31 Ağustos 2024 Cumartesi

Vedat Türkali (Abdülkadir Pirhasan) - Bu Ölü Kalkacak


Arka Kapak

*
Vedat Türkali'nin pek çok eseri gibi 'fırtınalı' bir yayınlanma serüveni olan 'Bu Ölü Kalkacak' TRT oyun yarışmasında 'Övgüye Değer' bulunduktan yıllar sonra Fatih Şehir Tiyatrosu tarafından sahnelenir. Halkın büyük ilgisiyle karşılanan oyun, yılın ikinci yarısında bir ihbar sonucu sahneden kaldırılır. Açılan dava sonunda aklanır.
Türkali, ortaoyun niteliği ağır basan bu oyunda Hacivat ve Karagöz tiplemeleriyle politik, insani ve düzene dair sorunları hicveder. Son otuz yılda güncelliğinden hiçbir şey yitirmeden bu oyunu severek okuyacağınızı umuyoruz.
*
''70 ya da 71 yılı olacak; TRT, ödüllü bir yarışma açmıştı. Ben de iki oyunla katılmıştım bu yarışmaya. Vedat Türkali imzasıyla yolladığım Dallar Yeşil Olmalı adlı dramatik oyun başarılı diye ödüllendirilirken, Abdülkadir Pirhasan adına giden bu epik oyun, Bu Ölü Kalkacak da, “Övgüye Değer“ bulunmuştu. Gene de epey bir süre ikisi de ilgi görmedi tiyatrolardan. Yıllar sonra bir gün, TRT ÖDÜLLERİ SEÇİCİLER KURULU'ndaki üyeliği sırasında oyunu beğenip aklına koyan değerli tiyatro adamı, yönetmen Hamit Akınlı, BU ÖLÜ KALKACAK'ı Şehir Tiyatrosu'nda sergilemek için bana başvurduğunda, elimde oyunun teksti bile yoktu. Sağ olsun, seçici kurul üyesi iken edinip sakladığı oyunla çalışmalara girişebilmişti Sayın Akınlı. Oyun Fatih Şehir Tiyatrosu'nda oldukça iyi karşılandı. Gün günden artıyordu halkın ilgisi. Yılın ikinci yarısında Üsküdar Tiyatrosu'na geçirilince neredeyse kapalı gişeye gidiyordu ki, bir “ihbar“ sonucu, savcılık kararıyla oyun durduruldu. Güvenlik güçlerine hakaret edildiği savındaydı ihbarcı. Oyunun bir yerine ağır suçlanarak götürülen Karagöz, daha sonra ortaya çıkınca, kollukçulara elli lira vererek ellerinden kurtulduğunu söyler. “Elli liraya babalarını bile satar bunlar,“ diye kapıda bekleşen herifleri gösterir. Bu sözlerle polise hakaret etmiş oluyormuşuz. Savcılığa giden ihbarı yazan da polismiş.! İhbarı, Hamit Bey'le okuyunca hemen gördük; uzun uzun irdeleyip içindeki geleneksel tiyatro öğelerini tek tek ayırarak oyunun ustalıklı biçimde incelemesini veren ihbarcının tiyatro konusunda meslekten bilgileri olan birisi ya da birileri olduğu apaçık göze çarpıyordu. Sıradan bir polisin becereceği iş değildi bu. O dönem, Şehir Tiyatroları'nın başında olan Muhsin Ertuğrul, Dramaturg Ayşın Candan, Yönetmen Hamit Akınlı, Yazar Vedat Türkali için, T.C.K.'nın 159. Maddesi uyarınca, Kadıköy İkinci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 1.4.1976 tarihinde, güvenlik kuvvetlerine hakaretten dava açıldı. Yedi yıl kadar sonra, 1.12. 1982'de aynı mahkemece aklandık. İstenen olmuş, oyunun seyirciyle buluşması engellenmişti.'' (Sayfa: 7-8)



- Sobeee.. Sobe.. Sobe.. Arkamdaki, önümdeki, sağımdaki, solumdaki, sobe..
(Arkaya doğru seslenir.) Çıkın çocuklar sobeledim.
(Sütunların ardından, yanlardan, beş oyuncu daha çıkar, ağır ağır inip birincinin yanına gelirler.)
- (Seyircilere) Siz bakın şaşkın şakın.. Gene ebesiniz.. Yenildiniz oyunda..
- Hangi oyunda yenilmediler ki.. (seyircilere)
Ömrünüz gününüz yenilmekle, yitirmekle.. Yetinmekle.
- Açıkçası kazıklanmakla geçiyor..
- Son kazığı da yediniz mi bizden.? (güler) (Hepsi gülüyorlardır.) (Sayfa: 23)


