli çıksam pikap boş dönüyor
biliyorum kulakları çok şişti dokuz numaralı tramvayın
*
anlatamam sana
bir bardak şarap bir bardak şarap sımsıkı petrol
*
III
*
bu kadar savsak olmasa gerek sessizliğin dudakları
belli ki daha görevi bitmedi başka evlerde yalnızlığın
kendimi tokatlıyorum bu aralıktan yararlanarak
omuzlarım ağrıyor bilmem neden
kutup bölümünü yakalıyorum çarşafın ayaklarımla
susturmak istiyorum -ama neden-
insanı kıvırıp içindeki sepete fırlatan sarkılan
ama neden gelip geçip söz atıyorsun
neden sesini hep böyle kışın en feci yengeçleriyle. (Sayfa: 95-99)
*
Dipnot: Roma'dan yazdığı 15 Mart 1963 günlü mektupla birlikte geldi
*
Hasan Hüseyin Korkmazgil


Hiç Mi.?
*
nedeni mi olur yeşilin
doy işte-ulu duvarlara karşı
anlıyamadığımı ölüyorsun
*
em rüzgârı
işle saksıda toprağı
eksik deme tohuma
su bekliyor düşlerken bulutlar
*
aradımsa her konudan sonra
vazgeçemediğime bağla
öldürme böceği
ışık ve bahar söyle
*
anılara kaybolma ağrım
yanlış mı okuduk zamanı
hiç mi kalmadık yoksa
*
11 Mayıs 1971
*
(''Kitap düzenlenirken isimlendirilmiş şiirlerden'' - Hasan Hüseyin Korkmazgil Notuyla) (Sayfa: 100)


Unuturum Sanma
*
nasılsam öyle görüyorum gözlerini
bir kez olsun yadsımadım kendimi yabancı aynalarda
*
korkmadım açık vermekten içtenliğim adına
çok çektim korkunun gölge pençelerinden
yine de öğrettim ürpermelerime şarkısını erkekliğin
kayıyorsam arada bir bugün çıkmaz loşluğuna baygınlığın
unuttum sanma seni akıllı umudum
anlamak istiyorum yenemediğim suyumu
yoksa kitap yoksa ölüm çok korkuyorum
seni hep beni yaşıyan türküden soruyorum
bitirsem yokluğunu öpsem ikindilerini
dile gelmeyen güne sığmayan bir tavşana inanıyorum
çocuklardan uzak korkulara daha yakın yaşamak
gücüme gidiyor aldanmak ufkun rengine doymadan daha
nasıl diyebilirim ben bittim diye
gecenin itişinden belli duvarların yetmeyişinden
tek cebimizden çıkan adresidir alışkanlıkların
nasılsa uğultu öyle eziyorum kendimi
unuturum sanma ağzını dönülmez bir duraktır karanfil
*
13.5.1971(Sayfa: 101-102)


İşlem Kaçağı
*
yıkarak boyutlarını ışığın çaldırdım bir parça beyaz kâğıtta
benim değil sözüm depremin canını duyamadım
hep çizgi gösteriyor perde hüzne vakit yok
şimdi buradaydı oysa ne kadar yalanmış
sen gelme bahar mavilerini denize atıyorum
*
kanıma dur diyemem kapıları yokluyor zaman
yoğursun tozumu memenden titreyen damla
unut tüllerini direnme hesapta yıllanır işlem
*
15 Mayıs 1971 (Sayfa: 103)


Hoş Geldin
*
bu sarı kesin değil
uğurlamadık daha yağmuru
belki bir gece belki bu gece
şaşar mı hiç yumrukta köpüklenen haykırı
*
hoş geldin yağmur sonu
*
15. 05. 1971 (Sayfa: 104)


Gidelim
*
anmadım gecenin bataklığında geriye dönmeyi
çiğnendi özlemim rahatlığın tedirgin koynunda
yine de doymadım bir ışın gibi koşmaktan yıldızlara
bir yanda oğlum oynuyor eskiterek krallığımı
bir yandan öteleri doğuruyor korkusuzluğun sağlığı
*
aşk mı ölüm mü sanmıyorum kumar olsun
sonsuz kanatlarımızla çoğulu eriyoruz
belki sensin belki yumurtasıdır arzunun mevsimler
bir biziz gelip geçen susmayan anılardır en hazin armağanımız
gidelim yollarda yürümeye unutmadan sıcaklığı köpükler
*
16.05.1971 (Sayfa: 105)


