Arka Kapak
*
Campanella'ya göre doğa "sonsuz bilgelik" üzerine yazılmış bir kitaptır. Çünkü doğa yaşayan bir organizmadır, doğada olup biten her şey iki karşıt gücün ilişkisi sonucu meydana gelir. Her varlık kendini koruma eğilimini duyularla gerçekleştirir, kendisine zarar verecek olandan bu sayede kaçar, olumlu olanı arar. Aristoteles karşıtı bu görüşleri, Dominiken manastırlarındaki yalın ve paylaşımcı yaşam anlayışıyla birleşince Campanella sürekli baskı altında tutulur; hapsedilir, işkence görür, sürgüne gönderilir.
*
Güneş Ülkesi yazarın, özgürlük arayışının ütopyasıdır. Kitabın kahramanı olan ve yeniyi arayışı simgeleyen Cenevizli Kaptan seyahatleri sırasında ekvatorun altındaki Taprobana adasına gelir. Burada yurttaşların bir tür komün hayatı sürdürdüğü Güneş Ülkesi'ni görür. Kendini beğenmişliğe, dolayısıyla kötülüğe yol açtığından özel mülkiyet yasaktır; bu ülkede her şey herkese aittir. Herkes sürekli eğitim görmekte, kendini geliştirmektedir. Bütün hayat, varlıktaki olumlu olanı ortaya çıkarıp geliştirmeye adanmıştır. Güneş Ülkesi, Thomas More'un Ütopya geleneğinin parlak bir örneğidir.
*
''Sevgi'ye gelince, asıl görevi üreme işini gözetmek. Erkeğin ve kadının kusursuz bir soy üretecek şekilde çiftleşmesini sağlamak. Bu konuda bizimle alay ediyorlar, çünkü biz atların, köpeklerin üremesine onca özen gösterirken insanların üremesine kayıtsız kalıyormuşuz. Sevgi doğan çocukların yetiştirilmesinden sorumlu; Hekimlikten, Eczacılıktan, toprağın ekiminden, tahıl ürünlerinin ve meyvelerin hasadından, ziraattan, meracılıktan, mevsimlere göre yapılan hazırlıklardan, aşçılıkla ilgili işlerden de; yani beslenmeyle, giyim kuşamla ve cinsel birleşmeyle ilgili ne var ne yoksa hepsinden sorumlu ve bu sanatları öğretmekle yükümlü erkek ve kadın öğreticileri yönetmekle görevli.'' (Sayfa: 42-43)
''..eğitimli birinin yöneticilik aklına sahip olduğundan hiç kuşku duymayız; oysa sizler nerede cahil adam var onu başınıza geçiriyorsunuz veya soylu bir aileden geldiğinden ya da güçlü bir parti tarafından seçildiğinden bu tür adamların yöneticiliğe uygun olduğunu düşünüyorsunuz.'' (Sayfa: 50)
*
''..ahlakı bozuk insanlar sadece yasa ya da Tanrı korkusuyla iyi davranışlar sergilerler, ama bu korku geçer geçmez ya gizliden gizliye ya da açıkça Devlete büyük zararlar vermeye başlarlar.'' (Sayfa: 62)
*
''Bizim, doğanın insana yüklediğini düşündüğümüz bazı sorumluluklara onlar pek önem vermezler, örneğin çocuğunu tanımak, onu büyütüp yetiştirmek, eşini, evini ve çocuklarını sahiplenmek gibi; onlara göre, Aziz Thomas'ın da dediği gibi, üreme soyun devamı içindir, bireyin değil.'' (Sayfa: 65)
*
''Onların ülkesinde zengin, yoksul hepsi beraber bir ortaklık kurmuştur; hepsi zengin, çünkü her şeye sahipler; hepsi yoksul, çünkü hiçbir şeye sahip değiller, Sonuçta malın mülkün kölesi değiller, aksine malı mülkü kendilerine köle kılmışlar.'' (Sayfa: 70)
''CENEVİZLİ KAPTAN: ..Bu yöntemlerle ve başka tür tedavi biçimleriyle sık sık başlarına bela olan şu kutsal hastalığa(*) karşı uğraş veriyorlar.
HOSPİTALARİUS: Herakles, Scotus, Sokrates, Kallimakhos ve Muhammed de bu hastalığa yakalandığına göre, demek ki bu hastalık bir zekâ belirtisi.
CENEVİZLİ KAPTAN: Güneş Ülkeliler bu hastalığa yakalanmamak için Tanrı'ya dualar ediyorlar..''
*
(.) Sara Hastalığı: Romalılar arasında tanrılar tarafından verilen özel bir hastalık olduğuna inanılmış ve morbus sacer ya da morbus divus (kutsal hastalık) olarak adlandırılmıştır.'' (Sayfa: 95-96)
*
''..insan kendisini Dinine tamamen adamak ve onu Yaradana her zaman şükretmek zorundadır; ama Tanrı'nın eserlerini baştan sona araştırmadıkça, baştan sona anlamadıkça, O'nun yasalarını gözetmedikçe ve eserlerindeki hakiki felsefeye, yani ''Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi başkalarına yapma; sana yapılmasını istediğin bir şeyi başkalarına da yap.!'' ilkesine bağlı kalmadıkça gerektiği gibi ibadet edilemez. Bundan şu sonuç çıkar: Eğer biz saygıda kusur ettiğimiz çocuklarımızdan ve başka insanlardan saygı ve iyilik bekliyorsak, Tanrı'ya ne büyük saygı göstermeliyiz kim bilir; çünkü biz varlığımızı O'ndan aldığımız için varız ve O'ndayız. O'na sonsuzca şükretmeliyiz.'' (Sayfa: 124)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder