3 Ekim 2018 Çarşamba

Frıedrıch Nietzsche - Dionysos Dithyrambosları

Evet, Friedrich Nietzsche (1884-1900) dendiğinde, hemen ‘’tuhaf’’ bir filozof belirir düşüncelerimizde. Tuhaflıkları çeşit çeşittir. Ama en başta ‘’sistemsizliği’’ ya da belki daha iyi bir deyişle ‘’sistem düşmanlığı’’ gelir. Nietzsche’nin bu yönünü belki de en iyi anlatan Stefan Zweig olmuştur. ‘’Dünyanın Fikir Mimarları’’ başlıklı denemeler kitabında Zweig, Nietzsche üzerine kaleme aldığı nefis denemesinde sistemsizliği bu düşünürün neredeyse en önemli özelliği sayar. Zweig’a göre, felsefe tarihinde filozofların ezici çoğunluğunun ‘’normal’’ tavrı, kendilerine önce bir sistem inşa etmek, ardından da, çoğu kez hayatlarının sonuna kadar, ne üzerine düşünürlerse düşünsünler, neyi sorgularlarsa sorgulasınlar, hepsini bu sistemin çatısı altına yerleştirmek şeklindedir –ve sistem ile uyuşmazlık noktasında, sistemin ayakta kalabilmesini sağlamak uğruna düşüncenin feda edildiği de pek az rastlanır bir durum değildir. Oysa Nietzsche’de bu durum tam tersinedir. Anarşist bir tavrı düşünce hayatının son dakikalarına kadar korumuş olan bu filozof için her zaman birincil önem taşıyan, kafasında gelişme sürecini tamamlamış olan düşüncedir. Bu düşüncenin kendisinden önce oluşturulmuş bir sisteme ters düşmesi ise, Nietzsche’ye göre o sistemin idam fermanı ile eşanlamlıdır.
Bu ‘’tuhaflığın’’ nedenini Nietzsche’nin düşüncesinin olası ‘’dağınıklığında’’ değil, fakat düşünceye olan ‘’tutkunluğunda’’ aramak gerekir. Yirminci yüzyılın ilk yarısında dünya bale tarihinde eşsiz bir yer edinmiş ve tıpkı Nietzsche gibi sonunda iyileşmez bir akıl hastalığına yakalanmış olan Vaslav Nijinsky (1890-1950), hastalanmadan kısa süre önce yayınlanan güncesinin bir notunda şöyle der: ‘’Benim deliliğim, insanlığa olan sevgimdi..’’ Eğer Nietzsche böyle bir günce tutsaydı, kanımca büyük bir olasılıkla buna çok benzer bir söylem kullanabilirdi: ‘’Benim deliliğim, düşünmeye olan tutkumdur..’’ Nietzsche için ‘’düşünülmeye başlanmış’’ bir düşüncenin son bulması diye bir durum neredeyse olanaksızdır; bir kez düşünmeye başladıktan sonra ne kadar yetkin düzeye vardırmış olursa olsun, o düşünceyi düşünmeyi ‘’sürdürür’’. Bu savın haklılığını kanıtlayan en güçlü eserlerinden biri, aynı zamanda hastalanmadan önce tamamladığı son metin olan Dionysos Dithyrambosları’dır. Bu dithramboslar daha önce tamamlanmış olan İşte Böyle Dedi Zerdüşt’te ele alınmış olan düşüncelerin bir anlamda devamı ve eleştirisi niteliğindedir.  
*
Nietzsche ya da Bir ‘’Tuhaf Filozof’’ / Ahmet CEMAL, S: VII-VIII
*****
*****
Sürgüne yollanmalıyım
Ne varsa hakikat diye, tümünden
Yalnızca çılgın.! Şair, yalnızca.! (Sayfa: 7)
*****
Kendine en ağır yükü aradın:
bulduğun, kendindi-,
kendini sırtından atamadın.. 
(Sayfa: 24)
*****
*****
Dionysos
*
Aklını başına topla, Ariadne.!
Küçük kulakların var, benim kulaklarım var sende:
bırak da akıllı bir söz girsin içlerine.!-
İnsanın önce kendinden nefret etmesi gerekmez mi,
kendini sevecekse.?
Ben senin labirentinim.. (Sayfa: 36)
*
Theseus her yıl Girit' te Minotauros'a kurban edilen Atinalı gençleri kurtarmak için, onlarla birlikte Labyrinthos'a gider. Minotauros'u öldürüp insanlarını kurtarmalıdır, ancak canavarı öldürürse bile labirentten yolunu bulup sapasağlam dışarı çıkabilmesi gerekmektedir, ki bu da imkânsızdır ama bir yardımcısı vardır. Girit Kralı Minos'un kızı Ariadne. Theseus' a aşık olmuştur ve ona yardım eder. Theseus'a labirentten çıkmasını sağlamak için bir yumak ip verir. Bu ip sayesinde geri dönüş yolunu bulur ve labirentten kurtulur. İşte bu ipe, 'Ariadne İpi' denir.

Hiç yorum yok:

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...