#ÇingeneMitolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#ÇingeneMitolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Kasım 2023 Pazartesi

Hermann Berger - Çingene Mitolojisi (Çeviren: Musa Yaşar Sağlam)

 

"Çingene" adı altında toplanan bütün büyük etnik grupların LİSTESİ

*
(Sınıflandırma bizzat Çingeneler tarafından yapılmış ve uzmanlar tarafından da kabul edilmiştir)
*
"Çingene kanı" taşıdığını iddia eden üç ana grup bulunmak­tadır: Kaldera, Gitano ve Manuşlar.
*
1. Kaldera Çingeneleri. Yalnız kendilerinin gerçek Çingeneler olduğunu iddia ederler. Adlarından da anlaşıldığı üzere, çoğu kazancılıkla uğraşmaktadır. Rumence'de kazanın adı calderadır. Önce Balkan Yarımadası'ndan çıkmışlardır, sonra Orta Avru­pa'dan Fransa'ya geçip beş kola ayrılmışlardır:
*
a) Lovariler. Macaristan'da uzun süre yaşadıkla­rından dolayı, Fransa'da "Macar" adıyla çağrı­lırlar.
*
b) Boyhalar. Transilvanya'dan gelmişlerdir ve sa­vaştan önce, evcilleştirilmiş hayvanlarla gösteri yapan Çingenelerin çoğunluğunu oluşturmak­taydılar.
*
c) Luri ya da Luliler. Bugün de Firdevsi'nin anmış olduğu Hint kavminin adını taşırlar.
*
d) Çurariler. Diğer Kaldera Çingenelerinden ayrı olarak yaşarlar. Vaktiyle at alıp satan Çurariler, bugün kullanılmış araba alım satımı ile uğraş­maktadırlar.
*
e) Turko-Amerikalılar. Avrupa'ya gelmeden önce, Türkiye'den Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etmiş oldukları için kendilerine bu isim veril­mektedir.
*
2. Gitanolar. Kendilerine yalnızca İspanya, Portekiz, Kuzey Afrika ve Güney Fransa'da rastlamak mümkündür. Dış görünüşleri, lehçeleri ve gelenekleriyle Kalderalar'dan ayrılırlar. Kendi içlerinde İspanyol ya da Endülüslüler ve Katalonyalılar diye ayrılırlar.
*
3. Manuşlar. Orta Avrupa'daki Çingenelerdir. Muhte­melen İndus kıyılarından geldikleri için, kendilerine Sinti de denmektedir. Üç alt gruba ayrılırlar:
*
a) Valsikanlar ya da Fransız Sintileri. Pazarcılık yapar ve sirklerde çalışırlar.
*
b) Gaygikanlar ya da Alman, Alsaslı Sintiler. Bun­lar çoğu kez, Çingene olmayan, ancak aynı ge­lenek ve göreneklere göre yaşayan Avrupalı gö­çebelerle karıştırılmaktadırlar.
*
c) Piemontesiler ya da İtalyan Sintileri. Örneğin, İtalya'nın tanınmış ailelerinden Buglioneler bu gruba girmektedir.
*
Bu üç grubun dışında İngiltere, İrlanda ve İskoçya'da yaşayan Gypsieler, Kaldera, Manuş ve Tinkerler'e ben­zerler. Bunlar gezgin kazancılardır ve Çingene asıllı olup olmadıkları da kesin değildir.
*
Bütün bu ayrımlar elbette keyfidir. Bu gruplardan her biri, yalnız kendilerinin gerçek Çingene olduklarını id­dia eder ve diğer grupları kendilerinden aşağı görürler. Her grubun kendi lehçesi, kendi yasaları ve gelenekleri bulunmaktadır. Gruplar arası evliliklere çok ender rast­lanmaktadır. Ancak, Çingene kavimleri konusunda her bir grubun kendine özgü bir sınıflandırma tasarımına sahip olması çok daha önemlidir.
*
Kendi kavimlerinin mensupları dışındaki insanları nite­lendirmek için, genellikle onların meslekleri belirtilir. İşte böylece Ursariler, yani ayı oynatıcılarından söz edi­lir. Örnek olarak, Romanya'daki değişik Çingene grup­larının bir listesi verilmektedir. Bu isimler, oldukça fark­lı bir lonca oluşturan Laieşi ve Ursari Çingenelerince kullanılmaktadır:
*
Blidarler, ahşap mutfak araç ve gereçleri yapıp satar­lar.
*
Chivutseler, bunların karıları badanacıdır ve dolayısıyla oturdukları evlerin dış cephelerini her yıl yeniden boya­makla görevlidirler.
*
Ciobatorler, ayakkabı yapımı ve tamiriyle uğraşırlar.
*
Costorariler, kalaycıdırlar.
*
Ghilabariler, çalgıcıdırlar.
*
Lautariler, çalgıcı ve lüt yapımcısıdırlar.
*
Lingurariler, ahşap araç ve gereçler yapıp satarlar.
*
Meshteri Lacatuşiler, çilingirdirler.
*
Rudariler, ahşap araç ve gereçler yaparlar.
*
Salahoriler, duvarcıdırlar.
*
Vatraşiler, çiftçi ve bahçıvandırlar.
*
Zlatariler, ırmak kıyılarında altın ararlar.
*
Bu liste henüz tam değildir. Popp Serboianu, on dört ayrı "Rumen" Çingene grubundan söz etmektedir. An­cak bunlar da yine listenin tamamı değildir.
*
Jean-Paul Clebert, Das Volk der Zigeuner [Çingene Halkı], Viyana, 1964 (Sayfa: 5-8)
*
A. Çingenelerin Ad ve Vatanı
*
Daha başka birçok dilde benzer biçimlerde söylenen [Alman­ca] "Zigeuner' sözcüğü (Macarca Czigany, Rumence Ciganu, Fransızca Tsigane, İtalyanca Zingaro, Türkçe Çingene vs.) bugüne kadar kesin olarak açıklanamamıştır. Aynı sıklıkta kullanılan [Almanca] "Agypter' kavramı (İspanyolca gitanos, İngilizce gypsies, Yunanca gifti, Arnavutça Evgit vs.), Çinge­nelerin Avrupa'da ilk kez ortaya çıktıkları sıradaki kendi be­yanlarına dayanır. Çingeneler kendilerine Rom, dişil Romni, dillerine ise Romani derler. Bir cins isim olan bu sözcük "adam, insan" anlamına gelmekte olup, bugün hâlâ Hindistan'da rastlanan düşük bir kastın adı olan Sanskritçe. Domba sözcüğünden türetilmiştir (Hindu dilinde domb, dişil domni; Pencapça Dum, vs.). Ayrıca Manus ( < Skt. Manuşa "insan"), Sende, Sinde (belki de < Skt. Saindhava "eski Hint eyaleti olan Sindh'den gelme") ve Kala ("siyah") sözcükleri de kulla­nılmaktadır. Kuzey Almanya ve İskandinavya'da, Çingenele­re yer yer bugün de "Tatern" (Tatarlar) denmektedir.
*
Çingenelerin vatanı konusunda uzun bir süre yalnızca tuhaf tuhaf tahminler ortalarda dolaştıktan sonra, 18. yüzyılın so­nuna doğru, dillerinden hareketle onların vatanının Hindis­tan olduğu kesin bir biçimde tespit edilebilmiştir. Romani'nin temelinde, Hint-Ari dillerinin (Hindu dili, Racastanca) merkez grubu içinde yer alan -ve bugüne kadar hep iddia edildiği üzere Kuzeybatı Hindistan'da yerleşik olmayan- bir Orta Hindistan lehçesi yatmaktadır. Bu lehçenin gramer ya­pısı tümüyle Hint-Ari dillerine özgü özellikler, ses bilgisi ise M.Ö. 300 yılında kağıda dökülmüş olan Pali'de dahi artık rastlanmayan tuhaf eskilikler içermektedir. Böylesine eski bir tarihte göç ettikleri varsayımından daha çok, burada yerel eskiliklerin söz konusu olduğundan yola çıkmak gerekir. Ya­zılı dillerin geliştiği durumlarda da, bu eskilikler ücra bölge­lerde muhafaza edilmiştir. Günümüzde, Romani çok sayıda lehçe ve ağza ayrılmış bulunmaktadır.
*
Hintçe'nin konuşulduğu bölgeden ayrılış tarihi konusunda yalnızca belirsiz tahminlerde bulunulabilir. Firdevsi'nin "Şeh­name"sinde (yaklaşık olarak M.S. 1000), betimlemeye göre Çingenelere çok benzeyen göçer bir kavim olan Luriler'den söz edilmesi, terim olarak bir ante quem* olsa gerek. Buna göre Luriler, M.S. 420 yılında 12.000 kişiyle Hindistan'ı ter­ketmiş ve daha sonra başka yolculuklara çıkmışlardır. Çin­genelerin Avrupa'ya ve oradan da Yeni Dünya'ya yayılmala­rı 15. yüz yılın başlarında gerçekleşmiştir. Bu konudaki ilk belgeler 1416 yılına ait olup, yer Transilvanya'da Krons­tadt'dır. Takip eden yıllarda, pek çok Avrupa kentine ait kro­niklerde, kendilerine Hıristiyan hacı süsü veren ve Mısır'dan geldiklerini iddia eden Çingene gruplarının ziyaretinden bah­sedilmektedir. Bu dolaysız tarihi belgelerin öncesinde, Çin­genelerin göç yolları hakkında bize Romani'nin temel söz varlığı bazı bilgiler vermektedir. Bu dilde bulunan Yunanca sözcüklerin oranı oldukça çoktur; ayrıca Farsça ve Ermeni­ce'den de çok sayıda sözcük geçmiştir. Romani'ye benzer dil­leri olan Çingene kavimlerine, bugün Ermenistan ve Suri­ye'de hâlâ rastlanmaktadır. Bronz işçilik sanatını Avrupa'ya getirmiş olanların, metaller ve demircilik konusunda bilgili Çingeneler olduğu yolundaki aşırı cüretkar hipotezler -her ne kadar buna benzer tahminler yüz yıldan da daha önce (1843 yılında Bataillard tarafından) ortaya atılmış ve kısa bir süre önce (F. de Ville) tarafından yeniden ele alınmışsa da- sırf fi­lolojik ve kronolojik nedenlerden ötürü dikkate alınamaz.
*
Bugün, yeryüzündeki Çingenelerin sayısını tespit etmek ol­dukça güçtür; tahmini olarak bu sayı Avrupa için 500.000 ile 1 milyon arasındadır. Geçimlerini, her ülkede olduğu gibi dilencilik ve hırsızlığın dışında, demircilik, falcılık, müzik ve dans, at alım satımı, ayı oynatıcılığı, çerçilik vs. ile sağlamak­tadırlar. Bu arada, kavimlerin pek çoğu bu sayılan faaliyet alanlarından sadece birinde uzmanlaşmıştır. Avrupa'da or­taya çıkmalarından kısa bir süre sonra, değişik ülkelerde kıs­men acımasız takiplere maruz kalmışlar, daha sonra da ken­dilerini Nazi Almanyası'ndaki toplama kamplarında buluver­mişler. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki dönemde Çingenelerin karakteristik özellikleri gittikçe daha fazla yok olmuş­tur. Gelişen sanayileşme sonucu Çingenelerin geleneksel geçim kaynakları da sınırlanınca, misafir oldukları halkların kültürüne tümüyle asimile olmaları, zamanın akışı içinde kendiliğinden tamamlanacak gibi görünmektedir. Üstelik son zamanlarda bu asimilasyon süreci, Çingenelerin isteksizliğinden çok, yerleşik düzende yaşayanların geleneksel şüphecilikleri sonucu uzuyor izlenimi uyandırmaktadır. (Sayfa: 9-12)
*
B. Çingenelerin Mitolojisi:
*
DİPNOT: ..Daha 50 yıl önce, Balkanlarda yaşayan halklar, Çingenelerin bir yazı dilinin olmayışını, uğradıkları lânetin bir sonucu olarak görmekteydiler. Hz. İsa'nın çarmıha gerilmesinde kullanılan çivileri imal ettikleri için, Tanrı, aslında bütün insanlara bahşedilen yazıyı bir tek Çingene halkından esirgemiştir. (Sayfa: 14)
*
