19 Ekim 2018 Cuma

Fahrenheit 451


''Kitaplar bize yardımcı olacak mı.?''

''Eğer üçüncü gerekli olan şey bize verilebilirse.

Bir, söylediğim gibi bilginin niteliği.

İki, onu hazmedebilmek için gerekli zaman

ve üç; ilk ikisinin birbirini etkilemesinden

öğrendiklerimize dayanan edimlerde bulunabilme hakkı.''

(Sayfa: 129)

Samuel Beckett - Gotot'yu Beklerken


POZZO: Tam olarak neyi bilmek istiyordunuz.?
VLADIMIR: Yükünü neden-
POZZO: (öfkeyle). Lafımı kesmeyin.! (Bir an. Daha sakin.) Hep bir ağızdan konuşursak hiçbir şeyi halledemeyiz. (Bir an.) Ne diyordum.? (Bir an. Daha yüksek sesle.) Ne diyordum.?
*
Vladimir ağır yük taşıyan birini taklit eder. Pozzo şaşkın şaşkın onu seyreder.
*
ESTRAGON: (güçlü). Yük.! (Parmağıyla Lucky'yi işaret eder.) Neden.? Hep tutmak. (Dizleri bükülmüş, soluk soluğa kalmış birini taklit ederek.) Hiç yere bırakmamak. (Ellerini açar, doğrulur, rahatlamıştır.) Neden.?
PUZZO: Hah.! Bunu daha önce ifade etseydiniz ya.! Neden rahatına bakmıyor.? Açıklamaya gayret edeyim. Buna hakkı yok mu.? Kesinlikle var. Demek ki arzu etmiyor. İşte muhakeme diye buna denir. Peki neden arzu etmiyor.? (Bir an.) Beyler, sebebi şu.
VLADIMIR: (Estragon'a). İyi dinle.
POZZO: Beni etkilemek istiyor, onu yanımda tutayım diye.
ESTRAGON: Ne.?
POZZO: Galiba pek anlatamadım. Kendine acındırmak ve beni ondan ayrılma fikrinden caydırmak için yapıyor bunu. Yo, aslında tam öyle de değil.
VLADIMIR: Onu defetmek mi istiyorsunuz.?
POZZO: Beni yumuşatacak aklınca, avucunu yalasın.
VLADIMIR: Onu defetmek mi istiyorsunuz.?
(...)
(...)
VLADIMIR: Onu defetmek mi istiyorsunuz.?
POZZO: Evet. Ama pekâlâ yapabileceğim gibi kıçına bir tekme atıp kapının önüne koymak varken zahmete giriyorum, bari iyi fiyata satılsın diye panayıra götürüyorum. Ah bu yufka yüreğim.! İşin aslı, bu tür yaratıkları kovmak imkânsızdır. Yapılacak en iyi şey bunları öldürmek.
*
Lucky ağlamaya başlar.
*
ESTRAGON: Ağlıyor.!
POZZO: İhtiyar bir sokak köpeği bile bundan vakurdur.(Estragon'a mendili uzatır.) Yatıştırın bari, madem acıyorsunuz.(Estragon duraksar.) Alın hadi. (Estragon mendili alır.) Silin gözlerinin yaşını. Terk edilme hüznü hafifler böylece.
*
Estragon duraksar.
*
VLADIMIR: Ver, ben yaparım.
*
Estragon mendili vermek istemez. Çocuksu hareketler yapar.
*
POZZO: Tez davranın, ağlaması bitmeden. (Estragon Lucky'ye yaklaşır, gözlerini silecek konuma geçer. Lucky diz altına korkunç bir tekme patlatır. Estragon mendili düşürüp sahnenin gerisine fırlar ve acıyla haykırır.) Sinsi herif.!
*
Lucky valizle sepeti yere bırakır, mendili alır, ilerleyip Puzzo'ya verir, geri çekilir, valizle sepeti tekrar alır.
*
ESTRAGON: İt herif.! (Pantolon paçasını sıyırır.) Sakat bıraktı beni.
PUZZO: Yabancılardan haz etmediğini söylemiştim.(
Sayfa: 38-41)


POZZO: (.. Dünyadaki gözyaşı miktarı sabittir. Ağlamaya başlayan biri için, bir yerlerde bir başkası keser ağlamayı..) (Sayfa: 41)


POZZO: Ağ. Kendini bir ağa dolanmış sanıyor. (Sayfa: 51)

ESTRAGON: (Hikmet yumurtlarcasına). Hepimiz deli doğarız. Bazılarımız öyle kalır.
(Sayfa: 105)
*****
ESTRAGON: Başka isimler denesek
VLADIMIR: Ölüyor galiba, malesef.
ESTRAGON: Eğlenceli olur.
VLADIMIR: Ne eğlenceli olur.?
ESTRAGON: Başka isimler denemek, art arda. Vakit geçer, er geç doğrusunu buluruz.
VLADIMIR: Adı Puzzo diyorum sana.
ESTRAGON: Anlarız şimdi. Bakalım. (Düşünür.) Habil.! Habil.!
PUZZO: İmdat.!
ESTRAGON: Bir defada bildim.!
VLADIMIR: Bu konu bıkkınlık vermeye başladı.
ESTRAGON: Belki ötekinin adı da Kabil'dir.? Kabil.! Kabil.!
PUZZO: İmdat.!
ESTRAGON: Bu adam bütün insanlık.! (Sessizlik.) (Sayfa: 109)

Hermann Hesse - Siddhartha ( Çeviri: Kamuran Şipal)

''...alnı seçkin ve yüce düşünceler barındırıyordu.'' ( sayfa 17)
*
''Bakışları buz gibi soğudu kadınlarla karşılaştıkça; şık giyimli insanlarla dolu bir kentten geçerken ağzı küçümsemeyle büzüldü.'' ( sayfa 23)
*
''Bir hedef bulunuyordu Siddhartha'nın önünde tek bir hedef: Arınmış olmak, susamalardan arınmış, istemelerden arınmış, düşlerden, sevinçlerden, acılardan arınmış. Ölerek kendinden kurtulmak, ben olmaktan çıkmak, boşalmış bir yürekle dinginliğe kavuşmak, benliksi düşünmelerle mucizelere kapıları açmak, işte buydu onun hedefi. Ben tümüyle saf dışı bırakılıp öldürüldü mü, gönlündeki tüm tutku ve dürtülerin sesleri kısıldı mı, işte o zaman gözlerini açacaktı en son şey, varlıktaki artık ben olmayan öz, o büyük giz.'' ( sayfa 24)
*
'' Duyularını öldürüyor, belleğini öldürüyor, binlerce yabancı kılıkta Ben'inden sıyrılıp çıkıyor dışarı, hayvan oluyor, leş oluyor, taş oluyor, tahta oluyor, su oluyor ve her defasında yeniden uyanarak kendi kendisine kavuşuyor, gökyüzünde ister güneş parlasın, ister ay, yine Ben olup devridaim içinde salınımını sürdürüyor, susuyor, susuzluğunu dindiriyor, yeniden susuyordu.'' ( sayfa 25)
*
''Yanı başında Govinda vardı, gölgesi Govinda; o da aynı yolları izliyor, aynı zahmetlere katlanıyordu. Tapınma ve egzersizlerin zorunlu kıldığından başka bir konuşma seyrek geçiyordu aralarında. Zaman zaman birlikte köyleri dolaşıyor, kendileri ve öğretmenleri için yiyecek dileniyorlardı.'' ( sayfa 26)
*
'' Hiçbir şey öğrenilemeyeceğini öğrenmek için hayli zaman harcadım ve harcıyorum hala, dostum Govinda; şimdiye kadar öğrendiğim tek şey, hiçbir şey öğrenemeyeceğim oldu. İnanıyorum ki bizim ''öğrenme'' dediğimiz şey gerçekte yok. Tek bir bilgi var, dostum, bu da dört bir yandadır, bu da Atman'dır, benim içimde, senin içindedir bu da, her varlığın içindedir. Ve artık şuna inanıyorum ki, bu bilginin bilme isteğinden, öğrenme isteğinden daha azılı bir düşmanı olamaz.'' ( sayfa 29)

