21 Temmuz 2022 Perşembe

Aslı Erdoğan - Bir Delinin Güncesi


Taş Bina:
*
''Gözü kara bir çocuktu, bir ''karanlık'' ile bir başkasının meleziydi.''
(..)
''Mutlak iyiden ve mutlak kötüden uzakta, ortalamaların güvenli uzaklığında, insan özgürlüğünün cehennemini kurgularlar.''
(..)
''İnsan daha ilk çığlığından insan olarak doğmaz mı zaten.? Ama bunu taşıması güçtür, yalnızca bununla yetinmesi de..'' (Sayfa: 23)
(..)
''Onun varlığı, hiçlik üzerine uzun bir şiirdir. Bazen, durup dururken, içinde kıymık kadar kalmış yaşam kabarır, kabarır, şeytansı, gölgemsi bir kahkahaya dönüşür. Deliliğin maskesi onu acıdan korumasa da taş binanın anısından korur.''
(..)
''Bir zamanlar birini sevdim. Sevgiye inanmış olmalıydım. Kimse bana insan ilişkilerinin bir iktidar biçimi olduğunu öğretmemişti.'' (Sayfa: 24)
*
Ali:
*
''Kendi düş ağacını budamış, dünyayla hesabını süresiz ertelemişti.'' (Sayfa: 32)
*
Zar:
*
''Savaş halindeyiz, herkes gibi, sevgiye karşı bile.!''
*
''Aşkın gerçeğinden vazgeçtik, tıpkıbasımlara da razıyız.''
*
''Senin yaptığın bir tür dilencilik aslında, yaralarına herkesten fazla sadaka istiyorsun.!'' (Sayfa: 36)
*
Yorumsuz:
*
''Bugünlerde ''öteki'' kavramına duyarlılıkla yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum, çünkü ''öteki''nin tanınmaması, dilsizleştirilmesi, reddedilmesi ve nesneleştirilmesi üzerine kurulan her ilişkinin bir tahakküm ilişkisi olduğuna ve kaçınılmaz biçimde zulüm içerdiğine inanıyorum.'' (..) ''Herhalde hepimiz barış istiyoruz. Ama yalnızca kendi koşullarında barış istemek, aslında barış istemek değildir. Kalıcı bir barış, adil bir barıştır, her şeyden önce. ''Herkes için barış, eşit koşullarda barış, herkes için adalet, eşit koşullarda adalet.'' Dile getirilmesi naiflik gibi görülen dileğim bu.'' (Sayfa: 40)
*
Cümleler:
*
''Şimdi mi anlamıştık ölümün fiyat kırdığını, nicedir seri üretime geçtiğini, sahnelenen kanlı oyun için hep figüranlar, insan bedenleri istediğini.? O aldırışsız, unutkan, açgözlü bakışın hiç mi suç ortağı yoktu.? Suskunlukla sarmalanmış mıydı işkence çığlıkları, işitmediğimize inanalım diye.?'' (..) ''En dipte yaşayanlardan, sokağın ruhunu eldiven gibi üzerine giymiş bir adam, uğradığı bir haksızlıkla alev alev tutuşmuş. Ciğerlerini yırtarcasına bağırıyor, karşı kaldırıma doğru atılmaya çalışıyor. Diğeri arkadaşını belinden yakalamış, yatıştırmak için uğraşıyor:
''Dur yapma.! Bırak.! Biz GARİBAN adamız.!''..'' (Sayfa: 49)
*
Gerçek, Erdem, Yaşam vb.
*
''(Kim olduğunu düşünmek zorunda kalmayanlar ya hep kazananlardır ya da gerçek vurdumduymazlar..)'' (Sayfa: 70)
*
''..tek tutkunun sahip olma tutkusu, tek özgürlüğün tüketme özgürlüğü sanıldığı bir dünyada, ''erdem'' uslu bir boyun eğiş, süregiden her şeyin onayı olarak sunulmaz mı.?'' (Sayfa: 71)
*
''Son söz: En korkunç yalan, yansımasını ötekinin gözlerinde gördüğümüz yalandır. İşte bu cehennemden kaçmalı. Koşmalı. Yalınayak, cebindeki paraların, kimliklerin, anahtarların ağırlığından kurtulmuş, günebakanlara, denize, yaşama doğru..'' (Sayfa: 72)
*
EY YURTTAŞ.!