- (..) Bu kütükler nasıl yanar efendim.?
(Bir an durur, etrafına bakınır, korkuyla fısıldar birden) Kıpkızıl..
(Hepsi birden bir yaygara koparırlar..)
- İmdaat.. Alçak kızıllar..
- Hain kızıllar..
- Yetişin.. Üçler.. Yediler.. Kırklar.
- Kırkbirler.. Yüzkırkbirler.. Yüzkırkikiler..
HEPSİ - Kızıllara ölüm.. (Sayfa: 26)


Taksim Alanı'ndan geçeyim dedim, baktım bir kalabalık, ne oluyor demeye kalmadı, bir sürü herif kudurmuş gibi saldırdı üstüme birden, sen de onlardansın diye bir dayak bir dayak, üstünüze afiyet, hani halt etmiş benim Hacivat'a attığım dayaklar.
On beş gün İşçi Sigortaları'nda yattım. Az kalsın oraya da almıyorlardı. Solcu olmasan dayak yemezdin demezler mi.? Meğer o gün solcuların, hükümet emri ile dayak yemeleri günü imiş. O sokaktan geçenlerin hepsi de solcu sayılırmış o gün. (Sayfa: 28)


KARAGÖZÜN KARISI - Hay gözün kör olsun emi..
Yarabbim, nedir benim çilem.? Babasından ayrı, oğlundan ayrı..
Çekip başımı gideceğim bu evden vallaa..
Al benim canımı da kurtulayım Allahım..
KARAGÖZ - Kırk yılda bir istekte bulundu,
kırma Yarabbim kadıncağızı.. (Sayfa: 29)


HACİVAT - (Perde gazeline başlar. Hacivat yukarda sağda, Karagöz aşağıda soldadır..)
*
Şem'amız küllenmiş artık, eskimiştir perdemiz
Perdeyi kaldırdık artık, şimdi orta yerdeyiz..
*
KARAGÖZ - Doğru söyle köpoğlu, ortanın soluna geçtin..
HACİVAT - Çok dümenler döndürüp bakmak hünerdir kârına
Perde bir kez yırtılınca ar ve nâmus tertemiz
KARAGÖZ - Ha, şimdi ortanın neresine geçersen geç artık..
HACİVAT - İncinen yok çok şükür bir sözcüğünden bizlerin
Bazı topraksız fakirden, bazı zenginlerdeniz..
Bin fakirin ahı varmış çiğnenen her lokmada
Ah-ü-vah'tan anlamaz taştan, yürek erlerdeniz;
Hangi yönden esse bir rüzgâr dönerken ansızın
Biz de şaştık, söylesin erbabı biz kimlerdeniz.?
Efendim demem o demek değil.. Şu alanda, her bakışı alımlı, politikası ılımlı, davranışı çalımlı, konuşması tatlı..
KARAGÖZ - (Şöyle bir diklenir) Patlama geleceğim sandıktan çıkma suratlı..
HACİVAT - Arkadaşlarım olsa.. Ana dilleri Türkçe, baba dilleri Amerikanca olsa..
KARAGÖZ - Bizimle birlik olup da şu enayi takımını kaz gibi yolsa..
HACİVAT - Her alanda tatlı tatlı söyleşsek.. Şu milleti bir seçimlik daha uyutsak.. Diyelim bu seçimlerden sonra da Tanrı işimizi rast getire.. Yâr bana bir eğlence, medeet.. (Sayfa: 40)


DİLEKÇECİ KADININ TÜRKÜSÜ
*
Erkenden kalktım bir sabah
Güneş doğdu doğacak
Mışıl mışıl uyuyordu bizim p*içler
Babalarının koynunda
Fabrika düdükleri başlamamış daha
Uykuda tornalar presler çekiçler
Bir çorba pişirdim sıcak sıcak
Haydin dedim haydin
Gün başlıyor mutluyuz
Sizin de bebeleriniz var mı
Ellerinden tutup götürür müsünüz bayramyerine
Mintanını kirletir raftan şeker ça*lar mı
Benim iki kız iki oğlan
En küçüğü bir yaşında en büyüğü dokuz
Kalkın dedim kalkın
Gün başlıyor mutluyuz
Nerden bileydim daha günün başlamadığını
Okul mokul görmedik yaşım otuz
Çelik halat gibiydi erkeğimin kolları
Yamyassı çıkardılar presten
Ka*hpe dünya dönüp dönüp gidiyor işte
Fabrika da
Onsuz
Bebelerim var benim bugün her seslenişte
Aydınlıktan ışıktan yana
Bakmayın yüzleri sarı
Bakmayın bugün çıplak olduklarına
Ellerinde dünyanın bütün anahtarları
Ayçiçeği gibi umut gözlerinde
Karşınıza çıkacaklar bir gün
Korkusuz.. (Sayfa: 67-68)


ARKADAN VURULANIN TÜRKÜSÜ
*
Ağıt istemem
Türküler isterim iyi günler için
Yumruğunu sıkmanın
Üstlerine yürümenin sırası
Ağıtlar borsalarda dolaşsın
Karalar tutunsun hayınlar vurguncular
Görsünler neylermiş kah*pe kurşun yarası
Kara haber gezsin çarşılarında
Bir gün bitecek annemin gözyaşları
Ben ağıt istemem
Artık hep varım
Yirmi bir yaşında olacağım artık hep
Sırtımdaki mermi ile
Karşılarında.. (Sayfa: 68)


HACİVAT - İlme saygısızlık hiçbir zaman..
*
- Fetvacı Hacivat İbretullah
- Özel okul vurguncusu
- Kapatın gençlere devlet üniversitelerini.. Özel okullar kazansın..
*
HACİVAT - Haylaz. Tembel herifler.. Bilimsel yetersizliğinizden başarısız oluyorsunuz sınavlarda; profesör ne yapsın.?
*
- Özel okullara geçince yeterli oluyoruz hemen..
- Bilimimiz artıyor birden..
- Bastır parayı.. Al diplomayı..
- Haberiniz var mı halkın çektiğinden bilim vurguncuları.?
- Bizim ne çektiğimizden haberiniz var mı.?
- Kantinler soyar bizi, yurtlar soyar..
- Kitap deyip siz soyarsınız..
- Yuuuuuuuuuuu.! (Sayfa: 70)
*
İKİNCİ PERDE:
*
HACİVAT - Bütün ülkede ulusal yas ilan edilmiştir.. Borsalar, ticarethaneler, genel-evler, alışveriş yerleri, randevu evleri, bir süre kapalı kalacak; ve ulusal yas süresince her türden talan, vurgun, hırsızlık, üçkâğıt ve toptan ticaret, ithalat ve ihracata mola verilecektir.. Yurttaşların bu acılı günde, halkımıza yaraşır bir ağırbaşlılıkla bu yokluklara da katlanacaklarına olan inancımızla baş sağlığı ve sabır dileriz. (Sayfa: 77)
*
KARUN BEY'İN VE KARAKULLUKÇUBAŞI'NIN YAŞAM ÖYKÜLERİ:
*
KARUN - Ben anamdan Karun doğmadım
Sonradan olmadır Karun'luğum
Tefecilerle birlik
Bezirgânlıkta birkaç adım
Sıra topraklara gelince
Ne düzen kaldı ülkede ne dirlik
Tanrı da dedi mi yürü ya kulum
Ban anamdan Karun doğmadım
Sonradan olmadır Karun'luğum..
(..)
Tarlalarım ormanlarım uçsuz bucaksız
Kentlerde bacalarım yükselir
Artık bende ayrılır haklı haksız
Dizginler ellerimde
Akla ben gelirim
Şirketler bankalar borsalar deyince. (Sayfa: 83)
*
D. KADIN - Evet.. Kocamdı.. (Yüzünü şefkatle tabuta sürer, okşar.) Gözün arkada kalmasın.. Yetiştireceğim çocuklarımızı.. Ele güne bırakmayacağım onları.. Rahat uyu sen.. Güçlü olacak çocuklarımız, bizden güçlü olacak.. (Sessiz, içten ağlıyordur.)
- Kazada ö*lmüştü senin kocan.. Fabrikada..
D. KADIN - İşçi o.. İzin yok onun tek bir kez ölmesine.. (Dalgın durur, gözleri yaşlıdır) Önce köyde ö*ldü.. Ağanın adamları vu*rdu*lar taşlı tarlada.. Olmaz demiş ağa, olmaz.. Şehre gitsin, orda ö*lsün demiş.. Burda söz olur.. İki paralık ekmeksiz için ona buna söz mü anlatacağım.? Hem nereye gömelim, toprağı yok.. Bir kez de işsiz dolaşırken ö*ldü.. Utanmış eve gelmeye.. ''Ne yüzle çıkacağım çoluk çocuğa.?'' Aç açına dolaşmış günlerce.. İskelenin dibinde bulmuşlar.. Kışındı.. Belediye olmaz dedi.. Sonra preste e*zildi Karun Bey'in fabrikasında.. Sadece iki kolu e*zildi, ö*ldü sayılmaz demişler.. Sonra fabrika kapısında cop vurdular önce.. B*omba da patlamış yanı başında.. Bütün kanı sokağa akmış.. Taşlara.. (Yaşlı yüzünü ağır ağır tabuta sürer) Oldu demişler artık.. Baş kaldırdı, cezasını buldu demişler.. (Sessizlik) (Sayfa: 102-103)

Hiç yorum yok:

Arthur Koestler -Spartacus (Çeviren: Zühal Avcı)

  ''Öğrencilere her vesileyle şunları hatırlatır Lentulus: ''Yaşamak herkesin elinin altında olan bir şey, ama ölmek ancak, ...