*
'' Bir insan gördüm, diye geçirdi içinden Siddhartha, bir tek insan gördüm şimdiye kadar önünde gözlerimi yere indirmeden duramadığım. Bundan böyle kimsenin önünde gözlerimi yere indirmeye niyetim yok., kimsenin.'' ( sayfa 45)
*
'' ''Peki ama, nedir senin öğretilerinden ve öğretmenlerden öğrenmek istediğin ve sana öğretmenlik edenlerin bir türlü sana öğretemediği?'' Ve şu yanıtı verdi soruya: '' Hikmetini ve iç yüzünü öğrenmek istediğim şey, Ben'di. Kurtulmak, alt etmek istediğim şey, Ben'di. Ama alt edemedim, sadece yanılttım, sadece kaçtım ondan, sadece saklanıp gizlendim. Doğrusu, dünyada bu Ben'im kadar, bu yaşıyor olduğum, başkaları gibi ve başkalarından ayrı biri olduğum, Siddhartha olduğum bilmecesi kadar kafamı başka hiçbir şey kurcalamadı. Ve dünyada kendim kadar, Siddhartha kadar az bildiğim başka hiçbir şey yok!'' (sayfa 47)
*
''Anlamını çıkarmak istediği bir yazıyı okuyan biri, işaretleri ve harfleri küçümsemez; yanılsama, rastlantı ve değersiz bir kabuk diye bakmayıp okur, inceler ve sever onları, her harf karşısında böyle davranır. Oysa dünya kitabını ve kendi varlığımın kitabını okumak isteyen ben ne yaptım, önceden varsaydığım bir anlam uğruna işaretleri ve harfleri hor gördüm, görüngüler dünyasına yanılsama, dedim; Kendi gözümü ve kendi dilimi nasılsa var olmuş değersiz nesneler saydım. Olamaz böyle şey, geride kaldı bu, artık uyandım, gerçekten uyandım ve ancak bugün açtım dünyaya gözlerimi.'' ( sayfa 49)

*
'' ''Güzel bir ırmak,'' dedi Siddhartha kayıkçıya.
''Evet,'' diye cevapladı kayıkçı, ''pek güzel bir ırmaktır, onu her şeyden çok severim. Sesine sık sık kulak verip dinlemişimdir, sık sık gözlerinin içine bakmışımdır. Her zaman bir şeyler öğrenmişimdir ondan. Bir ırmak insana çok şey öğretebilir.''
( sayfa 56)

*
'' Sevgi avuç açıp dilenilebilir, para pulla satın alınabilir, armağan olarak sunulabilir sana, sokakta bulunabilir, ama haydutlukla ele geçirilemez.'' ( sayfa 62-63)
*
Hiç kimse bir başkasının yürüdüğü yolda ne kadar ilerlemiş olduğunu göremez, haydutların ve zar atıp kumar oynayanların içinde bekleyen bir Buddha, Brahmanların içinde bekleyen bir haydut vardır. Yoğun bir meditasyonla zamanı yok etme, var olmuş olan, var olan, var olacak olan tüm yaşamı bir eşzamanlılık içinde görme olanağı ele geçirilir, böyle bir durumda her şey iyidir, her şey mükemmel, her şey Brahman'dır. Bu yüzden var olan her yer iyi görünüyor bana, ölüm yaşam gibi, günah kutsallık gibi, akıllılık aptallık gibi görünüyor, her şeyin öyle olması gerekir, her şey benim onayımı, benim istekliliğimi, benim sevecen rızamı beklemektedir, benim için iyidir o zaman, bana zararı dokunamaz. Günaha pek çok gereksinim olduğunu kendi bedenimde ve kendi ruhumda yaşadım, diretmekten vazgeçip dünyayı sevmeyi öğrenmek, onu kendi arzuladığım, kendi hayalimde yaşattığım bir dünyayla, kendi uydurduğum bir mükemmellikle karşılaştırmayıp nasılsa öyle bırakmak ve onu sevmek, gönülden onun içinde yer almak için şehvete, mal ve mülke, kendini beğenmişliğe gereksinim duydum, en rezilce umarsızlıklara kapılmayı gereksindim. ( sayfa 141)