*
''Ey, yurttaş.! Bilesin ki kanun karşısında herkesin boynu kıldan incedir, eşitçedir ve bu ormanda bundan böyle orman kanunu yürürlüktedir. Özgürlük her yurttaşın hakkı, kardeşlik görevidir. Özgürleşmek istemeyenler önce uyarılıp, sonra cezalandırılacaktır, çünkü özgürlük düzensiz olmaz. Her yurttaşımız kendini ifade hakkına sahiptir, dileyenin ifadesi süratle alınır. Her yurttaşımız kendine bildirileni bütünüyle bilme hakkına sahiptir. Her yurttaşımız pes etme ve çözülme hakkına sahiptir. Yabancı bir düşünürün tespit ettiği gibi (bizden olmayanlara da söz hakkı tanırız): Görüşlerinize katılmıyorum ama onları dile getirmek için canınızı vermenize hiç itirazım yok. Gerekli önlemler tamamlandığında ve dört duvar arasında kalmak koşuluyla, dileyen dilediğini dile getirebilir. Kendisine tanınan kimlik dışında, başka herhangi bir kimliğe, alt-kimliğe ihtiyaç duyanlar, dört fotoğraf ve seyahate engel durumu bulunmadığına dair doktor raporuyla başvurabilir. Ey yurttaş:! Geleneklerinden kopmamış, toprağa bağlı, özü sözü, fikri zikri bir, geçmişiyle gurur duyan, yanlışı olmayan, çağdaş teknolojiyi fizik güçle harmanlayan, işini hevesle yapan, tek bakışıyla dünyayı durduran, gözleri keskin, elleri titremeyen yurttaş.!
Gün bizim, gece bizim, orman bizim.!'' (Sayfa: 75)
*
BÖLÜNMÜŞ BİR YAZI:
*
''Demokratik devlet, yönetilenlerin talepleri ve toplumsal onayla biçimlenir. Toplum karşısında bir meşruluk kaygısı, hesap verme yükümlülüğü taşır. Herkes için geçerli yasalar, devleti temsil edenlerin ''keyfiliği''ni engeller.'' (Sayfa: 78)
*
DİLSİZLİK:
*
''Ben bir özneyim, sizin kavramlarınıza sığdığım ölçüde varolmayı reddediyorum, üstelik kendi varlığımı dünyaya yansıtmak ve dünyayı kendi varlığımın bir ifadesine dönüştürmek istiyorum.''
(..)
''Kim(lere) oy vereceğimi açıklamamın pek anlamı kaldı mı, bilmiyorum. Üstelik güncel politika alanında kendimi hiçbir okurdan daha yetkin hissetmezken.. ''İyi şeylerin hiçbiri tek adamla yapılamaz'' der Kızılderililer. Pazardaki başarımıza göre değerlendirildiğimiz, zaferler-yenilgiler-rakipler dünyasında, dört elle sarılmamız gereken bir kavram var bence: dayanışma. Ben bunu ezilenin, susturulanın, dilsizleştirilenin (yerinden, özgürlüğünden edilenin, öldürülenin, kaybedilenin, linç edilenin) yanında durmak olarak alıyorum, onunla aynı gemide olduğumu hissetmek, gerekirse o gemiye binmek.. Oy vermenin anlamı, izin verilen seçenekler arasında en hoşgörülebiliri seçmek değil, bir reddin, direnişin örgütlenmesi olmalı.
Son söz: ''Özgürlük hiçbir şeydir, özgürleşmek her şey.'' (Sayfa: 89)
*
ORMAN DİYOR Kİ:
*
''İşte yüzün.! Kendi yansımana sadık kal, çünkü o senin yazgındır.''
(..)
''Yeniden dirilmeyi umuyorsan, toprağa gömülmen gerek, yalana değil. Bir ağaç gibi, köklerini derinlere sal ki karanlıkta büyüyebilesin.'' (Sayfa: 91)
*
''Orman diyor ki: ''Aşkı küllenmiş bir sözcük sanmıştım.'' Aşk bir cehennemmiş. Orman diyor ki: ''Cehennemden sakınanlar, onu yitirirler.'' Günü geldiğinde gidecek. Limanda dimdik duracağım, bir zamanlar elimi tuttuğu için dimdik.. Sonra kendimi yakacağım, güverteden dumanı izlesin diye..