Oysa
*
filmlerden özlediğimiz bir sonsuzluk yaşlanıyor içimizde
nedense yalnızız uysal bir at bile ürküyor sessizliğimizden
işte bir sepet kiraz işte oyuncaklar ve köpek
hâlâ tören hâlâ tanışmak dudağın hızını alamadan
*
anlatma bana renkleri şiirle boyıyan o sevimli soytarıyı
rüzgârlar bala kesermiş bilinmeyen buzullarda
aynalara ben çizdim sanki o liman çocuğunu
yoklama yüreğimi belgesiz geceleri kuruyorum
*
ne kadar suçsuzduk okulumuzda titrerdik böceklere
şimdi yanlış kahkahalar deniyoruz sirklerde
nasıl kaçsak nasıl her yeri birden kucaklasak oysa bu dayanılmaz
oysa zamansızlığı ben yaratmadım
*
17.5.1971 (Sayfa: 106)

yayımlanmamış, adı konulmuş, konulmamış şiirler


''tekliğe sığmıyor yaşamak'' (Sayfa: 107)


Tutuksuz Tutkuya Övgü
*
bir çoğul başlıyor ansızın
herşeye karşın yaşatmak hızı birşeyleri
bölmekse de bir çizgiyi yanılarak
yaşıyor yine dağılmak
akıl almaz özgürlüğünde çiçeklerin (Sayfa: 109)


EYLÜL ŞİİRİ
*
2
*
bakın şu duvarlar değişmiyen melodi
şu eylül her yıl bağdaş kurar gırtlağımıza
dili sarkık ölülere döner sokak lambaları
usanmaz bekçisidir şu yolun sis
yüklü bir kamyon geçer ansızın
kirli soğukluğunu bırakır üstümüze
*
doğunun kabaralı kentlerini bilirsiniz
hani herşeyden yoksun çocuklar örneği
işte o kentlerden birinde
bir kızın her sabah sorusu vardır kaderine
öğrenci türküsünü takar kağıt dudaklarına
takar da
harikulade bir şamar atar yasak koridorlarına
*
tüm başlangıçlar tutulmuş
üstüne üstüne gelir insanın ne varsa asık suratlı
dişleri ilkbahar bir köpek en yüksek caddelerden
karakollar dolup taşar
en demirli trenler geçer gülüş çizgilerimizden
*
oldum olası sizler gibi savaşırım
ödlek çıra ışığı yalar günlerimi
kilise kaçkını ezgiler hurdaya çevirir bedenimi
tam otuz gündür ceplerim
tam otuz gündür ekvator toprakları gibi (Sayfa: 110-111)


ESKİ BİR ŞİİRDEN YANKILAR
ÖYKÜ
*
çevrem bir balıkçı teknesi değin dardı
ekmek kavgasında ölünür mü bilmiyordum
bir avuç insanlarım vardı esenliğimi adadığım
*
tümümüzün öyküsü böyle başladı
ılık mevsimlere takılmıştı suçsuz gözlerimiz
zaman giysi değiştiren ağaçlarla anlamlıydı
bir bomba patlasa örneğin şu dağın ardında
görüşmeler yapılsa silahsızlanmaya dair
bize göre değildi
*
eşkiya taşları yatardı kıvrık yollarda
altı ay mıh olurdu içimizde kış
sesten gayri herşeyi tutsak eder o dağlar
katı yürekli birer korsandık hepimiz
korkunç bir buyruktu o
*
biz görgüsüz çocuklar
soluğu kesilmiş tazıları andırıyorduk yollarda
ah ne tükenmez yağmurdu koca kentler
bilseniz, bir tutam gürültü ne umuttu
görenler dağ kokuyor bunlar dedi
*
bir çığlıktı bizim marşımız
bilinçsizliğe yaratılan ilk senfoniydi
artmamıştık
dilimizde serseri bir ekvator
bozulmuştuk iyiden iyiye (Sayfa: 112-113)


YENİLENİR
*
ne kadar tükenirsem bir anlamsızlıkta
o kadar çok anlarım umudu
her kopuş yeni bir yeti düzenler karanlığa
kaplar olan'ı o kesin uzaysızlaşma
seslenin tanrıya
neden bu bütünlenemeyiş
ben bilmiyorum artık
nasıl duymalı güneşi ve çocukları
nasıl unutmak sorumsuzluğuna katlanmalı
ne biçim ağrılı bir şaşkınlık
sonsuz-baygın bir şaşkınlık her oluşum
böyle her gün
sana benziyenleri görüp de
benzerlikten öteye gidememek
hep dışında kalmak büyük nedenin
tek çare ufak bir önemde kurtulmak
*
ama birgün
belki yıkılmadan daha anlam
tüm uzaklıklara karşı içimizde
yenilenir sevgimiz (Sayfa: 114)
*
DİPNOT: Bu bölümdeki [*] işaretli şiirlerden Yenilenir, Yaratır Hep, Dönülmez, Daha İyi, Vardır Bir Zamanlar, Hep, Bir De Hayallerde, Hüznün Bir Anlamı Da adlı şiirler kitap düzenlenirken isimlendirilmişlerdir.
*


