''Bana ne güzel bir gün başlıyordu yine! Ne kadar şanslıydım. Yok hayır, şanslı değil, şansını dönüştürmeyi başarmış biriydim. Tuttuğumu koparmıştım. Hayatın dizginleri avucumun içindeydi.! O dizginleri sımsıkı tutmuş, önce yokuş yukarı tırmanmış, derken düzlüğe erişmiş, sonra da dolu dizgin koşmaya başlamıştım. Başımda serin İstanbul Havası.. Ah Nazım, geç tanıyıp tanışır tanışmaz vurulduğum kadersiz şair, bazıları bey konağında doğar, mahpuslarda çürür, doğup doğacağına pişman olur senin gibi, bazısının da benim gibi şansı yaver gider, zindanından kurtarır kendini, dünyaya kanat açar diye düşündüm ve yanından geçmekte olduğum ağaca üç kere tık tık vurdum parmaklarımı bükerek.!''
''İnsanın nazarı en çok kendine değer demişti anam, aslanlar gibi dört erkek çocuğuyla başlık parası getireceği kesin akça pakça iki kızının ardından Cemile'yi doğurduğunda.! Kız olması yetmezmiş gibi bir de kalça çıkığı sorunuyla doğmuştu kardeşim. Kumayı eve, işte bu doğumdan sonra getirmişti babam.! Bizim oralarda olağan bir işti, sakat çocuğun ya da ikinci üçüncü kızın doğumundan sonra eve yeni bir fırın alır gibi kuma getirmek. Onlar değil miydi erkek ya da sağlıklı çocuk doğurmayı beceremeyenler; kadınlar hatalarını bilir, ister istemez boyun eğerdi.! Sadece kadınlar değil, toprağı, davarı ya da dini sıfatı olmayan erkekler de bilirdi haddini.! Herkes yerini, haddini bilirdi. Gücün karşısında boyunlar hep eğik olurdu.!'' (Sayfa: 4-5)
***
''Cemile, en sevdiğim kardeşimdi.! Dinlemeyi bilirdi, ondan esirgenen merhameti etrafına cömertçe saçardı..'' (Sayfa: 10)
***
''Tecavüzler, dayaklar, dayağın aşırı kaçtığı evlerde kazara ölümler olağandır çünkü! İnsanlık halidir.! İnsanlığın bu halde olduğu yerde en büyük ayıp ise aile içi olayları şikayet etmektir.! Kol kırılır yen içinde.! Atalarımızın bu sözünü bilmek için Kör Hoca'ya derse gitmeye gerek yoktu. Her evin aile reisi belletirdi bunu kendi evinin halkına.'' (Sayfa: 43)
***
''Onu alır İstanbul'a getiririm, evime yerleştiririm. Hatta yeni bir ev bulurum belki, bir fazla odası ve balkonu olan. Balkonda Cemile'nin elleriyle sulayacağı, bakıp büyüteceği çiçekler, fesleğen saksıları.. Bir kafeste bir çift sarı kanarya, çocukluğundan beri çok istediği..
Bir çift kanaryayı olsun niye alamamışız acaba ona.?
Paramız olmadığından mı, hoyrat ve sevgisiz olduğumuz için mi.? Yoksa yoksullukla hoyratlığın, sevgisizliğin arasında gizli bir bağ mı var.?'' (Sayfa: 141)
***
''Bak Recep, ruhumu öldürmemek için geçmişimi öldürdüm ben.!'' (Sayfa: 155)
***
'' Patron kızmaz bana,'' dedim.
''Şanslısın, Benim patron benim ağzıma sıçıyor.''
''Evet şanslıyım, o bakımdan.''
''O bakımdan şanslı olabilirsin ama bir başka bakımdan değilsin. Bak benim şimdiden içime dert oldu, akşama Hüsam döner de ben sana gelemezsem, aklım sende kalacak. Halbuki manitan evli olmasa seni ona emanet edebilirdim. Gelir beklerdi başını, yalnız kalmazdın.!''
''Ulan Recep, ben çocuk muyum.? Niye biri başımı beklesin ki.!''