''Eldeki söylenleri şöyle kabaca sınıflandıracak olursak, Hıristiyanlık öncesi döneme ait ve Hıristiyanlık dönemine ait söylenler olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Böylece, söylenler arasında kendiliğinden kronolojik bir ayrım da yapılmış olur. Hıristiyanlık öncesi döneme ait sözlü gelenekler, Hindu mitolojisini anımsatan az sayıda ve kısmen yalnız etimolojik öğe (Tanrı; İstavroz; Tufan; Köpek, Dağ Kültü), Aborigenlerin sözlü gelenekleriyle olan tek tük benzerlikler (Dünyanın Yaratılışı..) ve yaygın Hindu İnancında var olduğu tespit edilmiş bir gelenek olan ağaç evliliğini (Ağaç Kültü) içermektedir. Evrendoğum söyleninin tespit edilebilen öğeleri, Hint Aborigen Kavimlerinden olan Bhil ve onlara komşu olan Gondlara (Dünyanın Yaratılışı..) ait sözlü geleneklerle açık seçik bir biçimde benzerlik göstermektedir. Bu ise, Çingenelerin Hindistan'ın kuzeyinde Hindu-Racastanca dilinin konuşulduğu bölgeden çıktıkları yolundaki Turner'in dil çalışmaları sonucunda ortaya koyduğu varsayımla örtüşmektedir.'' (Sayfa: 15)
*
Ağaç Kültü:
*
''..Çingenelerin en eski mitolojik tasarımları arasında ''Tüm-Tohumlar-Ağacı'' (save sumbeskro kast) tasarımı yer almaktadır. Yeryüzündeki bütün bitkilerin kaynağı bu ağaçtır ve ona bakmak bile insanı gençleştirmektedir. Bir Yılan, ağacın köklerini ağzında tutmakta, daları ise göğe ulaşmaktadır. Ağacın tepesinde şimşekler çakmaktadır. Bu şimşekler, orada bulunan şifalı bitkileri çalıp, bunları Nivasilere götürür, onlar ise bu bitkileri Kadın Büyücüler'e verirler.'' (Sayfa: 27)
*
''Zanko'ya göre, Çingeneler çok eski devirlerde aya ve güneşe bir tanrıya tapınırcasına tapınmışlardır. Kalderaslar yeni ayı (hilal), uğur getirdiği düşüncesiyle bir tür dua ile karşılarlar.'' (Sayfa: 32)
*
Çingene Laneti, Lanet:
*
''Çingenelere göre, toplum dışı konumlarının nedeni, atalarının işlemiş olduğu bir suçtan dolayı lanetlenmiş olmalarıdır. En eskiye dayanan söyleni K. Berovici aktarmaktadır. Söylen, Çingenelerin kökenlerinin Hindistan'da olduğuna işaret etmektedir. -Sözde- aile içi bir cinsel ilişkiden dolayı, bir kavim, liderini ve taraftarlarını kovar. Büyük bir büyücü, bu kovulanları korkunç bir biçimde lanetler. Sonsuza dek yeryüzünde dolaşıp dursunlar, geceledikleri bir yerde ikinci bir kez konaklamasınlar, su içtikleri bir kaynaktan bir ikinci kez içmesinler, bir yıl içinde aynı nehirden iki defa geçmesinler. Ensesti gerçekleştiren çiftin adı Tschen ve Gan'dır.'' (Sayfa: 39)
*
''..Çingenelerin anaerkil yasaları, bir lanetin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. (..) [Büyücüler, bundan böyle biz Romanların baba adını değil, anne adını almamızı emrederler]. Ataerkil yasaları olan halkların içinde yaşadıklarından, kendilerinin sahip oldukları anaerkil yasaları dışarıya karşı mümkün olduğu ölçüde gizler, onu bir lanet olarak görürlerdi.'' (Sayfa: 40)
*
Fallus'a Tapınma:
*
''Sırbistan'daki Çingeneler, cinsel organların uğur getirdiğine inanırlar. Onlara göre cinsel organlara el atmak, kötüye gitmekte olan bir olayın olumlu yola girmesini sağlar.'' (Sayfa: 48)
*
Yıldızlar:
*
''..yıldızlar, ölümlü insanların gökyüzüne yansıtılan yaşam imgeleridir. Bunlar yeni bir insan dünyaya gelince gökyüzünde görünmeye başlar, ölünce de kayıp giderler.'' (Sayfa: 98)

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...