Yaratır Hep
*
birden kıyılıyor masallara
anlıyorum
yetmiyor güzelliğim
yine de büyür umut
nedense yenidir özlem
*
tek dinlenen kumlardır aynalarda
şimdi yine ötesinde yankıların
çoğaltır kıyılarını deniz
donar mavinin zindanlarında ay
süt kokar dalgalar
*
üşüse de doku
büyür umut
tutsak kalır dudak zamanın çizgilerine
artık dinlenir yürek
yaratır hep yeni baştan akıllı tedirginliğimizi (Sayfa: 115)


Dönülmez
*
kimsesiz gözleri her sabah
kamçılı bir ayna oluyor
delicesine yabancı kalıyor
boynundaki kıravatına
ortalık çoktan ağarmış
sokaklar dupduru
adım başı bir serçenin
narin hıçkırığı
*
dokunmaz eline eşyalar
korku mudur sularında dünyanın
bu telâş neden
dönülmez bir ilgidir gözünde tüten (Sayfa: 116)


Daha İyi
*
hep karanlıkta mutlu oluyoruz
hep gece sıyrılıyoruz çokluklardan
ilginç bir duruma aşk diyorsun
beni özel biçimlerde seviyorsun
biliyorum olmıyacağı deniyorsun
*
işte aradan bunca zaman geçti
pişmanlıktır kalan gecelerden
sen kendi kalıbında anılardan uzak
ben bildiğin gibi yarımyamalak
çok değiştim hoşnutum halimden
*
eğer yokluyorsam uçlarını geçmişin
daha iyi olabileceğine yandığım içindir. (Sayfa: 117)


Vardı Bir Zamanlar
*
seni böyle zihnin çaresiz hüznüyle kurmak
bir yerlere birşeylere kaydığını görmek sıcağın
karşıtlara yenilip beslemek korkularını yüreğin
için için ısınmaksa yaşamak
iletmekse düşleri düşlerden öteye
yapamıyorsam
bırak kalsınlar anıların benimle
yendim seni anlattım kendimi anılar bile biçimle
şimdi soyut şimdi yok düştüm şimdi aptallıkların gölgesine
*
bir ben kaldım bulanık izdüşümü yaşantıların
iyiydik aramazdık sözlerimize oran
vardı bir zamanlar vakti beklediğimiz (Sayfa: 118)


Hep
*
zamanla biriken imgelerine
tutsak yaşıyorum doğanın
vakit olgun
damar damar içinde
gündelik ve sonsuz
hep üreyen ışığında oluşun (Sayfa: 119)


BİR DE HAYALLERDE
*
seni görüntülerden kurtarıp
yeni kavramlara dökmek
seni bütün karanlığınla anlamak demektir
nasıl ki yetmiyor güzelliğin
o ellerinde delicene emdiğim
yetmiyor o benden hep kurtulan varlığın
bir şey var ki bizden büyük
belki çok kötü ondan büyük
bir şey var ki bağlıyız mutlak
olmuyor bu noktada kaçmak olmuyor
herşey kesin gülmek olumsuz denklem
ama yine mutluyuz
işte sıcak bir sabah gibi akıyor soluğumuz
işte göz
---bunca hızlı olmadı hiç
işte eller
---birliğin uğultusunu yaşıyor
nasıl gelirse yıkılır gece
aşılır mevsim
olur mavi toprakta
toprak bizim
özgürlük bizim değil
oysa doğabiliriz istesek
doğmak elimizde değil
*
neyiz ki sevgilim
bir sevmeyi biliriz biz
bir hayal etmeyi
bir de hayallerde gerçeği görmeyi (Sayfa: 120-121)


Hüznün Bir Anlamı Da
*
dinmez benim bu ağustos bulantılarım
sıyırır kanımı dostluklardan
---bu yapışkan havalar
halsiz düşer ilişkilerim
---salt kör yanım olur dünyada
bilirim ancak böyle sevinirsin sen benim durgun beynim
ama unutma ki
konuşmak en büyük olay
tekliğe sığmıyor yaşamak
hüznün bir anlamı da dışımızdan geliyor (Sayfa: 122)