Bir sırrım var benim: Bu gece dolunay çıkacak.'' (Sayfa: 92)
*
HERKES HERKESİN POLİSİ:
*
''Üniformalı bedenler, üniformalı ruhlarla doluydu kent ve herkes herkesin polisiydi.'' (Sayfa: 97)
*
GOLEM (1)
*
''Ve Camus'den bir alıntı: ''Ya devletin işlediği suçlar, bireylerinkini fersah fersah aşmışsa.?''..'' (Sayfa: 104)
*
SİZİN HİÇ OĞLUNUZ ÖLDÜ MÜ.?
*
''Anne Fadime Göktepe, baklava çalan çocukların 18 yıla çarptırıldığını hatırlatarak, '2Oğlumun baklava kadar değeri yokmuş,'' dedi.'' (Sayfa: 113)
*
''Siz hiç, birini, ''ona değil, bana yapın,'' diyecek denli sevdiniz mi.? Sizin hiç oğlunuz öldürüldü mü.?'' (Sayfa: 114)
*
DETE FABULA NARRATUR.!
*
''..beden, kendisine yapılanı unutmaz, onun apayrı bir belleği ve başkaldırısı vardır.'' (Sayfa: 120)
*
FIRTINA ÇİÇEKLERİ:
*
''..''İnsan'' olmanın anlamını öğrenmişlerdi, çok erken, çok korkunç, çok insanlık dışı biçimde..'' (Sayfa: 123)
*
BİR AŞK SENARYOSU:
*
''..''Narkissos öldüğünde en çok nehir ağlamış. 'Ona öyle aşıktım ki,' demiş nehir, 'çünkü gözlerinde kendi sularımın yansımasını görürdüm.'..'' (Sayfa: 131)
*
ORTAK ÇUKUR:
*
''Ama bu kez, bir kez daha, işkenceci sırtını dayadığı iktidara sarsılmaz güvenini, mutlak zaferini ilan ediyor. Süleyman Yeter'in kişisel yazgısı, kısacık yaşamı ve direnişi için ödediği ağır bedel, topyekûn vahşetin içinde eriyip gidiyor. Yakın tarihimizin kanlı karmaşasında, binlerce kişinin gömüldüğü ortak çukura karışıyor. Dehşet, isyan çığlıklarımızı gene içimize doğru atıyoruz. Onun son iki gününü hayal etmeye çalıştığınızda, cemevindeki cenaze fotoğraflarına, yakınlarının yüzüne yansıyan cehenneme baktığınızda, anlatılanla yaşanan arasındaki korkunç boşluğu dolduracak bir söz, yürekten gelen bir söz aradığınızda.. Anlıyorsunuz ki, bütün sözcükler o utanç dolu çukur tarafından yutulmaya yazgılı. Yazılıp, yazılabilecek her şeyin üzerine gece çöküyor.'' (Sayfa: 138-139)
*
ÇAĞRI:
*
''İdam sehpası yalnızca bir ölüm makinası değil, aynı zamanda sadece insana özgü olan kendi ahlaki yıkımını isteme eğiliminin de en eski ve en müstehcen simgesidir.''
*
Koestler (Sayfa: 141)
*
''Sıkça karşılaştığım iki soru: Senin çocuklarını öldüren birinin ipini çekmez miydin.? Sana işkence yapan birine, eline fırsat geçse aynısını yapmaz mıydın.? Hayır, yapamazdım. Belki beni kendisine dönüştürecek bir işkenceciyle karşılaşmayacak denli, şanslıydım (ayrıcalıklıydım) ama insan, cellatlar ve kurbanlar arasındaki yol ayrımında nerede durduğunu iyi bilmeli. İnsanlığın en derin uçurumuyla en yüce doruğu arasındaki kaygan, keskin, tehlikeli sınırda içimizdeki ''öteki''ni korumak gerekiyor.''
*
''İnsanlığın tek gerçek dayanışmasının ölüm ve acı karşısında olabileceğini hatırlamak için daha kaç ölüm istiyoruz.?'' (Sayfa: 142)
*
BEYAZ ÇİZGİ:
*
''..insanlığın derin acı kuyusundan benim payıma da bir küçük kadeh karanlık düşmüştü işte. ''Bırakın ağlayayım. Bu bir yaşama arzusu.''..'' (Sayfa: 153)
*
''..''Ruhun içinde, mutlak kötülüğün kardeşlikle çakıştığı noktayı arıyorum,'' der Malraux.'' (Sayfa: 154)
*
NOT DEFTERİ:
*
''Yazarın elindeki ''güç'' -her ne kadar ödünç alınmış, itibarını kaybetmiş de olsa- onu, ahlaki konuları gündemde tutmak, baskıyı, haksızlığı saptayabildiğinde dile getirmek, sessiz kılınanın sözcülüğünü üstlenmek, maskeleri düşürmek, bölük pörçük sunulan gerçekliğin çizgilerini belirlemekle yükümlü kılmaz mı.?'' (Sayfa: 159)
*
''- (Kişisel not) Ötekilik ilişkisinin en acılı, en derinlemesine yaşandığı ''duygusal ilişkiler alanına'' öte taraftan bir bakış denemesi: Kadın, iki özne arasında dolayımsız bir ilişkinin kurulabileceğine dair safdil inançla, gerekli ve tehlikeli bir yanılsamayla arzular ormanına yalınayak dalar. ''Aşk'' adı verilen duyguların arasından yalnızca bir tekiyle onu sarmalar. Adam: Sahiplenme arzusu. Kanserli bir doku gibi büyüyen ötekinin arzusuna, vazgeçilmez olmanın getirdiği zafer duygusuyla zarifçe teslim olur kadın. Varlığı, yokluğunun yarattığı korkuya indirgenene değin.. İşi tamamdır artık. Tam o noktada, nesneleştirilmesinin sonuna gelinmiştir, artık kolayca bir diğeriyle değiş tokuş edilir. Kimi kez umutsuzca çırpınır. Kişisel özelliklerini, erdemlerini, geçmişini ortaya çıkarır. Çocukluk fotoğrafları da sürülür bu vahşi pazara, en derin travmalar da. Dokunaklı bir biçimde, ''ben de insanım'', demektedir. Yeniden ormana dalacak cesareti toplaması görkemli bir unutuşu gerektirir.'' (Sayfa: 160)
*
UÇURTMA VE KASATURA:
*
''Hüzünlü bir ses, ''uçurtmayı vurdular'', diyor telefonda. Uçurtmayı kasaturayla delik deşik ettiler.'' (Sayfa: 163)
*
UÇURUMUN DİBİNDEKİ KAHKAHA:
*
''..herhangi bir gelecek varsa, ''vicdan'' ve ''adalet'' gibi sözcüklerinin içeriğinin boşaltılmadığı bir dünyada biçimlenir.'' (Sayfa: 166)
*
BOŞLUĞUN RESMİ:
*
''(Oysa herkes kendi sahiciliğinden, başkalarının yapaylığından öylesine emin. Ben değilim.)'' (Sayfa: 170)
*
''..bedenle konuşan yazıları yeğlerim: Gırtlağa çökenleri, mideye bir yumruk sallayanları.. Karanlığı yadsıyanları değil, karanlıkla birlikte, onun tam içinden yazılanları.. Gerçeğin dalgalarına batmamak, yüzeyde ustaca sörf yapmak mümkün, oysa dünyanın çıplak gerçeği bir boğulmuşluk hissi uyandırıyor. ''Ya umut.?'' diyorsunuz. Benim peşinde koştuğum umut, en korkunç umutsuzluğun ortasında ayrıkotu gibi kendi kendine büyüyen umut.'' (Sayfa: 171)
*
ELLİNCİ YAZI:
*
''Yaralar çoğu kez dilsizdir, ama bir konuştular mı, sesleri korkutucudur ve yalan söylemeyi beceremezler. Ellinci yazıyı da buruk bir gülümsemeyle bırakıyorum: Gitsin. Söz de uçar, yazı da.. Geriye kalan ne.? İnanın bilmiyorum.'' (Sayfa: 175)

Hiç yorum yok:

Felsefe Tarihi 2, Hellenizmden Augustinus'a (Editörler: Umberto Eco - Riccardo Fedriga) (Çeviren: Leyla Tonguç Basmacı)

  HELLENİSTİK ÇAĞDA FELSEFE VE BİLİM * ''Klasik felsefenin Hellenistik döneminin genelde (Büyük İskender'in ölümünden tam olarak...