15 Haziran 2020 Pazartesi

Mine Söğüt - Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey

Mine Söğüt - Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey

''Kuşları bir bilmecede gördüm. 
Akıllarını tamamlayacak vahiyler arıyorlardı.''

Mine Söğüt - Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey

''Kimsesizlik sanıldığı gibi güçten düşürücü bir zafiyet değildir. Aksine insana güç verir. (..) Bu odada. Yaşanmışlar ve yaşanacaklar nasıl oluyor da aynı anda var olabiliyorlar.? Bir girdap gibi. Her şeyi içinde çevirdikçe çeviren bir oda. Bir hayat.'' (Sayfa: 13)

Mine Söğüt - Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey

''Sadece insanların değil, tanrıların da kaderi vardır.'' (Sayfa: 17)

Mine Söğüt - Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey

''Neden ânı sabitlemek ister insan.? Neyi hapsetme arzusudur bu.? Zamanı mı.? O geniş, o sonsuz, o başlangıçsız, o tanrısal zamanı mı.? Hiç anlayamadığı, anlayamadığı için de ölesiye korktuğu zamanı.? Zapt etmek ister.? İnsan.? Neden.? Bugününe, ânına, yaşadığı hayata sahip çıkmayı beceremezken, geçmişin elini kolunu bağlayarak, olmuş bitmiş geçmiş gitmiş bir ânı durdurmanın anlamı ne.? Madem tarih tekerrürden oluşuyor, madem geçmişten hiç ama hiç ders alınmıyor.. İnsanın amansız arsızlığı.'' (Sayfa: 21)

*****

''..neticede herkes ölür. Aciz ya da gaddar. Adil ya da düzenbaz. Vicdanlı ya da vicdansız. Herkes neticede bir gün ölür. Bütün iktidarlar yıkılır.'' (Sayfa: 31)

*****

''Ülkeni parçalayan geri zekâlılar, aklını da mı parçaladılar Maria.!'' (Sayfa: 33)

*****

''Maria hiçbir şeye itiraz edemez. Gidecek yeri yok. Geldiği bir yer de yok. Yakılmış bir ülkeden geliyor. Üzeri is kokuyor. Hayatı kül. Geçmişi kor. Geleceği yok. (..)
Sen insanların beynini yıka, sonra kurduğun tüm hayalleri onların üstüne yık, altında kalsınlar. Delirsinler.'' (Sayfa: 36)

*****

''Madam Arthur Bey mutlu olmak ne demektir hiç bilmiyor. Küstahlığı ve saldırganlığı bundan. Kötülükten beslenen bir ruh nasıl güzel hayaller kurabilir.? Bir gün hayatta iyi şeyler de olabileceğini nasıl düşleyebilir.? Madam Arthur Bey'in hayatında her şey var ama ''umut'' yok. Hiç yok. Bu yüzden hep öldürüyor ve ölüyor. Ve bu yüzden iktidarını bir hançer gibi devamlı kendi kendine saplıyor.'' (Sayfa: 37)

Mine Söğüt - Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey

''Savaşın suçlusu mu olurmuş.? Savaşın kendisi suçtur. Dost da, düşman da savaşta topyekûn kurban. Kendinize gelin hâkimler.! Kimi yargılıyorsunuz.? Vicdanı mı.? Vicdan hiç yargılanır mı.? Öldürmenin haklı nedenleri ya da haksız nedenleri olabilir mi ki öldürenleri ikiye ayırıyorsunuz.? İyi niyetli meşru katiller ve kötü niyetli katli vacip katiller diye. Tüm katiller kurbandır. Kurbandır. Kurbandır. Hâkimler savaş suçlusu savaşan değil, savaşı çıkarandır.! Gücünüz yetiyorsa onları yargılayın burada.!'' 
(Sayfa: 37)

*****

''Hayat tanrının hayalidir aslında. Ve tanrı da insanın ta kendisi.'' (Sayfa: 39)

*****

''Cennet ancak bir ütopya olabilir. Ama kaos gerçeğin ta kendisidir.'' (Sayfa: 41)

*****

''Olcayto Ran, şairle bir akrabalığınız var mı.?'' (..)
''Hayır, bildiğim kadarıyla yok. Ama sorarsanız, evet olsun isterdim'' diyor. (..)
''Bu ülkede kimi sevdiğinize dikkat etmelisiniz. Sizin nesil bunu pek bilmez ama..'' (..)
''Bunun bedelini sizin kadar bizim nesil de ödedi.''
''Komünizme hâlâ inananlar var mı dışarıda.?''
''Var tabii.''
''Neye dayanarak inanıyorlar.?''
''Başarısızlığı sadece tecrübenin başarısızlığı olarak görüyorlar; yoksa bir doktrinin, felsefenin ya da idealin kendisinin başarısızlığı olarak değil. Dışarıda hâlâ, ne kadar dayatılsa da, vazgeçmeyi bilmeyen insanlar var. Eşitlik, adalet isteyen insanlar. Ve bunun bir gün sağlanabileceğine inanan.. iyi insanlar var. Hayat insana başka tecrübe şansları sunar, onlar öyle düşünüyorlar.'' (Sayfa: 48)