YALNIZ SICAK

*
bir güzdü güneşli sarısında yüreğimin
hantal bir taştı zaman tepinerek aştığım
büyüktü gül - bulanıktı acı - bitmiyordu çekirdek
ellerim kadar bana yakın --- sıcaklığın kadar kalıcı bir şeydi
böyle kaldıkça ben hışımlı ve toz duman
------------------------------------------------ılık
------------------------------------------------ve herkesin
bu hayat içinde hayatın ezgin dayanılmazlığıyla
kaldıkça özellikle senin
bungun bir karanlıkta parçalanıyor her açıklama
soğukta demir örneği bir kez daha geriliyoruz her girişimde
seni mor seni beyaz seni eflâtun ve ışık halinde bir sevdanın
ve korkunç gerdeğinden anıların
bana böyle bana benim biçimimde sunup da tapacak kadar
bir güzdü --- orada, öyleydi
alışkan ve şımarık bir böcek gibi hep her yerde
diyordum ama --- beni hep zaman çalıyordu ağzımdan
işte.! diyemeden daha --- bu beyin bu yürek diyemeden daha
diyordum ama dağınıklık oluyordu
nedense hep beriler kalıyordu bana
yine de yaşanıyor düşünce
yaş, bir şey diyor
yıllar en uğultulu rengini dokuyor soluğun
anlam bir şey diyor --- kurtulamıyacaksın benden
tuttum çareleri sözlükler kaskatı
kesintiye dayanamıyorum
sevmiyorum duran suyu
kuramına değil --- yaşantısına inanıyorum mutluluğun
hayır, adım adım söküyor hızımızı kalabalık
işte duydum soluğunu
bitirmek olmuyor
kurtulmak istemiyorum senden
(Sayfa: 123-124)



TARİHİN AKIŞI
*
Ufkun kıyısındayım
Orda bulutlar konuşuyor,
Orda düşlerin elleri-ayakları var
Ve denizkızları denizi baştan çıkarıyor
*
Masalın gerçek olduğu yerdeyim
Orada ay, güneşe ışık sunuyor
Orada müzik günlük ekmektir
Ve çocuk çiçeklere öğüt sorar
*
Orada erkek ve kadın tek bir
varlıktır, orada kılıçlar ve kurşunlar
sapana dönüşmüştür. (Sayfa: 125)

yarım kalmış şiirler



''yetmiyor suyumuz karanfillere
kanımızı mı kullanıyoruz yoksa''
(Sayfa: 127)



VE AKAR

*
nasıl geldim bu yıkıntıya
hangi mavi attı bu güzel imkânsıza beni
yoksa duymak gül tadında
nasıldı yeni inceliklere varmak
*
ölmek benim işim sabahları bırakarak aydınlıklara
aydınlıkları bırakarak senin günden güne eksilen acılarına
kaldım çaresiz bir titreşimin büyüsüne tutsak
duymak sadece duymak kaldı günün damarlarına inat
ve akar durmadan maviler hep düşlere düşlere doğru
(Sayfa: 129)
*
Dipnot: Kitap düzenlenirken isimlendirilmiş şiirlerinden #HasanHüseyinKorkmazgil



MUTLU OLSAM

*
birdenbire ne çabuk ne korkunç
ne amansız geçtiğini
kalmıyor gelecek
kopuyor yılların farkı
soyutlanınca zaman
umut mu çaresizlik mi ya da boşverme
bir o kalıyor işte
-----titrek ilintileri tutan
ne ki kalan
-----bunca telâş içinde
kim verebilir bana dinçliğini şimdinin
kim bulabilir yeryüzünde beni
-----bundan otuz yıl sonra
-----(bir diyeceğim yok zamansız kesilmeye)
oysa nice dolu nice uzun zaman
bir çay sıcaklığında bir dost yanında
oysa nasıl da zorluyoruz mutluluğu
çeke çeke bir dost yanında
anladım
-----deneyden yalıtmamak gerek zamanı
yani yaşamak durmadan olmak oluşmak
ve kaçmamak güneşten hiçbir zaman
yoksa birdenbire
birdenbire yitiyor boyutları doğanın
eklenince korku
-----öznel soyutlamalarımıza
geçse de sıcak
şu yapışkan
kalmasa hiçbir bahane
kemirsem ince bir dev gibi bütün güzellikleri
mutlu olsam
(Sayfa: 130-131)



En Son
💙
korkunç kurşununda bir yağmur renginin
uzaya saplanmış çıplak ayaklar
titrek iskeletleriyle soğuğunu yaralıyor göğün
daha yağmadı kar
yalnız sonbahardır
daha ölmeden ölümü kurmak
yenilerek bu korkunç vazgeçilmez şarkıya
yoksa her an bu çılgın bu çember
bu edilgen
bu birşey yapamadığımız
odur işte
her şeye rağmen
en son durumda (Sayfa: 132)


VAZGEÇEMEDİĞİM
*
hani sevmek onulmaz bir inattı seni
hani olmıyacaktı yenilmek şimdi nerde tomurcuk
şimdi neden eser umutlarımıza bu karanlık
seni bir türlü alamadığın çevrende anlayarak
şimdi neden bu ikilik
vazgeçemediğim (Sayfa: 133)




YIRTARAK YERLEŞECEK

🕊️🕊️🕊️🕊️🕊️🕊️🕊️🕊️🕊️🕊️🕊️🕊️

soyutlayıp bütün boyutlarını bir yapı
ölüyor bir leke gibi imkânsız külünde göğün
şaşırtmaca oluyor camlara doğru
bir çizgi kısırlığında düşen yağmurda güvercin
kapanmış bahçeler yeşiller karanlığa çekiliyor
eziyor biçimleri
hacmin gergin pamuğunda dolaşan
----------o ışıkla sapsarı bulanık kaynak
anlıyoruz
bir durumun geçici simgesidir yaşamak
daha yarın daha vakit dolmadan önce
saracak bir süt gibi biçimleri gökyüzü
ılık bir akıntı gibi heyecanımızda
yırtarak yerleşecek maviye güvercin
(Sayfa: 134)


SANAT DEDİK
*
nasıl tutarım kendimi kayarken zaman
akıp giderken gençliğim bir yok uğruna
nasıl titremez ellerim ılırken kan
hep beklemekle geçirdim bunca düşünceyi
bekledim ki utansın taşlar gerilsin kabuk
aydın dedik vurduk doğruluğu uzlaşmalarda
sanat dedik eledik şiirimizde en ince saçmayı (Sayfa: 135)


BİLMEM ADINI
*
neden davranış aşar gerçeği
bilirken bir şeyi düşüncede tamam
neden kararır sıçrar sinir
seçerken iyice gerekliği
*
eminim dişe dokunur bir olay değil
böyle der mantık verileri deneyin ama neden mutsuz neden
umutsuz
bir türlü durulmaz terazi
*
belki de sorun bunca basit değil
belki de belirli sonuçlarıdır
belirli nedenlerin önemsizlikler
herhangi bir anda herhangi bir durumda
aşıyorsa kısır gerçekliğini insan
buluyorsa davranışlar acıklı uçlarını kavganın
durup dururken aptallaşma değil salt neden
yoğun ama belirsiz bir evre olmalı arada
bilmem adını belki bilinçaltı (Sayfa: 136)


KORKACAK
*
soyunup sevişmekten korkacak yine
yine sap gibi kalacak güzelliğiyle
bir önyargıya kurban gidecek bin içimlik memeleri
korkacak sevişip ezgi olmaktan (Sayfa: 137)




SEVSEM DE

*
işte gördüm
işte sevdim
beğendim hoşlandım arzu ettim
unuttum önceyi
aştım kalıtımları
yeniden yoğruldum
yeniden oldum
açıldım bütün eskiliğimle yaşanmamışa
açıldım kör olası bulmadığıma
*
şimdi ben seninle yaşıyorum
*
ne kadar sürer yalnız bir boyut
varılır mı tek başına ortak tada
diyelim bende bitti sakıncalar
diyelim büyüdüm ben bütün kurallara inat
diyelim ben oldum anama babama yöneticilere inat
yarattım soyutluğumu ama yaşayan ama dipdiri
bir soyutluk ki senin benim çevrenin çelişkilerinden doğar
bir soyutluk ki salt benim erkekliğim yüzünden soyutluk olur
yoksa ikimiz olsak ya da bir ben bir başkası olsak
yani yine sen ve ben yine biz ve dünya olsak
o zaman gülüne kalırdı şiir hep davranırdık o zaman
*
sözle cayma nice uzaktır birbirinden
onca sürer ancak yalnız bir boyut
seni sevmek ne demek yoksa ilişkiler
işte yine karşımızda ilişkiler o yıllar yılı değiştirmek
------------------------------[yıkmak istediğimiz
*
biz istedikçe daha çok kendini kullanan
daha çok düşündüğümüz daha çok yorulup ateş açtığımız
ben seni ancak bana ilettiğin olanaklarla sevebilirim
sen ancak korkudan sıyrılan cılız rahatlıklarla sevebilirsin
ben seni hemen sevmiştim
geçici ama sahici soyutluğunda gördüm seni ben
şimdi yavanlık şimdi endişeler ahlâk ve toplum
*
sevsem de nasıl severim söyle şimdi sen

(Sayfa: 138-139)


BİLİYORUM
*
neden çözülür birden bire ilkeler
baygın bir karanlıkta büyürken tat
unutur gözlerim salt gözlerinden öte
biliyorum gelmez bir şey elimden salt bakakalırım (Sayfa: 140)


SEN BENDEN UZAK
*
bekledim oysa bağıran çocukluğumla bekledim
saydım günleri uykuyu yemeği şiiri saydım
gelmedin
yıllar geçti geçmekte devam ediyor
yalandır daha çok benim için geçiyor zaman
solsan da kalırsın sen kurşun soyutluklarda
yalandır sende durmuştur anlar
serpilip bölersin kendini binbir sonsuzluğuna anlamın
akarsın benden uzak ılık bir toprak kadar yakın sularıma
ama ben hep böyle kendimi sana ulaştırmak
ne etsem yalandır benim zamanla birlik geçen
sen benden uzak dondurulmuş kaynak (Sayfa: 141)


BAŞLAR
*
veremezsin güzelliğini başkalarına
hep aynı şeyleri tekrar ede ede
hep otobüslere bine bine kalabalıklarda öle öle
rezil olursun kendine karşı
içten içe biter şairliğin
biter kendine karşı büyüklüğün
başlar ölüm sürer ölüm sürer ve bitmez ölüm (Sayfa: 142)




SAKLANMADAN
*
utanmıyorum kavramları
en kaba kuruluğuyla söylemekten
etkinin en gündeliğine inanıyorum
örneğin açlığa açlık
kalleşliğe kalleşlik diyorum
seni seviyorum demek için
dolaşmıyorum parlaklığın çetrefilli tarlasında
istiyorum ki
seni seviyorum dediğim zaman
kavrama bakılsın kalıbı yaratan
içtenliğe bakılsın kalıbı ısıtan
kolay değil gündeliğe gündeliğin gücünü vermek
kolay değil bozmadan doğallığı
gönüle en yalın hızını katmak
boşaltmamak için sözcükleri anlamlarından
duyabilmek için her şeyin adını bozmadan
işte anlam ondan sonra dil
işte akıl düşünce ondan sonra işlemek
utanmıyorum her yerde
dil olarak kullanmaktan dilimi
önce anlaşmak önce söz
isterse dudak büksün cımbızlı eleştirmen
isterse kadınım
kınasın beni oyunsuz diyerek
ben beni söylüyorum
utanmadan söyleyince
ben gerçeği söylüyorum
saklamadan söyleyince
(Sayfa: 143)


HANGİ
*
herhangi bir yerindeydik yalnızlığın
gecenin zagrep dolaylarında ayaza karşı
sen uykusuz bir yabancı hoyrat bir tirende
ben özlemlerimle çırılçıplak
sonumu sana bağladım
geceyi senin için sevdim
radmilâ nikoliç
beyaz şarap gibi lıkır lıkır memelerin
sabahın karalarını seninle açtım
duyur sesini
hangi evrende sürer biçimin (Sayfa: 144)


HEM YANARIM
*
her günün her zamanki sessizliği
dağılırdı evlerden oynak şarkılarla
aynı pazar durgunluğu güneşin sürüşünde
balkonlarda pijamalarıyla babalar
anneler daha yorgun daha terli
yalnız pazardır garipliğimi alıp götüren
yalnız pazardır uzaklığımı içime daha çok tepen
hem titrerim için için bulurum kendimi geçmişlerde
hem yanarım çaresizce daha yalnız kalırım (Sayfa: 145)


BİR DENEYİN
*
bir fikir söyleyin.
yavaşça ''sabah'' deyin, ''akşam'' deyin.
*
bir deneyin.
bir meydanda şöyle insancasına buluşmak istediğiniz
bir gün
bir meydanda şöyle insancasına
buluşmayı bir deneyin.
*
bir deneyin.
sadece
iyi dilekler yazın.
veya bir telgraf gönderin
bu akşam geliyorum deyin.
*
ışık gölge ısı
deyin.
ve geceleri
kapalı kapının ardından
fısıldayın:
tiril tiril titreme açlık buz gibi soğuk.
*
bir deneyin.
bir okulun bahçesinde
çocuklarım benim demeyi deneyin.
*
ve çocuklarınıza
derelercesine
ağaçlar bülbüllercesine
masallar anlattırın.
*
çoğul çekimini yapın
insan'ın.
şöyle basbayağı
oğlan deyin kız deyin,
*
ve sonra
gelecek zamanını çekin ekmeğin
bir çift pabuç için
hangi sayfayı karıştırmalı söyleyin.
tekrar edin umutla
yaşıyorum yaşıyorsun o da yaşamalı
hepimiz ikişer ikişer
üçer üçer girip içeri otursak sofraya
*
tüm madalyaları
koparın tarihten (Sayfa: 146-147)


ELİNE Mİ
*
ben neden kurtulamıyorum bile bile ölmekten
yıkıldım daha rengi renk edemeden
dayanmalı çağlam dil kadar sıcak burukluğuyla
nerden yaşadım böyle birden böyle benim gibi
kime tuttursam bu yapıyı
eline mi koysam eriyen soluğumun beceriksiz mavisini (Sayfa: 148)


YALNIZ
*
kimsesiz gözleri her sabah
kamçılı bir ayna oluyor
delicesine yabancı kalıyor
boynundaki kıravatıma
ortalık çoktan ağarmış
sokaklar dupduru
adım başı bir serçenin
ıslak hıçkırığı
*
bulamaz elini eşyalar
korkudur hep dolaşır sularında dünyanın
bir aşk vardır tüter gözünde yalnızın
yalnız yalnıza yaklaşır ısınır sıkışmalarımız (Sayfa: 149)


BİTMESİN
*
tek dinlenen kumlardır kapalı aynalarda
yıldızdır böler geceyi
çoğaltır kıyılarını deniz
ve iter zindanlarını karanlığın
*
ay doğar kıvılcımlarına ak köpüklerin
süt kokar gece
ansızın dağılır dalgalar salt duyulan bir ürpertide
işte aklık işte tuz
bitmesin duru güzelliği gönlümüzün (Sayfa: 150)


VE
*
geceleri oluyormuş
yolları alanları bırakıp da
gece yürüyormuş eve silâh
vatan bir
vatan iki
vatan üç
kahramanlık dört kişiymiş
vatan bir
vatan iki
vatan üç
vatan silâh (Sayfa: 151)


BUNCA
*
hep kötü şeyler yaptık şimdiye dek
örneğin öpüştük tenhalarda
kimi geceler birlikte yattık
seviştik
duymadık bir kere olsun
ürpertisini elele tutuşmanın
sonunda bitirdik aşkımızı
*
ah bir unutabilsek ne dersin
bunca yaptıklarımızı (Sayfa: 152)


BOYUTLAMAK
*
ve bunca uzakken bizden
nasıl anlatır yıldızları şiir
nasıl söyler duyguyu düşünce
sokar biçimlere dağılır büyü
köpükleri ancak ben duyarım
boyutlamak kalır salt kalemime (Sayfa: 153)




VE BİTMEDİ
*
bu bir boşverme mutluluğudur iğrenç ve yapışkan
duvarlarımdan gizlice zamana akan
bu bir avuntu..
bu bir tahta balık gibi anlamsız
bu kolundan dürtükleyip taşıtlara yüklediğim
kızgın homurtusudur aldanmanın
*
bitkilerin karanlığında ellerimizle oynamışız hep
sizin göbeğiniz büyümüş
bense her sabah
----------belki bugün belki sevmek derken
----------sıçrak deneylere koşmuşum
ılıtmışım umudu miğferinde sabrın
*
şimdi birçok köpekler
acıdan acımadan uzak
ılık salyalarıyla sessizliği yakıyor
kuruyup kuruyup geriliyor ellerim
dirence yatmış sancılar anaforunda
aradan bunca birikim geçti
çocukluğum aklığım geçti
gençtim yitirdim körpe düşleri
ne kadar derin inlediyse yüreğim taze ve pırıl pırıl eşiğinde
aşkın
o kadar aldandım
ve bitmedi aşka susamışlığım (Sayfa: 154)


