4 Ekim 2018 Perşembe

Aziz Nesin - Ah Biz Ödlek Aydınlar, Heykel Yerine

Polatlı'dan gelen mektupta şunlar yazılı:
''Merkezi 20 bin nüfuslun Polatlı'da bir Atatürk anıtının Yokluğunu derinden duyarak, Atatürk anıtı yaptırmak için bir dernek kurmuş bulunuyoruz. . Muhteşem bir anıt yaptırabilmemiz için yardım çareleri aramak zarureti, dernek olarak bizi zâtıâlinize müracaat zorunluluğunda bırakmıştır.
Derneğimize yapacağınız en ufak yardım, bu eserde sizin de bir nebze harcınızın bulunmasına imkân vereceği cihetle, yardım istirhamımızı reddetmeyeceğiniz ümidini muhafaza etmekteyiz.
Bizim için büyük bir değer taşıyacak yardımlarınızı aşağıdaki banka hesap numaralarından birine yatırmak zahmetine.. sunarız.
Polatlı Atatürk Anıtı Yaptırma Derneği Başkanı,
Kaymakam Sadri TURAN''
Sayın Kaymakam Sadri Turan'a yanıtımız şudur:
Sayın Kaymakam,
Yardım ''istirhamınızı'' reddediyorum. Benim için ''yardım istirhamınızı reddetmeyeceğim ümidinizi muhafaza'' etmeyiniz.
Elimde olsaydı, ister Polatlı'ya ister daha başka yerlere dikilecek Atatürk anıtı için para verecek olan bütün yurttaşlarıma, bu yapılanın yanlış olduğunu, ''yardım istirhamlarını'' reddetmelerini, tam tersine, 1963 Türkiyesinde Atatürk'e heykel dikmenin Atatürkçülüğe aykırı bir davranış olduğunu anlatmaya çalışırdım.
Sayın Kaymakam, hiç kuşkusuz büyük bir iyi niyet ve Atatürk sevgisiyle giriştiğiniz anıt dikme işinin nice yanlış olduğunu, kanıtlarıyla açıklamak istiyorum.
Atatürkçülük deyince biz, şunları anlıyoruz:
1) Önce, her bakımdan-yani ekonomik ve sosyal- ve tam anlamıyla ''ulusal bağımsızlık''.
2) Kurduğu partinin programına koyduğu ''Halkçılık, halkçılık için Devletçilik, bu ikisinin sürekli olması için Devrimcilik, bunların engellerini kaldırmak için Laiklik, Ulusçuluk ve Cumhuriyetçilik''.
3) Zamanın koşullarına en iyi ve en uygun uyarlanma ''Şartlara İntibak''. (Çünkü Atatürkçülüğün bir felsefi temeli yoktur ama, böyle bir gerçekçi temeli vardır.)
Bizim anladığımız gerçekçi Atatürkçülüğün özeti işte budur. Bunun dışındaki her türlü Atatürkçülük yorumlarının, gerici gizli niyetlerin maskesi olduğu kanısındayız.
Şimdi diyoruz ki, Atatürk heykeli dikmek, önce akılcılığa, sonra da zamanın koşullarına uyarlanma ilkesine aykırıdır. Zamanın koşulları deyince, 1963 Türkiyesini göz önünde tutmanız gerekir. Kısaca ve kalın çizgileriyle 1963 Türkiyesi şu gerçeklikte görünüyor:
Dış yardımlar ve dış borçlanmalar olmasa, ekmeklik buğdayını bulamayacak bir ülke.. Gırtlağına dek borca batmış, bu gidişle borçlarının faizlerini torunlarının torunlarına bırakacak bir ülke.. Ulusal gelirinin yüzde otuzüçünü, nüfusunun yüzde birinin cebe indirdiği bir ülke.. İşleri olanlarının geçim sıkıntısında olduğu, işsizlerinin de kıvrandığı ve en değerli hazinesi insan gücünün, tütün, fındık, palamut ve salyangozdan önce dışsatım maddesi olduğu bir ülke.. Kendisinin en çok gereksindiği emek gücünü bitürlü örgütleyip üretime sokamayan, ondan üstün hiçbir değeri olmayan