''Kederi olan kişi dertleşmek, içini dökmek için birini ister yanında. Öyle herhangi biri de olmaz yani.. Yakını olacak, seveni olacak, halinden anlayan, derdini bilen biri olacak. Şimdi sen bu akşam yine içmeye kalksan kim toplayacak kıçını.? Sigaranı düşürdüğün yerde bırakır, yangın bile çıkarırsın ulan evde.!''
(Sayfa: 190)
***
''Yatağıma girdim yine. Bu sefer yatak örtüsünü çekmedim başıma. Örtüyü katlayıp koltuğun üzerine bıraktım, ışığı kapattım, yorganın altına girdim. Daha derin, daha sıcak bir mezara yatar gibi.. Ve merak ettim ana rahmi de böyle bir yer midir diye.?
Nasıldır hakikaten.?
Sıcak, karanlık ve derin bir yalnızlık içeren.. Anaya mesafeli, anadan uzak.! Tıpkı benim anam gibi, cismen var, ama manen yok olan.. Sevmeyen, korumayan, oralı olmayan, analık görevi yavrusunu doğurduğu an biten bir ananın döl yatağı böyle olmalı.
Ben anamın bir kalbi olduğunu ancak, atışını saat gibi tık tık duyduğumda bilmiş olmalıyım. Rahmindeyken. Keşke hep orada kalsaymışım. Anamın kalbine yakın.'' (Sayfa: 207)
Hayatta çok şey gördüm ve gördüklerim, yanımdakilerin gördüğünden çok daha fazladır. Görmeyi seviyorum, daha çok şey görmek istiyorum ve farklı görmek istiyorum. * Jack London, Martin Eden
#AyşeKulin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#AyşeKulin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
5 Ekim 2018 Cuma
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Sohrâb Sepehrî (سهراب سپهری) (Sohrâb-i Sipihrî) - Sekiz Kitap, Bütün Şiirleri (Farsçadan Çeviren: Mehmet Kanar)
Rengin Ölümü (1951) GECENİN KATRANINDA * Nicedir bu yalnızlıkta Suskunluğun rengi dudakta. * Bir ses çağırıyor beni uzaktan Ama ayaklarım ...
-
su damlasının üstündeki iskeleye benzeyen bir günaydın sana gittiği yere köprüsünü taşıyan bir dere bir tüyün tutunduğu kuşu geçmesi gibi b...
-
Hangi türden olursa olsun, bir sanat ürününün tadılması, onun kavranılmasıyla doğru orantılıdır. Eseri ne kadar çok anlamışsak, elde edec...
-
Onlara * Zannetme ki dâim bi şekcesine Siz her anırdıkça huu çeker millet Alkış beklerken siz eşşekçesine Verir hakkınızı, yuu çeker ...
-
ACILARA KARŞI * İyi ki silahlanmışız acılara karşı Türküsüz çıkmamışız yollara Ekmekten ve gömlekten önce Aşk Ve sevinç doldurmuşuz koynum...
-
Ağaçlar hep en etkileyici vaizler olmuştur benim için. Ormanlar ve korularda halklar ve aileler halinde yaşayan ağaçlara hayranım ben. Tek...
-
I * Denizde bir şey var Deniz bembeyaz bir dañ.! Köpürdelâ Köpürcük Köpürgân * II Ne benim ellerim çalışkan eskisi gibi Ne senin kalbin ben...
-
1929-1935 YILLARI ARASINDA YAZDIĞI, AMA SAĞLIĞINDA YAYIMLANAN KİTAPLARINA ALMADIĞI ŞİİRLERİ Şafaklar sarmadan dağları Işıklarla sular ...
-
Nikos Kazancakis, Zorba, Arka Kapak Nikos Kazancakis, çağdaş Yunan edebiyatının ancak buzlucam ardından seçilebilen, tedirgin ve büyü...
-
Mehmet Sönmez: * ''Can Yücel Adana Cezaevindeyken (1973-74) Mehmet Sönmez de İstanbul'da Sağmalcılar ve Selimiye Cezaevlerinde h...