ON BİRİNCİ KİTAP
*
Genç Nur ile Yiğit Frenk Kızının Öyküsü:
*
''Ey şarap yüklü, şerbet kadar tatlı ve karga kadar siyah üzüm salkımları, koyu yapraklar arasından sızan parıltınız, yeni kınalanmış kadın parmakları gibi gösterir sizi; ve kütüklerin üzerinde zarafetle sarkarak, her durumda, sarhoş edersiniz bizi ve ruhumuz güzelliğine hayran olur; çiğneme fıçısında öylece durur ve sarhoş eden bala dönüşürsünüz.'' (Sayfa: 418)
*****
*****
''Bak, ey tellal.! Doğanın düzenini alt üst eden şu adama bak.! Bu iri kuyruklu bir koyundur.! Ama kuyruğu çenesinde çıkmış.! Ve eminim ki, sen beni böylesine uzun sakallı ve dolayısıyla zekâsı kıt birine teslim etmezsin.! Çünkü bilirsin ki, zekâ ve akıl sakalın uzunluğuyla ters orantılıdır.'' (Sayfa: 433)
Alaaddin ve Sihirli Lamba Öyküsü (Sayfa: 510)
Harun Reşid'in Soytarısı Behlül:
''Anlatırlar ki, Halife Harun Reşid'in kendisiyle birlikte sarayda yaşayan, kederli saatlerinin sıkıntısını dağıtarak onu eğlendirmek üzere görevli, Bilge Behlül diye anılan bir soytarısı varmış. Halife, ona, bir gün ''Ya Behlül, Bağdat'ta kaç budala bulunduğunu biliyor musun.?'' diye sormuş. Behlül de ''Sultanım, bunun listesi biraz uzun tutar.!'' diye yanıt vermiş. Harun ''Seni bunu yapmakla görevlendiriyorum.! Tam bir liste olmasını da beklerim.!'' demiş. Behlül de uzun bir kahkaha atmış. Halife, ona ''Neyin var, Behlül.?'' diye sorunca; Behlül ''Efendimiz, ben, her türlü yorucu çalışmanın düşmanıyım. Bundan dolayı, seni hoşnut kılmak için, iyisi mi, ben, Bağdat'ta bulunan bilgelerin listesini çıkarayım sana.! Çünkü böylesi bir iş beni ancak bir yudumluk su içecek süre kadar uğraştırır. Ve pek kısa olacak bu listeyle, Tanrı tanıktır ki, saltanatının başkentindeki budalaların da sayısını öğrenmiş olursun.!'' demiş.
İşte bu Behlül, bir gün, halifenin tahtı üzerine oturarak, bu gözüpek davranışından dolayı, kapı kullarından epeyce sopa yemiş. Bu olay dolayısıyla kopardığı çığlıklar tüm sarayı heyecan içinde bırakmış, bizzat halifenin de dikkatini çekmiş. Ve Harun, soytarısının sıcak gözyaşları döktüğünü görerek onu teselli etmeye girişmiş. Ama Behlül, ona ''Ne yazık ki, ey Emirü'l-Müminin, benim acılarım teselli kabul etmez, çünkü ben kendime ağlamıyorum, efendim halifeye ağlıyorum.! Eğer, gerçekte, onun tahtını bir an işgal ettiği için bunca dayak yiyorsam, yıllar ve yıllar boyunca onu işgal edeni, ne büyük bir tehdit beklemektedir kim bilir.!'' demiş.'' (Sayfa: 724)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder