4 Ekim 2018 Perşembe

Orhan Pamuk - Benim Adım Kırmızı

Orhan Pamuk - Benim Adım Kırmızı
(.. Bir köpek tencereyi yaladı diye o tencerenin ya atılması ya kalaylanması gerektiği yalanını ancak kalaycılar çıkarabilir.. Belki de kediler..) (Sayfa: 21)
***
(.. insanların yüzlerine baktıkça görüyorum ki ellerine daha cinayet işleme fırsatı geçirmemiş oldukları için pek çok kişi masum zannediyor kendini. Bu küçük talih ve kader meselesi yüzünden, insanların çoğunun benden daha ahlaklı ya da iyi olduğuna inanmak zor. Olsa olsa henüz cinayet işlemedikleri için biraz daha aptal suratlı oluyorlar ve bütün aptallar gibi iyi niyetli gözüküyorlar. Gözünde bir zekâ ışıltısı, yüzünde ruhundan yansıyan bir gölge gördüğüm herkesin gizli bir katil olduğunu anlamam için o zavallıyı öldürdükten sonra, İstanbul sokaklarında dört gün yürümem yetti. Yalnızca aptallar masumdur..)
(Sayfa: 23)

Orhan Pamuk - Benim Adım Kırmızı
Orhan Pamuk - Benim Adım Kırmızı
''Saf hiçbir şey yoktur,'' dedi Enişte Efendi. ''Nakışta, resimde ne zaman harikalar yaratılsa, ne zaman bir nakkaşhanede gözlerimi sulandıracak, tüylerimi ürpertecek bir güzellik ortaya çıksa, bilirim ki orada daha önceden yan yana gelmemiş iki ayrı şey birleşip bir yeni harikayı ortaya çıkarmıştır. Behzat'ı ve bütün Acem resminin güzelliğini, Arap resminin Moğol-Çin resmiyle karışmasına borçluyuz. Şah Tahmasp'ın en güzel resimleri Acem tarzıyle Türkmen hassasiyetini birleştirdi. Bugün herkes Hindistan'daki Ekber Han'ın nakkaşhanelerini anlata anlata bitiremiyorsa, nakkaşlarını Frenk üstatlarının usüllerini almaya teşvik ettiği içindir bu. Doğu'da Allah'ındır, Batı da. Allah bizi saf ve karışmamış olanın isteklerinden korusun.
(Sayfa: 186)
***
Duyuyorum sorduğunuzu: Nedir bir renk olmak.?
Renk gözün dokunuşu, sağırların müziği, karanlıkta bir kelimedir. On binlerce yıldır kitaptan kitaba, eşyadan eşyaya rüzgârın uğultusu gibi ruhların konuştuklarını dinlediğim için benim dokunuşumun meleklerin dokunuşuna benzediğini söyleyeyim. Bir yanım burada gözlerinize sesleniyor, o benim ağır yanım. Bir yanım havada bakışlarınızla kanatlanıyor, o benim hafif yanım.
Kırmızı olmaktan ne de mutluyum.! İçim yanıyor, kuvvetliyim; farkedildiğimi biliyorum; bana karşı koyamadığınızı da.
Saklanmam: Benim için incelik, zayıflık ya da güçsüzlükle değil, kararlılık ve iradeyle gerçekleşir ancak. Kendimi ortaya koyarım. Başka renklerden, gölgelerden, kalabalıktan ya da yalnızlıktan korkmam. Ne de güzeldir beni bekleyen bir yüzeyi kendi muzaffer ateşimle doldurmak.! Benim yayıldığım yerde gözler parıldar, tutkular kuvvetlenir, kaşlar kalkar, yürekler hızlanır. Bakın bana; ne kadar güzel şey yaşamak.! Seyredin beni; ne güzeldir görmek. Yaşamak görmektir. Her yerde görünürüm. Hayat benimle başlar, her şey bana döner inanın bana (Sayfa: 215)
***
(.. Zaten tek bir kırmızı vardır ve yalnızca ona inanılır.
''Bu kırmızının anlamı nedir.?'' diye yine sordu atı ezberden çizmiş kör nakkaş.
''Renklerin anlamı orada karşımızda olmaları ve onları görmemizdir,'' dedi öteki. ''Görmeyene kırmızı anlatılamaz.''
''Münkirler, zındıklar, inançsızlar da Allah'ı inkâr etmek için onun gözükmediğini söylerler,'' dedi atı çizen kör nakkaş.
''Oysa o görene gözükür,'' dedi öteki usta. ''Kuran-ı Kerim bu yüzden görenle görmeyenin hiç bir olmayacağını söyler.''
Güzel çırak, atın eğerinin örtüsüne beni yavaş yavaş sürmüştü. Güzel bir nakşın siyah beyazına kendi doluluğum, gücüm ve canlılığımı yerleştirmek öyle hoş bir duygudur ki, kedi kılından fırça beni kâğıda yayarkensevinçten gıdıklanırım. Böylece ben renklendirdikçe sanki âleme ''ol'' derim ve âlem benim kan rengimden olur. Görmeyen inkâr eder, ama her yerde ben varım. (Sayfa: 217)

Hiç yorum yok:

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...