AŞK ŞİİRLERİ
*
büyükse unutmaksa yaşamak
karşıtlara yenilip beslemekse sarsılmalarını aklın
öyleyse
yapamıyorsam düşlerden öte
bırak kalsınlar anıların benimle
senin böyle yavaş yavaş çözüldüğünü görmek
birşeylere bir yerlere kaydığını görmek
seni böyle zihnin çaresiz hüznüyle kurmak
yoksa değil
anılar bile biçimle
yendim seni aldattım kendimi şimdi yalnızım
düştüm bir taş gibi gölgesine aptallıkların
şimdi soyut şimdi hayıf şimdi yok
bir geçmiş kaldı bulanık izdüşümü yaşantıların
oysa iyiydik aramazdık sözlerimize oran
nerde şimdi o bile
vaktin anılarından kalan
*
seni görüntülerden kurtarıp
yeni kavramlara dökmek
seni bütün karanlığınla anlamak demektir
*
ne ki yetmiyor güzelliğin
o ellerinde delicene emdiğim
bir şey var ki bizden büyük
belki çok kötü ondan büyük
olmuyor kaçmak bu noktada
*
herşey kesin
yeltenmek olumsuz denklem
herşeye rağmen mutluyuz
işte sıcak bir sabah gibi akıyor soluğumuz
işte göz
bunca hızlı olmadı hiç
işte eller
---oluşun uğultusunu yaşıyor
nasıl gelirse yıkılır gece
aşılır mevsim
olur mavi toprakta
toprak bizim
özgürlük bizim değil
istesek doğabiliriz
doğmak elimizde değil
neyiz ki sevgilim
bir sevmeyi biliriz biz
bir hayal etmeyi
bir de hayallerde gerçeği görmeyi
*
bir çoğul başlıyor ansızın
herşeyi herşeye rağmen yaşatmak hızı
çoğun bölmekse de teki bir çok şeye
yaşıyor hayal
yaşıyor istek
biricik bulanığın sonsuz bölümlerinde
*
zamanla koşan imgelerine
tutsak yaşıyorum doğanın
doldursa da dağınıklığı olgun vaktin
geniş ışınlarım yaşanmışın
dirilir yine karanlıklara karanlıklara
karanlıklarda işleyen o sabırlı pas
umut olur güven olur savaş
yeniler hayatı cömert büyüklüğünde ellerin
işte anlam işte gündelik ve sonsuz
hep üreyen ışığında oluşun
*
yaralanma öyle
her keman bir yalnızlık çizgisidir
---sinirlerimizi uzaya akıtan
bulur kuşlarını gönlün
bulur çocuk ellerini yaşımızın
ya bir ses olur ya bir şiir belki bir kadın
belki bir gül uğruna
bırakırız ezilerek ezerek yüreğimizi
uykusuz imgelerinde bayat bir perdenin (Sayfa: 155-157)


TUT ELİMDEN
*
çıldırdım bir parça ışığın beyaz kâğıdında
depremin canını duyamadım
hep çizgi gösteriyor perde - hüzne vakit yok
şimdi buradaydı oysa ne kadar yalanmış
sen gelme bahar mavilerini denize götürüyorum ben
kanıma dur diyemem kapıları yokluyor zaman
bu sarı kesin değil
uğurlamadık daha yağmuru
belki gece belki bu gece
bilinmeyen bir kentte bir sabah istiyorum
*
kartaldı suların koynunda sancıyla öpüşen
nerdeyim böyle ben burçlar söylesin bana
tut elimden güz çileğim şimdi daha iyiyim (Sayfa: 158)


DÜŞSEK DE
*
nasıl başlanır bir sabaha
nereye sığar bunca yeşil
buruk bir cam kesiyor sanki durmadan
yendik kulaklarımızı hınç dolu içimiz özümüzden geliyor
ama
bir türlü güveniyoruz çocuklara
kucak kucağa çizgiler bırakıp gitti gücümüz
anladık güvenmek bir türlü ötesi bizden değil
kabardı yüreğimiz başkaldıra kaldıra masallara
ama her sabah böyle
yine yüzümüz kırık-hınçlı solumalarda
doğaldır bir an- kurt gibi bir kuşku
sonra yeniden kurulmak yeşile yürümelere
sığmasa da alan alan güneş bu çığlığa
gizli bir s*lâh gibi taşısak da şarkımızı bereketli gönlümüzde
bilinmedik bir su nasıl patl*r hem korkunç hem güzel
öyle durduk karşısında dünyanın adamlarının
tükendi erimeleri sigaraların
bitti yıkılmaları içkilerin
kalmadı madonnalığı sevgilerin
düşsek de yine arada bir (Sayfa: 159)


KANIMIZI
*
öp beni ıslak bir güvercine eğilir gibi
ayrılma gözlerimden tükenmesin suyumuz
yetmiyor suyumuz karanfillere
---kanımızı mı kullanıyoruz yoksa (Sayfa: 160)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...