delikanlı ve gençkız emeğini yabancılara kiralamak zorunda kalmış bir ülke.. Cumhuriyetin ilanından bu yana, kırk yıldır, halkının yüzde yetmişi hâlâ okuryazar olamayan bir ülke.. Çocukları okulsuz, okulları öğretmensiz, öğretmenleri gereçsiz, gereçleri yetersiz bir ülke.. En büyük kenti İstanbul'un ilkokullarında dörtlü öğretim yapan (Yani her öğrenci iki günde yarım gün okula gidebilir) bir ülke.. Bir başbakanının yönetimin A'dan Z'ye bozuk olduğunu söylediği, ondan bu yana düzenin daha da bombozuk olduğu bir ülke.. Bir bakanının, Meclis kürsüsünden zenginlerinin vergi kaçakçılığı yaptığını açıkladığı bir ülke..
Sayın Kaymakam, sizin de bizim kadar bildiğinizi umduğumuz bu acı gerçekler karşısında ve bu acı görünümden bizim gibi acılandığınıza inandığımız yurdumuzda para toplayıp Atatürk heykeli dikmek neye yarar.? Bu davranış, herşeyden önce, Atatürk'ün Türkiye'ye getirmeye çalıştığı Akılcılık'a, sonra da Atatürk'ün zamanın koşullarına uyarlanma ''şartlara intibak'' ilkesine aykırıdır.
Niçin doğrulara gözlerimizi yumalım, niçin kendimizi kandıralım;
daha kalın çizgilerle şöyle söyleyebiliriz; Geçim için avucunu yabancılara açmış bir Türkiye, kendi halkından para toplayıp Atatürk anıtı dikmeye kalkarsa, bu, Atatürkçülük olmaz. Atatürkçülüğü, coşkudan akılcılığa getirmek zorundayız. Yoksa bitürlü kurtulamadığımız ortaçağ geleneklerine bağlı kalarak, Atatürk'ü kentlerimizin ve kasabalarımızın her köşe bucağını saran yatırlar durumuna düşürmüş oluruz.
Bikaçı dışında, hemen bütün illerde Atatürk heykelleri var, ilçelerin pekçoğunda, bucakların çoğunda, köy alanlarında Atatürk büstleri var. Bu heykelleri daha da çoğaltsanız, her yüz adımda bir Atatürk heykeli olsa, ne çıkar bundan.? Bu, biçimcilikten başka bir şey değildir. İnsanımız, bitürlü biçimcilikten kurtulup öze kavuşamıyor. Demokrasi, biçimsel demokrasi.. Sosyal adalet.? Anayasa, kâğıtta basılı kalmış bir biçim.. Atatürkçülük.? Betonlaşmış, tunca, demire, alçıya dökülmüş bir biçim.. Artık çağdaş bir akılcılıkla sorunlarımızın özüne varmak zorundayız. Türkiye'nin kalkınması, yani Türk halkının çalıştığı, hak ettiği, lâyık olduğu oranda ulusal gelirden payını alarak kalkınması, birbirinden ayrılmaz ve birbirinin içinde şu iki eyleme bağlıdır: Üretim ve öğretim.. Bunun başka bir yolu yok sayın Kaymakam.
Halktan para toplayınız ama bu paralarla heykel yaptırmayınız; topladığınız paraları üretime ve öğretime yatırınız. Türkiye'nin aydınlarına, gerçek yurtseverlerine utanç veren gericiliği ve geri kalmışlığından kurtuluşu ancak, üretim ve öğretimle olabilir. Okul açınız, halkı üretime yöneltiniz, üretim olanakları sağlayınız.! Bunları da yapıyorsanız daha, daha yapınız; nice yapılsa az.
İyi niyetinizden hiç kuşkumuz olmadığı gibi, düşüncelerimizi benimsemeseniz bile, sizin de bizim iyi niyetimizden hiç kuşkunuz olmayacağına inanıyoruz.
Saygılarımla.
*
Akşam, 1963 
(Sayfa: 124/127)

Hiç yorum yok:

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...