Hermann Hesse - Öldürmeyeceksin

SANATÇI VE PSİKANALİZ
*
''Düşü görendi sanatçı, psikanalist ise görülen düşün yorumlayıcısıydı.'' (sayfa 121)
****
''...... Psikanaliz yolunda atılacak daha ilk adımlar insan için güçlü hatta muazzam bir yaşantı oluşturacak, insanı temelden sarsan bir durumla karşı karşıya bırakacaktır. NE VAR Kİ, BU SARSINTIYA DAYANIP DA AYNI YOLDA İLERLEMEYİ SÜRDÜRENLER KENDİLERİNİ HER ADIMDA DAHA ÇOK YALNIZLAŞMIŞ GÖRECEK, GELENEKLE GEÇMİŞTEN AKTARILAGELEN GÖRÜŞ VE DÜŞÜNCELERLE BAĞLARININ GİDEREK DAHA ÇOK KOPTUĞUNU HİSSEDECEKTİR.'' (sayfa 122-123)
****
''Psikanalizin bu eğitici, ileriye götürücü ve kamçılayıcı gücünden en çok yararlanacak bir kimse varsa, o da sanatçıdır. ÇÜNKÜ SANATÇI İÇİN EN ÖNEMLİ OLAN, DÜNYAYA, BU DÜNYANIN GELENEK VE GÖRENEKLERİNE ELDEN GELDİĞİNCE RAHAT BİR UYUM SAĞLAMAK DEĞİL, KENDİ KİŞİLİĞİNDEKİ BİRİCİKLİĞİ ELE GEÇİRMEKTİR.'' (sayfa 123)
****
''.......ilk kez Otto Rank, Schiller tarafından yazılıp bilinçaltı psikolojisini alabildiğine şaşırtıcı şekilde doğrulayan bir mektubun şu bölümüne değinmiştir. Üretkenliğindeki aksaklıklardan yakınan Körner'e yazdığı mektubunbu bölümünde şöyle der Schiller:
''Bana öyle geliyor ki şikayetlerin us'unun hayal gücünün üzerindeki baskısından kaynaklanıyor. US'UN HAYAL GÜCÜNDEN AKIP GELEN DÜŞÜNCELERİ ADETA DAHA KAPININ EŞİĞİNDE KARŞILAYIP PEK SIKI BİR DENETİMDEN GEÇİRMESİ ÖYLE ANLAŞILIYOR Kİ İYİ DEĞİL, TERSİNE RUHUN YARATICILIĞI AÇISINDAN ZARARLI BİR ŞEYDİR. ÖTEKİLERDEN SOYUTLANIP TEK BAŞINA ELE ALINAN BİR DÜŞÜNCE, ÇOK ÖNEMSİZ VE PEK ACAYİP GÖRÜNEBİLİR, AMA BELKİ HEMEN KENDİSİNİ İZLEYECEK DÜŞÜNCE ONU ÖNEMLİ KILACAK, BELKİ KENDİSİ GİBİ TEK BAŞLARINA AYNI ŞEKİLDE TATSIZ İZLENİM BIRAKABİLECEK OLAN BAŞKA DÜŞÜNCELERLE BELLİ BİR İLİŞKİ İÇİNDE GAYET TUTARLI BİR BÜTÜN OLUŞTURACAKTIR. BİR DÜŞÜNCEYİ, ÖTEKİLERLE İLİŞKİ İÇİNDE GÖREBİLECEK KADAR SABREDEMEYEN US, BU KONUDA BİR DEĞER YARGISI VEREBİLECEK KONUMDA DEĞİLDİR. yARATICI BİR BEYİNDE İSE, BANA ÖYLE GELİYOR Kİ, US HAYAL GÜCÜNÜN KAPILARININ ÖNÜNDEKİ NÖBETÇİLERİNİ GERİYE ÇEKER, DÜŞÜNCELER OLDUĞU GİBİ KARMAKARIŞIK DOLUŞUR US'TAN İÇERİ; ANCAK BUNDAN SONRASIDIR Kİ US O BÜYÜK DÜŞÜNCE KALABALIĞINI TOPLUCA ELE ALIP GÖZDEN GEÇİRİR.'' ( sayfa124)

HERMAN HESSE/ ÖLDÜRMEYECEKSİN

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...