*****

''Size bir yaşlı tavsiyesi: Hayır'lara bu kadar kolay boyun eğmeyin.!'' (Sayfa: 51)

Mine Söğüt - Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey

''Hayat yolunu hep beklenmedik, hesapsız buluşmalar, talihli karşılaşmalar sayesinde bulur. O yüzden hiçbir hayat sıradan değildir. En sıradanında bile görkemli bir hikâye, tedirgin bir giz.''
(Sayfa: 71)

*****

''Dükkândaki tüm eşyaları koklayarak aldı. Üzerindeki giysileri, hatta karısını bile. Kokunun her şeyi içinde barındıran muhteşem bir şifre olduğunu bilir.'' (Sayfa: 73)

*****

''..tanrısal sanılan her şey, aslında rastlantısaldır ve rastlantılar hiç yabana atılmamalıdır.''  (Sayfa: 74)

*****

''Evet, o sokaklarda yaşayan ve hiçbir şeyle bağı olmayan çocukların bile özgürlükleri kafestedir. Çalıdan çırpıdan ve kırılgan olsa da, kafes kafestir. Delilik bir kafestedir. Hiçbir şey kendi sınırlarını aşamaz. Ve bir şeyin diğer şeylerden başka bir şey olması için sınırları olması gerekir. İşte o sınırlar ne kadar uçsuz bucaksız olasalar da neticede sınırdırlar. Kafestirler. Sınırsız olan tek şey tanrıdır. O da yoktur. Yani kafese sığmayan tek şey, hiçtir.'' (Sayfa: 79)

*****

''Kimim ben.?''
İşte yeryüzünün en tehlikeli sorularından biri. İnsan kim olduğunu düşünmeye başladığı anda başkalaşır. Herkesten bambaşka olur. Kendi gibi olanlarla olmayanlar arasında savaşlar çıkartır. Ve ait olmadığı ya da ait olduğu kimliklerden silahlar yapar. Dağları uçurur, ormanları yakar. Dünya bir gün aniden dönmeyi durdurursa, müsebbibi bu soru olacaktır. Ya da bu soruya verilen bir cevap. Münasebetsiz bir cevap.'' (Sayfa: 87)

*****

''Geçmişe dönüp bir şeyleri değiştirmek mümkün değilse, o zaman gelecekle ilgili beklentileri altüst edebilir insan. Asıl güç de budur.'' (Sayfa: 89)

*****

''Bir şeyi anlamaya çalışırken ona dönüşebilir insan. Tıpkı nefret ettiği veya çok sevdiği şeye de dönüşebileceği gibi. İnsanın dönüşebilirliği tehlikelidir, çünkü bunu kontrol edemez. Bu dönmedolap istekle değil olabilirliklerle döner.'' (Sayfa:98)

*****

''aklın, bütünü, gerçekten algılaması mümkün değil. Aklı bir düzene göre programlayan evren, ona çelme takıp düzensizlikle biçimleniyor. Kaosun karşısında insan aklı hiçbir işe yaramıyor; bizzat kendisi kaos olmadıkça.'' (Sayfa: 100)

*****

''Gerçek şimdi kurtlanmış bir kuş ölüsü.
Kurtları yine kuşlar yiyor. Gerçek dönüşüyor. Kuşlardan kurtlara; kurtlardan kuşlara. (Sayfa: 101)

*****

Akıldan derin, hülyadan geniş bir denizin uçsuz bucaksızlığında balıkçılar ağları çekerken, kaderlerine boyun eğmiş, hep aynı nakaratı söylüyorlar:
''Bir aş, bir leş, bir aş, bir leş, bir aş, bir leş..'' (Sayfa: 111)

*****

''Geçmiş ve gelecek matruşkalar gibi birbirlerinin içinden çıkarlar. Birbirlerinin içine girerler. Geçmişin içinde gelecek, geleceğin içinde geçmiş; dün ve yarın iç içe geçmiş. Dünü bin bir şekilde yorumlayabilir insan. Yarını da bin bir şekilde hayal edebilir. Ama ya bugün; göbeği düne bağlı olan ve damarlarında yarının kanı akan bugün.? Gözün kendi bedenini asla başkalarının gördüğü gibi göremeyişi, kulağın kendi sesini başkalarının duyduğu gibi duyamayışı nasıl eksik bırakırsa insanı, dünle yarın arasında gidip gelen sağduyu da o anı yakalayamaz ve bunun bedelini düne ve yarına ödetir..'' (Sayfa: 134)

*****

''Hayatın ve öğretmenlerin size ne öğretmeye çalıştıkları değil, sizin onların bu çabasından ne öğrendiğiniz önemlidir.'' (Sayfa: 147)

Mine Söğüt - Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey

''Hiçbir şeyi sonsuza kadar saklayamazsınız. Saklamak ancak bir süre gerçeği hapsedebilir.'' (Sayfa: 153)

*****

''Hiç, diyor büyük kanatlı siyah kuş, daha gözüpektir hepten.'' (Sayfa: 157)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...